NEBE’ SÛRESİ – DUA VE ZİKİR
Ahmed Hulûsi
Euzü Billahi mineş şeytanir racim1
BismillahirRahmânirRahiym2
1-) `Amme yetesâelun;
Neyi sorguluyorlar?
2-) Anin Nebeil `Azıym;
Azametli Haberi mi (ölüm sonrasında yaşamın devamı)?
3-) Elleziy hüm fiyhi muhtelifun;
Ki o konuda anlaşmazlık içindedirler!
4-) Kellâ seya`lemun;
Hayır, (düşündükleri gibi değil), yakında (vefat edince) bilecekler!
5-) Sümme kellâ seya`lemun;
Yine hayır (düşündükleri gibi değil), yakında bilecekler!
6-) Elem nec`alil`Arda mihâda;
Biz arzı (bedeni) bir beşik (içinde gelişeceğiniz geçici kullanım aracı) yapmadık mı?
7-) Velcibale evtada;
Dağları (bedendeki organları) da birer kazık!
😎 Ve haleknâküm ezvaca;
Sizleri de eşler (bilinç – beden) olarak yarattık.
9-) Ve ce`alna nevmeküm sübâta;
Uykunuzu bir dinlenme kıldık.
10-) Ve ce`alnelleyle libâsa;
Geceyi örtü kıldık.
11-) Ve ce`alnennehare me`aşa;
Gündüzü de geçim meşgalesi kıldık.
12-) Ve beneyna fevkaküm seb`an şidada;
Fevkinizde (yedi yörüngeli sistem – bilinç boyutunuzda) sağlam yedi (semâ) bina ettik.
13-) Ve ce`alna siracen vehhaca;
Bir de ışık saçan bir kandil (Güneş – akıl) koyduk.
14-) Ve enzelna minelmu`sırati mâen seccaca;
Yağmur bulutlarından şarıl şarıl bir su inzâl ettik.
15-) Linuhrice Bihi habben ve nebata;
Onunla taneler ve bitkiler çıkaralım diye.
16-) Ve cennatin elfafa;
İç içe girmiş bahçeler!
17-) İnne yevmelfasli kâne miykata;
Muhakkak ki o Fasl (ayrılıp tasnif olma) süreci vakit olarak belirlenmiştir.
18-) Yevme yunfehu fiysSuri fete`tune efvaca;
O süreçte Sur`a üfürülür de gruplar hâlinde gelirsiniz.
19-) Ve fütihatisSemâu fekânet ebvaba;
Semâ da açılmış, kapı kapı olmuştur (bilinç, duyu organsız algılama yaşamına açılmıştır).
20-) Ve suyyiretilcibâlu fekânet seraba;
Dağlar yürütülmüş, serap olmuştur (organların sınırlaması kalmamıştır).
21-) İnne cehenneme kânet mirsada;
Kesinlikle Cehennem güzergâh olmuştur (herkes oradan geçer)!
22-) Littağıyne meâba;
Tuğyan edenler (azgınlar; zâlimler, Sünnetullâh`a göre korunma çalışmaları yapmayanlar) için yerleşim alanıdır!
23-) Labisiyne fiyha ahkaba;
Çok uzun süre kalıcılar olarak!
24-) Lâ yezûkune fiyha berden ve lâ şeraba;
Orada ne bir serinlik tadarlar ne de keyif veren içecek!
25-) İlla hamiymen ve ğassâka;
Ancak hamim (kaynar su) ve gassak (irin) müstesna!
26-) Cezâen vifaka;
Tam karşılığı olarak yaşamlarının!
27-) İnnehüm kânu lâ yercune hısaba;
Muhakkak ki onlar bir hesap (yaşamlarının sonucunu) ummuyorlardı!
28-) Ve kezzebu BiâyâtiNA kizzaba;
Varlıklarındaki işaretlerimizi yalanladıkça yalanlamışlardı!
29-) Ve külle şey`in ahsaynâhu Kitaba;
(Oysa biz) her şeyi en incesine kadar kaydedip dosyalaştırdık!
30-) Fezûku felen neziydeküm illâ `azâba;
O hâlde tadın; size azaptan başka bir şeyi asla artırmayacağız!
31-) İnne lilmüttekıyne mefaza;
Muhakkak ki korunmuşlar için kurtuluş vardır.
32-) Hadâika ve a`nâba;
Sulak bahçeler, üzüm bağları… (“Meselül cennetilletiy” uyarısı hatırlanmalı. Cennete dair anlatılanların tümü semboller benzetmelerle anlatılmaktadır.)
33-) Ve keva`ıbe etraba;
Yaşıt muhteşem eşler! (Cinsiyet kavramı olmayan şuur yapının hakikatinden gelen Esmâ özelliklerini açığa çıkaracağı muhteşem kapasiteli o boyutun özelliğiyle oluşmuş bedenler. Dişi – erkek ayrımsız! Allâhu âlem. A.H.)
34-) Ve ke`sen dihaka;
Dolu kadehler!
35-) Lâ yesme`une fiyha lağven ve lâ kizzaba;
Orada ne bir boş söz duyarlar ne de bir yalan.
36-) Cezâen min Rabbike `ataen hısaba;
Rabbinden bir ceza, (yani) yaptıklarına bağış olmak üzere!
37-) RabbisSemavati vel`Ardı ve ma beynehümerRahmâni lâ yemlikûne minhu hıtaba;
Semâların, arzın ve ikisi arasında olanların Rabbidir, Rahmân`dır! Hiç kimse O`ndan bir hitaba mâlik değildir.
38-) Yevme yekumur Ruhu vel melaiketu saffâ;
lâ yetekellemune illâ men ezine lehurRahmânu ve kale savâba; O süreçte, RUH (insanların tümünde şuur boyutunda açığa çıkan TEK`il Esmâ hakikati mânâsı) ve melekleri saf saf kıyamdadır. (Fıtratında) Rahmân`ın izin verdiği hariç, kimse konuşamaz hâldedir! O da doğruyu söyler.
39-) Zâlikel yevmülHakk* femen şâettehaze ila Rabbihi meâba;
İşte budur Hak süreç! Artık dileyen Rabbine erecek çalışmayı yapsın!
40-) İnna enzernaküm `azâben kariyba* yevme yenzurulmer`u ma kaddemet yedahu ve yekulülkafiru ya leyteniy küntü turaba;
Doğrusu biz sizi yakın bir azap (ölüm) ile uyardık! O gün kişi, ellerinin (kendine) ne takdim ettiğine bakar; hakikat bilgisini inkâr eden de şöyle der “Keşke toprak olsaydım!”
www.ahmedhulusi.org
1İnsandaki vehim kuvvesinin şartlanmalarla “yok”u var, “var”ı yok olarak düşünmesi sonucu; insana kendini Allâh Esmâ`sı dışında bağımsız bir varlık ve beden kabul ettiren; bunun sonucu olarak da gökte bir tanrı kabulüne yönlendiren, taşlanmış şeytanî vesveselerden, Hakikatim olan Allâh Esmâ`sının koruyucu kuvvelerine sığınırım.
2İsmi Allâh olanın, hakikatim olan Rahman ve Rahıym Esmâ`ları özellikleriyle…
بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحٖيمِ
1 | تَبَارَكَ الَّذٖى بِيَدِهِ الْمُلْكُ وَهُوَ عَلٰى كُلِّ شَیْءٍ قَدٖيرٌ |
2 | اَلَّذٖى خَلَقَ الْمَوْتَ وَالْحَيٰوةَ لِيَبْلُوَكُمْ اَيُّكُمْ اَحْسَنُ عَمَلًا وَهُوَ الْعَزٖيزُ الْغَفُورُ |
3 | اَلَّذٖى خَلَقَ سَبْعَ سَمٰوَاتٍ طِبَاقًا مَا تَرٰى فٖى خَلْقِ الرَّحْمٰنِ مِنْ تَفَاوُتٍ فَارْجِعِ الْبَصَرَ هَلْ تَرٰى مِنْ فُطُورٍ |
4 | ثُمَّ ارْجِعِ الْبَصَرَ كَرَّتَيْنِ يَنْقَلِبْ اِلَيْكَ الْبَصَرُ خَاسِپًا وَهُوَ حَسٖيرٌ |
5 | وَلَقَدْ زَيَّنَّا السَّمَاءَ الدُّنْيَا بِمَصَابٖيحَ وَجَعَلْنَاهَا رُجُومًا لِلشَّيَاطٖينِ وَاَعْتَدْنَا لَهُمْ عَذَابَ السَّعٖيرِ |
6 | وَلِلَّذٖينَ كَفَرُوا بِرَبِّهِمْ عَذَابُ جَهَنَّمَ وَبِئْسَ الْمَصٖيرُ |
7 | اِذَا اُلْقُوا فٖيهَا سَمِعُوا لَهَا شَهٖيقًا وَهِىَ تَفُورُ |
8 | تَكَادُ تَمَيَّزُ مِنَ الْغَيْظِ كُلَّمَا اُلْقِىَ فٖيهَا فَوْجٌ سَاَلَهُمْ خَزَنَتُهَا اَلَمْ يَاْتِكُمْ نَذٖيرٌ |
9 | قَالُوا بَلٰى قَدْ جَاءَنَا نَذٖيرٌ فَكَذَّبْنَا وَقُلْنَا مَا نَزَّلَ اللّٰهُ مِنْ شَیْءٍ اِنْ اَنْتُمْ اِلَّا فٖى ضَلَالٍ كَبٖيرٍ |
10 | وَقَالُوا لَوْ كُنَّا نَسْمَعُ اَوْ نَعْقِلُ مَا كُنَّا فٖى اَصْحَابِ السَّعٖيرِ |
11 | فَاعْتَرَفُوا بِذَنْبِهِمْ فَسُحْقًا لِاَصْحَابِ السَّعٖيرِ |
12 | اِنَّ الَّذٖينَ يَخْشَوْنَ رَبَّهُمْ بِالْغَيْبِ لَهُمْ مَغْفِرَةٌ وَاَجْرٌ كَبٖيرٌ |
13 | وَاَسِرُّوا قَوْلَكُمْ اَوِ اجْهَرُوا بِهٖ اِنَّهُ عَلٖيمٌ بِذَاتِ الصُّدُورِ |
14 | اَلَا يَعْلَمُ مَنْ خَلَقَ وَهُوَ اللَّطٖيفُ الْخَبٖيرُ |
15 | هُوَ الَّذٖى جَعَلَ لَكُمُ الْاَرْضَ ذَلُولًا فَامْشُوا فٖى مَنَاكِبِهَا وَكُلُوا مِنْ رِزْقِهٖ وَاِلَيْهِ النُّشُورُ |
16 | ءَاَمِنْتُمْ مَنْ فِى السَّمَاءِ اَنْ يَخْسِفَ بِكُمُ الْاَرْضَ فَاِذَا هِىَ تَمُورُ |
17 | اَمْ اَمِنْتُمْ مَنْ فِى السَّمَاءِ اَنْ يُرْسِلَ عَلَيْكُمْ حَاصِبًا فَسَتَعْلَمُونَ كَيْفَ نَذٖيرِ |
18 | وَلَقَدْ كَذَّبَ الَّذٖينَ مِنْ قَبْلِهِمْ فَكَيْفَ كَانَ نَكٖيرِ |
19 | اَوَلَمْ يَرَوْا اِلَى الطَّيْرِ فَوْقَهُمْ صَافَّاتٍ وَيَقْبِضْنَ مَا يُمْسِكُهُنَّ اِلَّا الرَّحْمٰنُ اِنَّهُ بِكُلِّ شَیْءٍ بَصٖيرٌ |
20 | اَمَّنْ هٰـذَا الَّذٖى هُوَ جُنْدٌ لَكُمْ يَنْصُرُكُمْ مِنْ دُونِ الرَّحْمٰنِ اِنِ الْكَافِرُونَ اِلَّا فٖى غُرُورٍ |
21 | اَمَّنْ هٰـذَا الَّذٖى يَرْزُقُكُمْ اِنْ اَمْسَكَ رِزْقَهُ بَلْ لَجُّوا فٖى عُتُوٍّ وَنُفُورٍ |
22 | اَفَمَنْ يَمْشٖى مُكِبًّا عَلٰى وَجْهِهٖ اَهْدٰى اَمَّنْ يَمْشٖى سَوِیًّا عَلٰى صِرَاطٍ مُسْتَقٖيمٍ |
23 | قُلْ هُوَ الَّذٖى اَنْشَاَكُمْ وَجَعَلَ لَكُمُ السَّمْعَ وَالْاَبْصَارَ وَالْاَفْپِدَةَ قَلٖيلًا مَا تَشْكُرُونَ |
24 | قُلْ هُوَ الَّذٖى ذَرَاَكُمْ فِى الْاَرْضِ وَاِلَيْهِ تُحْشَرُونَ |
25 | وَيَقُولُونَ مَتٰى هٰـذَا الْوَعْدُ اِنْ كُنْتُمْ صَادِقٖينَ |
26 | قُلْ اِنَّمَا الْعِلْمُ عِنْدَ اللّٰهِ وَاِنَّمَا اَنَا نَذٖيرٌ مُبٖينٌ |
27 | فَلَمَّا رَاَوْهُ زُلْفَةً سٖيپَتْ وُجُوهُ الَّذٖينَ كَفَرُوا وَقٖيلَ هٰـذَا الَّذٖى كُنْتُمْ بِهٖ تَدَّعُونَ |
28 | قُلْ اَرَاَيْتُمْ اِنْ اَهْلَكَنِىَ اللّٰهُ وَمَنْ مَعِىَ اَوْ رَحِمَنَا فَمَنْ يُجٖيرُ الْكَافِرٖينَ مِنْ عَذَابٍ اَلٖيمٍ |
29 | قُلْ هُوَ الرَّحْمٰنُ اٰمَنَّا بِهٖ وَعَلَيْهِ تَوَكَّلْنَا فَسَتَعْلَمُونَ مَنْ هُوَ فٖى ضَلَالٍ مُبٖينٍ |
30 | قُلْ اَرَاَيْتُمْ اِنْ اَصْبَحَ مَاؤُكُمْ غَوْرًا فَمَنْ يَاْتٖيكُمْ بِمَاءٍ مَعٖينٍ |
- Neyi sorguluyorlar?
- Azametli Haberi mi(ölüm sonrasında yaşamın devamı)?
- Ki o konuda anlaşmazlık içindedirler!
- Hayır(düşündükleri gibi değil),yakında (vefat edince) bilecekler!
- Yine hayır(düşündükleri gibi değil), yakında bilecekler!
- Biz arzı(bedeni) bir beşik(içinde gelişeceğiniz geçici kullanım aracı) yapmadık mı?
- Dağları(bedendeki organları) da birer kazık!
- Sizleri de eşler(bilinç – beden) olarak yarattık.
- Uykunuzu bir dinlenme kıldık.
- Geceyi örtü kıldık.
- Gündüzü de geçim meşgalesi kıldık.
- Fevkinizde(yedi yörüngeli sistem – bilinç boyutunuzda) sağlam yedi(semâ) bina ettik.
- Bir de ışık saçan bir kandil(Güneş – akıl) koyduk.
- Yağmur bulutlarından şarıl şarıl bir su inzâl ettik.
- Onunla taneler ve bitkiler çıkaralım diye.
- İç içe girmiş bahçeler!
- Muhakkak ki o Fasl(ayrılıp tasnif olma) süreci vakit olarak belirlenmiştir.
- O süreçte Sur’a üfürülür de gruplar hâlinde gelirsiniz.
- Semâ da açılmış, kapı kapı olmuştur(bilinç, duyu organsız algılama yaşamına açılmıştır).
- Dağlar yürütülmüş, serap olmuştur(organların sınırlaması kalmamıştır).
- Kesinlikle Cehennem güzergâh olmuştur(herkes oradan geçer)!
- Tuğyan edenler(azgınlar; zâlimler, Sünnetullâh’a göre korunma çalışmaları yapmayanlar) için yerleşim alanıdır!
- Çok uzun süre kalıcılar olarak!
- Orada ne bir serinlik tadarlar ne de keyif veren içecek!
- Ancak hamim(kaynar su) ve gassak(irin) müstesna!
- Tam karşılığı olarak yaşamlarının!
- Muhakkak ki onlar bir hesap(yaşamlarının sonucunu) ummuyorlardı!
- Varlıklarındaki işaretlerimizi yalanladıkça yalanlamışlardı!
- (Oysa biz) her şeyi en incesine kadar kaydedip dosyalaştırdık!
- O hâlde tadın; size azaptan başka bir şeyi asla artırmayacağız!
- Muhakkak ki korunmuşlar için kurtuluş vardır.
- Sulak bahçeler, üzüm bağları…(“Meselül cennetilletiy” uyarısı hatırlanmalı. Cennete dair anlatılanların tümü semboller benzetmelerle anlatılmaktadır.)
- Yaşıt muhteşem eşler!(Cinsiyet kavramı olmayan şuur yapının hakikatinden gelen Esmâ özelliklerini açığa çıkaracağı muhteşem kapasiteli o boyutun özelliğiyle oluşmuş bedenler. Dişi – erkek ayrımsız! Allâhu âlem. A.H.)
- Dolu kadehler!
- Orada ne bir boş söz duyarlar ne de bir yalan.
- Rabbinden bir ceza,(yani) yaptıklarına bağış olmak üzere!
- Semâların, arzın ve ikisi arasında olanların Rabbidir, Rahmân’dır! Hiç kimse O’ndan bir hitaba mâlik değildir.
- O süreçte, RUH(insanların tümünde şuur boyutunda açığa çıkan TEK’il Esmâ hakikati mânâsı) ve melekleri saf saf kıyamdadır. (Fıtratında)Rahmân’ın izin verdiği hariç, kimse konuşamaz hâldedir! O da doğruyu söyler.
- İşte budur Hak süreç! Artık dileyen Rabbine erecek çalışmayı yapsın!
- Doğrusu biz sizi yakın bir azap(ölüm) ile uyardık! O gün kişi, ellerinin(kendine) ne takdim ettiğine bakar; hakikat bilgisini inkâr eden de şöyle der “Keşke toprak olsaydım!”