RNA
Bir hücredeki yaşam biçimi ve onda kendine has mânâyı oluşturan DNA ve RNA dediğimiz genetik dizilim, çeşitli atomlardan meydana gelmiştir. Ve, bu genetik dizilim çeşitli zamanlarda ve şartlarda dahi, uzaydan gelen çeşitli kozmik ışınımlarla belli değişimlere uğrar.
Bugün modern bilimde, çeşitli dalga boylarıyla, çeşitli ışınlarla, hücre genetiğini oluşturan bu dizilimi etkilemek sûretiyle değişik türler ve cinsler oluşturma yoluna gidilmektedir. Bu çalışmalar henüz (1995), nebatlarda veya çeşitli virüs ve bakterilerde deneme aşamasındadır.
Bu realite, yani, genetik yapı ile “X” ışınları aracılığıyla oynanması, beyin hücrelerinde de aynı olayın gerçekleşebileceğinin ispatı ve uygulamasıdır!.
Her biri canlı ve bilinçli bir yapı olan, çeşitli “ALLAH” isimlerinin mânâlarını hâvi “BURÇLAR“ın, yani günümüz deyimiyle “takım yıldızların”, yaymış oldukları bir kısım kozmik ışınlar, sürekli olarak birbirlerini ve bu arada dünyamızı da etkilemektedir!..
Semâdan, yıldızlardan gelen ve “ALLAH” isimlerinin çeşitli mânâlarını ihtiva eden kozmik ışınlar, hiç farkında olmadığımız bir biçimde, bütün canlıların beyin hücre genetiğindeki “DNA” ve “RNA” dizinlerini etkileyerek, onlardaki çeşitli yönelişlere ve genetik programlamalara yol açmaktadır..
İşte bu sebepledir ki, büyük keşif sahibi evliyaullahtan ve o devrin “OKU“muşlarından olan Muhyiddin A`rabi, “Fütuhat`ı Mekkiye” isimli eserinde;
“Dünyada, berzahta ve cennetlerde tekevvün etmekte olan ve edecek (oluşacak) her şey BURÇLARDAN iNEN TESIRLERLE meydana gelir..” demiştir!..
Ve işte bu sebepledir ki, “EMİR“, yani “HÜKÜM“, yani, o hükmü oluşturacak tesirler semâdan yıldızlardan inmektedir, denmiştir…
Her şeyi değerlendirme mekanizmamız olan «beyin», mevcut, algılayageldiğimiz terkibi itibariyle, kimyasal bir bileşimdir.
Bu kimyasal bileşim, bir bioelektrik faaliyet ile çeşitli fonksiyonlar ortaya koyar ve varlığımızda görülen tüm oluşları meydana getirir…
Kimyasal bileşimi meydana getiren moleküler yapı ve özellikle DNA ve RNA dizini, bir yandan yapısı itibariyle hücre biokimyası ile bioelektrik iletişim halinde iken; diğer yandan da atomaltı boyutun canlıları olan kozmik ışınlar ile etkileşim içindedir..
Sizin eskiler, yani bundan üç-dört bin sene önce yaşayıp bu gerçeği algılayanlar, takımyıldızlardan gelen bu tesirleri ilk defa anlayıp değerlendirebilenler, yaptıkları ön çalışmalar sonucunda onlardan gelen tesirlerin kesinliğini anlayınca, araştırmaya başlamışlar… Böylece de Güneş sisteminizi çevreleyen daireyi 12`ye bölerek, ve hayâli şekle göre isimlendirmek suretiyle 12 burç vardır, demişler…
Esasen çevrenizdeki takımyıldız sayısı bu rakkamın üzerindedir ama, onlar diğer takım yıldızlardan gelen tesirleri de bu 12`nin içinde düşündükleri ve değerlendirdikleri için, tesir itibariyle farketmez !..
Evet, bu takımyıldızların her birinin değişik frekanslı dalgaları her an dünyanızı etkilemektedir… Ve gene bu takımyıldızlardan gelen öyle ışınımlar mevcuttur ki, saniyeler içinde dünyanızın üzerinde bulunan nesneler ve dünyanızın içinden geçerek öbür taraftan yoluna devam eder gider…
İşte sizin beyniniz daha anarahminde çeşitli takımyıldızlardan, değişik frekanslı kozmik ışınım bombardımanına tabiî tutulur…
Bu kozmik ışınlar, hücre yapınızın özündeki DNA ve RNA diye isimlendirdiğiniz genlerinizi dahi etkileyerek çeşitli şekillerde programlar meydana getirir.
Dünya üzerindeki nesil-ırk-tür farklılaşmaları MUTASYON adıyla tanımladığınız, kozmik ışınların genetik düzen üzerindeki etkileri ile meydana gelmiştir. Eskiler bu işlemi mecâzî bir şekilde, benzetme yoluyla anlatmaya çalışırken;
“melekler, insanları ve canlıları etkileyerek ilâhî istek istikametinde düzenler“. demişlerdir.
Bilim adamlarınızın bugün hâlâ çözemediği tür ve ırk sıçramalarının, temelinde hep mutasyon diye adlandırdığınız, kozmik ışınım etkileri, yâni, ASTROLOJİK ETKİLER ya da bir başka ifade ile meleklerin tasarrufları yatmaktadır.
Kavram hakkında henüz bir not alınılmadı.