Samed

  • “Es Samed”, “içine bir şey girmesi, katılması veya ondan bir şey çıkması oluşması söz konusu olmayan som TEK`illik” anlamını ihtiva etmektedir.
  • “Allah”, âlemleri kendi varlığından meydana getirmiş ve her zerresinde esmâsıyla algılanır olmuş “TEK mutlak varlık”tır; hiç bir şekilde ortağı yoktur! 

    “Tanrı
    ”, her devirde ve toplumda anlayış seviyesine göre sayısız özelliklerle bezenip süslenen; hayallerin karşılığının kendisinde olduğu varsayılan, beşer anlayışına göre şekillenen bir balondur!

    “Allah” ise “Ahad”“Samed”, “Lemyelid ve lem yûled”dir!..

    “İlâhlar öldü artık!..
  • «ALLAH SAMED`dir»…

    «SAMED» kelimesinin anlamında derinlemesine bir araştırma yaparsak, şu mânâlar ile karşılaşırız bilebildiğimiz kadarıyla:

    «Hiç boşluğu olmayan, eksiksiz, gediksiz, deliksiz, nüfuz edilemiyen… Bir şey girmez, bir şey çıkmaz!.. Som..» Hani som altın deriz ya; işte öyle… Yani bir diğer ifade ile «sırf»!..

    Abdullah İbni Büreyd`den gelen bir rivayete göre;

    «Es Samedillezî lâ cevfe leh»…* *(1)

    **(1) Bu mânâdan haberi olmayanlar, Hamdi Yazır`ın Hak Dini Kur’ân Dili isimli tefsirinin (cilt 9 sayfa 6306 ve 6307) daki açıklamalarına başvurabilirler..

    Görüldüğü gibi bütün bu mânâlar esas itibariyle “AHAD” isminin mânâsını bütünleyen, ışıklayan, açıklamalar şeklindedir.

    Hiç boşluğu olmayan, eksiksiz, kusursuz, gediksiz, deliksiz, içine nüfuz edilmesi muhal, sırf, salt, birşey girmesi ya da çıkması sözkonusu olmayan, sınırsız, sonsuz, cüzlere bölünmesi mümkün olmayan, cüzlerden, zerrelerden meydana gelmiş olmayan “TEK” yani “AHAD“!.

    Bu ifadelerin târif ettiği «ALLAH»ı anlamaya çalışalım… Yoksa, hayâlimizde yarattığımız TANRI`ya tapmaktan asla kurtulamayız ve şu âyetin târif ettikleri arasına gireriz:

    «ALLAH`ı hakkıyla idrâka çalışmadılar!..» (6-91)

    Bu mânâ ile birlikte…

    SAMED“, ayrıca, ihtiyaç mefhumundan beridir, anlamına dahi gelir…

    Yani, “ALLAH” her türlü ihtiyaç kavramından beridir.

  • ALLAH”, “SAMED” oluşu dolayısıyla öyle bir tümel varlıktır ki, ne kendisine bir varlığın girmesi veya katılması söz konusu olabilir; ne de kendisinden ikinci bir varlığın çıkışı, meydana gelişi!.. Hiç bir eksiği, noksanı ve bu yüzden de bir şeye muhtâciyeti düşünülemeyecek olandır “ALLAH”!..
  • Oruç” mânâsını yitirmiş; sağlık ve zayıflama kürlerine dönüşmüş; yalnızca bedensel bir sorunla sınırlı kalıp; “Samediyyet” nurlarının bizlerde açığa çıkışı sırrı hiç hatırlanmaz olmuş!..

  • “İlmel yakîn”de; kişi ilmî idrâk ile “Allah”ın tekliğini, Hz Rasûlullah`ın elçiliğini ve kulluğunu idrâk ederek şehâdet eder.

    Bu şehâdetin neticesinde, aldığı ilme göre namazı ikâme ederse (namaz kılarsa değil), o namazı ikâme edişi ile kendisinde mi`râc başlar..

    O yaptığı “uruc” ile oluşan “mi`râc” sonucunda da “Allah“a vâsıl olur!…

    Bunun da neticesinde kendi varlığı ortadan kalkar; varlığında TEK mevcut olan Hak`tan gayrı olmaz!.

    Bu halde varlığının Hak`kın varlığı olduğunu kavrayınca; Kendisi varlığındaki ilâhi vasıflarla tahakkuk eder.

    Ettiği zaman, ““oruc”lu olup, zâhir olduğu kapasite çapında aç kalır, susuz kalır; açlığa ve susuzluğa tahammül gösterir; “Samediyyet tecellisi olur” böylece de “hakk-el yakîn” hâli kendisinde zuhur eder.

  • Has-ül havas” orucuna gelince ise…

    Beşerî değerlendirmelerden “oruc”tur!.

    Mahlûku görmeden “oruc”dur!.

    Samediyyet” sıfatının “oruc”luda açığa çıkışıdır!.

    Bunu ancak yaşayan bilir!.

  • İki boyutlu, “fârisi” kaynaklı namaz”ı kılma kavramından; üç boyutlu, “salât”ı ikâme etme, yaşamına şuursal geçiş yapmaya çalış ki, “mi’râc”ın kapıları açılsın!… Oruç’un aç kalmak demek olmadığını farket ki, hakikatından zâhir olsun “Samediyyet” nurları!…

  • İnsanlara “Oruç” ile “Samediyyet nurlarını yaşamak” teklif edilmiştir; konu, dedikodu-gıybetle ölü kardeşinin çiğ etini yiyen yamyamların açlığına çekilmiştir.

  • “Ahad” ve Samed” tanımlamalarıyla kendini, Rasûlullah adı ve kisvesi altında açıklayanın seslenişiniişitemediler, “holografik gerçekliğin” ne olduğunu kapsamlı düşünemedikleri için!. Zerrede yansıyan küllü, mikroda açığa çıkan tümel Tek`i fark edemediler!

  • Hu” ismi “nokta“nın Bâtınına yani içselliğine (derinliklerine) işaret eder demiştik. Bu durumu sakın boyutsallık olarak algılamayalım! Zirâ bu anlatılmaya çalışılan “Nokta“da, anladığımız manâda bir derinlik veya dışsallık (Zâhir) söz konusu değildir. Çünkü “Samediyyet” vasfından kaynaklanmaktadır “nokta“!

  • Esmâ ül Hüsnâ” olarak bildirilen; veya onların ötesindeki, umuma açıklanmamış olan tüm “isim“lerin işaret ettiği özellikler, hep bu tek “vücud“a aittir!.

    Ahad” ve “Samed” olarak tarif edilen bu “vücud”, diğer isimlerin işâret ettiği özelliklere dahi sahiptir; ve dahi, o isimlerin işâret ettiği özellikler hep bu “vücud“da yaşanmaktadır!.

  • “ESM” kısaca “isimler” demektir. Yani, “Esmâ” kelimesi ile “ALLAH” adıyla işaret edilene ait olarak bildirilmiş çeşitli “ÖZELLİKLER”e işaret edilir…

    Bu “özellikler”, ayrı ayrı şeyler olmayıp; TEK BİR varlıkta bulunan, değişik işlevlerin açığa çıkmasına kaynak olan özelliklerdir.

    İşte “Esmâ mertebesi” dendiğinde, sayısız özellikler sahibi TEK`ten söz edilir. “Es Samed, el Vahid” gibi tanımlamalar bu “TEK”liğe işaret ederler.

  • İçimizde” değil!.

    İçte” de değil!.

    “AHAD” ve “SAMED” O!.

    İç ve dış kavramları geçersiz “O”nun için!… Öyle bir “O” ki; “ben” ve “sen”siz bir “O”!.

    Sen tutup da, “ben” düşünüp, hele hele “içinde” sanıyorsan “O”nu, bu çiftlikte yaşamaktır.

    “HÛ” dediğinde, “ben”siz ve “sen”siz bir “AHAD” ve “SAMED” hissedemiyorsan; dikkat et, tanrı yaratıp, sonra da kurabiye niyetine yeme onu!. Anla bunu!… Tanrı değil “O”!.

    “Allah âlemlerden Ganî’dir” işaretini farketmek yetmez; hissetmek lâzım… Ki hisseden de Kendisi olur ancak!.

    Binlerce yıllık “Zen” öğretisinden nakil yaparak “ölmeden evvel ölürsen, ölünce ölmezsin” diyen Bill; kendini tanımanın yolunun, tanrı kavramını terkederek “ALLAH”ı anlamaya dayandığını anlatırken, sık sık “insidediyor; “içimizde”!

    İşte sorunun çok iyi anlaşılması ve çözümlenmesi gereken yanı burası…

    Neresi “”imiz?

    İÇİMDE” diye düşünürken; “içim” olarak neyi veya nereyi düşünüyorum?

    Bireysel bir “” mi, “kolektif” bir “” mi?

    İkisi de yanlış!. Zîrâ, “ALLAH” hatırlayalım ki “AHAD”!..

    İç” ve “dış” kavramı yaratılmışa GÖREdir!. Zâhir ve Bâtın oluşu da GÖREdir!… Bunlar yaratılmışa göre olan tanımlama vasıflarıdır!.

    Mutlak gerçek, “AHAD” ve “SAMED” oluşudur!.

    “Allah”ı düşündüğünde aklına gelen her vasıf ve özellik ve fikir; “O”nun “Ahadiyyet”i yanında yok olur!.. “O”, her fikirden “Ganî”dir!…

“SAMEDİYET” SIFATI

El AHAD-üs SAMED” İLMİ{“Hakikati” net ve tek görmek için de basîrete ve ilim gözlüğüne ihtiyaç vardır ki onun iki camından biri “B” harfi ilmi, diğeri “El AHAD-üs SAMED” ilmidir!}

 

“ES SAMED”

(SOM, SALT TEK)

  • Çokluk kavramından münezzeh!
  • Çok özelliğin birleşmesinden oluşmamış!
  • (Ve dahi) Sınır kavramından berî olan TEK’lik sahibi
  • Hiçbir şeye muhtaciyeti söz konusu olmayan TEK’illik.
  • “Hiç boşluğu olmayan, eksiksiz, gediksiz, deliksiz, nüfuz edilemeyen… Bir şey girmez, bir şey çıkmaz!. Som.”
  • Sayısız özellikler(Esma mertebesi) sahibi TEK…
  • Kendisinin varlığından başka bir şey düşünülemeyen…
  • Kendisine bir şeyin girmesi-katılması ve Kendisinden ikinci bir varlığın meydana gelmesi mümkün olmayan Tek…
  • “Ben”siz ve “Sen”siz olan…
  • Hiç bir eksiği, noksanı ve bu yüzden de bir şeye muhtaciyeti düşünülemeyecek olan…
  • Her türlü ihtiyaç kavramından münezzeh olan…
  • Subhan..

“Es Samedülleziy la cevfe fiyhi = Samed odur ki, onda boşluk yoktur (SOM, SALT)!”

(Hadis-i Şerif)

“Kaldır başını göğe bak…
Sonra bir daha kaldır başını göğe bak…” (Mülk/3-4)

 

MUTLAK GERÇEK->ALLAH, “SAMED”DİR!

  • “HÛ ALLAHÛ AHAD VE SAMED”(Gerçekte yalnızca O Tek vardır İlmi İlâhide!. İkincisi olmayan tek tecellî…)
  • “HÛ”->Ben”siz ve “Sen”siz bir “Samed”….
  • Samed oluşu dolayısıyla, öyle tümel bir varlıktır ki… Ne Kendisine birşeyin girmesi-katılması sözkonusu olabilir… Ne de Kendisinden ikinci bir varlığın meydana gelişi…
  • “Es Samed”, “Tek”liğe (“Esmâ mertebesi” dendiğinde, sayısız özellikler sahibi TEK’e) işaret eder.
  • “EL AHAD-ÜS SAMED”
  • Esmâ’ül Hüsnâ”nın işaret ettiği özellikler, “Tek bir Samed Allah”ındır!
  • “El Ahad-üs Samed” olan Allah, “SUBHAN”DIR!
  • “EL AHAD-ÜS SAMED” OLUŞUNU İNKÂRIN SONUCU{O’na, O’nun kullarından bir cüz kılmak-O’nu cüzlerden oluşmuş kabul ederek çocuğu olduğunu ileri sürmek}

“SAMEDİYET TECELLİSİ”

(Samediyet nurları)

  • “Samediyet sıfatı”nı yaşamak
  • “Samediyet nurları”nı yaşamak
  • “Adn Cennetleri”
  • “Hakkel yâkin” hâlinin zuhuru
  • Has’ül Havasın Orucu
  • Beşerî değerlendirmelerden “oruc”

Mahlûku görmeden “oruc”

  • “NOKTA”NIN KAYNAĞI-> SAMEDİYET VASFI!
  • Samediyet tecellisi ile Hakkel yakîn hâli zuhur eder!
  • Samediyet sonucu olarak Kendisinin varlığından başka birşey düşünülemez!
  • “Samediyet sıfatı”(Samediyet nurlarının) “ORUÇLU”da açığa çıkar
  • “Allah” İsmiyle işaret edilenin “Samed” oluşuna iman edip gereği olan düzgün çalışmalar yapanların çalışmalarının karşılığı, “Adn Cennetleri”dir!
  • “SAMEDİYET” YOLLU “AHADİYET”E YÖNELİŞ

İHLÂS SÛRESİ

“B”İSMİLLAHİR RAHMÂNİR RAHİYM

 1-) Kul HUvAllahu Ehad;

De ki: “HÛ Allah EHAD’dır!”

 2-) Allahus Samed;

“Allah SAMED’dir (Som, çokluk kavramı düşünülemeyen; gayrı kavramından berî);”

 3-) Lem yelid ve lem yûled;

“Doğurmamış ve doğurulmamıştır;”

4-) Ve lem yekün leHU küfüven ehad;

“O’na hiçbir küfuv (denk) olmadı!”

iHLAS 112-1 De ki: “Hu Allah EHAD`dır!”
iHLAS 112-2 Allah SAMED`dir (Som, çokluk kavramı düşünülemeyen; gayrı kavramından beri);
iHLAS 112-3 Doğurmamış ve doğurulmamıştır;
iHLAS 112-4 O`na hiçbir küfuv (denk) olmadı!

FATiHA 1-7 Ki o yol in`amda bulunduklarının (nefslerinin hakikati olan Allah Esma`sına iman edip, onlardaki kuvveleri şuurlu olarak açığa çıkarma) yoluna… Gayril mağdubi aleyhim; Gazabına uğrayanların (alemlerin ve nefsinin hakikatini göremeyip benlikleriyle kayıtlananların) Ve laddaaalliyn; Ve (Hakikatten-Vahid-ül AHAD-üs Samed olan Allah ismiyle işaret edilen anlayışından) saparak şirk koşanların yoluna değil.

ARAF (A’RAF) 7-180 Esma ül Hüsna Allah`ındır (o isimlerin işaret ettiği özellikler, TEK BiR SAMED Allah`a işaret eder… Dolayısıyla bu isimler ve bu isimlerin işaret ettiği anlamlar sadece O`nundur; beşer anlayışıyla kayıt altına girmez. Nitekim Mü`minun: `de: SubhanAllahi amma yesıfun = onların vasıflamalarından Allah münezzehtir, buyurulur)! O`na isimlerin manalarıyla yönelin… O`nun Esma`sında ilhada sapanları (şirke düşenleri) terk edin! Yapmakta olduklarının karşılığını göreceklerdir.

KEHF 18-30 Muhakkak ki (Allah ismiyle işaret edilenin Esma özellikleriyle zahir oluşuna, Ahad-Samed oluşuna) iman edip imanın gereği olan düzgün çalışmalar yapanlar var ya; doğrusu iyi çalışmalarının karşılığını asla boşa çıkarmayız!

MERYEM 19-35 Çocuk edinmesi (kendinden gayrı mevcut olmayan El AHAD-üs Samed) Allah için olacak şey değildir; O, Subhan`dır! Bir işin olmasını hükmederse onun için yalnızca “Ol” der; o olur.

ZUHRUF 43-15 O`na, O`nun kullarından bir cüz kıldılar (Ahad üs Samed oluşunu inkar ile onu cüzlerden oluşmuş kabul ederek çocuğu olduğunu ileri sürdüler)… Muhakkak ki insan apaçık bir nankördür!

886 – Ebu Said (radıyallahu anh) anlatıyor: “Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) (bir gün) ashabına: “Sizden biri bir gecede Kur’ân-ı Kerim’in üçtebirini okumaktan aciz midir?” diye sordu.
” Buna hangimiz güç yetirebilir?” dediler. Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm):
” Allahu Ahad, Allahu’s-Samed (İhlâs süresi) Kur’ân’ın üçtebiridir” buyurdu.

Buharî, Fedâilu’l-Kur’ân 13, Tevhid 1; Müslim, Müsâfırin 259, (811); Tirmizî, Sevâbu’l-Kur’ân 11, (2898); Nesâî, İftihah 69, (2,171); Muvatta, Kur’ân 17, 19 (1, 208); Ebu Davud, Vitr 18, Salât 353, (1961); İbnu Mâce, Edeb 52, (3787, 3788, 3789).

890 – Übey İbnu Ka’b (radıyallahu anh) anlatıyor: “Müşrikler, Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)’e:

“Rabbini bize tavsif et (tanıt)!” dediler. Bunun üzerine İhlâs süresi indi.

“De ki: O, Allah’dır, bir tekdir. O Allah’tır, sameddir (hiçbir şeye muhtaç değil, her şey O’na muhtaç). Doğurmamıştır, doğurulmamıştır. Hiçbir şey O’nun dengi (ve benzeri) değildir” (1-4).

Übey (radıyallahu anh) bu sürede geçen bazı tabirleri şöyle açıkladı: “Samed, doğurmayan ve doğurulmayan demektir, çünkü doğan her şey mutlaka ölecektir. Ölen her şeye varis olunacaktır. Allah ise ne ölür, ne de O’na varis olunur.

“Hiçbir şey O’nun dengi (ve benzeri) değ’ildir” âyeti de O’na bir benzer, bir denk olmadığını, Allah’a benzeyen hiçbir şey bulunmadığını ifade eder.”

Tirmizî, Tefsir, İhlâs, 3361, 3362).

891 – Ebu Vâil (rahimehullah) demiştir ki: “Samed, efendilikte son mertebeye ulaşan efendidir.”

Buhârî, Tefsir, İhlâs 2.

893 – Yine Buharî ve Nesâî’de kaydedilen bir diğer rivayette: “Bana olan şetmi: “Allah kendisine çocuk edindi” demesidir. Halbuki ben bir tekim, samedim, doğurmayan, doğurulmayan, hiçbir misli bulunmayanım.”

 

1762 – Hz. Büreyde (radıyallâhu anh) anlatıyor: “Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm), bir adamın şöyle söylediğini işitti: “Allah’ım, şehâdet ettiğim şu hususlar sebebiyle senden talep ediyorum: Sen, kendisinden başka ilah olmayan Allah’sın, birsin, samedsin (hiçbir şeye ihtiyacın yok, her şey sana muhtaç), doğurmadın, doğmadın, bir eşin ve benzerin yoktur.”

Bunun üzerine Efendimiz (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular:

“Nefsimi kudret elinde tutan Zât’a yemin olsun, bu kimse, Allah’tan İsm-i Âzàmı adına talepte bulundu. Şunu bilin ki, kim İsm-i Âzamla dua ederse Allah ona icâbet eder, kim onunla talepde bulunursa (Allah ona dilediğini mutlaka) verir. “

Tirmizî, Daavât 65, (3471); Ebû Dâvud, Salât 358, (1493).

1763 – Mihcen İbnu’l-Edra’ (radıyallâhu anh) anlatıyor: “Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) bir adamın: “Ey Allah’ım, bir ve samed olan, doğurmayan ve doğurulmayan, eşi ve benzeri de olmayan Allah adıy-la senden istiyorum. Günahlarımı mağfıret et, sen Gafürsun, Râhimsin!” dediğini işitmişti, hemen şunu söyledi:

“O mağfiret edildi. O mağfıret edildi. O mağfiret edildi!”

Ebû Dâvud, Salât 184, (985); Nesâî, Sehv 57, (3, 52).

1766 – Hz. Ebu Hüreyre (radıyallâhu anh) anlatıyor: “Resûlulah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: “Allah’ın doksan dokuz ismi vardır. Kim bunları ezberlerse cennete girer. Allah tektir, teki sever.”

Bir rivâyette: “Kim o isimleri sayarsa cenntete girer” buyurmuştur. Buhârî hadisi bu lafızla tahric etmiştir. Müslim’de “tek” kelimesi yoktur.

Buhârî, Daavât 68; Müslim, Zikr 5, (2677); Tirmizî, Daavât 87, (3502).

Tirmizî’nin rivâyetinde Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) Allah’ın isimlerini şöyle yazdı:

“O Allah ki O’nda başka ilâh yoktur. Rahman’dır. Rahim’dir. E1-Meliku’l-Kuddûsu, es-Selâmu, el-Mü’minu, el-Müheyminu, el-Azîzu, el-Cebbâru, el-Mütekebbiru, el-Hâliku, el-Bâriu, el-Musavviru, el-Gaffâru, el-Kahhâru, el-Vehhâbu, er-Rezzâku, el-Fettâhu, el-Alîmu, el-Kâbizu, el-Bâsitu, el-Hâfidu, er-Râfiu, el-Muizzu, el-Müzillu, es-Semîu, el-Basîru, el-Hakemu, el-Adlu, el-Latîfu, el-Habîru, el-Halîmu, el-Azîmu, el-Gafûru, eş-Şekûru, el-Aliyyu, eI-Kebîru, el-Hafîzu, el-Mukîtu, el-Hasîbu, el-Celîlu, el-Kerîmu, er-Rakîbu, el-Mucîbu, el-Vâsiu, el-Hakîmu, el-Vedûdu, el-Mecîdu, el-Bâisu, eş-Şehîdu, el-Hakku, el-Vekîlu, el-Kaviyyu, el-Metînu, el-Veliyyu, el-Hamîdu, el-Muhsî, el-Mubdiu, el-Muîdu, el-Muhyi, el-Mümîtu, el-Hayyu, el-Kayyûmu, el-Vâcidu, el-Mâcidu, el-Vâhidu, el-Ahadu, es-Samedu, el-Kâdiru, el-Muktediru, el-Muahhiru, el-Evvelu, el-Âhiru, ez-Zâhiru, el-Bâtinu, el-Vâli, el-Müte’âli, el-Berru, et-Tevvâbu, el-Müntekimu, el-Afuvvu, er-Raûfu, Mâliku’l-Mülki, Zü’l-Celâli ve’l-İkrâm, el-Muksitu, el-Câmiu, el-Ganiyyu, el-Muğnî, el-Mâni’, ed-Dârru, en-Nâfiu,en-Nûru, el-Hâdî, el-Bedîu, el-Bâki, el-Vârisu, er-Reşîdu es-Sâbüru.”

 

İsimleri bu şekilde, sâdece Tirmizî saymıştır.

es-Samedu: İhtiyaçlarını temin etmek üzere, halkın kendisine başvurduğu efendidir. Yani halkın kendisine yöneldiği kimsedir.

2209 – Ebü Dâvud’un diğer bir rivayetinde şöyle der: “Bunu söyledikleri zaman siz: “Allah birdir, Allah sameddir (ne bir yaratıcıya ne de bir başka şeye muhtaç değildir), doğurmadı, doğurulmadı da. O’nun bir dengi de yoktur” deyin, sonra solunuza üç kere tükürüp istiâze ile şeytandan Allah’a sığının.”
Ebü Dâvud, Sünnet 19, (4722).

7088 – Ebu Mes’ud radıyallahu anh anlatıyor: “Resülullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: “Allah u ahad, el-Vahidu’s-Samed (yani İhlas suresi Kur’ân’ın üçte birine denktir.”

7119 – Hz. Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: “Resülullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: “Allah Teâla hazretlerinin doksandokuz ismi vardır, yüzden bir eksik. O, tektir, teki sever. Kim bu isimleri ezberlerse cennete girer. Onlar şunlardır: Allah, el-Vahid, es-Samed, el-Evvel, el-Ahir, ez-Zâhir, el-Bâtın, el-Hâlık, el-Bâri, el-Musavvir, el-Melik, el-Hakk, es-Selâm, el-Mü’min, el-Müheymin, el-Azîz, el-Cebbâr, el-Mütekebbir, er-Rahmân, er-Rahîm, el-Latif, el-Habîr, es-Semî’, el-Basir, el-Alîm, el-Azîm, el-Bârr, el-Müte’âl, el-Celîl, el-Cemîl, el-Hayy, el-Kayyüm, el-Kâdir, el-Kâhir, el-Aliyyu, el-Hakîm, el-Karîb, el-Mucîb, el-Ganiyyu, el-Vehhab, el-Vedüd, eş-Şekür, el-Mâcid, el-Vacid, el-Vâli, er-Râşid, el-Afuvvu, el-Ğafür, el-Halîm, el-Kerîm, et-Tevvâb, er-Rabb, el-Mecîd, el-Veliyyu, eş-Şehîd, el-Mübîn, el-Bürhân, er-Ra’üf, er-Rahîm, el-Mübdiu, el-Mu’îd, el-Bâis, el-Vâris, el-Kaviyyu, eş-Şedîdu, ed-Dârru, en-Nâfi’u, el-Bâki, el-Vâkî, el-Hâfıd, er-Râfi’, el-Kâbıd, el-Bâsıt, el-Mu’ızzu, el-Müzillü, el-Muksıt, er-Rezzâk, Zü’l-Kuvve, el-Metîn, el-Kâim, ed-Dâim, el-Hâfız, el-Vekîl, el-Fâtır, es-Sâmi’, el-Mu’tî, el-Muhyî, el-Mümît, el-Mâni’, el-Câmi’, el-Hâdî, el-Kâfı, el-Ebed, el-Âlim, es-Sâdık, en-Nür, el-Münîr, et-Tâmm, el-Kadîm, el-Vitru, el-Ahadu, es-Samedu, ellezi lem yelid velem yüled ve lem yekün lehu küfüven ahad.” 
Zûhrî der ki: “Bana birçok ilim ehlinden ulaştığına göre, bu Esmâu Hüsna’nın okunmasına “Lâ ilahe illallahu vahdehu lâ şerike leh. Lehü’l Mülkü ve Lehü’I-Hamdu bi-yedihi’l-Hayr ve huve ala külli şeyin kadîr, la ilahe illâllahu, lehül-Esmâu’l-Hüsnâ” diye başlanmalıdır.”

 

Som – Sırf

Kavram hakkında henüz bir not alınılmadı.

Ahmak

Anlamı Cahil, bilmeyen; aptal, bilmediğini bilmeyen; ahmak da, anlıyamadığını anlamayandır!.. Anlatıldığı ve açıklandığı halde anlamayıp, yalnızca ezberlediğini tekrâr eden. «Cennet ehlinin çoğunluğunu BÜHL kimseler teşkil eder» buyruluyor. «Bühl» kelimesi Arapçada «saf»

Oku »

Bais

Anlamı EL BAİS… Sürekli yeni yaşam boyutlarına dönüştüren! “Her an yeni bir şe`nde” oluşun mekanizması olarak sürekli yeni bir hâl yaşatan. “BÂİS” ismi dar manâda yeni bir bedenle varoluş gibi anlaşılır. Ve

Oku »

Allâh Ahlâkı

Anlamı Allâh ahlâkı ile ahlâklanınız”!.. Hadîs-i şerîfini hatırlayalım. Nedir “Allah Adıyla İşaret Edilen’in Ahlâkı”?.. Herhangi bir birimin ahlâkı ile Allah Adıyla İşaret Edilen’i kayıt altına alabilir miyiz?.. Elbette ki hayır!.. Öyle ise “Allah ahlâkı” nedir?..

Oku »