NETİCE
Ahmed Hulûsi
Kitabımıza başlarken, bu kitabı “düşünebilen beyinler için kaleme aldık” demiştik.
Bilemiyorum, sizleri düşünceye sevkedebildik mi? Ama şurası kesin gerçektir ki, genelde bugüne kadar dinleyip okuduklarınıza hayli ters düşen hususları bu kitapta bir arada bulmuşsunuzdur. Belki şu anda bunların büyük bir kısmını reddediyorsunuz.
Bir an için inkâr etmeyi bırakıp, düşünün…
Şartlanmalarınızı kısa süre için yanınıza koyup objektif olarak anlatılanlara yönelin.
Bir düşünün! Şayet, Ganj kıyısında doğup büyüse idiniz, “Kutsaldır Ganj” deyip; içine saatte 120 ton lağım boşalan sularına girip, arınma-paklanma ibadetinde bulunacak mıydınız?.. Ya da Kotango kabilesinde doğup büyümüş olsaydınız, gene ibadet gayesiyle “Ulu Manitu” için elinizde balta belinizde saçak otlar, bir totem etrafında dönmeyecek miydiniz?..
Neyse ki, bugün buradasınız ve bunları yapmıyorsunuz!
Size bu kitapta, insanın içinde olduğu tüm sistemi anlatmaya çalıştık. Esasen konu, böyle bir kitaba sığmayacak kadar geniş!.. Ne çare ki bu kadarı bile düşünmeye alışmamış, günlük meseleler içinde yorulmuş, bunalmış beyinler için ağır gelecektir.
Eskiler, “bütün âlem bir hayalden ibarettir” demiş!.. 19. yüzyılın koyu maddeciliği, “MADDECİ” görüşe dayalı biçimde düşünülen “PANTEİST” düşünce günümüz bilimi yanında, eriyen buzun buharlaşması gibi tükenip bitmek üzere.
Düşünen beyinler katında evren, gerçekliği itibarıyla bir hayal hâline geldi. Ama öyle bir hayal ki, içindekiler ebeden onu gerçekmiş gibi yaşayacaklar!..
Din, tasavvuf yönüyle bütün bu meseleleri hâlletmiş!.. Ne çare ki, tasavvufun ne olduğunu bilmeyen çok büyük yığınlar, asırların kendilerine ulaştırdığı bu nimetten mahrumlar. Bazı batılı düşünürlerden bu gerçeklerin kırıntılarını alıp, onları baş tâcı ederken; kendilerindeki hazinelerin adını bile duymamışlar.
Bu kitap tasarımızda; “İnsan ve Tasavvuf” diye oluşmuş idi. Ne var ki, insanın içinde bulunduğu âlem ve âlem-insan ilişkisi bilinmeden tasavvufun detaylarına girmeyi uygun bulmadık. Bu yüzden de elinizdeki kitapta insanın oluşumu, etkileyen tesirler ve insanın geleceği üzerinde durduk. Beynin insan yaşamındaki ağırlığına işaret etmeye çalıştık. Dinin temelindeki kuralların keyfî hükümler değil, yaşamın uyulması mecburiyet arzeden işleyiş mekanizması olduğunu anlatmaya gayret ettik!..
Bu sebeple de tasavvuf konusunu ağırlıklı olarak sırada olan “KENDİNİ TANI” isimli kitabımıza bıraktık.
ÖTEDEKİ ya da ÖTENDEKİ TANRI kavramına dayanan din anlayışı ile VARLIĞINIZDAKİ ALLÂH gerçeğini vurgulayan İslâm Dini arasındaki farkı bu kitapta bir nebze olsun idraklar önüne sermeye muvaffak oldu isek, şükrederiz.
İster müspet, ister menfi yönüyle olsun bu konuların düşünülmesine, tartışılmasına, araştırılmasına vesile olup, kişilerin basit günlük olaylar düzeyinden, insana has tefekkür mertebesine yükselmesine aracı olabilirsek ne mutlu bize.
Ahmed HULÛSİ
17.10.1986
Şehremini, İSTANBUL