Rahmân

  • ER RAHMAN… “Allâh” ismiyle işaret edilenin, “zerre”lerin zâtını “Esmâ”sıyla ilminde “var” kılma özelliğine işaret eder. Bugünkü anlayışa göre “Kuantum Potansiyel”e işaret eder. Tüm yaratılmışların kaynağı olan potansiyeldir. “Esmâ mertebesi”nin adıdır! Her şey, “var”lığını “ilim ve irade” mertebesinde bu ismin işaret ettiği özellikle elde eder! “Er Rahmanu alel Arşisteva” (20. Tâhâ: 5) ve “Er Rahman; Allemel Kur’ân; Halekal İnsan; Allemehül beyan” (55. Rahman: 1-4) işaretleri gereği “ŞUUR”da açığa çıkan “Esmâ”nın hakikatidir! Rahmeti, o “şey”i ilminde “var”lığa getirmesidir! “Allâh Adem’i Rahman sûretinde halk etti” işareti “İnsan”ın, ilmî sûretinin Rahmaniyet özelliği yansıması üzere meydana getirildiğine işaret eder. Yani Esmâ mertebesinde bulunan özellikler ile! İnsan’ın, Zâtı itibarıyla kendini tanıyışı da Rahmaniyet‘le ilgilidir… Bu nedenle “RAHMAN”a secdeyi müşrikler algılayamamıştır (25. Furkan: 60)… Şeytan (vehim, bilinç) “RAHMAN”a âsi olmuştur (19. Meryem: 44)… “İnsan”ın Zât’ının “Esmâ” hakikatinden meydana getirildiğine işaret eder! “İnsan”daki “Zâtî tecelli” de budur!

  • Rahm =  Allah’a ait esmâların üreticisidir.
  • Rahman veya Rahim ismi, belli sıfatlara işaret eden isimdir… Oysa “ALLAH” ismi, orijin varlığa işaret eden isimdir…
  • Kuantum Potansiyel
  • Rahmaniyeti tüm isimlerin özelliğini içinde barındırır. Rahıymiyetiyle, bu isimlerin özelliklerini açığa çıkarır, kendi ilmiyle.
  • Rahmaniyetiyle Esmâ âlemini meydana getiren ve  Rahîmiyetiyle Esmâ âlemindeki mânâlar ile her an âlemleri yaratandır.
  • Sonsuz Esmâ ve Sıfat Sahibi (Tüm El Esmâ özelliklerini mündemiç olan)
  • Esmâ mertebesi (İsimler mertebesi)
  • Esmâ mertebesindeki özellikleri oluşturan…
  • El Esmâ potansiyeli (Tüm yaratılmışların kaynağı olan potansiyel)
  • El Esmâ ül Hüsnâ ile işaret edilen tüm özelliklerin sahibi (“Esmâ Mertebesi”nin adı)…
  • “El VAHİD” isimlerin işaret ettiği özelliklerin TEK`teki varlığına işaret ederken; Er RAHMAN”TEK`teki sayısız özellikler mevcudiyetine işaret eder.
  • “Er RAHMAN” O`dur ki… Mutlak “RAHMET” sahibi olarak, tüm mânâları, varlığından, varlığıyla meydana getirmektedir..
  • KUANTUM POTANSİYEL-> “ER RAHMAN”! Tüm yaratılmışların kaynağı olan (“İnsan”ın da Zâtının meydana geldiği Hakikat)
  • Rahman, klasik anlatımdaki gibi esirgeyici, bağışlayıcı gibi beşerî değerlendirme anlamlarının çok ötesinde; evrensel anlamıyla, dilediği şekilde varlığı yokluktan vucuda getiren, var kılan anlamındadır!. 
    Rahim ise bu vücuda getirişin sistemini oluşturan mekanizmayı var eden anlamındadır.
  • Rahman” ve “Rahim”in bugüne kadar anlatılanlardan ve anlattıklarımızdan farklı bir anlamı üzerinde durmak istiyorum…

    Rahman” bir özel isimdir ve tercüme edilemez!” (Elmalılı Hamdi Tefsiri, cilt 1, sayfa 32 –orijinali)

    Rahman pek merhametli diye yetersiz bir şekilde tefsir olunabilirse de böyle tercüme edilemez….. Allahu tealanın rahmeti, merhameti, bir hissi kalbi, bir temayüli nefsani manasına bir iyilik duygusu değildir. Fatiha’da izah olunacagı üzere “İRADEİ HAYR veya İNAMI SONSUZ manasınadır.” (Aynı tefsir, cilt 1, sayfa 33) 

    Vücut her hayrın ve her nimetin aslıdır. Rahman, böyle bir iradei hayr ile bizi cismaniyet ve ruhaniyetimizle ademden (yokluktan) vücude (varlığa) getirerek halk eden ve bununla beraber esbabı baka ve hayatımız olan nimetleri de izhar ve isal eyleyen rahmeti celile sahibidir ki bu rahmetin şumulünden (kapsamından) hariç hiçbir mahlûk bulunamayacağından buna celâili niâm ile rahmet denilir.” (aynı tefsir, cilt 1, sayfa 77)

    Şimdi buradan da anlaşılır ki, Rahman, klasik anlatımdaki gibi esirgeyici, bağışlayıcı gibi beşerî değerlendirme anlamlarının çok ötesinde; evrensel anlamıyla, dilediği şekilde varlığı yokluktan vucuda getiren, var kılan anlamındadır!.

    Rahim ise bu vücuda getirişin sistemini oluşturan mekanizmayı var eden anlamındadır.

    Rahim kelimesi Arapça kökenli bir kelimedir. Annede rahim, kendi özellikleriyle nasıl yavruyu hücreden alıp dünyada yaşayabilecek bir olgunluğa kavuşturursa…

    Rahman’ın irade edip varlığa çıkardığı birimi de, Rahim aynı şekilde Allah ismi ile işaret edileninin esması özellikleriyle oluşturup açığa çıkartır!.

    Dolayısıyla her birim, her varlık Rahman ve Rahim’in yarattığı bir birimdir!. Yani, her birim Rahman ve Rahim isimlerinin işaret ettiği anlamlar doğrultusunda Allah adı ile işaret edilenin isimlerinin bir bileşimi bir terkibi olarak varolmuştur.

    Bu anlam, bu isimlerin evrensel boyutundaki anlamıdır. Bu anlamı dünyevi beşeri değerlere göre anladıklarımızla karıştırmamak gerekir. 

    Ayrıca her an bir canlının bir diğerini boğazlayıp hatta canlı canlı yemesi olayını gözümüz önüne getirirsek; beşeri anlamda acıma duygusu taşıyan yukarda bir yerde tanrı anlayışının ne kadar gerçeğe uyduğunu takdirinize bırakırım!.

  • Vâhid ismiyle Vâhidiyet sıfatına işâret edilen ZâtRahmâniyeti itibariyle, sıfat mertebesinin vasıflarıyla mevcut olup; bu vasıflarla Melîkiyet mertebesinin sayısız esmâ saltanatını, hüküm süren mânalarını meydana getirmiş; bu isimler de sonuçta Rubûbiyet hükümlerince terkip formülleri hâlinde ef`al âleminde ortaya konmuştur.

  • Allah”, “Rahm” sahibidir!… “Rahman”dır!.. “Rahîm”dir!… “Üretir” ve ürettiğini korur, muhafaza eder; âşikâre çıkma zamanı gelinceye kadar; sonra da açığa çıkartır!. İşte bu, O’nun rahmetidir!.. 

    Her şey, bu yoldan “Allah”ın “Rahm”inden yaratılmış, üretilmiştir!. 

    Âlemler ve âlemlerden biri olan kâinat, “Allah”ın “rahmet” sıfatından yaratılmıştır!.. Karşılıksız olarak “üretir”, vareder!.

    Kâinat, Allah”ın zekâtıdır!

    Ürettiğinin” bir kısmı “Rahman”dan gelendir… Acıyla karışık nimettir üretilen.. Bir kısmı “Rahim”den gelen üretimdir, sırf nimet olarak!..

  • Mutmainne’de Allah’ı tanıma, “isimleri yolu” ile açılıyor.
    Artık o yolda ne kadar gidebilirse!..
    Onun ötesindeki Râdiye ve Mardiye hâlleri diye anlatılan şeyse, Râdiye’de kendisinin isimler kaydından çıkması ve isimler mertebesinde kendini bulması; Mardiye’de sıfat mertebesiyle kendini bulması, hakiki benliğiyle kendini müşâhede edebilmesi!.. Yani, Rabbı yönünden değil, Rahmâniyet yönünden kendini tanıması idrâk etmesi, diyerek Mardiye târif ediliyor!

  • “Rab arş`ın üzerindedir” ya da “Rahman arş`ın üstündedir” gibi tanımlamalar ile hep, melekût âleminin içine giren her şeyin ilâhî isimlerin tasarrufu ile mevcudiyet ve devamlarına işaret olunur!..

    Yalnız burada bir önemli husus daha vardır ki, onun da çok iyi anlaşılması gerekir.
    Arş, mekânsal değil boyutsaldır!..

    Yani belirli bir mekânda ve mesafede değil; her birimin, birimiyetinden özüne doğru gidişte yer alan bir boyuttadır “ARŞ”!… Yani boyutsal derinliktedir Arş, mekânsal değil!..

    “Rahman ve Rabb`ın “arş” üzerinde yeralması” demek, o varlığın zâtî vasıflarla ve esmâ-i ilâhî’nin mânâlarıyla kâim ve mevcut olması, tasarrufunun her an ilmi ilâhî doğrultusunda Rabb`ın elinde olması demektir!..

  • Vâhidiyetin bâtını Ahadiyyet, zâhiri ise Rahmâniyet’tir.Topluca adı ise Ulûhiyet’tir.
  • Vâhid’in, zâtî sıfatları yollu kendini seyri “Rahmâniyet”; ef’âl ‘i meydana getirecek isimleri yollu seyri “Melîkiyyet”; o isimlerle ef’âl ‘i oluşturması ise “Rubûbiyet”tir!. Rabb, fiili oluşturan; Merbûb ise fiil olarak çıkandır!.
  • Ölüm de cehennem gibi, Rahmettir!… Rahman`ın Rahmeti ise, sıkıntıda gizlidir. Tıpkı acı ilacın içinde şifânın gizli olması gibi!… 
  • “Rahman’ın rahmeti’’, “arındırıcı”dır.. Elbette ki, arınma işleminin getirdiği bir azâb veya sıkıntı da sözkonusudur!… 
  • Allah’ın “Rahm” ismi, ”Rahmet” ve “Rahman” mânâlarının kökenidir! Yani Allah’a ait esmâların üreticisidir! Üretim yapıldıktan sonra bu isimlerin topluca bulunduğu ve sâdır olduğu boyuta “RAHMANİYET BOYUTU” diyoruz.
  • Bütün “ALLAH İSİMLERİNİN mânâları“, “ALLAH” ilminde mevcuttur, dedik. 
    Rahmaniyet” mertebesinden, “ilmi ilâhideki ilâhi esmânın toplu halde bulunduğu mertebedir” diye söz edilirse de; gerçekte burada topluluktan veya ayrılıktan söz edilemez. 

    RAHMANİYET“, ilâhi esmânın hazinesidir, deriz; ki bu da mecazi bir ifadedir… Gerçekte, böyle bir tanımlamadan da münezzehtir “ALLAH”!

    İşte bu “Rahmaniyet” mertebesinde mevcut olan esmâ-i ilâhi, “O“nun, “melikiyet” mertebesi özelliği ilemülküdür.

  • “RAHMAN ARŞIN ÜSTÜNE ISTİVA ETMİŞTİR” 
    dendiği zaman, burada işaret edilen şey “Rahmâniyet” mertebesidir!.. 
    Yani çokluğu, kesreti, birimleri meydana getiren isimler ve vasıfların, soyut özelliklerin olduğu Sıfat mertebesi demektir.. 
    Sıfat mertebesi, sahip olduğu özellikler itibarıyla esmâ mertebesi diye de anlatılır. Esmâ mertebesi denen şey, ilâhi isimlerin anlamlarından başka bir şey değildir. 
    İşte bu ilâhi isimlerin var olduğu boyut arşın üstüdür
    Bu isimlerin mânâlarının kuvveden fiile çıkması, mânâdan birimselliğe, çokluğa dönüşmesi de arşın altına tenezzülü diye anlatılır.

  • Ölüm de cehennem gibi, Rahmettir!… Rahman`ın Rahmeti ise, sıkıntıda gizlidir. Tıpkı acı ilâcın içinde şifanın gizli olması gibi…
  • Bedeni ve beyni oluşturan da, gerçekte, “bilgi“den başka bir şey değildir!.
    Bilgi, Rasûlullah`ın, “Allah” ismiyle işaret ettiğinden açığa çıkan; evren içre evrenler suretinde algılanan, “nefh” olmuş “nefesi Rahman”dan başka bir şey değildir!.
    Nokta, ilm-i ilahîdir.
    “Bilgi”, Allah isimleri, diye geçmişte açıklanmış olan özelliklerin, manâ sûretleridir.

  • ALLAH” ismiyle işaret olunanın, “Rahmaniyeti ve Rahîmiyeti” sonucu, “iki eliyle” (ilim ve kudret) data ve enerji-, “Esmâ mertebesi” -stringler boyutu- hasıl olmuş; bu boyutun her an yeni bir şan alışı ile de tüm evren içre evrenler ve içindekiler olarak, birbirlerince algılananlar meydana gelmiştir, “melekût” (kuvveler) boyutunda.
  • Rahman“iyetinin sonucu olarak Celâl sıfatıyla gayzer gibi kürsî ve semaları, katmanları yaratırken (dikey bir oluşla); “Rahîm“iyetinin sonucu olarak “Cemâl” sıfatıyla her bir semâdaki (katmandaki) yayılımsal yaratışı (yatay diyebileceğimiz) ile o âlemin halk olmuşlarını meydana getirir (ki bu evrenimiz içindeki tüm uzaysal yapıyı içine alır).

Soru
-“Rahman`ın iki eli” den murad olarak Celâl ve Cemâl sıfatlarını da düşünebilir miyiz?
Üstad
Evet…

Soru
-“Allah’ın insanı kendi sûreti” ile “Rahman’ın sûreti” üzerine yaratması arasındaki farkı açıklar mısınız.?
Üstad
-Birincisi… İnsanın “zâti kemâlât” ile yaradılışına işaret ediyor, ikincisinde ise, “insanın sıfatlarının da hakikatından gelen” bir şekilde varolduğuna işaret ediyor…

Soru
-Neden “Lâ ilâhe illallah” denir de; “Lâ ilâhe iller rahman” veya “La ilahe iler rahim” denmez.?
Üstad
-Rahman veya Rahim ismi, belli sıfatlara işaret eden isimdir… Oysa “ALLAH” ismi, orijin varlığa işaret eden isimdir…
Benim pek çok vasfımdan, sıfatımdan birine işaret eden isim ile, bana işâret eden arasındaki fark neyse, “Allah” ile “Rahim” arasındaki fark da, sanki öyle gibidir…

Soru
-“Evren” diye algıladığımız, “Rahman” isminin açılımındaki oluşumlar mıdır?
Üstad
-Rahmâniyet sıfatının ihtiva ettiği Esmâ’nın Rubûbiyet sıfatıyla açığa çıkmasının bir bölümüdür “Evren”… Okyanusta bir kaşık su misâli!…

Soru
-Rahim isminin Rahman’dan farkını açıklayabilir misiniz?
Üstad
-Rahman ve Rahim isimleri arasındaki fark “Hazreti Muhammed Neyi Okudu” ile “Temel Esaslar” kitabında geniş açıklanıyor..

  • “Rahmaniyet” vasfı
  • “Allah” ismiyle işaret edilenin, “zerre”lerin zâtını “Esmâ”sıyla ilminde “var” kılma özelliğine işaret eden isim…
  •   Esmâ(“İsimler”) mertebesi
  • “El Esmâ” potansiyeli(Tüm yaratılmışların kaynağı olan potansiyel)
  • Kuantum Potansiyel
  • El Esmâ ül Hüsnâ ile işaret edilen tüm özelliklerin sahibi(“Esmâ Mertebesi”nin adı)…
  • “HÛ”nun “El Esmâ ül Hüsnâ” tanımlamasıyla işaret edilen özellikleri(Ayrı ayrı şeyler olmayıp; TEK BİR varlıkta bulunan, değişik işlevlerin açığa çıkmasına kaynak olan özellikler)
  • Sonsuz Esmâ ve Sıfat Sahibi(Tüm El Esmâ özelliklerini mündemiç olan)
  • Sonsuz-sınırsız; ezeli ve ebedi olmayan Esmâ mertebesi özellikleri
  • Her Şey”in varlığını  (“İlim ve irade” mertebesinde) elde ettiği, özellikler
  • Semâlarda ve Arzda kim varsa, hepsini, çok yönlü tüm detayları ile bilen…
  • Tüm boyutsallığı ve içre varlıklarıyla evrenselliğin hakikati olarak, muazzam, muhteşem, mükemmel özellikler…
  • Evrensel boyutların tümünü “yok”tan, “zıll-gölge” vücud olarak (hologramik) “var” kılan özellikler tekilliği….
  • Holografik gerçeklik
  • “Holografik Tekil bilgi”
  • Kabarıp taşan okyanus(ilim-dalga {wave})
  • Enerji okyanusu(Her damlasında tümünün özellikleri mevcut olan bir okyanus)
  • (Bugünkü anlayışa göre)Tüm yaratılmışların kaynağı olan(“İnsan”ın da Zâtının meydana geldiği Hakikat)  kuantum potansiyel (İlâhi esmâ’nın hazinesi)
  • Varlığı oluşturan “Mânâ Okyanusu”
  • Zamansızlık-mekansızlık boyutu
  • “Çok boyutlu tek kare resim”
  • “Nokta”
  • “Allah İlmi”nde bir “Nokta” olan “Data”
  • Evren içre evrenler tanımlamasıyla tanımladığımız yapının Hakikati
  • Klasik anlatımdaki gibi esirgeyici, bağışlayıcı gibi beşerî değerlendirme anlamlarının çok ötesinde; evrensel anlamıyla, dilediği şekilde varlığı yokluktan vucuda getiren, var kılan…
  • Kemâlâtlarını izhar için herşeye vücud veren, rahmeti olarak var kılan…
  • Esmâ mertebesindeki özellikleri oluşturan…
  • “Âlemler”i yaratan
  • “İnsan”ın Zâtının meydana geldiği Hakikat
  • “İnsan”ı halk eden…
  • Kurân’ı tâlim eden…
  • “İnsan”a “Beyan”ı öğreten(Esmâ özelliklerini insanda açığa çıkartan)…
  • “Hakikat İlmi” ile dirilten…
  • “İnsan”ın Zât’ının meydana getirildiği “Esmâ” hakikati(“İnsan”daki “Zâtî tecelli”)
  • “Şuur”da açığa çıkan “Esmâ”nın hakikati
  •  Sıfat mertebesinin, kişinin kendini hakikatiyle bilişi…
  •  “RAHMANİYET BOYUTU”(Rahmaniyet Mertebesi)->{Sıfat Mertebesi(Yüce Zât’ın “Yok”luktan vücuda getiren, izhar eden sıfatları –Çokluğu, kesreti, birimleri meydana getiren isimler ve vasıfların, soyut özelliklerin olduğu Sıfat mertebesi)-Zati sıfatlar-Zâti vasıfları ortaya çıkartan boyutsal kavram-Allah’a ait esmâların üretimi yapıldıktan sonra bu isimlerin topluca bulunduğu ve sâdır olduğu boyut-İlâhi esmâ’nın hazinesi- “İlmi ilâhi’deki ilâhi esmânın toplu halde bulunduğu mertebe-Zât’ın tüm vasıflarıyla kendini bilişi-Vâhid’in, zâtî sıfatları yollu kendini seyri- Vâhidiyetin zâhiri}
  • “Vahidiyet”in Zâhiri
  • İLÂHİ ESMÂNIN HAZİNESİ
  • RAHMÂNİ VASIFLAR(Esmâ’ül Hüsnâ)
  • Rahmaniyet vasıflarının hükmü altında olan esmâ âleminin mazharı->Kâinat(Arş)!
  • İnsanın Zâti sıfatları(Rahmaniyet)
  • “İnsan’ın ilmî sûreti”nin Rahmaniyet özelliği yansıması üzere meydana getirildi.
  • İnsanın Rahmâniyet itibariyle kendini tanıması
  • Bilinç, Mardiye’de  Rahmâniyet yönünden kendini tanır-idrâk eder.
  • Beşerin, Rahmaniyet mertebesi üzerinden “Oku”ması mümkün değildir! (“Beşer”in buna kapasitesi yetmez!.)
  • RAHMÂNİ KUVVELER{Allah nimeti-Allah kudretinin açığa çıktığı mahaller-Semâların ve Arzın orduları-Kâinatta açığa çıkan kuvveler-Nefsinizdeki, Hakikatinizi oluşturan Esmâ kuvveleri-(Benliğinize ait değil!)Varlığınızı oluşturan Allah Esmâsı-“Melâike”-Melek-Allah’ın melâikesi-Melekî kuvveler-Esmâ Hakikati-Esmâ’nın işaret ettiği mânâların açığa çıkan kuvveleri-Yaratan Rabbinin ismi (ile işaret ettiği hakikatin olan kuvveler)-Cennet yaşamını oluşturan kuvveler}
  • Üstlerinde saf saf kanatlarını açıp yükselen, kapayıp inen kuşlar, bunu, Rahmanî kuvvelerle  başarıyorlar!
  • “Hakikat”indeki kuvveleri boşa harcayan{Firavun!->Benliğin sembolü}
  • “Nuru Muhammedî”nin asırlar önce yaptığı dâvet{“B” sırrı kapsamında iman-“Hakikat-i Muhammedî” olarak işaret edilen “Esmâ mertebesi”nin(Muhammedi salt şuur”-Allah Esmâ’sından kaynaklanan halife özelliğini yaşamakta olan insan şuurunun), senin hakikatin olduğu gerçeği}
  • RAHMANİ İLİM(Rüzgârlar)
  • Allah’ın rüzgârları yönlendirmesi(Esmâ kuvvelerinin bilinçte fark edilmesi)
  • “RAHMAN”DAKİ SAYISIZ ÖZELLİKLERİ YOKTAN VAR KILAN ÖZELLİK->”RAHİM”{Potansiyeldeki özelliklerin seyrini oluşturma özelliği-Âlem sûretleri ile kendini seyir eden-Bilinçli varlıkları, hakikatlerine erdirmek suretiyle; seyretmekte ve Esmâ’sı özellikleriyle yaşatmakta olanın, kendisi olduğu farkındalığıyla yaşatan-Cennet diye işaret edilen yaşamın kaynağı-Melekî boyutun “var”lığını oluşturan}

Bakınız >> RAHMAN SÛRESİ

FATiHA 1-1 (“B” işareti kapsamı itibarıyla) Esma`sıyla varlığımı yaratan ismi Allah olanın Rahmaniyeti ve Rahimiyeti ile…

FATiHA 1-3 Rahman ve Rahim`dir. (Rahmaniyetiyle Esma alemini meydana getiren ve Rahimiyetiyle Esma alemindeki manalar ile her an alemleri yaratandır.)

BAKARA 2-163 ilah kabul ettiğiniz, Vahid`dir (TEK`tir, ikincisi olmayan sayılırlıktan beri olan)! Tanrı yoktur, sadece “Hu” ve Rahman ur Rahim`dir (herşeyi kendi rahmetinden, Esma`sından meydana getirmiştir).

EN’AM 6-12 De ki: “Semalar ve arzda olanlar (Esma ül Hüsna`sının işaret ettiği manaların açığa çıkması için yoktan {birbirlerine GÖRE} var kıldıkları) kimindir?” De ki: “Allah`ındır!” Rahmeti (Er-Rahman ismi özelliği sonucu alemleri yaratmayı) nefsi üzerine yazmıştır! Sizi, kendisinde hiç şüphe olmayan kıyamet sürecinde toplayacaktır! Nefslerini hüsrana uğratanlar; işte onlar, iman etmezler!

RA’D – RAD 13-30 işte böylece, kendinden önce nice toplumlar gelip geçmiş bir topluluk içinde seni açığa çıkardık ki; Rahman`ı inkar edenlere, sana vahyettiğimizi okuyup bildiresin… De ki: “Rabbim “Hu”! Tanrı yoktur sadece “Hu”! Tevekkülüm O`nadır ve metab (tövbe-dönüş) O`nadır.”

iSRA 17-110 De ki: “`Allah` diye yönelin veya `Rahman` diye yönelin! Hangi anlayış ile yönelseniz, El Esma ül Hüsna O`na aittir (Esma ül Hüsna ile işaret olunan hep aynı TEK!, TEK`in değişik özelliklerine işaret eden isimler; illa “Hu”)! Salatında sesini yükseltme, onu gizleyip kısma da; ikisi arası bir yol tut.”

MERYEM 19-18 (Meryem) dedi ki: “Rahmanıma sığınırım senden; eğer çok korunansan (bana yaklaşma)!”

MERYEM 19-26 Artık ye, iç, gözün aydın olsun! Eğer beşerden birini görürsen; `Ben Rahman için bir oruç adadım; artık bugün kimseyle konuşmayacağım` de!

MERYEM 19-44 Ey babacığım… Şeytana kulluk yapma! Muhakkak ki şeytan Rahman`a asi oldu.

MERYEM 19-45 Ey babacığım… Ben, sana Rahman`dan bir azap dokunmasından, böylece (gelecek yaşamda da) şeytanın dostu (bedensellik sınırları içinde kalmış) olmandan korkarım.

MERYEM 19-58 işte bunlar, Allah`ın kendilerine in`amda bulunduğu Nebilerden, Adem`in soyundan, Nuh ile birlikte (gemide) taşıdıklarımızdan, İbrahim ve israil`in (Yakup) zürriyetinden hakikate erdirdiğimiz ve (ezelden) seçtiğimiz kimselerdir. Onlara Rahman`ın varlığının delilleri okunduğu zaman (yakini müşahede ile) secde ederler ve ağlarlar. (. ayet secde ayetidir.)

MERYEM 19-61 Rahman`ın kullarına gayblarından vadettiği, ADN (tecelli-i sıfat) cennetleridir… Muhakkak ki O`nun bildirdiği yerine gelmiştir.

MERYEM 19-69 Sonra da her gruptan, onların azgınlık ve isyan itibarıyla Rahman`a inkarda en katı olanlarını çekip çıkarırız (ateş için).

MERYEM 19-75 De ki: “Kim dalalette ise, Rahman ona mühletini uzatsın! Nihayet kendilerine vadolunanı -azabı veya o saati (ölümü veya kıyametin kopuşunu)- görecekleri zaman, kim daha şerrli ve ordusu itibarıyla kim daha zayıf, anlayacaklar!”

MERYEM 19-78 Gayba ait bilgisi mi oldu yoksa Rahman`ın indinde bir söz mü edindi?

MERYEM 19-85 Korunmuş olanları, ikrama nail olmuşlar olarak Rahman`a haşrettiğimiz süreçte!

MERYEM 19-87 Rahman`ın indinde ahd edinmiş (hakikati olan bir kısım Esma kuvveleri kendinden açığa çıkmış) olandan başkası, şefaat edemeyecek!

MERYEM 19-88 Rahman çocuk edindi dediler!

MERYEM 19-91 Rahman`a çocuk nispet etmelerinden ötürü!

MERYEM 19-92 Rahman`a çocuk edinmek gibi bir kavram yakışmaz.

MERYEM 19-93 Semalar ve arzda kim var ise Rahman`a kulluk eder!

MERYEM 19-94 Andolsun ki (Rahman) onları çok yönlü tüm detaylarıyla bilir!

MERYEM 19-96 iman edip imanın gereğini uygulayanlara gelince, Rahman onlar için bir sevgi oluşturacaktır.

TAHA 20-5 Rahman, Arş`a istiva etti (El Esma`sıyla alemleri yaratıp hükümran oldu).

TAHA 20-90 Andolsun ki, daha önce Harun onlara şöyle dedi: “Ey halkım… Siz onunla sadece sınandınız… Muhakkak ki sizin Rabbiniz Rahman`dır… Öyle ise bana tabi olun ve emrime itaat edin!”

TAHA 20-108 O süreçte zorunlu uyulacak davetçiye tabi olurlar… Rahman korkusuyla sesler kesilir… Derinden gelen iniltiden başka bir şey işitmezsin.

TAHA 20-109 O gün şefaat fayda vermez… Sadece Rahman`ın izin verdiği ve sözüne (illa Allah diyen) razı olduğu kimse müstesna!

ENBiYA 21-26 Rahman çocuk edindi dediler! Subhan`dır O! Bilakis ikrama nail olmuş kullardır (isa ve Allah`ın kızları diye vehmedilen melekler).

ENBiYA 21-36 Hakikat bilgisini inkar edenler seni gördüklerinde, “Bu mu tanrılarınız hakkında konuşan!” diyerek seni küçümsemekten başka bir şey yapmazlar… Oysa Hakikatleri olan Rahmaniyet hatırlatılınca, onu inkar etmekteler!

ENBiYA 21-42 De ki: “Gece ve gündüzünüzde, Rahman`dan (özündeki Rahmani hakikatin gereklerini yaşayamamanın sonucu olan azap halinden) sizi kim korur?”… Hayır, onlar Rablerinin zikrinden yüz çeviricilerdir!

ENBiYA 21-112 Dedi ki: “Rabbim, Hak olarak hükmet! Rabbimiz Rahman Müstean`dır sizin asılsız tanımlamalarınıza karşı!”

HAC 22-34 Allah ismini anmaları için, kurbanlıklarla rızıklandırdığımız her ümmete bir mensek (ibadet yeri-Rahmani hakikatin gereği) kıldık… Sizin ilah olarak düşündüğünüz, Uluhiyet sahibi TEK`tir! Bu durumda O`na teslimiyetinizin farkında olun! Teslimiyet ve itaati fark etmeye müsait olanları müjdele!

FURKAN 25-26 Mülk`ün, Rahman için olduğu gerçeğinin (yaşanacağı) süreçtir O! O süreç, hakikat bilgisini inkar edenler (hakikatlerindeki Esma kuvvelerini inkar edenler) için çok zordur!

FURKAN 25-59 Semaları, arzı ve ikisi arasındakileri altı aşamada yaratan, sonra Arş (taht-Esma ül Hüsna ile belirtilen özellikleri ile) üzerine hükümran olandır… Rahman`dır! O`nu bir Habir`e (Habir olana, hakikatten haberdar olana) sor!

FURKAN 25-60 Onlara: “Rahman`a secde edin (Esma hakikatiniz indindeki “yok”luğunuzu hissedin)” denildiğinde: “Rahman da nedir? Bize emrettiğine secde eder miyiz hiç?” dediler… (Bu teklifin) onların nefretini daha da artırdı. (. ayet secde ayetidir.)

FURKAN 25-63 Rahman`ın kulları (Esma hakikatlerinin şuurunda olanlar) arzda (beden yaşamında) benliksiz ve şuurlu yaşarlar… Cahiller (hakikatten perdeliler) onlara sataştıklarında: “Selam!” derler.

ŞUARA 26-5 Ne zaman kendilerine Rahman`dan yeni bir hatırlatma gelse, hep ondan yüz çevirirler.

NEML 27-30 Mektup, Süleyman`dandır; muhakkak ki o(nun başlangıcı) BismillahirRahmanirRahim`dir.

FATIR 35-9 Allah ki, rüzgarları (rahmani ilmi) irsal etti de bulutları (beşeri duygu ve kabullerin şuurda oluşturduğu kara bulutları) sürüyor… Sonra onu (rahmani ilmi) ölü bir beldeye (bilince) sevk ettik de onunla o arzı (bedeni) ölüyken dirilttik! Nüşur (aslına dönüş) böylecedir!

YASiN 36-11 Sen ancak Zikre (hatırlatılan hakikate) tabi olan ve gaybı olarak Rahman`dan haşyet duyanı uyarırsın. Onu bir mağfiret ve kerim bir bedel ile müjdele!

YASiN 36-15 Dediler ki: “Siz bizim gibi bir beşerden başka bir şey değilsiniz… Rahman da hiçbir şey inzal etmedi… Siz ancak yalan söylüyorsunuz.”

YASiN 36-23 O`nun dununda tanrılar mı edineyim! Eğer Rahman bir zarar açığa çıkarmayı irade ederse, onların şefaati bana ne yarar sağlar ne de bir şeyden korur…

YASiN 36-52 (O vakit) dediler ki: “Vay bize! (Dünya) uykumuzdan kim bizi yeni bir yaşam boyutuna geçirdi? Bu, Rahman`ın vadettiğidir ve Rasuller doğru söylemiştir.” (Hadis: insanlar uykudadır, ölümü tadınca uyanırlar!)

FUSSiLET 41-2 Rahman ve Rahim`den tenzildir (tafsile indirme)!

ZUHRUF 43-17 Onlardan biri Rahman`a nispet ettiği kızlar ile müjdelendiğinde, dertlenip yüzü simsiyah kesilir!

ZUHRUF 43-19 Onlar Rahman`ın kulları olan melekleri dişiler olarak tanımladılar! Onların yaratılışına şahit miydiler? Onların (bu) şahitlikleri yazıldı; sorgulanacaklar!

ZUHRUF 43-20 Dediler ki: “Eğer Rahman dileseydi onlara kulluk yapmazdık”… Bununla ilgili onların bir ilmi (delilleri, yakinleri) yoktur… Onlar ancak tahmin üzere konuşup saçmalıyorlar.

ZUHRUF 43-33 Eğer insanların (zenginlikleri) tek bir anlayış toplumu haline gelmeleri sonucunu getirmeseydi (zenginlik dışa dönük yaşamı getireceği için kişiyi içe dönük zenginlikten engeller), elbette Rahman`ın hakikatleri olduğu gerçeğini inkar edenlerin evlerini gümüşten tavanlar ve çıkacakları gümüşten merdivenlerle donatırdık…

ZUHRUF 43-36 Kim (dünyevi-dışa dönük şeylerle) Rahman`ın zikrinden (Allah Esma`sının hakikati olduğunu hatırlayarak bunun gereğini yaşamaktan) ama (kör) olursa, ona bir şeytan (vehim, kendini yalnızca beden kabulü ve beden zevkleri için yaşama fikri) takdir ederiz; bu (kabulleniş), onun (yeni) kişiliği olur!

ZUHRUF 43-45 Rasullerimizden, senden önce irsal ettiklerimize sor (onlara verilen bilgiyi incele)! Rahman`dan gayrı, kulluk yapılası tanrılar mı oluşturmuşuz?

ZUHRUF 43-81 De ki: “Eğer Rahman`ın bir çocuğu olsaydı, ona ibadet edenlerin ilki bendim!”

KAF 50-33 Gaybı olarak Rahman`dan haşyet eden ve (hakikatine) dönük şuurla gelen kimse için.

VAKIA 56-89 Ravh (Rahmani tecelli ile yaşam), Reyhan (Esma tecellileri seyri) ve Nimetler Cenneti vardır.

HAŞR 59-22 Hu Allah, tanrı yok, sadece “Hu”! Gayb ve şehadeti daimi bilendir! “Hu”, er-Rahman (tüm El Esma özelliklerini mündemiç olan) er-Rahim`dir (tüm El Esma özelliklerini açığa çıkaran-o özelliklerle Efal alemini seyrinde yaşamakta olan).

MÜLK 67-3 Semaları yedi boyut (halinde) yaratan “Hu”dur! Rahman`ın yaratışında hiçbir uyumsuzluk göremezsin! Hadi bakışını döndür de bak! Bir kopukluk-uyuşmazlık görüyor musun?

MÜLK 67-19 Üstlerinde saf saf kanatlarını açıp yükselen, kapayıp inen kuşları görmezler mi! Onlar Rahmani kuvvelerle bunu başarıyorlar! Muhakkak ki O, her şeyi (hakikati olarak) Basir`dir.

MÜLK 67-20 Ya da Rahman`a karşı size yardım edecek ordunuz mu var? Hakikat bilgisini inkar edenler yalnızca bir aldanış içindedirler!

MÜLK 67-29 De ki: “O, Rahman`dır; O`na hakikatimiz olarak iman ettik ve O`na tevekkül ettik! Kimin apaçık yanlış düşünce içinde olduğunu yakında bileceksiniz!”

NEBE 78-37 Semaların, arzın ve ikisi arasında olanların Rabbidir, Rahman`dır! Hiç kimse O`ndan bir hitaba malik değildir.

NEBE 78-38 la yetekellemune illa men ezine lehurRahmanu ve kale savaba; O süreçte, RUH (insanların tümünde şuur boyutunda açığa çıkan TEK`il Esma hakikati) ve melekleri saf saf kıyamdadır. (Fıtratında) Rahman`ın izin verdiği hariç, kimse konuşamaz haldedir! O da doğruyu söyler.

RAHMAN SURESİ

805 – Hz. Câbir (radıyallahu anh) anlatıyor: “Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) bir gün, Ashâbının huzuruna çıktı ve Rahmân suresini baştan sona okudu. Hepsi de sükût ettiler. Bunun üzerine:

“Ben bu sureyi cinlere de okudum, onlar sizden daha güzel karşılık verdiler. Şöyle ki: “Cenâb-ı Hakk’ın: “Rabbinizin hangi ni’metini tekzib edersiniz?” kavl-i şeriflerini her okuyuşumda şöyle diyorlardı: “Ey Rabbimiz, biz ni’metlerinden hiçbir şeyi tekzib edemeyiz, bütün hamdler sanadır.”

Tirmizî, Tefsir, Rahmân, (3287).

 

1689 – Abdullah İbnu Amr İbni’l-As (radıyallâhu anhümâ) anlatıyor: “Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: “Adil olanlar, kıyamet günü, Allah’ın yanında, nurdan minberler üzerine Rahman’ın sağ cihetinde olmak üzere yerlerini alırlar. -Allah’ın her iki eli de sağdır Onlar hükümlerinde, aileleri ile velâyeti altında bulunanlar hakkında hep adâleti gözetenlerdir.”

Müslim, İmâret 18, (1827); Nesâî, Âdâb 1, (8, 221).

 

1766 – Hz. Ebu Hüreyre (radıyallâhu anh) anlatıyor: “Resûlulah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: “Allah’ın doksan dokuz ismi vardır. Kim bunları ezberlerse cennete girer. Allah tektir, teki sever.”

Bir rivâyette: “Kim o isimleri sayarsa cenntete girer” buyurmuştur. Buhârî hadisi bu lafızla tahric etmiştir. Müslim’de “tek” kelimesi yoktur.

Buhârî, Daavât 68; Müslim, Zikr 5, (2677); Tirmizî, Daavât 87, (3502).

Tirmizî’nin rivâyetinde Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) Allah’ın isimlerini şöyle yazdı:

“O Allah ki O’nda başka ilâh yoktur. Rahman’dır. Rahim’dir. E1-Meliku’l-Kuddûsu, es-Selâmu, el-Mü’minu, el-Müheyminu, el-Azîzu, el-Cebbâru, el-Mütekebbiru, el-Hâliku, el-Bâriu, el-Musavviru, el-Gaffâru, el-Kahhâru, el-Vehhâbu, er-Rezzâku, el-Fettâhu, el-Alîmu, el-Kâbizu, el-Bâsitu, el-Hâfidu, er-Râfiu, el-Muizzu, el-Müzillu, es-Semîu, el-Basîru, el-Hakemu, el-Adlu, el-Latîfu, el-Habîru, el-Halîmu, el-Azîmu, el-Gafûru, eş-Şekûru, el-Aliyyu, eI-Kebîru, el-Hafîzu, el-Mukîtu, el-Hasîbu, el-Celîlu, el-Kerîmu, er-Rakîbu, el-Mucîbu, el-Vâsiu, el-Hakîmu, el-Vedûdu, el-Mecîdu, el-Bâisu, eş-Şehîdu, el-Hakku, el-Vekîlu, el-Kaviyyu, el-Metînu, el-Veliyyu, el-Hamîdu, el-Muhsî, el-Mubdiu, el-Muîdu, el-Muhyi, el-Mümîtu, el-Hayyu, el-Kayyûmu, el-Vâcidu, el-Mâcidu, el-Vâhidu, el-Ahadu, es-Samedu, el-Kâdiru, el-Muktediru, el-Muahhiru, el-Evvelu, el-Âhiru, ez-Zâhiru, el-Bâtinu, el-Vâli, el-Müte’âli, el-Berru, et-Tevvâbu, el-Müntekimu, el-Afuvvu, er-Raûfu, Mâliku’l-Mülki, Zü’l-Celâli ve’l-İkrâm, el-Muksitu, el-Câmiu, el-Ganiyyu, el-Muğnî, el-Mâni’, ed-Dârru, en-Nâfiu,en-Nûru, el-Hâdî, el-Bedîu, el-Bâki, el-Vârisu, er-Reşîdu es-Sâbüru.”

İsimleri bu şekilde, sâdece Tirmizî saymıştır.

 

1839 – Âmir İbnu Rebia (radıyallâhu anh) anlatıyor: “Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm)ın arkasında namaz kılan birisi, namazda hapşırdı ve şu duayı okudu: “Mübarek (heyrı boI), ihlaslı ve çok hamdle Allah’a hamdederiz, tâ Rabbimiz razı oluncaya kadar; dünya ve âhiret işindeki rızasından sonra da (hamdimize devam ederiz).” Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) namazdan çıktıktan sonra: “Namazda dua okuyan kimdi?” diye sordu. Ancak okuyan kişi süküt etti. Resülullah (aleyhissalatu vesselâm) tekrar sordu:

“Duayı kim okudu? Zira fena bir şey söylemedi.” Bunun üzerine adam: “Bendim, bu dua ile sâdece hayır murad ettim” dedi. Efendimiz:

“(Duanız) Rahman’ın Arşına kadar yükseldi” buyurdu.”

Ebü Dâvud, Salât 121, (770, 774); Tirmizi, Salât 296, (404); Buhâri, Ezan 115, (muhtasaran); Muvatta, Kur’àn 25, (1, 212); Nesâi, İftitah 112 (2,196).

 

1853 – Yine Ebü Hüreyre (radıyallâhu anh) anlatıyor: “Resülullah (aleyhissalâtu vesselam) buyurdular ki: “Mirac gecesi cinlerden bir ifrit gördüm. Elinde ateşten bir şüle olduğu halde beni tâkip ediyordu. Nazarımı her atışımda onu görüyordum. Cibril (aleyhisselâm) bana: “İstersen sana bir dua öğreteyim, onu okursan, şülesi söner ve ağzının üstüne düşer” dedi.” Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm): “Pekâla!” dedi. Cibril (aleyhisselâm) de “Şunu oku!” buyurdu:

“Allah’ın kerim olan rızàsı için, eksiksiz, mükemmel kelimâtullah hakkı için -ki hiç kimse muttaki olsun, fâcir olsun onu aşıp daha güzelini söyleyemez- (bela olarak) semadan inen, semaya yükselen, (ve ceza gerektiren) şerlerden, yeryüzünde yarattığı şerden, yer(in altın)dan çıkan şerden, gece ve gündüz fitnelerinden, gece ve gündüz gelen musibetlerden Allah’a sığınırım. Ey Rahman, hayır getiren hâdiseler hâriç.”

Muvatta, Şi’r 10, (2, 950, 951).

 

7109 – Hz. Enes İbnu Mâlik radıyallahu anh anlatıyor: “Resülullah şu duayı çok yapardı: “Allahümme sebbit kalbî alâ dînike.(Allahım kalbimi dinin üzere sabit kıl.” Bir adam: “Ey Allah’ın Resülü! Biz sana iman ettiğimiz ve senin getirdiklerini tasdik ettiğimiz halde bizim (âkibetimiz) için korkuyor musun?” dedi. Aleyhissalâtu vesselâm adama şu cevabı verdi: “Kalpler, muhakkak ki Rahman’ın parmaklarından iki parmağı arasındadır, onu (dilediği şekilde) döndürür.”

Ravi der ki : “A’meş iki parmağını gösterdi. “

 

7118 – Hz. Aişe radıyallahu anha anlatıyor: “Resülullah aleyhissalâtu vesselâm şöyle yalvardılar: “Allahım! Ben, senin pak, güzel, mübarek ve yüce nezdinde en sevimli olan, onunla dua edildiği taktirde hemen icabet ettiğin, onunla senden istenince hemen verdiğin, onunla rahmetin talep edilince rahmetini esirgemediğin, onunla kurtuluş talep edilince kurtuluş verdiğin isminle senden istiyorum.”

Hz. Aişe’nin belirttiğine göre, bir başka gün Aleyhissalâtu vesselam’ın, kendisine “Ey Aişe! Kendisiyle dua edildiği taktirde icabet ettiği ismi, Allah’ın bana gösterdiğini sen biliyor musun?” diye sormuştu. Hz. Aişe der ki: “Ben: “Ey AIlah’ın Resülü! Annem babam sana feda olsun, onu bana da öğret!” dedim. “Ey Aişe onu sana öğretmem uygun düşmez!” buyurdu. Bu cevap üzerine ben de oradan uzaklaşıp bir müddet tek başıma oturdum. Sonra kalkıp, başını öptüm ve: “Ey Allah’ın Resülü! Onu bana öğret” diye ricada bulundum. O yine: “Onu sana öğretmem uygun olmaz, ey Aişe! Onunla senin dünyevî bir şey talep etmen uygunsuz olur” buyurdu.”

Hz. Aişe devamla der ki: “Ben de kalkıp abdest aldım, sonra iki rekât namaz kıldım, sonra: “Allahım! Sana Allah isminle dua ediyorum. Sana Rahman isminle dua ediyorum.Sana Birrurrahîm isminle dua ediyorum. Sana bildiğim ve bilmediğim güzel isimlerinin hepsiyle dua ediyorum. Bana mağfiret et, rahmet eyle” diye dua ettim.”

Aişe devamla der ki: “Bu duam üzerine Resülullah aleyhissalâtu vesselâm güldü ve: “İsm-i âzam, senin yaptığın şu duanın içinde geçti” buyurdu.”

Kavram hakkında henüz bir not alınılmadı.

Esmâ

Anlamı “ESM” kısaca “isimler” Yani, “Esmâ” kelimesi ile “ALLAH” adıyla işaret edilene ait olarak bildirilmiş çeşitli “ÖZELLİKLER”e işaret edilir… Bu “özellikler”, ayrı ayrı şeyler olmayıp; TEK BİR varlıkta bulunan, değişik

Oku »

Temiz

Şirk, “necis” (pis) olarak tanımlanmıştır! Zıddı olan “tahir” (pislikten arınmış, temiz) ise gene Kurân’da “arınmamış olanlar bu kitaba el sürmesinler” çünkü şirk düşüncesi içindeyken anlatılmak istenenleri anlamaları mümkün olmaz; gerçeğine işaret

Oku »

Ahsen-i Takvim

Anlamı En güzel mânâ sûretiyle meydana getiriliş. En güzel, en mükemmel bir yapıda halkedilmiş. İnsanın “ahsen-i takvîm” yani en mükemmel yapıda oluşundan mânâ, onun, bütün ilâhî isimlerin mânâsını izhar edebilecek kâbiliyet ve

Oku »