Nikâh

 Allah Rasûlü’nün nikâhını kim kıymıştı?

“İmam” kime denir; ne anlama gelir; bunu biliyor musunuz?.

Önemli olan İmamın ya da sütçünün nikâh kıyması değildir!… Önemli olan nikâhkavramı“dır!…

Bu da iki kişinin bir gecelik zevk için değil, uzun süreli birbirinin maddi mânevi sorumluluğunu üstlenmesidir… Bu konuda iki şâhit huzurunda, kişilerin itirafı nikâh akdidir… Kur’an’daki nikâh kavramı budur!… Bunun içinde imama ya da sütçüye ihtiyaç yoktur!…

Kur’ân’da anlatılmak istenenleri çok iyi anlamak gerek…

Yoksa bugünkü taklidî uygulamanın batağında boğulur insan!…

Kur’ân’ın nikâh kavramı ile, toplumsal örfün nikâh kavramlarını birbirine karıştırmamak gerekir…

Sistemi okuyun!…

“Allah Adıyla İşaret Edilen” için senin ne ibadetin bir anlam taşır, ne imanın, ne de nikahın!…

Öyle ise bu konuyu, şartlanmalardan öte, gerçekçi şekilde bir düşünün bakalım!..

  • Şu hususa DIKKAT!…

    Kur’ân ‘da, Kitab’ın bir kısmını okumanın yetersiz olduğuna işaret eden uyarılar vardır…

    Eğer Kitab’ın tamamını okuyamazsanız, konu hakkında yanlış kanaatlere varırsınız!..

    Sistem ise tümüyle bir kitaptır!…

    İçinde yaşadığınız sistemin yalnızca köyünüzden bahseden sayfalarını okursanız; yarın başka toplum içine girdiğinizde “ALLAH”ı inkâr noktasına gelir ve artık hayâlinizde yarattığınız “TANRI”nızla başbaşa kalırsınız…

    Sizin köyünüzün kuralları, örf âdetleri kitabın bir paragrafı olduğu gibi, diğer sayfalarda da çok daha başka konular işlenmiştir YAZAN tarafından!…

    Sizin köyünüzde İMAM NİKÂHI vardır, diğer köyde Sütçü nikâhı!…

    Allah Rasûlü’nün nikâhını kim kıymıştı?

    “İmam” kime denir; ne anlama gelir; bunu biliyor musunuz?.

    Önemli olan İmamın ya da sütçünün nikâh kıyması değildir!… Önemli olan nikâhkavramı“dır!…

    Bu da iki kişinin bir gecelik zevk için değil, uzun süreli birbirinin maddi mânevi sorumluluğunu üstlenmesidir… Bu konuda iki şâhit huzurunda, kişilerin itirafı nikâh akdidir… Kur’an’daki nikâh kavramı budur!… Bunun içinde imama ya da sütçüye ihtiyaç yoktur!…

    Kur’ân’da anlatılmak istenenleri çok iyi anlamak gerek…

    Yoksa bugünkü taklidî uygulamanın batağında boğulur insan!…

    Kur’ân’ın nikâh kavramı ile, toplumsal örfün nikâh kavramlarını birbirine karıştırmamak gerekir…

    Sistemi okuyun!…

    “Allah Adıyla İşaret Edilen” için senin ne ibadetin bir anlam taşır, ne imanın, ne de nikahın!…

    Öyle ise bu konuyu, şartlanmalardan öte, gerçekçi şekilde bir düşünün bakalım!..

  • Aziz okuyucularıma burada birkaç satırla çok önemli bir hususu anlattıktan sonra nikâh merasiminin nasıl yapıldığı nakletmeğe çalışacağım..

    Bugün bir çok müslüman aileler, erkekler ve kadınlar, bilmeyerek veya bilerek, kanuni hiç bir mecburiyeti olmadığı halde, sırf etrafa uymak gayesiyle, nişan yüzüğü, yahut da nikâh halkası adı altında bir altın yüzük takmaktadırlar..

    Gene bazı aileler de, Islâm’da altının erkeğe haram olmasını ileri sürerek, bu yüzüğü gümüşten yaptırıp öylece takmaktadırlar..

    Halbuki !…

    İslâm Dini’nde YÜZÜK TAKMAK diye bir âdet yoktur nikâh bahsinde !.. Nikâh yüzüğü takma adedi biz müslümanlara tamamen hırıstiyanlardan geçmiştir.. Yâni biz müslümanların bugün tatbik edegeldiği bu adet tamamen bir hırıstiyan âdetidir..

    Hırıstiyanlar, gelin olacak kıza beyaz gelinlik giydirirler ve kiliseye götürürler.. Kilisede papaz onların onların nikâhlarının kıyıldığını ilân eder, dua eder ve bundan sonra da, “Daima bir arada yaşamaları” temennisiyle gelinin ve damadın parmağına birer alyans denen nikâh yüzüğünü geçirir !..

    İşte kilisede takılan bu nikâh yüzüğü ile kadın ve erkek sözde birbirine tamamen bağlanmış olurlar ve artık bu nikâhları ölene kadar devam eder.. Hatırlalanacağı üzere onlarda boşanma müessesi yoktur..

    Ancak daha evvelce de belirttiğimiz gibi, Efendimiz bizim bugün tamamen uydurduğumuz bu halleri 1400 sene evvel işaret etmiş ve demiştir ki:

    -Sizler de, sizden evvelkilerin yapmış olduklarını yapacak, hattâ keler deliğine bile girseler onları takip etmek isteyeceksiniz Sorarlar:

    – Kimdir o bizden evvelkiler ya Rasûlullah ?.. Hırıstiyanlar ile yahudiler mi?.

    Efendimiz Aleyhisselâm cevap buyurur:

    – Elbette ya, başka kimler olacak !..

    İşte bu hadiste de görüldüğü üzere, biz bugün tamamen hırıstiyan âdetlerini benimsemiş ve erkeğin kadına olan sadâkatini, kadının erkeğe olan bağlılığını bir yuvarlak maden parçasına bağlamışız..

    İşte bu sebeple deriz ki, İslâm Dini’nde, nikâhta yüzük takmak diye bir adet yoktur..

    Bu bir kilise âdetidir..

  • Nikâh günü Efendimiz diğer amcalarıyla birlikte Hatice`nin evine gelmişti…

    İslâm’da ve evvelinde sadece bir çiftin evliliği için bir karar alınır, daha sonra da nikâh muamelesi yapılırdı. Bunun dışında ne nişan töreni diye bir tören, ne de nişan yüzüğü diye bir yüzük vardır. Bu nişan ve nişanda takılan yüzük meselesi hıristiyan âdetidir.

    Hıristiyanlıkta bu altın, ya da platin yüzükler kilisede papaz tarafından takılır.. Bugün bize de geçen bu âdetin katiyetle İslâm’la bir alâkası bulunmamaktadır.

  • Hazreti Ali ile Hazreti Fatıma (R.a)nın evleneceği haberi etrafa yayıldığı zaman, bu iş bazıların hoşuna gitmemişti.. Efendimiz Aleyhisselâm onları şu sözlerle susturuverdi:

    -O`nu Âli`ye ben nikâhlamadım, Allah nikâhladı !..

  • HALİFETULLAH” olan Muhammed Mustafa’yı görmekten âciz olanlar; kendileri gibi bildikleri için O Zâtı; kaç evlilik yaptığını dile getirerek akıllarısıra O’nu gölgeleyeceklerdir!…

    Bilmezler mi, Güneş’e bulut ermez; ancak oluşturdukları bulutla yerdekileri o Güneş ışığından mahrum bırakırlar!.

    İnsanın en faal organı hangisi ise, beyni en çok hangi organı ile ilgili olarak çalışıyorsa; karşısındakinin de o organıyla ilgilenir!…

    Kısaca demişlerdir ki, “insanın fikri neyse, zikri de odur!”

    Kur’ân nâzil olmadan önce, o toplulukta bir erkek sınırsız sayıda kadın alıp, sonra da bunları ölünce oğullarına miras bırakırken; Kur’ân-ı erim’in bunu âzâmi dörtle sınırlamasını ve bunun da ötesinde, zorunlu olmadıkça bir eşle yetinilmesini önerdiğini hangi dürüst ve samimi kişi inkâr edebilir?…

    25 yaşında iken, 40 yaşında dul bir kadınla evlenen; 25 sene sadece onunla beraber olan; 50 yaşında iken 65 yaşındaki hanımla ömür süren bir Zâtın, kadına düşkünlüğünü hangi normal akıl sahibi öne sürebilir?…

    Bâtınî- sırrî gerçekleri görecek fıtrattan mahrum isek; hiç değilse, apaçık ortadaki gerçeklerden perdelenmeyelim!…

    Varlığın özü, aslı, hakikati “ALLAH”ı bildiren “RASÛL” oluşunu değerlendiremiyorsak; hiç olmazsa, ölümötesi ebedî yaşam saadetine kavuşmamıza vesile olma göreviyle gelen “RASÛL” oluşunun azâmetini fark edelim…

    Farkedelim ki…

    O yüce Zât, dünya saltanatı sürmek, din devleti kurmak, sosyal ya da iktisadî düzen getirmek, kısaca insanların dünyalarını mâmur etmek için gönderilmemiştir!.

    İnsanların ırkı, dili, rengi ne olursa olsun O’nun için hiç önemli değildir!.

    O’nun gözünde her insan bir değerdir…

    Her insan, kendisi gibi Allah’ın varlığıyla varolmuştur; ve ne yazık ki özündeki “ALLAH”tan habersiz ya da perdeli olmanın azâbını yaşamaktadır!.

    Her insan kısa bir süre sonra çok kısa olan bu dünya yaşamından ayrılacak, milyarlarca ve milyarlarca sene sürecek olan ebedî yaşam boyutuna geçecektir…

    İyi ya da kötü dünya yaşamı rüyasından uyanıldıktan sonra aynı rüyaya bir daha da dönüş asla sözkonusu olmayacaktır.

    Öyle ise en önemli şey, rüyanın bitiminden sonraki ebedî hayattır!.

    Ölümle bitecek olan dünya rüyasından sonraki sonsuz yaşamın kazanılması ancak ve ancak bu dünyada kişinin yapabileceği bazı çalışmalara bağlıdır. Ya kişi bu dünya rüyası içinde bu çalışmaları yaparak kendisini geleceğin sonsuz azap ve sıkıntılarından kurtaracak; ya da bu hazırlığı yapmayıp sonuçlarına acı bir şekilde katlanacaktır!.

    Evet… Muhterem İnsan, en yüce vasfı “RASÛL”lüğüyle bize hakikatimiz olan “ALLAH”ı tanıma kapısını açıyor; ölümötesi yaşama kendimizi hazırlamamızın yollarını öğretiyor…

    “İNSAN İÇİN KENDİ ÇALIŞMASINDAN BAŞKA BİR ŞEY SÖZKONUSU DEĞİLDİR!”hükmünün gereği olarak “yukarıda bir tanrı” anlayışıyla insanların kendilerini ateşe atmalarını önlemek amacıyla görev îfâ eden “RASÛL”ü, bir rüya önderi gibitanımlamak, sonuçta herkesi büyük hüsrana uğratacaktır!.

    Rüya olan dünya hayatının tüm bölünmeleri, ırk ya da mezhep ayırımları ölümle bir anda geçerliliğini yitirerek, bu yolda harcanan zamanların israf olduğunu bize idrâk ettirecektir!…Ne çare ki artık telâfisi olanaksızdır!…

    Öyle ise O yüce Zâtı aslî değerleriyle ve göreviyle idrâk etmeyi Allah bize kolaylaştırsın da, ALLAH’a, RASÛLÜ’ne ve KUR’ÂN ‘a iman noktasında bir araya gelip ölümötesi yaşamı kazanmayı birbirimize kolaylaştıralım.

    Evet değerli okurlarım…

    Allah’ın Ahadiyetine iman etmek ve Muhammed Mustafa’nın “ABDU-HÛ” ve “RASÛLU-HÛ” oluşunu itiraf etmekten daha şerefli bir idrâk olamaz…

    Ben MUHAMMEDÎ’yim!…

    Bu şerefi bahşeden Allah’a şükürden de âcizim…

BAKARA 2-221 Şirk koşan kadınlarla, iman edene kadar nikahlanmayın. iman eden bir cariye, hoşunuza gitse dahi şirk ehli bir kadından kesinlikle daha hayırlıdır (güzellik bedende değil inanç paylaşımındadır). Müşrik erkeklere de, iman edinceye kadar, (iman eden kadını) nikahlamayın. iman eden bir köle, size hoş gelse dahi müşrik bir erkekten elbette daha hayırlıdır. Onlar (şirk ehli) ateşe davet ederler. Allah ise (hakikatinizin elvermesinden doğan) izniyle cennete ve mağfirete davet ediyor. Allah (hakikatin) işaretlerini insanlar için apaçık beyan eder ki, (bu gerçekler) hatırlansın.

BAKARA 2-230 Erkek bunlardan sonra (üçüncü defa) tekrar karısını boşarsa, o kadın başka biri ile nikahlanmadıkça tekrar kendisine helal olmaz. Şayet yeni kocasından boşanırsa, evlilik şartlarını Allah sınırları içinde yürütebileceklerini düşünüyorlarsa, tekrardan nikahlanmalarında üzerlerine bir suç yoktur. işte bunlar Allah`ın (koyduğu) sınırlarıdır ki, (Allah`ı) bilen kavim için açıklıyor.

BAKARA 2-235 (Bekleme sürecindeki) kadınlara evlenme isteğinizi hissettirmenizde veya içinizde saklamanızda bir suç yoktur. Allah bilir ki sizin onlara meyliniz olacaktır. Fakat örf dışında, gizlice beraberliğe yeltenmeyin. Bekleme süresi doluncaya kadar nikah bağını kurmayın. Bilin ki Allah bilinçlerinizdekini bilir; bundan dolayı O`ndan sakının. Bilin ki Allah Gafur`dur, Halim`dir.

BAKARA 2-237 Kendilerine bir mehr tayin ettikten sonra, onlarla yatmadan önce boşamışsanız, karar verdiğiniz mehrin yarısını kendilerine verin. Ancak kendileri veya nikah akdi vekilleri vazgeçerse bu haktan, o başka. Sizin (mehrin tümünü ona) bağışlamanız ise takvaya daha uygundur. Birbirinize faziletli davranmayı unutmayın. Muhakkak Allah yaptıklarınızı Basir`dir (değerlendirmektedir).

NiSA 4-3 Eğer yetimler (kadınlar) konusunda haklarını vermede korkunuz yoksa, o zaman sizin için temiz olan (şirk ehli olmayan) kadınlardan ikişer, üçer, dörder nikahlayın. Eğer (aralarında) adaletle davranamayacağınızdan korkarsanız, o zaman bir tane ile veya ellerinizin maliki ile (yetinin). (Nikahsız {evlilik anlaşmasız} birlikte yaşamayın.) Zulmetmemeniz için bu en ehven olanıdır.

NiSA 4-6 Yetimleri nikahlanabilecekleri yaşa gelene kadar gözetip deneyin. Şayet onların olgunlaştığını gözlerseniz, mallarını kendilerine teslim edin. Onlar büyüyünce mallarına sahip olacaklar diye, acele edip mallarını israf etmeyin. Zengin olan iffetli davransın (yetim malını yemekten uzak dursun). Yoksul olan ise, ondan örfte olan kadarıyla (haddi aşmadan) yararlansın. Mallarını kendilerine iade ederken de şahit bulundurun (yaptıklarınızın değerlendirilmesi için). Hakikatiniz olan Allah Esma`sından Hasib isminin özelliği size yeterlidir.

NiSA 4-21 Birbirinizle birleşip bütünleştikten sonra nasıl geri alırsınız ki; ayrıca (nikahlanırken) sizin sözünüz vardı.

NiSA 4-22 Babalarınızın nikahlayıp ayrıldığı kadınlarla evlenmeyin. Geçen geçti (onlar müstesna). Şüphe yok ki bu çok çirkin ve yanlış bir uygulamadır. Ve dahi ne kötü bir adettir!

NiSA 4-24 Malik olduğunuz (cariyeler) müstesna, evli kadınlar haram kılınmıştır. (Bunlar) üzerinize Allah`ın yazısıdır (farzıdır)… Bütün bunların dışında kalanları, “sifah”tan (zinadan) kaçınarak namuslu yaşamanız için, mallarınızdan sarf ederek (nikahlamanız) size helal kılındı. Nikahlanarak beraber olduğunuz kadınlara mehrlerini tamamıyla verin. Bundan başkaca karşılıklı anlaşarak daha fazlasını vermenizde de sakınca yoktur. Muhakkak ki Allah Alim`dir, Hakim`dir.

NiSA 4-25 Sizden, iman eden hür kadınlarla evlenme imkanına sahip olmayanlar, malik olduğunuz iman eden genç kızlarınızdan (nikahlasın)… Allah sizin imanınızı (hakikatinizde olarak) bilir… Birbirinizdensiniz… Onları, sahiplerinin izniyle nikahlayın. Gizli dost edinmeyerek, zinadan uzak durarak, iffetli kadınlar olmaları halinde, örf üzere (mehrlerini) verin… Evliliğe geçtikten sonra eğer bir fuhuş yaparlarsa, (o takdirde) hür kadınlara tatbik edilen azabın yarısı onlara verilir… Bu (cariyeler ile evlenme yolu), sizden suç işlemekten korkan kimse içindir… Şartlara dayanmanız, sizin için daha hayırlıdır… Allah Gafur`dur, Rahim`dir.

NiSA 4-127 Kadınlar hakkında senden, haklara dair açıklama istiyorlar… De ki: “Onlarla ilgili hükümler hakkında açıklamayı size Allah veriyor!” Onlar için yazılmış hakları kendilerine vermediğiniz ve (üstelik) kendileriyle nikahlamaya (evlenmeye) rağbet ettiğiniz yetim kızlar ile zor durumdaki çocuklara ve bir de yetimlere adaleti ikame etmeniz hakkında bilgiler yüzünüze okunuyor… Ne hayır yaparsanız, muhakkak ki Allah onu Alim`dir (çünkü yaptığınız hayrın yaratanı O`dur).

MAiDE 5-5 Bu gün size güzel-temiz tüm gıdalar helal kılınmıştır… Kendilerine hakikat bilgisi verilmiş olanların yemekleri size helaldır… Sizin yemekleriniz de onlara helaldır… iman eden kadınların iffetli olanları ile sizden önce kendilerine hakikat bilgisi verilenlerden iffetli olan kadınlar da, mehrlerini vermeniz (nikahlamanız), zinadan uzak durmaları ve (gizli) dost tutmamaları şartıyla, size helaldır… Kim imanın şartlarını ve gereklerini tanımayıp, hakikati inkar ederse, elbette onun yaptığı işler boşa gider ve o, sonsuz gelecek sürecinde hüsranda olanlardandır.

NUR 24-3 Zina (evlilik dışı ilişki) yaşayan erkek ancak zina eden yahut müşrik bir dişiyi nikah eder… Zina eden dişi de ancak zina eden veya müşrik bir erkekle nikah eder. Bu, iman edenlere haram edilmiştir.

NUR 24-32 Sizden evli olmayanları, kölelerinizden ve cariyelerinizden salihleri nikahlayın! Eğer onlar fakirseler, Allah kendi fazlından onları zengin eder… Allah Vasi`dir, Alim`dir.

NUR 24-33 Nikah (eş-imkanı) bulamayanlar da, Allah kendi fazlından onları zengin edinceye kadar iffetli olsunlar… Sahip olduğunuz kölelerden azatlık belgesi talep edenlerle -eğer onlarda bir hayır bilmiş iseniz- yazılı anlaşma yapınız ve onlara Allah`ın size verdiği maldan veriniz… Cariyeleriniz iffetli-namuslu kalmayı dilerler ise, dünya hayatının geçici menfaatini isteyerek fuhşa zorlamayın… Kim onları zorlar ise, muhakkak ki Allah onların bu yaptıklarından sonra (onlara) Gafur`dur, Rahim`dir.

NUR 24-60 Nikahlanması düşünülmeyen kadınların, zinet yerleriyle tahrik amacı gütmedikleri takdirde, dış elbiselerini giymemelerinde kendileri üzerine bir vebal yoktur… iffetli olmaları daha hayırlıdır… Allah Semi`dir, Alim`dir.

FURKAN 25-54 Hu ki, sudan bir beşer (biyolojik bedenli insan) yarattı da, onunla neseb (kan-gen akrabalığı) ve sıhr (nikah-evlilik ile hasıl olan hısım akrabalık) duygusu oluşturdu! Senin Rabbin Kadir`dir.

KASAS 28-27 (Şuayb Musa`ya) dedi ki: “Ben, sekiz sene bana çalışman karşılığında şu iki kızımdan birini sana nikahlamayı diliyorum… Eğer on seneye tamamlarsan, senin derununun getirisidir! Sana zorluk vermek istemem… inşaAllah beni salihlerden bulacaksın.”

AHZAB 33-37 Hani sen, Allah`ın üzerine in`amda bulunduğu ve senin de kendisine in`amda bulunduğun kimseye (Hz.Rasulullah`ın evlatlığı Zeyd b. Harise): “Eşini nikahında tut ve Allah`tan korun” diyordun, (fakat) Allah`ın açığa çıkaracağı şeyi düşüncende gizliyordun ve insanlardan endişeliydin (bu fikrini yanlış anlayıp Allah yolundan dönerler diye)! (Oysaki) Allah, kendisinden endişe etmene daha layıktır! Zeyd ondan boşanınca, onu (Zeynep`i) seninle biz evlendirdik ki; evlatlıklarının eşlerinde, onlarla ilişkiyi bitirdiklerinde, iman edenler için (onlarla evlenmek hususunda) bir zorluk-engel olmasın… Allah`ın hükmü yerine gelmiştir!

AHZAB 33-49 Ey iman edenler! iman etmiş kadınları nikahlayıp sonra kendilerine dokunmadan önce onları boşarsanız, sizin için onlar aleyhine, sizin belirleyeceğiniz bir iddet (yeniden evlenmelerine mani bir süreç) hakkınız yoktur… Derhal mut`alarını verin (mal-para verin) ve kendilerini kolaylıkla serbest bırakın.

AHZAB 33-53 Ey iman edenler… O Nebi`nin evlerine, sizin için bir yemeğe izin verilmeniz dışında, girmeyin… (Bu da) onun (yemeğin pişme) vaktini beklemeksizin-gözlemeksizin (olsun)… Fakat davet olunduğunuzda girin… Yemek yedikten sonra da (ev halkı veya birbirinizle) lakırdıya dalmaksızın dağılın! Muhakkak ki bu (davranışınız-laubaliliğiniz), O Nebi`ye eziyet veriyor, fakat O sizden çekiniyor (bir şey diyemiyor kırmamak için)! Allah, Hakk`ı açığa vurmaktan çekinmez! Onlardan (Nebi`nin eşlerinden) bir şey istediğinizde, onlardan perde arkasından isteyin… işte bu, sizin kalpleriniz için de onların kalpleri için de daha temizdir… Sizin Rasulullah`a eziyet vermeniz de, O`ndan sonra O`nun eşlerini nikahlamanız da ebeden olacak bir şey değildir… Muhakkak ki bu, Allah indinde Azim`dir.

MÜMTEHiNE 60-10 Ey iman edenler… iman eden kadınlar hicret ederek size geldiklerinde, onları sorgulayın. Allah onların imanlarını iyi bilir! Eğer onları iman etmiş kadınlar görürseniz, onları hakikat bilgisini inkar edenlere geri döndürmeyin! Ne bunlar onlara (küffara) helaldir, ne de onlar bunlara helal olurlar! Onlara (küffara) infak ettiklerini (mehrlerini) verin. Onların (bu kadınların) mehrlerini kendilerine verdiğiniz vakit, onları nikahlamanızda sizin üzerinize bir vebal yoktur. Hakikat bilgisini inkar eden kadınların nikahlarını tutmayın… Harcadıklarınızı geri isteyin; onlar da harcadıklarını istesinler. Bu size Allah`ın hükmüdür… Aranızda hükmediyor. Allah Alim`dir, Hakim`dir.

TALAK 65-2 iddetlerinin sonuna ulaştıklarında, ya onları örfe uygun nikaha devam ettirin veya örfe göre onlardan ayrılın… Sizden iki adalet sahibini şahit tutun… Allah için şehadeti ikame edin… işte bu, Esma`sıyla hakikati olan Allah`a ve sonsuz yaşam sürecine iman eden kimsenin kendisi ile öğütlendiğidir… Kim Allah`tan korunursa, ona bir çıkış yeri oluşturur.

TAHRiM 66-10 Allah, hakikat bilgisini inkar edenler için Nuh`un karısı ile Lut`un karısını misal verdi… (O kadınların ikisi de) kullarımızdan iki salih kulun (nikahı) altında idiler. (Karıları) onlara (Nuh ve Lut`a) hainlik ettiler de, (Nuh ve Lut) Allah`tan (gelen) hiçbir şeyi onlardan uzaklaştıramadılar. (O iki kadına): “Girenlerle beraber ateşe girin!” denildi.

BAKARA 2-228 Boşanmış kadınlar üç aybaşı süresi hamile olup olmadıklarını anlamak için evlenmeyip bekleyeceklerdir. Hakikatleri olan Allah`a ve gelecekte yaşanacak sürece iman ediyorlarsa, Allah`ın rahimlerinde yarattığını gizlemeye hakları yoktur. Kocaları da bu süre zarfında barışmak isterse, başkalarından daha önceliklidir. Karıların kocaları üzerindeki hakkı gibi kocaların da karıları üzerinde hakkı vardır. Ancak kocaların hakkı bir derece daha ileridir (erkekten kadına akış olduğu için). Allah Aziz`dir, Hakim`dir.

BAKARA 2-232 Karılarınızı boşadığınızda, bekleme süresi sonunda, aralarında karşılıklı anlaşmaları halinde, evlenmelerine engel olmayın. Bu sizden kim Allah`a ve gelecekte yaşanacak sürece iman ediyorsa ona verilmiş olan bir öğüttür. işte bu sizin için daha temizdir. Allah bilir siz bilmezsiniz!

BAKARA 2-234 Sizden vefat edenlerin geriye bıraktıkları eşleri dört ay on gün beklerler (yeniden evlenmek isterlerse). Sürenin sonunda onların örfe göre yaptıkları davranışta (başkasıyla evlenmesinde) bir suç yoktur. Allah tüm yaptıklarınızın oluşturucusu olarak Habir`dir.

BAKARA 2-235 (Bekleme sürecindeki) kadınlara evlenme isteğinizi hissettirmenizde veya içinizde saklamanızda bir suç yoktur. Allah bilir ki sizin onlara meyliniz olacaktır. Fakat örf dışında, gizlice beraberliğe yeltenmeyin. Bekleme süresi doluncaya kadar nikah bağını kurmayın. Bilin ki Allah bilinçlerinizdekini bilir; bundan dolayı O`ndan sakının. Bilin ki Allah Gafur`dur, Halim`dir.

NiSA 4-22 Babalarınızın nikahlayıp ayrıldığı kadınlarla evlenmeyin. Geçen geçti (onlar müstesna). Şüphe yok ki bu çok çirkin ve yanlış bir uygulamadır. Ve dahi ne kötü bir adettir!

NiSA 4-23 Size (şunlarla evlenmek) haram edildi: Analarınız, kızlarınız, kız kardeşleriniz, halalarınız, teyzeleriniz, erkek kardeşlerinizin kızları, kız kardeşlerinizin kızları, sizi emziren sütanneleriniz, süt kız kardeşleriniz, eşlerinizin anneleri ve kendileri ile gerdeğe girdiğiniz kadınlarınızdan (doğmuş) evlerinizde bulunan üvey kızlarınız… Eğer üvey kızlarınızın anneleri ile birleşmemişseniz (onlarla evlenmenizde) sizin üzerinize bir sakınca yoktur… Ayrıca sizin sulbünüzden gelen oğullarınızın karıları ile iki kız kardeşi birlikte almanız (da size haram edilmiştir)… Ancak geçmişte kalan müstesna… Muhakkak ki Allah Gafur`dur, Rahim`dir.

NiSA 4-25 Sizden, iman eden hür kadınlarla evlenme imkanına sahip olmayanlar, malik olduğunuz iman eden genç kızlarınızdan (nikahlasın)… Allah sizin imanınızı (hakikatinizde olarak) bilir… Birbirinizdensiniz… Onları, sahiplerinin izniyle nikahlayın. Gizli dost edinmeyerek, zinadan uzak durarak, iffetli kadınlar olmaları halinde, örf üzere (mehrlerini) verin… Evliliğe geçtikten sonra eğer bir fuhuş yaparlarsa, (o takdirde) hür kadınlara tatbik edilen azabın yarısı onlara verilir… Bu (cariyeler ile evlenme yolu), sizden suç işlemekten korkan kimse içindir… Şartlara dayanmanız, sizin için daha hayırlıdır… Allah Gafur`dur, Rahim`dir.

NiSA 4-127 Kadınlar hakkında senden, haklara dair açıklama istiyorlar… De ki: “Onlarla ilgili hükümler hakkında açıklamayı size Allah veriyor!” Onlar için yazılmış hakları kendilerine vermediğiniz ve (üstelik) kendileriyle nikahlamaya (evlenmeye) rağbet ettiğiniz yetim kızlar ile zor durumdaki çocuklara ve bir de yetimlere adaleti ikame etmeniz hakkında bilgiler yüzünüze okunuyor… Ne hayır yaparsanız, muhakkak ki Allah onu Alim`dir (çünkü yaptığınız hayrın yaratanı O`dur).

AHZAB 33-49 Ey iman edenler! iman etmiş kadınları nikahlayıp sonra kendilerine dokunmadan önce onları boşarsanız, sizin için onlar aleyhine, sizin belirleyeceğiniz bir iddet (yeniden evlenmelerine mani bir süreç) hakkınız yoktur… Derhal mut`alarını verin (mal-para verin) ve kendilerini kolaylıkla serbest bırakın.

AHZAB 33-50 Ey Nebi! Muhakkak ki biz sana mehrlerini verdiğin eşlerini, Allah`ın sana ganimet olarak verdiklerinden sağ elinin malik olduklarını (cariyeleri) ve seninle beraber hicret eden; amcanın kızlarını, halalarının kızlarını, dayının kızlarını ve teyzelerinin kızlarını; bir de eğer kendini O Nebi`ye hibe etmiş, O Nebi de onunla evlenmeyi dilemiş ise, iman etmiş bir kadını, diğer iman etmişler dışında sana özel olarak helal kıldık… Onlara eşleri ve cariyeleri hakkında neyi farz ettiğimizi mutlaka biliyoruz… Sana, bir vebal düşüncesi olmasın diye (bu hükümleri açıkladık)… Allah Gafur`dur, Rahim`dir.

EVLENMENİN FAZİLETİ

6527 – Hz. Aişe radıyallahu anha anlatıyor: Resulullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki:

“Nikah benim sünnetimdendir. Kim benim sünnetimle amel etmezse benden değildir. Evleniniz! Zira ben, diğer ümmetlere karşı siz(in çokluğunuz) ile iftihar edeceğim. Kimin maddi imkanı varsa hemen evlensin. Kim maddi imkan bulamazsa (nafile) oruç tutsun. Çünkü oruç, onun için şehveti kırıcıdır.”

6528 – İbnu Abbas radıyallahu anhüma anlatıyor: Resulullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: “Sevişenler için nikah kadar sevgiyi artırıcı bir şey görmedik veya görülmedi.”

EN EFDAL KADIN

6531 – Resulullah aleyhissalatu vesselam`ın azadlısı Sevban radıyallahu anh anlatıyor: “Gümüş ve altın (biriktirme) ile ilgili ayet (Tevbe 34) nazil olduğu zaman halk: “Öyleyse hangi malı biriktirmeliyiz?” diye birbirlerine sordular. Hz. Ömer: “Bunu, ben sorup size haber vereyim!” dedi ve hemen devesine atlayıp gitti. Ben de peşinden gittim. Hz. Ömer: “Ey Allah`ın Resulü hangi maldan edinelim?” diye sordu. Aleyhissalatu vesselam da: “Her biriniz, şükreden bir kalp, zikreden bir dil, ahiret işinize yardımcı olacak mü`mine bir kadın edinsin” buyurdular.”

6532 – Ebu Ümame radıyallahu anh`ın rivayetine göre: “Resulullah aleyhissalatu vesselam şöyle buyurmuşlardır: “Mü`min, Allah`a takvadan sonra en ziyade saliha bir zevceden hayır görür. Böylesi bir kadına emretse itaat eder. Ona baksa sürur duyar, bir şeyi yapıp yapmaması hususunda yemin etse, kadın bunu yerine getirerek onu yeminden kurtarır, kadınından ayrılıp uzak bir yere gitse, kadın hem kendi namusu ve hem de adamın malı hususunda hayırhah ve dürüst olur.

DİNDARLA EVLENMELİ

6533 – Abdullah İbnu Amr radıyallahu anhüma anlatıyor: “Resulullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: “Güzellikleri sebebiyle kadınlarla evlenmeyin. Çünkü güzelliklerinin onları (kibir ve gurur sebebiyle) alçaltacağından korkulur. Onlarla mal ve mülkleri sebebiyle de evlenmeyin, zira mal ve mülkün onları azdıracağından korkulur. Fakat onlarla diyaneti esas alarak evlenin. Yemin olsun, burnu kesik, kulağı delik siyahi dindar bir köle (dindar olmayan hür kadınlardan) efdaldir.”

BEKARLAR EVLENDİRİLSİN

6534 – Üveym İbnu Saide radıyallahu anh anlatıyor: “Resulullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: “Bakire kızlarla evlenin. Çünkü onların ağızları daha tatlı, rahimleri daha doğurgandır, aza da razı olurlar.”

HÜR VE VELUD OLANLA EVLENİLSİN

6535 – Hz. Enes İbnu Malik radıyallahu anhüma anlatıyor: “Resulullah aleyhissalatu vesselam`ın şöyle söylediğini işittim: “Kim Allah`a pak ve temizletilmiş olarak kavuşmak isterse hür kadınlarla evlensin.”

6536 – Hz. Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: “Resulullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: “Evleniniz! Zira ben (Kıyamet günü diğer ümmetlere karşı) çokluğunuzla iftihar edeceğim.”

EVLENECEĞİN KADINA BAKMAK

6537 – Muhammed İbnu Mesleme radıyallahu anh anlatıyor: “Ben bir kadınla evlenmek istedim ve kadını gizlice görmeye çalıştım. Sonunda onu kendi hurma bahçesinde gördüm.”

Bu açıklaması üzerine, kendisine: “Sen Resulullah`ın ashabından olduğun halde bunu yaptın mı?” diye ayıpladılar. O da şöyle cevapladı: “Ben Aleyhissalatu vesselam`ın “Allah bir kimsenin kalbine bir kadınla evlenme arzusu attığı zaman, ona bakmasında bir beis yoktur!” dediğini işittim.”

6538 – Hz. Enes radıyallahu anh anlatıyor: Mugire İbnu Şu`be bir kadınla evlenmek istemişti. Resulullah aleyhissalatu vesselam kendisine: “Git önce onu bir gör! Zira böyle yapman, aranızdaki ülfet ve sevginin devamı için daha uygundur” buyurdular. O da öyle yaptı ve evlendiler. Bilahare Mugire radıyallahu anh, aralarındaki uyumdan bahsettiler.”

6539 – Mugire İbnu Şu`be anlatıyor: “Resulullah aleyhissalatu vesselam`a gelip evlenmek istediğim bir kadından bahsettim. Bana: “Git onu bir gör! Bu, onunla muhabbet ve ünsiyetinizin devamı için daha uygundur” dedi. Ben de Ensardan bir kadının yanına geldim, onu ebeveyninden istedim ve Resulullah aleyhissalatu vesselam`ın sözünü onlara haber verdim. Onlar sanki bundan hoşlanmadılar. Hıdr denen hususi hücresinde bulunan kız bunu işitmişti: “Resulullah aleyhissalatu vesselam, sana bakmanı emretmişse, bak! Aksi taktirde Allah aşkına bana bakma!” dedi. Sanki kız da bu bakma işini büyütmüştü.

Muğire sözüne devamla dedi ki: “Ben kıza baktım ve onunla evlendim.” Muğire kızla aralarındaki uyuşmayı da zikretti.”

DUL VE BAKİRE İLE İSTİŞARE

6540 – Adiyy İbnu Amire el-Kindi radıyallahu anh anlatıyor: “Resulullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: “Dul kadın, kendi arzusunu açıkça ifade eder, bakire kızın rızası sükutundan anlaşılır.”

KIZIN GÖNLÜ OLMADAN EVLENDİRİLMEZ

6541 – İbnu Bureyde, babası Büreyde`den naklediyor: “Genç bir kız, Resulullah aleyhissalatu vesselam`a gelerek: “Babam, hakirliğini benimle gidermek için kardeşinin oğluyla evlendirdi” diye şikayette bulundu.

Büreyde devamla der ki: “Resulullah aleyhissalatu vesselam (bu nikahın kabul veya reddinde) yetkiyi kıza bıraktı. Kız da: “Ben babamın yaptığı işi kabul ettim fakat babaların böyle yapmaya haklarının olmadığının kadınlarca bilinmesini istedim” dedi.”

KÜÇÜK KIZLARI BABALARI EVLENDİREBİLİR

6542 – Abdullah İbnu Mes`ud radıyallahu anh anlatıyor: “Resulullah aleyhissalatu vesselam, Hz. Aişe radıyallahu anha ile yedi yaşında iken onunla nikahlandı, dokuz yaşında iken zifaf yaptı. Resulullah aleyhissalatu vesselam, Hz. Aişe onsekiz yaşlarında iken vefat etti”

KÜÇÜK KIZI BABA DIŞINDA EVLENDİREN

6543 – Abdullah İbnu Ömer radıyallahu anhüma`nın anlattığına göre, “Osman İbnu Maz`un radıyallahu anh vefat ettiği zaman, geride yetim bir kızını bıraktı. İbnu Ömer der ki:

“Dayım Kudame ki kızın da amcasıydı- o kızı bana nikahladı. Bu nikah işi, kızın babasının ölümünden sonra olmuştu. Kız, amcasının yaptığı bu nikahtan hoşlanmadı ve Muğire İbnu Şu`be ile evlendirilmesini arzu etti. (Kız buluğ çağına vardıktan) sonra amcası, onu Muğire ile evlendirdi.”

VELİSİZ NİKAH CAİZ DEĞİL Mİ?

6544 – Hz. Aişe ve İbnu Abbas radıyallahu anhüm`ün anlattıklarına göre, “Resulullah aleyhissalatu vesselam: “Veliden izinsiz nikah sahih olmaz” buyurmuştur.”

6545 – Hz. Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: “Resulullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: “Kadın kadını evlendiremez. Kadın kendi başına da evlenemez. Zani kadın kendi kendine evlenen kadındır.”

ŞİĞAR NİKAHI YASAKTIR

6546 – Hz. Enes radıyallahu anh anlatıyor: “Resulullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: “İslam`da şiğar yoktur.”

MEHİR

6547 – Ebu Saidi`l-Hudri radıyallahu anh anlatıyor: “Resulullah aleyhissalatu vesselam, Hz. Aişe radıyallahu anha`yı, elli dirhem değerinde ev eşyası mukabilinde nikahladı.”

NİKAH DUASI

6548 – Hz. Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: “Resulullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: “Allah`a hamd etmekle başlamayan her hayırlı işin bereketi güdüktür.”

NİKAHI İLAN

6549 – Hz. Aişe radıyallahu anha anlatıyor: “Resulullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: “Şu nikahı ilan edin ve bunun için davul da döğün.”

NİKAHDA DEF VE GÜFTE

6550 – Hz. Enes İbnu Malik radıyallahu anh anlatıyor: “Resulullah aleyhissalatu vesselam bir seferinde Medine-i Münevvere`nin bir yerinden geçmişti. Bir kısım cariyelerin deflerini çaldıklarını ve şöyle söylediklerini işitti: “Biz Beni Neccar`ın kızlarıyız Komşu olarak Muhammed ne iyi!” Bunun üzerine Aleyhissalatu vesselam: “Allah da bilir, ben sizleri cidden seviyorum” buyurdular.”

6551 – İbnu Abbas radıyallahu anhüma anlatıyor: “Hz. Aişe ensardan, bir yakını kızcağızı evlendirmişti. Resulullah gelince: “Genç kızı (kocasına) gönderdiniz mi?” diye sordu. Evdekiler “evet!” deyince “Kızla birlikte bir de çalgıcı gönderdiniz mi?” dedi. Onlardan “Hayır göndermedik” cevabını alınca, Aleyhissalatu vesselam: “Ensar, aralarında gazel okuma adeti mevcut olan bir cemaattir. Keşke onlara: “Size geldik size geldik, size selam bize selam” deyiverecek birini gönderseydiniz” buyurdular.”

6552 – Mücahid merhum anlatyor: “Ben İbnu Ömer radıyallahu anhüma ile beraberdim. Derken bir davul sesi işitti. Derhal iki parmağını iki kulağına soktu ve oradan (hızla) uzaklaştı. Bunu üç kere yaptı. Sonra: “Resulullah aleyhissalatu vesselam da böyle yapmıştı” dedi.”

MUHANNİS

6553 – Hz. Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: “Resulullah aleyhissalatu vesselam, erkeklere benzemeye çalışan kadına ve kadınlara benzemeye çalışan erkeğe lanet etti.”

CİMA ESNASINDA TESETTÜR

6556 – Utbe İbnu Abdi`s-Sülemi radıyallahu anh anlatıyor: “Resulullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: “Biriniz hanımına temas edeceği vakit örtünsün, eşekler gibi çırılçıplak soyunmasın.”

DÜBÜRDEN TEMAS HARAMDIR

6557 – Hz. Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: “Resulullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: “Allah, hanımına dübüründen temas eden kimseye rahmet nazarıyla bakmayacaktır.”

6558 – Huzeyme İbnu Sabit radıyallahu anh anlatıyor: “Resulullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: “Allah, hakkı beyanda haya talep etmez.” Bunu üç kere tekrarladı, sonra şöyle devam etti: “Kadınlara dübürlerinden temas etmeyin!”

AZL

6559 – Hz. Ömer radıyallahu anh anlatıyor: “Resulullah aleyhissalatu vesselam hür kadının izni olmadan ona azil yapmayı yasakladı.”

HÜLLECİYE LANET

6562 – Hz. İbnu Abbas radıyallahu anhüma anlatıyor: “Resulullah aleyhissalatu vesselam hulle yapana da yaptırana da lanet etti.”

6563 – Ukbe İbnu Amir radıyallahu anh anlatıyor: “Resulullah aleyhissalatu vesselam (bir gün): “Sizlere kiralık döl hayvanını haber vereyim mi?” buyurdular. (Yanında bulunanlar:) “Evet ey Allah`ın Resulü! Haber verin!” dediler. “O hülle yapandır. Allah hülle yapana da hülle yaptırana da lanet etsin!” buyurdular.”

SÜT KARDEŞLİĞİ

6564 – Abdullah İbnu`z-Zübeyr radıyallahu anhüma anlatıyor: “Resulullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: “Barsakları birbirinden ayıran miktarda süt emilmedikçe evlenme yasağı hasıl olan emme vuku bulmaz.”

CARİYESİNİ AZAD EDİP NİKAHLAYAN

6565 – Hz. Aişe radıyallahu anha anlatıyor: “Resulullah aleyhissalatu vesselam, Hz. Safiyye radıyallahu anhhayı azad etti ve azadlığını onun mehri kıldı ve onunla (hürre olarak) evlendi.”

6566 – İbnu Ömer radıyallahu anhüma anlatıyor: “Köle, efendisinin izni olmadan evlenirse, zani sayılır.”

MUT`A NİKAHI HARAMDIR

6567 – İbnu Ömer radıyallahu anhüma anlatıyor: “Ömer İbnu`l-Hattab halife olunca halka hitap etti ve dedi ki: “Resulullah aleyhissalatu vesselam mut`a nikahını bize üç kere helal kılmıştı, sonra onu haram kıldı. Vallahi, mut`a nikahı yapan evli bir kimseyi duyarsam onu taşla recmederim. Böyle birisi, recm olmaktan kendini kurtarabilmek için, bana, Resulullah`ın, onu haram kıldıktan sonra tekrar helal kıldığına dair dört şahid getirmelidir.”

DENKLİK

6568 – Hz. Aişe radıyallahu anha anlatıyor: “Resulullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: “Nutfeleriniz için (kadının) hayırlısını tercih edin. Kendinize denk olanlarla evlenin, denklerinizin kızını isteyin.”

KADIN GÜNÜNÜ KUMASINA VEREBİLİR

6569 – Hz. Aişe radıyallahu anha anlatıyor: “Resulullah aleyhissalatu vesselam, zevce-i pakleri Safiyye Bintu Huyey radıyallahu anha`ya bir sebeple kızmışlardı. Safiyye bana:

“Ey Aişe! “Resulullah aleyhissalatu vesselam`ı benden razı edecek bir çaren var mı? Böyle bir çare bulursan ben Resulullah`ın bana uğrama sırası olan bugünü sana vereceğim!” dedi. Ben de: “Evet var!” dedim. Zaferanla boyalı olan başörtümü aldım, (nefis) kokusunu neşretmesi için üzerine su çiledim. Sonra (bunu üzerime alarak) gidip Resulullah aleyhissalatu vesselam`ın yanına oturdum. Aleyhissalatu vesselam: “Ey Aişe! Benden uzak dur, bugün senin günün değil!” buyurdular. Ben de: “Bu Allah`ın lütfudur, dilediğine verir” dedim ve (Safiyye ile aramızda) olup biteni anlattım. Bunun üzerine Aleyhissalatu vesselam, Safiyye`den razı oldu.”

EVLENMEYE ARACI OLMA

6570 – Ebu Rühm radıyallahu anh anlatıyor: “Resulullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: “En hayırlı şefaatlerden biri, evlenecek iki kişinin arasında yardımcı olmaktır.”

6571 – Hz. Aişe radıyallahu anha anlatıyor: “(Bir gün) Üsame radıyallahu anh kapının eşiğine takılıp düştü ve yüzü kanadı. Resulullah aleyhissalatu vesselam:

“Ondan şu ezayı temizleyiver!” buyurdular. Ben ise tiksindim (ve bunu yapmaktan imtina ettim). Bunun üzerine Aleyhissalatu vesselam, onun kanını emip yüzünden atmaya başladı. Sonra da: “Eğer Usame bir kız olsaydı onu süsleyip, (güzel) giydirecek ve (evlenmeye) cazip kılacaktım” buyurdular.”

KADINLARA İYİ MUAMELE

6572 – İbnu Abbas radıyallahu anh anlatıyor: “Resulullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: “Sizin en hayırlınız, ehline karşı en iyi davrananınızdır. Ben aileme en iyi olanınızım.”

6573 – Abdullah İbnu Amr (İbni`I-As) radıyallahu anhüma anlatıyor: “Resulullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: “Sizin en hayırlınız, kadınlarına karşı en iyi davrananlardır.”

6574 – Hz. Aişe radıyallahu anha anlatıyor: “Resulullah aleyhissalatu vesselam benimle koşu yarışı yaptı. Yarışı ben kazandım.”

6575 – Hz. Aişe radıyallahu anha anlatıyor: “Resulullah aleyhissalatu vesselam Safiyye Bintu Huyey radıyallahu anha ile evlenmiş olarak Medine-i Münevvere`ye geldiği zaman, Ensar kadınları (yanıma) gelip ondan (ve güzelliğinden bana) haber verdiler. Hz. Aişe devamla der ki:- “Kendimi tanınmayacak bir hale getirip, üzerime örtu alıp (onu görmek üzere) ben de gittim. Resulullah aleyhissalatu vesselam (açık olan) gözüme bakıp beni tanıdı. Bunun üzerine ben hemen geri döndüm ve hızlıca yürüdüm. Aleyhissalatu vesselam da peşimden gelerek bana yetişti ve beni kucakladı. Sonra: “(Safiyye`yi) nasıl buldun?” diye sordu. Ben de: “Bırak (beni)! Yahudi kadınlardan bir yahudi kadındır!” dedim.”

6576 – Hz. Aişe radıyallahu anha anlatıyor: “Zeyneb (Bintu Cahş) odama izinsiz olarak öfkeyle girinceye kadar (kumalarımın bana kızdıklarını) bilmiyordum. (Zeyneb odama girdikten) sonra: “Ey Allah`ın Resulü! Ebu Bekr`in kızının, kollarını sana sarması sana yeterli mi?” diye çıkıştı, sonra da bana yöneldi. Ben de ondan yüzümü çevirdim, (söylediklerine cevap vermedim). Öyle ki Aleyhissalatu vesselam (dayanamayıp): “Onu durdur ve kendini müdafaa et!” dedi. Bunun üzerine Zeyneb`e yöneldim, (gereken cevabı verdim. Öyle oldu ki) bana cevap veremez hale geldi ve sonunda ağzının tükrüğünün kuruduğunu farkettim. Resulullah aleyhissalatu vesselam`ın (bu durumdan memnun olarak) yüzünün güldüğünü gördüm.”

6577 – Hz. Aişe radıyallahu anha anlatıyor: “Ben Resulullah aleyhissalatu vesselam`ın yanında iken bebeklerimle oynardım. Aleyhissalatu vesselam da benim kız arkadaşlarımı bana gönderirdi. Arkadaşlarımla beraber oynardık.”

GERDEĞİN MÜSTEHAB VAKTİ

6578 – Haris İbnu Hişam radıyallahu anh anlatıyor: “Resulullah aleyhissalatu vesselam, Ümmü Seleme radıyallahu anha ile Şevval ayında nikahlandı ve Şevval ayında onunla gerdeğe girdi.”

UĞUR VE UĞURSUZLUK NEDE VAR?

6579 – Mıhmar İbnu Mu`aviye radıyallahu anh anlatıyor: “Resulullah aleyhissalatu vesselam`ın şöyle söylediğini işittim: “Uğursuzluk yoktur. Ancak üç şeyde uğur olabilir: Kadında, atta, evde.”

6580 – Salim`in babası (Abdullah İbnu Ömer) radıyallahu anhüma anlatıyor: “Resulullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: “Uğursuzluk üç şeydedir: At, kadın ve evdedir.”

Zühri der ki: “Bana Ebu Ubeyde İbnu Abdillah İbni Zeme`a, büyük annesi Zeyneb`in Ümmü Seleme`den, onun bu üç şeyi sayıp bir de kılıncı ilave ettiğini rivayet etti.

KISKANÇLIK

6581 – Hz. Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: “Resulullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: “Kıskançlığın bazısını Allah sever, bazısını da sevmez. Allah`ın sevdiği kıskançlık, kötülük olduğunda kuvvetli zan beslendiği zaman duyulan kıskançlıktır. Allah`ın hoşlanmadığı kıskançlık da zayıf bir ihtimal karşısında duyulan kıskançlıktır.”

6582 – Hz. Aişe radıyallahu anha anlatıyor: “Hz. Hatice radıyallahu anha`ya duyduğum kadar hiçbir kadına karşı kıskançlık duymadım. Bu da, Resulullah aleyhissalatu vesselam`ın onu çok zikretmesinden ileri gelmişti. Nitekim Resulullah`ın Rabbi, ona, Hz. Hatice`yi cennette kamıştan İbnu Mace der ki: yani altından mamul bir evle müjdelemesini emretmişti.”

ERKEK, ÇOCUĞUNDAN ŞEKKE DÜŞERSE

6583 – İbnu Ömer radıyallahu anhüma anlatıyor: “Çölde yaşayan bedevilerden biri Resulullah aleyhissalatu vesselam`a geldi ve: “Ey Allah`ın Resulü! Karım, benim yatağımda siyah bir çocuk doğurdu. Biz, asla aramızda siyah bulunmayan bir aileyiz dedi. Aleyhissalatu vesselam. “Senin develerin var mı?” diye sordu. Adam “Evet, var!” deyince: “Renkleri nedir?” diye sordu. Adam “Kızıl!” diye cevap verdi. Aleyhissalatu vesselam “Aralarında siyah da var mı?” dedi. Adam “Hayır!” deyince: “Peki boz deve var mı?” diye sordu. Adam “Evet var!” deyince: “Pekiyi bu nereden oldu?” diye sordu. Adam “Belki bir damara çekmiştir!” deyince: “Senin o oğlun da bir damara çekmiş olabilir!” buyurdular.”

ÇOCUK YATAK SAHİBİNE AİT

6584 – Hz. Ömer radıyallahu anh anlatıyor: “Resulullah aleyhissalatu vesselam, çocuğun yatak sahibine ait olduğuna hükmetmiştir.”

6585 – Ebu Ümame el-Bahili anlatıyor: “Resulullah aleyhissalatu vesselam: “Çocuk yatağa aittir, zaniye mahrumiyet (veya taşla öldürülmek) vardır” buyurdular.

KOCASINI ÜZEN KADIN

6586 – Ebu Ümame radıyallahu anh anlatıyor: “Resulullah aleyhissalatu vesselam`a bir kadın geldi, yanında iki de çocuğu vardı. Kadın bunlardan birini sırtına almış, diğerini de yediyordu. Aleyhissalatu vesselam onu görünce (takdirlerini) şöyle ifade buyurdular: “(Kadınlar çocuklarını karınlarında) taşırlar, doğururlar ve onlara merhamet beslerler. Bunlar bir de kocalarına eziyet vermeseler, namazlarını kılanlar cennete girerler!”

HARAM HELALİ HARAM KILMAZ

6587 – İbnu Ömer radıyallahu anhüma anlatıyor: “Resulullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: “Haram, helali haram kılmaz.”

TALAKTA ŞAKA YOK

6588 – Ebu Musa radıyallahu anh anlatıyor: “Resulullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: “Bir kısım insanlara ne oluyor da Allah`ın hududuyla oynarlar. Onlardan biri çıkıp: “(Ey kadın) seni boşadım, sana dönüş yaptım, seni boşadım” der.”

HAMİLENİN İDDETİ DOĞUMLA BİTER

6589 – Zübeyr İbnu`l-Avvam radıyallahu anh`ın anlattığına göre: “Ümmü Külsüm Bintu Ukbe nikahı altında idi. Hanım, hamile olduğu halde kendisine: “Bir talakla nefsimi boş kıl!” diye talepte bulundu. Bunun üzerine o da hanımını bir talakla boşadı. Sonra namaza gitti. Döndüğünde hanımını doğum yapmış buldu. Zübeyr: “Bu kadına ne oluyor? O, beni aldattı, Allah da onu aldatsın!” dedi. Sonra Resulullah aleyhissalatu vesselam`a gidip durumu anlattı. Aleyhissalatu vesselam: “İddet süresi, beklenmedik bir anda sona ermiştir. Sen ona yeniden talip ol!” demiştir.”

BOŞAMA HEDİYESİ

6590 – Hz. Aişe radıyallahu anha anlatıyor: “Amra Bintu`l-Cevn, zifaf için yanına geldiği vakit Resulullah aleyhissalatu vesselam`dan istiazede bulunmuştu. Aleyhissalatu vesselam da: “(Ey kadın!) Sen gerekten sığınılacak birisine (Allah`a) sığındın!” buyurup kadını hemen boşadı. Üsame veya Enes`e emredip ona razıkiyye (denilen beyaz keten kumaştan mamul) üç kat elbise verdi.”

6591 – Amr İbnu Şuayb an ebihi an ceddihi radıyallahu anhüma anlatıyor: “Resulullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: “Kadın, kocasının kendisini boşadığını iddia eder ve bu iddiasına adil bir şahit de getirirse kocasından bu hususta yemin talep edilir. Boşamadım diye yemin ederse şahidin şehadeti batıl olur. Yeminden imtina ederse bu imtinası ikinci şahid yerine geçer.”

MA`TUH, ÇOCUK VE UYUYANIN TALAKI

6592 – Ali İbnu Ebi Talib radıyallahu anh anlatıyor: “Resulullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: “Kalem çocuktan, mecnundan ve uyuyandan kaldırılmıştır.”

MÜKREH VE UNUTANIN TALAKI

6593 – Ebu Zerr el-Gıfari radıyallahu anh anlatıyor: “Resulullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: “Allah Teala hazretleri ümmetimin hata, unutma ve mecbur edilme (ikrah) hallerini affetmiştir.”

6594 – İbnu Abbas radıyallahu anhüma anlatıyor: “Resulullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: “Allah Teala hazretleri ümmetimden hata, unutma ve zorlanma(nın günahını) affetmiştir.”

NİKAHDAN ÖNCE TALAK

6595 – Misver İbnu Mahreme radıyallahu anh anlatıyor: “Resulullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: “Nikahtan önce talak yoktur. Temellükten önce de azadlık yoktur.”

6596 – Hz. Ali radıyallahu anh anlatıyor: “Resulullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: “Nikahtan önce boşama olmaz.”

KADININ BOŞANMA TALEBİ MEKRUHTUR

6597 – İbnu Abbas radıyallahu anhüma anlatıyor: “Resulullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: “Mazur bir sebep yokken kocasından boşanma talep eden kadın cennetin kokusunu bile bulamaz. Halbuki cennetin kokusu kırk yıllık yürüme mesafesinden duyulur.”

6598 – Amr İbnu Şu`ayb an ebihi an ceddihi radıyallahu anhüma anlatıyor: “Habibe Bintu Sehl, Sabit İbnu Kays, İbni Şemmas radıyallahu anhüma`nın nikahı altında idi. Sabit ise kısa boylu çirkin bir adamdı. Habibe, Aleyhissalatu vesselam`a gelerek: “Ey Allah`ın Resulü! Vallahi, Allah`tan korkmasam, kocam yanıma girince suratına tüküreceğim (o kadar nefret ediyorum)” der.Aleyhissalatu vesselam: “(Mehir olarak aldığın) bahçeyi geri verir misin?” dedi. Kadın “evet!” dedi.

Ravi der ki: “Kadın bahçeyi Sabit`e iade etti. Resulullah aleyhissalatu vesselam da onları ayırdı.”

İLA

6599 – Hz. Aişe radıyallahu anha anlatıyor: “Resulullah aleyhissalatu vesselam, hanımlarının hücrelerine bir ay girmemeye yemin etti. Böylece yirmidokuz gün onlardan ayrı kaldı. Otuzuncu akşam olunca yanıma girdi. Kendisine: “Sen yanımıza tam bir ay girmemeye yemin etmiştin” dedim. Parmaklarıyla işaret ederek: “Ay şöyledir” dedi (ve otuzu gösterdi). “Ay şöyledir!” diyerek (iki elinin) parmaklarını saldı. Üçüncüde bir parmağını tutup (yirmidokuzu gösterdi).”

6600 – Hz. Aişe anlatıyor: “Resulullah aleyhissalatu vesselam ilada bulundu. Sebebi de hediyesinin Zeyneb Bintu Cahş tarafından reddedilmiş olması idi. Bunun üzerine Aişe radıyallahu anha Aleyhissalatu vesselam: “Zeyneb senin hediyeni muhakkak küçümsemiş olmalı” dedi. Bunun üzerine öfkelenen Resul-ü Ekrem aleyhissalatu vesselam bütün kadınlarından ila etti (ayrı kalmaya yemin etti.).”

KIZ; HALA VEYA TEYZESİ ÜZERİNE NİKAHLANMAZ

6560 – Ebu Sa`idi`l-Hudri radıyallahu anh anlatıyor: “Resulullah aleyhissalatu vesselsm`ı işittim, şu iki nikahı yasaklamıştı: “Kişinin, kadınla kadının halasını, veya kadınla kadının teyzesini bir nikahta birleştirmesi.”

6561 – Ebu Musa radıyallahu anh anlatıyor: “Resulullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: “Kadın, halası veya teyzesi üzerine nikahlanamaz.”

Kavram hakkında henüz bir not alınılmadı.

Basir

EL BASIYR… Açığa çıkan Esmâ özelliklerini her an seyir ile onlardan çıkanları değerlendirip sonuçlarını oluşturan. BASİR : Yaratıklarının her hâlini değerlendiren. “SEMİ” sıfatıyla algılayıcılık kazanır, “BASÎR” sıfatıyla görür idrâk ederiz. “KELAM”

Oku »

Şirki Hafi

Şirki hafî  (gizli şirk) en büyük günahtır!… Mutlak şirkin zaten bağışlanması yoktur… Şirki hafi ise bunun dışında kalan günahların en büyüğü ve bütün günahların kökenidir!.. Değerlendirmelerin, “ALLAH adıyla işaret edilen’’inki

Oku »

Tövbe

Anlamı Yanlışını idrak edip, kesinlikle o işi bir daha yapmama kararı “Tövbe”dir! Hâlinden pişmanlık duyma ve üzülme, istiğfardır; dille “estağfirullah” demek değil!.Öyleyse günlerinizi boş vakitlerinizi daima sistemi anlayıp, “OKU”mak için değerlendirin… Bilmediğiniz

Oku »