Sâlih Amel
- Amel-i Sâlih.
- İman edip gereğini uygulamak.
- İmanın gereği olan fiillere Dinî terminolojide “amel-i sâlih” adı verilir.
Cennete gidiş olayı, kişinin ameline bağlı değildir…
Dinlerler ki Rasûlullah Aleyhisselâm’dan:
” Hiç biriniz, kendi amelinizle Cennete giremezsiniz !…”
“- Sen de mi Ya Rasûlullah ?…”
“- Evet, ben de!.. Ne var ki, Allah`ın rahmeti beni kuşatmıştır.”
Yani, “var oluşumda beni cennetlik olarak takdir etmiş. Beni, “said” olarak dünyaya getirmiş. Bu yüzden ben Cennet`e gideceğim…” demek istemektedir.
Kişi eğer, Cennete gidecekse saadet ehlinin amelleri kendisine kolaylaştırılır.
Saadet ehlinin ameli olan namaz, oruç, zikir, başkaları için yaşamak; birimsel varlığının menfaatlerinden başkaları uğruna vazgeçmek; “nefs”ini başkalarına tercih edip kendini öne geçirmek değil, başkaları uğruna “nefs”ini kurban edip onların menfaatinin gerektirdiği, onlara yardımcı olabilecek bir biçimde yaşamak gibi Cennet denilen ortama uygun, nurunu, enerjisini artırıcı çalışmalar içinde olur…
“İnnel insane lefiy husrin”
İnsan bedenselliğe, birimselliğe dönük yaşadığı sürece, hüsrandadır…
“İllelleziyne amenu…” Yani, “iman edenler”.
“Ve amilus salihati…”… “Bu iman ettiğinin gereği amellerde bulunanlar”…
“Ve tevasav bilhakkı“… “Hakk`ı tavsiye edenler”…
“Ve tevasav bissabr“… “Ve bunun gereğini yaşamak için, olaylar karşısında sabredilmesi gerektiğini karşılarındakilere bildirenler”..
İşte bunlar, hüsran noktasından kendilerini kurtarırlar.
Allah, bizi çevremize ve kendimize(kendisine) yararlı olalım diye mi yarattı; yoksa kendimize ve çevremize zarar verelim diye mi yarattı?
İman, bizi çevremize yararlı ameller konusunda yönlendirmiyorsa, o imân ne kadardır bizde?
Ameline ve yaşantına bak, ne için yaratıldığını anla!… Perdeli yaşayıp, perdeliliğe hizmet için mi varsın?… Perdesizlik için mücahede edip bu yolda ameller mi ortaya koyuyorsun; DELİCESİNE!.
Hz. Muhammed`e bu yoldaki çalışmaları yüzünden deli demişlerdi…
Amelinin karşılığını alacaksın!.. Herkes kendi kendini kayıtlar; kayıtlamış olan ol Allah olur!…
Unutmayın ki, kişinin ameli, niyetine göre değerlendirilecektir…
İmandan AMAÇ, İMANIN GEREĞİ OLAN AMEL MİDİR?…
İmanın gereği olan AMEL yoksa, iman mevcut olabilir mi?…
Sigara için biri, “ben sigaranın zararlarına iman ediyorum” dese dahi, böyle bir imânı var mıdır?
O zarara iman etmiş biri, sigaraya devam edebilir mi?.. Ediyorsa, o konuda imânı hâlâ var olabilir mi?…
Her konuda gerçekçi olalım ve ne karşımızdakini, ne de kendimizi aldatmayalım!…
“İman ehlinden mümine bilerek zarar gelmez” diyor Allah Rasûlü!.
Eğer çevremize veya kendimize bilerek zarar veriyorsak, bu durumda ne kadar imânlı olabiliriz?
Anlayışı kıtlara kapı açıyorum:
(Buhari Tecrid tercümesi 2132 nolu Hadise göre) Zinâ en hafif günahlardandır; iki kişi arasında kalması ve beyne direkt zararı olmaması yönünden!…
Ama sigara kişinin hem kendisine hem de çevresine bilerek zulmetmesidir ki, bu zinâdan çok daha büyük günahtır!…
Bir günahın büyüklüğü, kişinin âhıretine verdiği zararla ölçülür…
Kimsenin ne kendi beynine ne de başkasının beynine zarar verme hakkı yoktur!.
Meselâ sigaranın zararına imân diye bir konu sözkonusu olamaz!… Çünkü artık o, iman boyutunu aşmış, îkan noktasına ulaşmıştır!… Çünkü bu zarar bilimsel olarak, madden tespit edilmiştir!..
Öyleyse, ister sigara yollu, ister başka fiillerle kendisine veya çevresine bilerek zarar veren kişinin imanından ne kadar sözedilebilir?
Allah, bizi çevremize ve kendimize(kendisine) yararlı olalım diye mi yarattı; yoksa kendimize ve çevremize zarar verelim diye mi yarattı?
İman, bizi çevremize yararlı ameller konusunda yönlendirmiyorsa, o imân ne kadardır bizde?
Sigaranın misâlini her konuya yayalım..
İmân, bizi her konuda insanlara yararlı olmaya, onlara birseyler kazandırmaya yönlendirmek isterken; biz onlara yararlı olmak yerine zararlı oluyorsak, “bu mümindir” baskılı elbiseyle dolaşsak, imanlı sayılır mıyız acaba?
Soru
-Amel deyince, amel-i sâlih mevzu bahisdir…
Üstadım; amelle fiil arasında fark var mıdır ? Varsa nedir?
Üstad
-İmanın gereği olan fiillere Dinî terminolojide “amel-i sâlih” adı verilir.
Soru
-Üstad, bir arkadaşım sordu, benim yanıtım onu pek tatmin edemedi (aslında beni de edemiyor)… Eğer amelimiz belli ise, Dünya’da imtihan var mıdır?.. diye soruyor.. Ben de “yoktur” dedim. Doğru mu..? Açıklar mısınız lütfen?
Üstad
-AKIL ve İMAN kitabı bu sorunun cevabı için yazılmıştır… Onu okumanızı tavsiye ederim…
Soru
-” Kişinin şu anki amelleri geleceğini oluşturuyorsa… Cennetlik ameller işleyen kişinin Cehennemlik ameller işlemeye başlaması ve de tam tersi durumu nasıl anlamalıyız…?”
Üstad
-Genetik kodundaki bir bilginin sırasının gelerek açığa çıkması… Bilgisayarına giren bir virüsün iki sene sonra aktive olması gibi bir şey…
Soru
-Yaptığımız tüm hareketler eğer geleceğimizi oluşturursa , yazı nasıl önümüze geçer de Cennetlik ameller işlerken Cehennemlik ameller işlemeye başlarız..
Üstad
-Bilgisayarına yüklediğin bir programın, çok sonra devreye girerek hükmünü icra etmesi gibi, genetiğinden gelen bir programın çok sonra açığa çıkması gibi…
AHZAB 33-31 Sizden kim Allah`a ve Rasulü`ne itaat eder ve imanın gereğini uygularsa, ona da ecrini iki kere veririz… Onun için cömert-zengin bir yaşam gıdası hazırlamışızdır.
ANKEBUT 29-58 (Hakikatlerine) iman edip imanın gereğini uygulayanlara gelince, kesinlikle onlara cennetten, altlarından nehirler akan yüksek odalar hazırlayacağız… Onlarda sonsuza dek yaşarlar… Çalışanların karşılığı ne güzeldir!
ANKEBUT 29-7 iman edip imanın gereğini uygulayanlara gelince, onların kötülüklerini (nefsani özelliklerini) kendilerinden elbette sileriz ve elbette yaptıklarının en güzeli ile kendilerini cezalandırırız!
ANKEBUT 29-9 iman edip imanın gereğini uygulayanlara gelince, onları elbette salihlere dahil edeceğiz.
ASR 103-3 Ancak (hakikatlerine) iman edip imanın gereğini uygulayanlar, birbirlerine Hak olarak tavsiye edenler ve birbirlerine Sabrı tavsiye edenler hariç!
BAKARA 2-26 Allah kesinlikle bir sivrisinek kanadı veya ondan da ufak bir şeyi misal vermekten kaçınmaz. imanın gereğini yaşayanlar bunun Rablerinden kaynaklanan bir Hak olduğunu bilirler. Bu gerçeği inkar edenler ise, (misali anlatımları değerlendirmeyip) “Allah, acaba bununla ne demek istedi” derler. Bu anlatım çoğunun (fıtratlarının elvermemesinden dolayı) sapmasına yol açar; bir çoğunu da gerçeğe hidayet eder. Allah, onunla (bu tür anlatımla) safiyetini yitirmişlerden başkasını saptırmaz!
BAKARA 2-277 iman edip bunun gereği olan yararlı fiilleri uygulayan, salatı ikame eden ve zekatı verenlerin Rableri indinde özel karşılıkları vardır. Korku yoktur onlar için ve onları hüzünlendirecek bir şey de olmaz.
BAKARA 2-82 Onlar ki iman ederler ve salaha erdirici fiiller ortaya koyarlar, işte onlar cennet ehlidir ve sonsuza dek orada kalırlar.
BEYYiNE 98-7 iman edip imanın gereğini uygulayanlara gelince, işte bunlar halkın en hayırlısıdır!
BÜRUC 85-11 Muhakkak ki iman edip imanın gereğini uygulayanlara gelince, onlar için altlarından nehirler akan cennetler vardır… işte bu büyük kurtuluştur!
CASiYE 45-21 Yoksa kötülükleri kazananlar, kendilerini, iman edip imanın gereğini uygulayanlarla aynı kılacağımızı; hayatlarında ve mematlarında eşit (tutacağımızı) mi sandılar? Ne kötü hüküm veriyorlar!
CASiYE 45-30 iman edip imanın gereğini uygulayanlara gelince, Rableri onları Rahmetine dahil eder! işte bu apaçık başarıdır!
FATIR 35-7 Hakikat bilgisini inkar edenler için şiddetli bir azap vardır. iman edip imanının gereğini uygulayanlara gelince, onlar için bir mağfiret ve büyük bir karşılık vardır.
FETiH 48-29 MUHAMMED, Rasulullah`tır! O`nunla beraber bulunanlar, küffara (gerçeği reddedenlere) karşı sert, kendi aralarında çok merhametlidirler… Onları rüku eder (varlıkta her an tedbir edenin Allah Esma`sı olduğunu müşahedesinin haşyeti, tazimi içinde), secde eder (varlığın yalnızca Esma özelliklerinden ibaret olarak kendilerine özgü bağımsız vücutları olmadığının müşahedesiyle “yok”luklarını hissederler) ve Allah`tan fazl (lütfu-Esma kuvvelerinin farkındalığı) ve RIDVAN (Hakikatinin farkındalığıyla bunun sonuçlarını kuvveden fiile çıkarma özelliği) ister halde görürsün… Simalarına gelince, vechlerinde (şuurlarında “yok”luklarının idrakı olan) secde eseri vardır! Bu onların Tevrat`taki (nefse dönük hükümler) misal yollu anlatımlarıdır… incil`deki (teşbihi) temsillerine gelince: Bir ekin ki filizini yarıp çıkarmış, sonra onu kuvvetlendirmiş, kalınlaşmış da gövdesi üzerine doğrulmuştur; ekincilerin hoşuna gider… Böyle yapar ki, onlarla (Esma`sıyla açığa çıkardığı) küffarı (gerçeği reddedenleri) öfkelendirsin! Allah onlardan iman edip bunun gereğini uygulayanlara mağfiret ve çok büyük karşılığını yaşatmayı vadetmiştir.
FURKAN 25-70 Ancak tövbe eden, iman eden ve imanın gereğini uygulayan müstesna! Allah, onların kötülüklerini iyi niteliklere dönüştürür… Allah Gafur`dur, Rahim`dir.
FURKAN 25-71 Kim tövbe edip salih amel işlerse, muhakkak ki o tövbesi gerçekleşmiş olarak Allah`a döner.
FUSSiLET 41-33 Allah`a çağıran, imanın gereğini uygulayan ve: “Muhakkak ki ben mutlak teslimiyeti yaşayanlardanım” diyenden daha güzel sözlü kimdir?
FUSSiLET 41-46 Kim imanın gereğini uygularsa, yararı kendi nefsi içindir! Kim de kötülük işlerse, kendi aleyhinedir. Rabbin, kullarına zulmedici değildir.
FUSSiLET 41-8 iman edip imanın gereğini uygulayanlara gelince, onlar için arkası kesilmeyen bir bedel vardır.
HAC 22-14 Şüphesiz ki Allah, iman edip imanın gereğini uygulayanları, altlarından nehirler akan cennetlere dahil eder… Kesinlikle Allah irade ettiğini yapar (ilminden açığa çıkmasını irade ettiğini kudretiyle oluşturur; ilim-irade-Kudret).
HAC 22-23 Muhakkak ki Allah iman edip imanın gereğini uygulayanları, altlarından nehirler akan cennetlere dahil eder… Orada, altından bilezikler ve inci ile süslenirler… Orada onların elbiseleri, ipektir.
HUD 11-23 Muhakkak ki iman edip imanın gereği fiilleri ortaya koyanlar ve Rablerine huşu ve itaat halinde olanlar var ya, işte onlar cennet ehlidir! Onlar orada ebedi kalıcılardır.
KASAS 28-67 Fakat kim yanlışından pişmanlıkla geri dönüp, iman edip imanının gereğini uygularsa, (işte onun) kurtuluşa erenlerden olması umulur.
KASAS 28-80 Kendilerine ilim verilenler ise dedi ki: “Yazıklar olsun size! iman edip imanının gereğini uygulayanlara, Allah`ın vereceği karşılık daha hayırlıdır… Ona da ancak sabredenler kavuşturulur!”
KEHF 18-110 (Rasulüm) de ki: “Ben, benzeriniz olan, bir beşerim (dolayısıyla siz de benim gibisiniz); sadece (sizden ayrıcalıklı olarak) Uluhiyetin TEK`liği şuuruma vahyolunuyor! O halde kim Rabbine likayı (Esma hakikati gereğini yaşamayı) umuyorsa, imanının gereğini yaşasın ve Rabbinin kulluğunda (devam edip) O`na ortak koşmasın!”
KEHF 18-88 Fakat kim (hakikate) iman eder ve imanının gereğini uygularsa; karşılığı onun için en güzelidir… Ona kolaylaştırma yolundaki hükmümüzü uygularız.
LOKMAN 31-8 iman edip imanın gereğini uygulayanlara gelince, onlara Naim cennetleri (Esma kuvvelerinin Rahimi özellikleriyle yaşam) vardır.
MAiDE 5-69 Muhakkak ki iman edenler, Yahudiler, Sabiiler ve Nasara`dan kim (alemlerin ve kendisinin Rabbi olan) Allah`a ve gelecekte yaşanacak sürece iman eder ve imanının gereğini yaparsa, onlara korku yoktur ve onlar mahzun da olmazlar!
MERYEM 19-60 Tövbe eden, iman eden ve imanın gereğini uygulayanlar müstesna… işte onlar cennete dahil olurlar ve hiçbir şekilde haksızlığa maruz kalmazlar.
MERYEM 19-76 Allah doğru yolda olanların hakikat bilgisini arttırır! imanın gereği fiillerin getirileri Rabbinin indinde hem sevap olarak hem de sonucu itibarıyla, daha hayırlıdır.
MERYEM 19-96 iman edip imanın gereğini uygulayanlara gelince, Rahman onlar için bir sevgi oluşturacaktır.
MUHAMMED 47-12 Kesinlikle Allah, iman edip imanın gereğini uygulayanları, altlarından nehirler akan cennetlere dahil eder… Hakikat bilgisini inkar edenler ise (dünyadan, bedensel olarak) yararlanırlar ve en`amın (hayvanların) yediği gibi yerler! Ateş, onlar için kalacak yerdir.
MUHAMMED 47-2 iman edip imanın gereğini uygulayanlar ve Muhammed`e inzal olana -ki O, Rablerinden (gelen) Hak`tır- iman edenlere gelince, (Allah) onların kötülüklerini onlardan örttü; hallerini ıslah etti.
MÜ’MiN – MUMIN 40-40 Kim bir kötülük yaparsa, ancak onun misli ile cezalanır! Erkek veya kadın, imanlı olarak kim imanın gereğini uygularsa, işte onlar cennete dahil olurlar… O yaşamda, türlü sınırsız yaşam gıdasıyla beslenirler!
MÜ’MiN – MUMIN 40-58 Kör ile gören, iman edip imanın gereğini uygulayan ile inkar ile kötülük yapan bir olmaz! Ne kadar da az hatırlayıp düşünüyorsunuz!
MÜNAFiKUN 63-10 Sizden birine ölüm gelip çattığında (hakikati gördüğünüzde): “Rabbim beni yakın bir sona kadar erteleseydin de mallarımı bağışlasaydım ve imanın gereğini uygulayanlardan olsaydım” demesinden önce; size verdiğimiz yaşam gıdalarından bağışlayın!
NEML 27-19 Karıncanın sözünden dolayı tebessüm etti (Süleyman) ve şöyle dedi: “Rabbim… Bana ve ana-babama bahşettiğin nimete şükretmeme, razı olacağın salih amel yapmama beni muvaffak kıl ve (hakikatimdeki Rahim isminden gelen) rahmetinle beni salih kullarının içine dahil et.”
NUR 24-55 Allah, sizden iman eden ve imanın gereğini uygulayanlara vadetti ki: Onlardan öncekileri halife yaptığı gibi, arzda, onları da mutlaka halife yapacak… Kendileri için seçip-razı olduğu dinlerini (imana uygun yaşam tarzlarını) gene onlar için mutlaka yerleştirecek; korkularından sonra onları mutlaka emniyete sokacak… (Böylece) bana kulluk ederler, bana hiçbir şeyi ortak koşmazlar! Bundan sonra kim hakikat bilgisini inkar ederse, işte onlar bozuk inançlıların ta kendileridir.
NiSA 4-122 iman edip imanının gereği davranışlarla (salih amel) yaşayanlara gelince, onları altlarından nehirler akan cennetlere dahil edeceğiz… Orada sonsuza dek kalırlar (kendilerinde açığa çıkan Allah Esma`sı sonucu)… Allah`ın Hak olan vaadidir! Allah`tan daha doğru sözlü var mıdır?
NiSA 4-173 iman edip imanının gereğini uygulayanlara gelince, (O) onlara ecirlerini tam verecek ve fazlından onları artıracaktır… Kulluktan kaçınıp ve benliklerini kabartanlara gelince, onlara feci bir azap ile azap edecektir… Kendileri için Allah dununda bir veli ve nasir de bulamazlar.
NiSA 4-57 iman edip, bu imanın gereği davranışlar ortaya koyanlara gelince; onları altlarından ırmaklar akan cennetlere dahil edeceğiz. Onlarda sonsuza dek yaşarlar. Orada onlara (şeytaniyetten) arınmış eşler vardır. Onları gölgenin gölgesine (her türlü yakıcı-rahatsız edici şartlardan uzak ortama) sokacağız.
RA’D – RAD 13-29 iman edip imanın gereğini yaşayanlar var ya, onlara Tuba (cennet ağacı) ve hakikatlerindekini yaşamanın güzellikleri vardır.
RUM 30-15 iman edip imanın gereğini uygulayanlara gelince, onlar bir huzur ortamında sevindirilirler.
RUM 30-44 Kim küfür (inkar) eder ise, onun inkarı kendi zararınadır… Kim de imanın gereğini uygularsa, kendi nefsi için hazırlamış olur (yaptıklarının karşılığını).
RUM 30-45 (Allah,) iman edip imanın gereğini uygulayanlara kendi fazlından karşılık versin diye… Muhakkak ki O, hakikat bilgisini inkar edenleri sevmez!
SAD 38-24 (Davud) dedi ki: “Yemin olsun ki senin bir tek koyununu kendi koyunlarına katmakla sana zulmetmiş… Muhakkak ki çok yakın olanların birçoğu, birbirlerinin benzeri davranışlarda bulunurlar… Ancak iman edip imanın gereğini uygulayanlar böyle değildir… Fakat onlar da ne kadar azdır!” Davud kendisini imtihan ettiğimizi zannetti; bundan dolayı Rabbinden mağfiret diledi ve boyun eğerek yere kapandı ve O`na yöneldi! (. ayet secde ayetidir.)
SAD 38-28 Yoksa (hakikatlerine) iman edip imanın gereğini uygulayanları, arzda (bedensel yaşamda) bozuk inançları doğrultusunda yaşayanlar gibi mi kılarız? Yahut Allah için korunanları, füccar (yaratılış fıtratına uymayan şekilde yaşayanlar) gibi mi kılarız?
SEBE’ 34-11 Zırh gibi koruyucu mükemmel bir düşünce sistemi oluştur ve imanınızın gereğini uygulayın! Doğrusu ben yaptıklarınızı Basir`im.
SEBE’ 34-37 Size indimizde kurb (Kurbiyet mertebesi-Allah Esma`sı özellikleriyle şuurlu tahakkuk mertebesi) oluşturacak olan, ne zenginliğiniz ve ne de evlatlarınızdır; sadece iman edip imanının gereğini uygulayan müstesna… işte onlara bu çalışmalarının getirisi kat kat arttırılır. Onlar yüksek mertebeler içinde güvendedirler.
SEBE’ 34-4 iman edip imanının gereğini uygulayanları cezalandırması içindir (bu)! işte onlar için mağfiret ve kerim yaşam gıdası vardır.
SECDE 32-19 iman edip imanın gereğini uygulayanlara gelince, onlar için yaptıkları çalışmaların sonucu olarak, nüzul yollu (hakikatlerinden açığa çıkarak yaşanılan) Me`va Cennetleri vardır.
TALAK 65-11 Rasul ki, iman edip imanının gereğini uygulayanları, karanlıklardan Nur`a çıkarmak için apaçık halde Allah`ın işaretlerini size bildirir. Kim Esma`sıyla hakikati olan Allah`a iman eder ve imanının gereğini uygularsa, onu, içinde sonsuz yaşamak üzere, altından nehirler akan cennetlere dahil eder. Allah onun için gerçekten bir rızık ihsan etmiştir.
TEĞABUN 64-9 Toplanma süreci için sizi bir araya getirdiği süreç! işte o Teğabun (aldanışların apaçık fark edilip yaşanacağı) sürecidir! Kim, Esma`sıyla hakikati olan Allah`a iman eder ve imanının gereğini uygularsa; onun kötülüklerini ondan siler; onu altından nehirler akan cennetlere, içinde sonsuza dek kalmak üzere dahil eder… işte bu azim kurtuluştur!
TiN 95-6 Sadece (hakikatine) iman edip imanın gereğini uygulayanlar hariç! işte onlar için kesilmeyen bir karşılık vardır!
YUNUS 10-9 iman edip imanın gereği fiiller ortaya koyanlara gelince; Rableri onlara imanlarının getirisi olan hakikati yaşatır… Naim cennetlerinde, onların altlarından nehirler akar.
ZÜMER 39-74 (Cennetlikler) dediler ki: “Hamd o Allah`a ki, vaadini gerçekleştirdi ve bizi şu arza (ortama) varis kıldı… Cennetten dilediğimiz makamda yaşıyoruz… (imanın gereğini) uygulayanların karşılığı ne güzelmiş!”
iNŞiKAK 84-25 Sadece iman edip imanın gereğini uygulayanlar müstesnadır! Onlar için kesintisiz bir mükafat vardır.
iSRA 17-25 Rabbiniz (hakikatiniz olarak şuurunuzu {insan} ve bilincinizi {nefsinizi} meydana getiren El Esma bileşiminiz) nefslerinizdekini (bilincinizdekini) daha iyi bilir! Eğer siz salihler (hakikate imanın gereğini yaşayanlar) olursanız; muhakkak ki O, yetersizliklerinden dolayı tövbe edenlere Gafur`dur.
İbrahim 14-23 iman edip imanın gereğini uygulayanlar ise, Rableri olan Esma bileşiminin elvermesi sonucu (Bi-izni Rabbihim), içinde sonsuza dek yaşamak üzere, altlarından nehirler akan cennetlere dahil edilmişlerdir… Onların orada birbirlerine hitabı “Selam”dır.
ŞUARA 26-227 Ancak (hakikate) iman edenler ve imanın gereğini uygulayanlar, Allah`ı çok zikredenler ve zulme uğradıktan sonra zafere ulaşanlar müstesna… (Nefslerine) zulmedenler, yakında hangi dönüşüme uğrayacaklarını kavrayacaklar (ama iş işten geçmiş olacak)!
ŞURA 42-22 Onların başına geldiğinde, (yaptıklarının sonucunda) kazandıklarından ötürü zalimleri korku ile titreyenler olarak görürsün! iman edip imanın gereğini uygulayanlar ise cennetlerin en güzel yerlerindedirler… Onlar için Rablerinin indinde diledikleri her şey vardır… işte bu! O büyük lütuftur!
ŞURA 42-23 işte bu, Allah`ın, iman edip imanın gereğini uygulayan kullarına müjdelediğidir… De ki: “Sizden yakınlığın sevgisi dışında, bu tebliğim nedeniyle bir karşılık istemiyorum”… Kim bir güzellik kazanırsa, onda, onun için bir güzellik de biz arttırırız! Muhakkak ki Allah Gafur`dur, Şekur`dur.
ŞURA 42-26 iman edip imanın gereğini uygulayanlara icabet eden ve kendi lütfuyla onlara (nimetlerini) arttırandır!.. Hakikat bilgisini inkar edenlere gelince, onlar için şiddetli bir azap vardır.
- Ebu Hüreyre r.a.`dan:
“Rasûlullah (salla`llâhu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:
-İnsanın sabah mü`min, akşam kafir; sabah kafir, akşam mü`min olduğu için küçük bir dünya menfaati karşısında dinini sattığı ve karanlık gecenin dalgaları gibi fitnelerin vuku bulduğu zamanda sâlih amellere koşunuz! (Müslim, Tırmizî)- Ebu Hüreyre r.a.`den:
Rasûlullah (salla`llâhu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:
-Yedi şeyden önce sâlih amele sarılın. Zira şu aşağıdaki şeylerden birini ancak beklemektesiniz:
Ya âniden gelen fakirlik, ya sizi taşkınlığa sevkeden zenginlik, ya vücud sağlığınızı bozan hastalık, ya sizi şaşkın şekilde konuşturan ihtiyarlık, ya aniden gelen ölüm, ya Deccal, ya Kıyâmet-ki bu her şeyden şiddetli ve zordur. (Tırmizî) - Ebu Hüreyre r.a.`den:
“Rasûlullah (salla`llâhu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:
-Altı şeyden, yani güneşin batıdan doğmaya başlamasından veya Duhan`dan veya Deccal`dan veya Dabbetu`l-arz`dan veya (ölümünüzde) yahud sizi başkası ile meşgul olmaktan alıkoyan bir fitneden veya Kıyâmetin vuukundan önce sâlih amel işlemeye koşun. (Müslim- İmam Ahmed)
Aişe r.a. şöyle demiştir:
-Ya Rasûlullah müminlerin küçük yaşta ölmüş olan çocuklarının (âhiretteki durumu) nedir? diye sordum.
-Onlar babalarındandır buyurdu.
-Hiç bir amel yapmadan nasıl olur? dedim.
-Onların ne amel işleyeceklerini ALLAH en iyi bilir, buyurdu.
-Ya Rasûlullah, ya müşriklerin küçük çocuklarının durumu ne olacak? diye sordum
– Onlar da babalarına bağlıdır, buyurdu.
– Hiçbir amel işlemeden mi? diye sordum.
– ALLAH onların, yaşasalardı, ne amel işleyeceklerini en iyi bilir, buyurdu. (Ebu Davud)
Abdullah b. Amr. r.a. şöyle demiştir:
“Rasûlullah (salla`llâhu aleyhi ve sellem) elinde iki kitap; olduğu halde çıkıp geldi ve:
-Şu iki kitap nedir, bilir misiniz?…diye sordu. Biz:
-Bilmiyoruz, ya Rasûlullah, ancak sen bize anlatırsan öğreniriz?dedik.
Rasûlullah (salla`llâhu aleyhi ve sellem) sağ elindeki kitap için:
“Bu, âlemlerin Rabbi tarafından (yazılmış) bir kitaptır.
Burada cennetlik olan insanların isimleri ile babalarının ve kabilelerin isimleri vardır”, dedi. Sonra sonuncusuna kadar bunların vasıflarını anlattı. “Bundan sonra, artık ebediyyen bunların arasına ne bir ilave yapılır, ne de biri hariç bırakılır.” buyurdu.
Bunun üzerine orada bulunan sahabiler:
-Eğer bu, olmuş bitmiş bir mesele ise, amelin ne önemi var? diye sordular. Rasûlullah (salla`llâhu aleyhi ve sellem):
“Zira, cennet ehli, sonunu cennetliklerin amelini işleyerek getirir. Cehennemlik olan kişi de, sonunda cehennemlilerin amelini işlemekle hayatını sona erdirir” dedi. Sonra elleri ile bir şey atar gibi bir hareket yaptı ve:
“ALLAH, kullarının işini karara bağlamıştır: Bir kısmı cennette, bir kısmı da cehennemdedir!.” buyurdu.
Enes r.a.`den:
Rasûlullah (salla`llâhu aleyhi ve sellem):
– ALLAH çalıştırır? dedi. Rasûlullah (salla`llâhu aleyhi ve sellem)
– Ölümünden önce, O`nu sâlih amel işlemeye muvaffak kılar, buyurdu. (Tırmizî)
1785 – İbnu Abbas (radıyallahu anhümâ) anlatıyor: “Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm)’ın geceleyin namazdan çıkınca şu duayı okuduğunu işittim: “ÂlIahım! Senden, katından vereceğin öyIe bir rahmet istiyorum ki, onunla kalbime hidayet, işlerime nizam, dağınıklığıma tertip, içime kâmil iman, dışıma amel-i sâlih, amellerime temizlik ve ihlâs verir, rızana uygun istikâmeti ilham eder, ülfet edeceğim dostumu lutfeder, beni her çeşit kötülüklerden korursun.
Allahım, bana öyle bir iman, öyle bir yakin ver ki, artık bir daha küfür (ihtimali) kalmasın. Öyle bir rahmet ver ki, onunla, dünya ve ahirette senin nazarında kıymetli olan bir mertebeye ulaşayım.
Allahım! Hakkımızda vereceğin hükümde lütfunIa kurtuluş istiyorum, (kurbuna mazhàr olan) şühedâya has makamları niyaz ediyorum, bahtiyar kulların yaşayışını diliyorum, düşmanlara karşı yardım taleb ediyorum!
Allahım! Anlayışım kıt, amelim az da olsa (dünyevi ve uhrevi) ihtiyaçlarımı senin kapına indiriyor (karşılanmasını senden taleb ediyorum). Ràhmetine muhtacım, halimi arzediyorum. (İhtiyacım ve fakrim sebebiyledir ki) ey işlere hükmedip yerine getiren, kalplerin ihtiyacını görüp şifâyâb kilan Rabbim! Denizlerin aralarını ayırdığın gibi benimle cehennem azabının arasını da ayırmanı, helâke dâvetten, kabir azabindan korumanı diliyorum.
Allahım! Kullarından herhangi birine verdiğin bir hayır veya mahlukatindan birine vaadettiğin bir lütuf var da buna idrakim yetişmemiş, niyetim ulaşamamış ve bu sebeple de istediklerimin dışında kalmış ise ey âlemlerin Rabbi, onun husülü için de sana yakarıyor, bana onu da vermeni rahmetin hakkında senden istiyorum.
Ey Allahım! Ey (Kur’ân gibi, din gibi) kuvvetli ipin, (şeriat gibi) doğru yolun sahibi! Kâfirler için cehennem vaadettiğin kıyamet gününde, senden cehenneme karşı emniyet, arkadan başlayacak ebediyet gününde de huzur-i kibriyana ulaşmış mukarrebin meleklerle, (dünyada iken çok) rükü ve secde yapanlar ve ahidlerini ifa edenlerle birlikte cennet istiyorum. Sen sınırsız rahmet sahibisin, sen (seni dost edinenlere) hadsiz sevgi sahibisin, sen dilediğini yaparsın. (Dilek sahipleri ne kadar çok, ne kadar büyük şeyler isteseler hepsini yerine getirirsin.)
Allahım! Bizi, sapıtmayıp, saptırmayan hidâyete ermiş hidâyet rehberleri kıl. Dostlarına sulh (vesilesi), düşmanlarına da düşman kıl. Seni seveni (sana olan) sevgimiz sebebiyle seviyoruz. Sana muhâlefet edene, senin ona olan adâvetin sebebiyle adavet (düşmanlık) ediyoruz.
Allahım! Bu bizim duamızdır. Bunu fazlınla kabul etmek sana kalmıştır. Bu, bizim gayretimizdir, dayanağımız sensin.
Allahım! Kalbime bir nur, kabrime bir nur ver; önüme bir nur, arkama bir nur ver; sağıma bir nur, soluma bir nur ver; üstüme bir nur, altıma bir nur ver; kulağıma bir nur, gözüme bir nur ver; saçıma bir nur, derime bir nur ver; etime bir nur, kanıma bir nur ver; kemiklerime bir nur koy!
Allahım nurumu büyüt, (söylediklerimin hepsine bedel olacak) bir nur ver, (söylenmiyenleri de kuşatacak) bir nur daha ver!
İzzeti bürünmüş, onu kendine alem yapmış olan Zât münezzehtir. Büyüklüğü bürünmüş ve bu sebeple kullarına ikramı bol yapmış olan Zât münezzehtir. Tesbih ve takdis sadece kendine layık olan Zat münezzehtir. Fazl ve nimetler sâhibi Zàt münezzehtir. Azamet ve kerem sahibi Zât münezzehtir. Celal ve ikrâm sâhibi Zat münezzehtir.”
4529 – İbnu Abbas radıyallahu anhüma anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm:
“Salih amellerin Allah’a en ziyade sevgili olduğu günler bu on gündür!” buyurmuştu. Cemaatten:
“Allah yolundaki cihaddan da mı?” diye soran oldu.
“Cihaddan da! buyurdu. Ancak bir kimse, canını, malını muhataraya atarak çıkar, hiçbir şeyle dönmezse (yani cihad sırasında ölürse) o kimse hariç.”
Buhari, Iydeyn 11; Ebu Davud, Savm 61, (2438); Tirmizi, Savm 52, (757).
4667 – Ebu Musa radıyallahu anh anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:
“Bir kul, salih amel işlerken araya bir hastalık veya sefer girerek ameline mani olsa, Allah ona sıhhati yerinde ve mukim iken yapmakta olduğu salih amelin sevabını aynen yazar.”
Buhari, Cihad 134; Ebu Davud, Cenaiz 2, (3091).
4803 – Hz. Enes radıyallahu anh anlatıyor: Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm (bir gün):
“Allah Teâla hazretleri bir kulun hayrını diledi mi onu istimal eder!” buyurmuştu. Kendisine: “Onu nasıl istimal eder?” diye soruldu.
“Ölümden önce salih amel işlemede muvaffak kılar!” buyurdu.”
Tirmizi, Kader 8, (2134).
4960 – İbnu Ömer radıyallahu anhüma anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:
“Sizden önce yaşayanlardan üç kişi yola çıktılar. (Akşam olunca) geceleme ihtiyacı onları bir mağaraya sığındırdı ve içine girdiler. Dağdan (kayan) bir taş yuvarlanıp, mağaranın ağzını üzerlerine kapadı. Aralarında:
“sizi bu kayadan, salih amellerinizi şefaatçi kılarak Allah’a yapacağınız dualar kurtarabilir!” dediler. Bunun üzerine birincisi şöyle dedi:
“Benim yaşlı, ihtiyar iki ebeveynim vardı. Ben onları çok kollar, akşam olunca onlardan önce ne ailemden ne de hayvanlarımdan hiçbirini yedirip içirmezdim. Bir gün ağaç arama işi beni uzaklara attı. Eve döndüğümde ikisi de uyumuştu. Onlar için sütlerini sağdım. Hâla uyumakta idiler. Onlardan önce aileme ve hayvanlarıma yiyecek vermeyi uygun bulmadım, onları uyandırmaya da kıyamadım. Geciktiğim için çocuklar ayaklarımın arasında kıvranıyorlardı. Ben ise süt kapları elimde, onların uyanmalarını beklliyordum. Derken şafak söktü:
“Ey Allahım! Bunu senin rızan için yaptığımı biliyorsan, bizim yolumuzu kapayan şu taştan bizi kurtar!”
Taş bir miktar açıldı. Ama çıkacakları kadar değildi.
İkinci şahıs şöyle dedi:
“Ey Allahım! benim bir amca kızım vardı. Onu herkesten çok seviyordum. Ondan kâm almak istedim. Ama bana yüz vermedi. Fakat gün geldi kıtlığa uğradı, bana başvurmak zorunda kaldı. Ona, kendisini bana teslim etmesi mukabilinde yüzyirmi dinar verdim; kabul etti. Arzuma nail olacağım sırada:
“Allah’ın mührünü, gayr-ı meşru olarak bozman sana haramdır!” dedi. Ben de ona temasta bulunmaktan kaçındım ve insanlar arasında en çok sevdiğim kimse olduğu halde onu bıraktım, verdiğim altınları da terkettim.
Ey Allah’ım, eğer bunları senin rıza-yı şerifin için yapmışsam, bizi bu sıkıntıdan kurtar.”
Kaya biraz daha açıldı. Ancak onlar çıkabilecek kadar açılmadı.
Üçüncü şahıs dedi ki:
“Ey Allahım, ben işçiler çalıştırıyordum. Ücretlerini de derhal veriyordum. Ancak bir tanesi (bir farak pirinçten ibaret olan) ücretini almadan gitti. Ben de onun parasını onun adına işletip kâr ettirdim. Öyle ki çok malı oldu. Derken (yıllar sonra) çıkageldi ve:
“Ey Abdullah! bana olan borcunu öde!” dedi. Ben de:
“Bütün şu gördüğün sığır, davar, deve ve köleler senindir. Git bunları al götür!” dedim. Adam:
“Ey Abdullah, benimle alay etme!” dedi. Ben tekrar:
“Ben kesinlikle seninle alay etmiyorum. Git hepsini al götür!” diye tekrar ettim. Adam hepsini aldı götürdü.
“Ey Allahım, eğer bunu senin rızan için yaptıysam, bize şu halden kurtuluş nasip et!” dedi. Kaya açıldı, çıkıp yollarına devam ettiler.”
Buhari, Enbiya 50, Büyü’ 98, İcâre 12, Hars 13, Edeb 5; Müslim, Zikr 100, (2743); Ebu Dâvud, Büyû’ 29, (3387).
6272 – Hz. Cabir İbnu Abdillah radıyallahu anh anlatıyor: “Resulullah aleyhissalatu vesselam (bir gün) bize hitap etti ve dedi ki: “Ey insanlar! Ölmezden önce Allah’a tevbe edin. (Musibet hastalık, yaşlılık gibi) ağır meşguliyetlere düşmezden önce salih ameller işlemede acele edin. Çok zikir ederek, gizli ve açık çok sadaka vererek Allah’a karşı üzerinizdeki borcu ödeyin ki bol rızka, ilahi nusrete ve ıslah-ı hale mazhar olasınız. Bilesiniz Allah, benim içinde bulunduğum şu makamda, şu günde, şu ayda, bu yıldan Kıyamet’e kadar devam etmek üzere Cum’a namazını farz kıldı. Kim bunu, benim sağlığımda veya ölümümden sonra adil veya zalim bir imam oldukça, istihfaf ederek veya inkar ederek terkedecek olursa Allah onun iki yakasını biraraya getirmesin, işine bereket vermesin. Haberiniz olsun! O kimsenin tevbe etmedikçe ne namazı, ne zekatı, ne haccı, ne orucu, ne de makbul bir iyiliği vardır. Kim de tevbe ederse Allah onun tevbesini kabul eder. Haberiniz olsun! Bir kadın bir erkeğe imamlık yapamaz. Bir bedevi de muhacire imamlık yapamaz. Facir de mü’mine imamlık yapamaz. Ancak fasık zor kullanır mü’min de onun kılıncından ve kamçısından korkarsa bu durumda imama uyar.”
6811 – Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: “Resülullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: “Kim Allah yolunda murâbıt olarak ölürse, kendisine, yapmakta olduğu salih amellerin ücreti (sanki ölmemiş gibi Kıyamet gününe kadar verilir), rızkı da mütemadiyen verilir, kabirdeki hesaba çekicilerden emin olur. Allah Teâla hazretleri onu, Kıyamet günü cehennem korkusundan emin olarak diriltir.”
7187 – Hz. Enes İbnu Ma’lik radıyallahu anh anlatıyor: “Resülullah aleyhissalâtu vesselam buyurdular ki: “Şu altı şeyden önce (ahirete bakan) iyi ameller işlemekte acele edin: “Güneşin battığı yerden doğması, Duhân, dâbbetü’l-arz,Deccâl, herbirinize mahsus olan ölüm ve (sizin salih amelinize mani olacak) âmme hizmeti.”
Amel-i Sâlih
İmânın gereği davranışlar
Hakikatı yaşamayı sağlayacak fiiller
Yararlı fiiller
Yararlı çalışmalar
Kavram hakkında henüz bir not alınılmadı.
Pozitif Enerji
Anlamı Pozitif enerji yükü. (enerji dalgası – Nur) Pozitif enerji dalgaları (sevap) kişinin ilk şuur hallerinden itibaren üretilir. Bu sebepten 5-6 yaşından itibaren çocuğa müsbet çalışmalar tavsiye edilir ve bu