Nâzil
- İnzâl (boyutsal açığa çıkış)
Gökten bir kitap inmemiştir! Yazılı bir metin inmemiştir!. Kurân’daki “KİTAP” kelimesinin Türkçedeki anlam karşılığı “BİLGİ” demektir!. Çevirilerde, her “kitap” kelimesi geçen yeri “bilgi” olarak okursanız olayı daha net fark edersiniz. “Semâ” kelimesi bilinç boyutlarına işaret eden bir kelimedir. “Nâzil olmak”, “bilinçte açığa çıkmak”, fark edilmek anlamındadır. Yani sözkonusu olan, gökten belli bir mekândan inen “ciltli bir kitap” değil; kişideki sezgisel yolla, bilincinin derinliklerinden inen bilgi söz konusudur!. Hazreti İsa dahi insanları semaya göklerin krallığına davet ederken, gerçekte bilincin derinliği olan ve gök kelimesiyle sembolleşen boyuta işaret ediyordu. Bu kavramları, “mekân”a bağlı olaylar şeklinde algılatabilecek çeviriler kesin yanlıştır!. Bu yanlış anlatımın sonu, “gökte tanrı ve onun yanından yeryüzüne gönderilmiş ciltli kitap” kabulüne kadar uzanır. Kurân, Allah ilminin Rasûlullah’ta özünden gelen bir ilimle açığa çıkışı sonucu “IKRA=OKU”nuşudur!.!. Bunun da okuma-yazma bilip bilmemekle alâkası yoktur!.
Rasûl, irsâl olur; bilgi, inzâl olur!.. Rasûller gayzer gibidir; velîler ise artezyen gibi! (AKIL VE İMAN isimli kitabım okunabilir detaylı bilgi için.)
Kur`ân`ın inzâl olması demek; her ne kadar basit dilde “indirmek” diye tercüme edilir ise de “inzâl”, esası itibariyle “nüzül” denen şey, boyutsal bir olaydır!.
Mekânsal yani bir yerden bir yere şeklinde değil!.
NÂZİL” olmanın, gökten dünya üzerine değil; birimin hakikatından bilincine doğru olduğu.
Rasûlullah`ın “Nokta“sından “arş“ına, oradan da melekî kuvveler ile beynine ve dolayısıyla bilincine inzâl olan Kurân-ı Kerîm; “nokta“dan açığa çıkması sebebiyle, tüm evrensel sistem ve düzenin işleyiş mekânizmasını, “sünnetullah” ismiyle işaret ederek, anlatır. Zira her birim kendi “nokta“sının projeksiyonu olarak vardır ve hepsi aynı sistem ve düzene tâbidir!.
Önceki yazılarımda da vurguladığım gibi, gökten uzaydan bir yerden ciltli veya ciltsiz kitap veya sayfalar inmemiş; Rasûl veya nebîlerin hakikat “nokta“larından bilinçlerine “bilgi” inzâl olmuştur.
“Kurân-ı Kerîm” ismiyle “nâzil” olmuş (hakikatinden melekî kuvveyle şuurunda açığa çıkmış) “BİLGİ KAYNAĞI“nda (ciltli gökten düşmüş kitap değil), kimi bölümlerde “Risâlet” hakikatine “iman“a yönlendiren, bu “iman“ın neye nasıl olacağını açıklayan hükümler vardır; kimi bölümlerde de “iman“ın gereğini yaşayabilmek için ne tür uygulamalar yapılmasını veya nelerden kaçınılmasını anlatan âyetler vardır.
Kurân isimli, tek defada nâzil olmuş (inmemiş), vahye dayalı zaman üstü bilgi kaynağının, algılayabilecek istidat ve kabiliyette olana neyi kavratmak istediğini tefekkür etmek…
“Vahiy“, Hak`tan direkt olarak, herhangi bir çalışma söz konusu olmadan kendisine nazil olan, ve kendisinde fışkıran ilâhi ilimdir.
“Rahman Kurân’ı tâlim etti” âyetindeki “Kurân” isminin anlatmak istediği kavram ile, bugün elimizdeki “mukaddes kitap”tan algıladığımız mânâ, aynı kavram değildir.
Bu âyette geçen “Kurân”, ismi ALLAH olanın, evreni, yani orijin “ANA KİTABI” oluşturmuş olduğu sistem ve düzenin, oluşum ve işletim programlamasıdır. Bu oluşumun adıdır Kurân!. İnsan dahi aynı sistem ve düzenle var olduğu için de, evrenin mikrosu ya da ikiz kardeşi olarak tanımlanmıştır, ve ona gelen Kitap da aynı isimle isimlendirilmiştir!.
Rasûlullah aleyhisselâmın evrensel sistemi “OKU”ması (IKRA) ise, Kurân’ın kendisine inzâli olarak anlatılmıştır!. “Kurân bir defada inzâl oldu” gerçeği bu durumu anlatır.
Bu “OKU”manın vahiylerle tafsil yollu topluma nakliyle de bildiğimiz “Kurân” oluşmuştur. Kurân, bilgidir! Kağıt veya deri veya sayfa değil!.
“ÂMENER RASÛL” – Rasûl de ( Hz Muhammed ) iman etti…
“BİMA ÜNZİLEiLEYH” – Kendisine inzal olunana!…
Nereden inzal olunana?..
“MİN RABBİHİ” – “Rabbinden” !.
Şimdi burada bir incelik noktası var!.
Rasûl de iman etti; yani, Hz. Muhammed Aleyhisselâm iman etti. Kendisine “rabbin“den inzal olunana!.
“Ünzile ileyhi min “ALLAHi” demiyor… “ALLAH”tan nâzil olana” demiyor…işte bu âyetin incelik noktası burasıdır!..
“Bima ünzile ileyhi min Rabbihi“… “Kendi özünü hakikatını oluşturan Rabbin`den inzal olana” diyor…
Yani, Kur`ân, Cebrail aracılığıyla, şayet tâbiri caiz ise, dıştan vahyolduğu gibi; “BİMA ÜNZİLE” uyarısındaki “B” sırrı itibariyle de, inzalin zâtından gelen bir boyutsal derinlik ihtiva ettiği bize farkettirilmek istenmektedir burada!..
Bu açıdan değerlendirebilirsek âyeti, anlıyabildiğimiz kadarıyla anlamı şöyle olur:
“RASÛL, ÖZÜNÜ OLUŞTURAN RABBİNDEN İNZAL OLANA İMAN ETTİ”
Nitekim burada Hazreti Rasûl Aleyhisselâm’ın bir açıklamasına değinelim:
-“Bana Kur`ân bir defada nâzil oldu”!…
Buradaki “inzâl”, yaratılışındaki fıtratına verilen bir programlamadır, anladığımız kadarıyla…
“ÜMMÜL KİTAP“!.. “Kitapların anası”
Kur’ân nâzil olmadan önce, Hz Muhammed Mustafa Aleyhisselâm’ın okuması istenen kitap!…. “Oku” diye işaret edilen kitap!.
Kur’ân-ı “OKU”mak nasıl olur?
Kur’ân-ı “OKU”mak, “Kur’ân-ın RUHU”nu algılamakla mümkündür!.
“Kur’ân-ın RUHU”nu algılamak ne demektir?
Kur’ân-ı kerîm insanlara hangi amaçla nâzil olmuştur?
Kur’ân-ı kerîm insanlara neler kazandırmak için nâzil olmuştur?
Kur’ân-ı kerîm, insanları nasıl bir yaşama hazırlamak amacıyla nâzil olmuştur?
Kur’ân-ı kerîm insanlara hangi özelliklerini bildirmek amacıyla nâzil olmuştur?
Kur’ân-ı kerim, insanları, bir yaşam biçiminde sabitlemek, kilitlemek; onlara tekamülün kapılarını kapatmak için mi nâzil olmuştur; yoksa sürekli gelişmenin yollarını göstermek; farkında olmadıkları, ya da ellerinden alınmış hakları edindirmek; sonunda, kadın-erkek birarada “Halife” olmanın özelliklerini yaşamalarının çarelerini bildirmek amacıyla mı nâzil olmuştur?
Kur’ân-ı kerimin nâzil olan âyetleri, insanlara, birbirlerinin haklarına saygılı bir şekilde fakat sürekli ileriye dönük bir biçimde yaşamayı mı amaçlayan mahiyettedir; yoksa onları geriye döndürmek için mi gelmiştir?
İşte bu soruların cevaplarını doğru olarak verebilirsek, “Kur’ân-ın RUHU”nu algılamaya başlamış oluruz; bundan sonra da, bize Kur’ân-ı kerîmi “OKU”manın kapısı açılır, kilidi çözülür!.
“ALLAH” katından, indinden nâzil olan “ALLAH KELÂMI KUR`ÂN”, SEMÂDA BELLİ BİR MEKÂNDAN GELMEMİŞTİR !.
-BİZ KİTAPTA HİÇ BİR TEFRİT VE TAKSİR YAPMADIK, HİÇ BİR ŞEYİ EKSİK BIRAKMADIK, HEPSİNİ KİTAPTA YAZDIK..
Bütün hilkat bir kitap ve bütün eşya o kitap mazmununun kelimat ve medlulünü ifade eden nukuş ve hututtur…
Âlemde cereyan edecek olan cemi`i mahlûkatın iri-ufak, ulvi-süfli HER ŞEYİN ahvali LEVHİ MAHFUZ`da tamamen ve mufassalen yazılmış, hiç biri ihmal edilmemiştir.
İlmi Hak, KALBLERE O KİTAPTAN nâzil olur.. ve KALEM-İ EVVEL`in yazdığı bu yazı, tesbit ettiği bu nizam sayesindedir ki eşyayı tetkik ve tetebbu ile marifetler, ilimler, fikirler edinilir, kitaplar telif ve tasnif olunur, mâzi ve istikbal kanunları sezilir…..
Bunlar gösterir ki, Allah Teâlâ’nın kudreti gaybında, LEVHİ MAHFUZUNDA bulunmayan ve bulunamayacak olan hiç bir âyet yoktur “ (c:3; s:1921)
Nazil olan Kur`ân ışığında İslam`ın nasıl yaşanması gereğini bize bizzat Hazreti Rasûlullah öğretmiş ve O`nun açıklamaları doğrultusunda biz bugün bu noktaya gelmişiz!…
-“YILDIZ İLE HİDÂYETE ERERLER”
Bu âyet görüldüğü gibi, “hidâyet”in yıldız kanalıyla oluştuğunu vurgulamaktadır…
Özellikle “B” sırrının anahtarını bu âyeti deşifre etmek için kullanırsak, şu çok orijinal mânâ ile karşı karşıya kalırız…
-“HÂDİ olan ALLAH, isimlerinin mânâsıyla, var ettiği yıldız adı takılmış nesneden yolladığı tesirle-melekle- ışınlarla hidâyetini onlara ulaştırır…
Yani tesir bize göre her ne kadar yıldızdan ise de, özü ve varlığı itibariyle Allah`tandır!…
Tıpkı, “yemek yedim, Allah kuvvet verdi”deki gibi… “İlaç aldım, Allah şifa verdi”deki gibi!.
Eğer bunu da anladıysak, konu iyice açıklık kazandı demektir..
Artık hidâyet “emr”inin semadan arza nasıl “nâzil olduğunu” farkediyoruz, demektir..
NOKTA’dan meydana gelen açı içindeki Rahmaniyet sıfatının işaret ettiği anlamın açığa çıkışı… Bu zuhurun üretkenliği ile meydana gelen Rahîm’den, “arş” isimli evrensel doğurganlık —algıladığımız madde boyutunda değil— ile tüm esmâ mertebesinin sonucu oluşan manâlar hâsıl olmakta; ve Kürsî, “Rubûbiyetin tahakkuk ve tahakküm mertebesi” olarak açığa çıkmaktadır!.
Kül, bu arada, aynıyla zerreye yansımış olduğu için de; zerrelerde yani birimlerde, Rabbin, yani esma terkibinin getirisi hükmü, kademe kademe kişinin semâvâtından bedene nâzil olmaktadır!.
Bu her birimde böyledir ki, işte holografik gerçeklik bu sistemi anlatır.
“Ulaike ala hüden min rabbihim ve ulaike humül muflihun…”
“Onlar özlerindeki rububiyet mertebesinden nazil olup bilinçlerinde açığa çıkan bu gerçeklik ile doğruyu idrak etmişlerdir ve işte onlar bu yüzden kurtuluşa ermişlerdir.”
“Rabbim Allah” diyebilmem için, öncelikle “Kur`ân-ı Kerim’in açıkladığı Allah” kavramını çok iyi idrak edip bunun sonuçlarını hissedebilmem!. “Nebim, Allah Rasûlü Muhammed Mustafa” diyebilmem için, “Allah Rasûllüğünün” nasıl bir şey olduğunu, Hazreti Muhammed Aleyhisselâm’ın nasıl bir görev yaparak, bana ne vermek istediğini iyi anlamam ve O`nu tasdik etmem!. “Kitabım Kitabullah`tır” diyebilmem için, “Kitabullah`ı OKU`yabilmem”; ya da “Kitabım Kur`ân-ı Kerîm” diyebilmem için Kur`ânı Kerîm’in Allah indinden nâzil olmuş bir kitap olduğunu farkedip, tasdik etmem gerekir!.
“Kolaylaştırın, zorlaştırmayın; sevdirin, nefret ettirmeyin”
şeklindeki Rasûlullah uyarısına rağmen, insanları “İslâm Dini”nden uzaklaştırmak için ne gerekliyse yapılıyor!. Hatta, denebilir kiinsanlar ile “İslâm Dini” arasındaki en büyük engel müslümanlardır!. Kur`ân-ı Kerim’in 23 yılda nâzil olduğu unutulup; yeni doğmuş çocuğa çok yararlıdır diye biftek yedirilmeye kalkışılmakta; böylece pek çoğunun yitirilmesine yol açılmaktadır!. Hele camilerdeki, kurslardaki anlatımlarla ürkütülüp, korkutulup kaçırılanların haddi hesabı yoktur!.
Kul azmayınca belâ nâzil olmaz… Allah bizlere hidâyet ihsan buyursun… Kurunun yanında nîce yaşlar da yanıyor!
Belâ nâzil olduğunda yapılacak iş, sabır; öncesinde ise, alabildiğine tedbirdir!.. Tedbir alabiliyorsan, bu takdirinde olduğu içindir!. TEVEKKÜL yazısını okuyunuz.
Efendimiz`e Kur`ân’ın nâzil olması, görüldüğü üzere vahiy olaraktır. Vahiy 8 ayrı şekilde izhar olmuştur. Şimdi kısaca Efendimiz`e ne şekilde vahiy geldiğini inceleyelim..
Birinci mertebe: Rüyâyı sâdıka`dır. Yukarıda naklettiğimiz birinci hadisi şerifte görüldüğü gibi , Nübüvvetin ilk altı ayında Efendimiz gece bir rüya görmezdi ki, ertesi günü aynen çıkmasın… Hattâ bazen vahyin Efendimiz`e rüyada bile nâzil olduğu vâki bulunmaktaydı..
İkinci mertebe: Yakaza hâlinde, yâni gözleri kapalı uyanık bulunurken, Cibril görünmez, fakat vahiy olunması îcabeden âyetleri Efendimiz`in kalbine ilka ederdi… Nitekim;
” Şüphesiz Ruhul Kuds Cibril Aleyhisselâm kalbime şu sözü nefs ve nefh etti:
Hiç bir nefs, bütün rızkını tamam olarak almadıkça ölmez.. Öyle ise Allah`dan sakınınız da rızkınızı güzel, meşrû, mürüvvvete lâyık yollardan arayınız !..”
Hadisi şerifi bu çeşit vahiy mertebesidir…
Üçüncü mertebe: Vahyin bu mertebesinde, Cibril Aleyhisselâm bir insan sûretinde gelir ve emirleri Efendimiz`e tebliğ ederdi.. Cibril Aleyhisselâm insan sûretinde girdiğinde umumiyetle sahabeden Dihye bin Halife el Kelbi`yi tercih eder ve onun sûret ve kıyafetinde gelirdi.. Bundan başka bazen bir arabi sûretinde de geldiği vâki olurdu..
Dördüncü mertebe: Bu mertebedeki vahyin inzâlini açıklamadan önce, Efendimiz Aleyhisselâm’ın durumudu izah eden bir kaç hadisi nakledelim:
Allahû Teâlâ semâda bir hüküm ve kazayı ilâhiyi tebliğ buyurmak istediği zaman, melekler bir kayaya çarpan demir zincir gibi gelen kavli celîfli Rabbül izzete karşı kemâli huşûlarından dolayı kanatlarını çırpıp, huşû içinde secdeye kapanırlar..
İçlerinden korku zâil olunca; Rabbimiz ne buyurdu, diye birbirlerine sorarlar.. Ve birbirlerine, Rabbimiz Hakkı buyurdu, derler.. Ülüvvü kibriye sıfatıyla muttasıf olan O`dur, derler..”
Hadisi ile İbni Mes`ud Ra. den mervi olan:
“Allahû Teâlâ bir emri sübhaniyi vahyetmek istediğinde, Allah korkusundan dolayı semâyı bir titreme alır.. Ehli semâvat bunu duyunca, hemen bihut birde düşüp secdeye kapanırlar.. İlk kendine gelen Cibril Aleyhisselâm olur.. Ve vahyi ilâhiyi hâmil olarak gönderildiği yere gider.. İster semâda ister arzda tebliğ edeceği mahale varıncaya kadar, semadan semaya geçtikçe melekler; Rabbimiz ne buyurdu? diye sorarlar…O da: Hakkı buyurdu!.. der.. Ülüvvü Kibriya sahibi O`dur; cevabını verir.. Meleklerde onun cevabını tekrar ederler..”
Yukarıda ki hadislerde buyurulduğu üzere, meleklerin de telakki vahyetmesi bu mertebeye girer..
İşte bu vahiy hâlinde Efendimiz Aleyhisselâm en soğuk günler de dahi çok terler, üzerine bindiği deve dahi bu ağırlığa tahammül edemeyerek yere çökerdi.
Nitekim Arafat`ta Efendimiz Aleyhisselâm deveye binmiş bir halde iken, Sûre-i Maide`nin nüzûlü sırasında bu hal meydana gelmişti… Devenin bacakları az daha hurdahaş hâle geliyordu…
Gene böyle bir vahy halinde iken, Efendimiz`in dizleri vahiy kâtiplerinden Zed bin Sabit`i Ensari Ra. hın dizi üzerinde iken, Zeyd öylesine bir ağırlık hissetmişti ki, az daha bacağının kırılacağını hissetmişti .. Bu durumu vahiy katibi olan Zeyd Ra. şöyle anlatırdı.:
“Rasûlullah Aleyhisselâm’a gelen vahyi yazardım. Vahiy nâzil olduğu zaman Rasûlullah Aleyhisselâm’ı bir sıkıntı kaplar, inci taneleri gibi şiddetli bir ter dökerdi de ondan sonra açılırdı.. Kendileri bazen söylerler, ben de yazardım.. İşimi bitirinceye kadar zahmet çekerdim ki, ayağım kırılıyor zanneder ve artık bir daha yürüyemem derdim.. Sûre-i Maide nüzûl ettiğinde de sûrenin ağırlığından bir vahiy kâtibinin az kalsın bilekleri kırılacaktı..”
Ebü Hüreyre Ra. ise bu durumu şöyle naklederdi:
Vahy nâzil olduğunda, Rasûlullah tamamlanmasına kadar, hiç birimiz başımızı kaldırıp mübarek yüzüne bakamazdık… Vahiy nâzil olurken, en evvel vucûdu âlilerine bir titreme gelirdi.. Kendilerini gam ve hüzün istila eder, vechi mübarekleri kül gibi olur, gözlerini kaparlar ve horultuya benzer şiddetli şiddetli nefes alırlardı..”
Ayrıca böyle vahyolma sırasında dışardan da bir şeyler duyulur, hissolunurdu.. Bunu da Hazreti Ömer r.a. şöyle anlatır:
“Vahy nâzil olduğunda Rasûlullah Aleyhisselâm’ın çevresinde kovan etrafındaki arıların uğultusuna benzer bir ses işitilirdi…”
Beşinci mertebe: Cibril Aleyhisselâm aslî sûret ve heyetiyle, her biri semâyı göstermeyecek kadar muazzam olan altıyüz kanadı ile görünüp Allah`ın emirlerini vahyederdi.. Bu çeşit vahy iki defa meydana gelmişti.. Birincisi Risâletin başlangıcında vahye ara verilmesinin hemen akabinde olmuştu.. Bu vahyin sırasında Cibril`i aslî heyetiyle gören Efendimiz istiğrak haline geçmişti.
İkincisi ise Leyle-i Mirâc’ta meydana gelmişti. Sidretül Münteha`nın yanında meydana gelen bu görüntüde ise Efendimiz Aleyhisselâm’ın bir şiddete mâruz kaldığına dair bir delil bulunmamaktadır..
Altıncı mertebe: Bu vahiy çeşidi de mirâc’ta olmuştur. Beş vakit namazın farziyeti Efendimiz Aleyhisselâm’a Allahû Teâlâ tarafından araya bir melek girmeksizin, direk olarak bildirilmiştir. Tıpkı Musa Aleyhisselâm’ın Tûr’da Allahû Teâlâ ile konuşması gibi.. Bu vahiyde konuşma var, fakat görüş yoktu.
Yedinci mertebe: En ağırı bu vahiy çeşitidir ki bunu ifade etmek çok zordur.. Ancak şu kadar söylenebilir: Efendimiz Aleyhisselâm’ın mirâc’ta olduğu bir sırada hiç bir perde olmaksızın ve söz olmaksızın Allahû Teâlâ ile görüşmesidir. Bunu, ölümü tatmamış hiç bir insan idrâk edemez, bu sebeple de bunun üzerinde fikir yürütmek boştur..
İnsanlar bunu ancak ölümden sonra mümin oldukları takdirde anlayabilirler.. Nitekim insanların bu görüşlerini anlatan hadisi şerifte şöyledir:
“İçinizden hiç bir kimse yoktur ki kıyâmet yevminde Rabbi ile arasında hiç bir tercüman; müşâhedeye mâni olacak hiç bir engel olmaksızın konuşmasın..”
Sekizinci mertebe: Rabbin rüyada müşahedesi ve vahyin bu sırada verilmesidir…
“Tanrı ve tanrılık kavramı yoktur sadece ALLAH” vardır vurgulamasıyla nâzil olan bu Bilgi Kitabı`nı; “tanrı” fikrinden “arınmamış” olanların algılaması ise asla mümkün değildir!.
İnsanlık içinde açığa çıkan RASÛL ve Nebilere gelince…
Bu zevât, yukarıda denilen gökteki ve “ALLAH” ismiyle etiketlenen tanrı tasavvurunun seçtiği aracılık işiyle görevli postacılar veya elçiler olmayıp, hakikatlerinden bilinçlerine “nâzil” olmuş, kendi derûnlarındaki isimlerin özelliklerinden kaynaklanan ilmin, şuurlarında açığa çıkmasıyla, Hakikate tercüman olan ve o evrensel hakikati dillendiren zevâttır!. “İrsâl“, “açığa çıkarma” anlamındadır… “Rasûl” ise Türkçe karşılığı itibariyle “açığa çıkarılmış yakînî bilgi kaynağı” anlamına gelir. “Semâ” yalnızca gök katları anlamına gelmez; bilinç (nefs) mertebeleri anlamını da ihtiva eder!. “Nüzul“ün anlamı mekânsallık ifade eden “inme“-“indirilme” değildir. “Gök“ten “kitap” inmemiştir!. Kurân`da geçen “kitap” kelimesinin Türkçe`deki anlam karşılığı “bilgi“dir!.
O muhteşem İLİM, o muhteşem Hakikat, sana kendindeki hazineyi fark ettirmek için RASÛL olarak irsal olmuş ve bunu sana fark ettirmek uğruna tüm yaşamını vermiştir. Kur`ân-ı Kerîm bunu fark ettirmek için nâzil olmuştur, irsal olmuş (açığa çıkmış) RASÛL`e!
“Data“, inzal olan “ilmin hakikati“dir! “Esmâ ül Hüsnâ“, O`ndaki özelliklerin isimleridir, bizim boyut ve algılama kapsamımız kadarıyla… Biz buna “Esmâ mertebesi” tanımlamasıyla agâh olduk! Oysa O, yalnızca “DATA“dır! Sûretsiz, şekilsiz, mekânsız! “Vücud“dur!.. “İLİM“dir!
“Kitaplara – BİLGİ’ye” iman ise, Rasûl ve Nebilerin, hakikatlerinden boyutsal bir geçişle “şuur”larında buldukları, “vahiy” diye tanımlanan şekilde açığa çıkan -inzâl olan- Hakikat ve Sünnetullah BİLGİSİ‘ne imandır.
Kur`ân-ı Kerîm, Allâh indînden inzâl olmuş BİLGİ`dir (Kitap`tır)!.. Allâh indî için ise lisan kavramı asla söz konusu edilmez! Belki Kur`ân-ı Kerîm`in orijinali için “ALLÂH`ÇA”dır diyebiliriz. Şayet onu Hazreti Muhammed aleyhisselâm (arap müşriklerin iddiası üzere) yazdı denseydi, elbette ki o takdirde Kurân`ın orijininin Arapça olduğu öne sürülebilirdi!
Oysa Kur`ân-ı Kerîm, “ALLÂH`ÇA” orijinalinden Cebrâil isimli melek tarafından Muhammed Mustafa (aleyhisselâm)`a kendi lisanı olan Arapça olarak inzâl olmuştur ki, o ortamın insanları ne anlatılmak istendiğini anlasınlar diye…
Nitekim Kur`ân-ı Kerîm`de bu gerçeğe şöyle işaret edilmektedir:
“Biz her Rasûlü kendi toplumunun lisanı ile irsâl ettik ki, onlara en anlaşılır şekilde açıklasın… (Artık) Allâh dilediğini saptırır ve dilediğine de hidâyet eder… O, Aziyz`dir, Hakiym`dir.” (İbrahiym: 4)
Orijini Allâh indînde “Allâh`ça” olan Kur`ân-ı Kerîm, çok zengin bir lisan olan Arapça olarak inzâl edildiğinden, her anlayış mertebesine farklı derinlikli mânâlar açmaktadır. İhtiva ettiği mecazlar ve misaller dolayısıyla da her âyet iç içe birkaç anlama işaret etmektedir.
Bize bildirilen Arapça Kur`ân-ı Kerîm orijinal olan ve hemen her âyetinde derinlikli olarak birçok anlamlar ihtiva eden Muhteşem eser olması hasebiyle, ASLA hiçbir lisana tüm kapsamıyla tercüme edilemez, meâllendirilemez!
Tüm çeviriler ve meâller sadece, çevirenin kelime bilgisi ve anlayışı kadarıyla O muhteşem Bilgi kaynağından alıntı kapsamındadır!
Soru
-Kur’ân ‘ın Mekke`de ve Medine`de yani iki ayrı şehir de nâzil oluşunun ayrı bir hikmeti mevcut mudur?..
Üstad
-Kur’ân; yerleşim alanına değil, kişiye nâzil olmuştur!…
O Zât nerede ise oraya nâzil olur…
Mekke’nin fazileti bulunduğu yerden; Medine’nin fazileti orada bulunan kişiden ileri gelir!…
“Şerefil mekân bilmekin” uyarısını hatırlayalım Hz. Rasûlullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in…
Soru
-Üstadım!.. Yâsin /12.âyette; ” …… İmamı Mübin’de İHSÂ ettik” deniyor , İhsâ `nın İnzal ile olan farkı nedir?
Üstad
-Bilmek ile uygulamak arasındaki fark gibi… Bilmek şuurdadır… Uygulamak Ef`âl Âlemi’ndedir.. İhsa, ilimledir… İnzâl
BAKARA 2-4 Onlar hakikatinden sana (boyutsal geçişle) inzal olunana ve öncekilere inzal olmuşlara iman ederler; geleceklerindeki sonsuz yaşam süreçlerine de ikan (kesin idrakten kaynaklanan kabul) halindedirler.
BAKARA 2-22 O sizin için arzı (bedeni) döşek (araç), semayı (şuuru) yaşanılan mekan olarak oluşturdu ve semadan bir su (ilim) inzal etti (boyutsal açığa çıkış) ve bunun sonucu olarak da size türlü (düşünsel-bedensel) yaşam gıdası verdi. Hal böyleyken artık ötede bir ilah edinerek O`na şirk koşmayın!
BAKARA 2-23 Kulumuza inzal ettiğimizden (hakikatinden-Esma mertebesinden bilincine açığa çıkandan) şüpheniz varsa, onun benzeri bir sure ortaya koyun. Eğer (sözünüzde) sadıksanız, Allah (adıyla işaret edilen Uluhiyetin) dununda (Allah adıyla işaret edilenin misli veya benzeri olması mümkün olmadığı içindir ki, edinilen veya tahayyül edilen tanrılar ancak onun “dunu”nda olabilir; onların da ne gayrılığından ne denkliğinden ne eş değerinden ne de kapsamından sözedilebilir. Bu yüzdendir ki birimin düşündüğü ya da tahayyül ettiği hiçbir şey Mutlak hakikati itibarıyla Allah adıyla işaret edileni tanımlayamaz. ileride görülecek “leyse kemislihi şey`a-misli olacak şey yoktur” uyarısı Allah adıyla işaret edilene hiçbir kavramın yaklaşmasının mümkün olmadığını vurgulamaktadır. Tüm bunlar yazdığımız “dunu” kelimesiyle anlatılmaktadır. Çalışmamızda sık sık göreceğiniz “dunu” kelimesinin Türkçe`de karşılığı olmadığı içindir ki mecburen bu kelimeyi muhafaza ettik. A.H.) şahitlerinizi getirin!
BAKARA 2-28 Nasıl da varlığınızın hakikatinin Allah Esma`sı (B işareti kapsamında) olduğunu (ve gerçekte, vehmettiğiniz benliğinizin var olmadığını) inkar ediyorsunuz? Ölüydünüz (hakikatinizin ne olduğunu bilmeden yaşıyordunuz), O sizi diriltti (inzal ettiği ilimle size hayat verdi); sizi yine öldürecek (kendini sırf bedenmiş gibi kabul halinden), yine diriltecek (kendini beden sanma halinden arınarak bilinç boyutu haliyle yaşam)… Nihayet sonunda hakikatinizi göreceksiniz!
BAKARA 2-41 Ve iman edin sizde olanı (Tevrat`ı) tasdik eden, indimizden inzal ettiğimize (Kuran`a). O gerçeği inkar edenlerin ilki olmayın. Varlığınızdaki (B sırrı kapsamındaki) işaretlerimi (Esma`nın açığa çıkış özelliklerini) az bir dünya değerine değişmeyin. Benden korunun!
BAKARA 2-57 Ve sizi (yakıcı hakikatten perdeleyen ve beşeriyetinizin idamesini sağlayan) bulutla gölgeledik; üzerinize menn (varlığınızı oluşturan Allah Esma`sındaki kudret kuvvesi) ve selva (manevi aleminizi hissetme duygusu) inzal ettik (hakikatinizden şuurunuza)… “Rızık olarak verdiğimiz temiz şeyleri yeyin”, dedik. Onlar (hakikat bilgisini değerlendirmeyerek) bize zulmetmediler, kendi nefslerine zulmettiler! (Burada ayetin bir batın yorumuna yer verilmiştir zahir anlamı yanı sıra. A.H.)
BAKARA 2-90 Haset yüzünden, Allah`ın fazlından (hakikatinden şuuruna) inzal ettiği kullarından birini inkar ederek, karşılığında nefslerindeki hakikati örtmeleri ne kötüdür! Bu yüzdendir ki gazap üstüne gazaba uğradılar (hakikatlerinden perdeli yaşam derekesine düştüler). Hakikati inkar edenler (kafirler) için, alçaltıcı bir azap oluşur.
BAKARA 2-91 Onlara, “Allah`ın inzal ettiğine iman edin” denildiğinde, “Biz bize inzal olana iman ederiz” derler ve başkasına inzal olanı reddederler. Oysa kendilerindekini tasdik edendir inzal olan! De ki: “Mademki size inzal olan hakikate iman ediyordunuz da niçin Allah Nebilerini öldürdünüz?”
BAKARA 2-97 De ki: “Kim Cibril`e düşman ise şunu bilmeli; kesinlikle O, kendindekinden öncekini tasdik eden ve iman edenlere hidayet ve müjde olanı (Kuran`ı) senin şuuruna Biiznillah (varlığını meydana getiren Esma bileşiminin elvermesiyle) inzal etmiştir.”
BAKARA 2-98 Kim Allah`a (Uluhiyet hakikatine), Meleki boyuta (alemlerde Allah isimlerinin işaret ettiği anlamların açığa çıkmasına) ve Rasullerine (hakikati dillendirmeleri için irsal ettiklerine), Cibril`e (Allah ilminin inzali işlevine), Mikail`e (rızıkların yerini bulması işlevine) düşman olursa, muhakkak ki Allah (o) gerçeği örtenlerin düşmanıdır!
BAKARA 2-102 Bunlar Süleyman`ın (hakikatinin oluşturduğu) mülkü (tasarruf ettikleri) hakkında da (inkara gidip), şeytanlara (vehim yollu saptırıcılara) tabi oldular. Süleyman kafir olmamıştır (hakikatinden perdelenmemiştir). Lakin o şeytanlar kafir olmuştur (hakikati inkar ederek); zira insanlara sihirbazlık ve Babil`deki iki meleğe (Melik`e) inzal olanı öğretirlerdi. Oysa: “Biz imtihan vesilesiyiz; sakın hakikatinizdekini örterek (dış kuvvetlere başvurmak suretiyle sihir yapıp) kafir olmayın” demedikçe kimseye bir şey öğretmezlerdi. Onlar karı-kocayı birbirinden ayıracak şeyleri öğretiyorlardı. Onlar Allah`ın izni olmadıkça hiç kimseye zarar veremezler. Onlar kendilerine faydası olmayıp aksine zarar vereni öğreniyorlardı. Andolsun ki, onu (sihri) satın alanların sonsuz gelecekte hiçbir nasibi olmayacaktır. Nefslerinin hakikatini ne kadar kötü bir şeye sattıklarını bir bilselerdi!
BAKARA 2-105 Ehli Kitaptan olan kafirler de (hakikati inkar edenler), müşrikler de (benliklerini ya da dışsal objeleri şirk koşanlar) size Rabbinizden bir hayır inzal olmasını istemezler. Allah dilediğine has kılar rahmetini, onun hakikatinden! Allah, Zül Fazlıl Azim`dir.
BAKARA 2-113 Yahudiler, “Nasraniler boş şeylerle uğraşıyor”; Nasraniler de, “Yahudiler boş şeylerle uğraşıyorlar” dediler. Bunlar Kitabı (inzal olmuş bilgiyi) okurlar güya! O bilgiyi okumamış olanlar da zaten onların dediğini söyler!.. ihtilaf ettikleri konuda Allah, kıyamet sürecinde hükmünü açıklayacaktır.
BAKARA 2-136 Deyin ki: “(Biz tüm varlığın aslı ve hakikati olan) Allah`a, bize inzal olana, İbrahim`e, ismail`e, ishak`a, Yakup`a ve oğullarına inzal olunana; Musa ve isa`ya verilenlere; Rablerinden Nebilere verilenlere iman ettik… Onlardan hiçbirini ayırmayız bu yönden. Biz O`na teslim olmuşlardanız!”
BAKARA 2-164 Şüphesiz ki semalar ve arzın (gökler ve yeryüzünün-şuur boyutlarının ve bedenin) yaratılışının; gece ile gündüzün (alemlerin gerçekte yokluğu realitesinin ardından yeniden alem suretlerini seyir haline geçiş) birbiri ardınca gelişinin; insanların yararı için denizde akıp giden gemide (ilahi ilim denizinde yüzen bireysel şuurda); Allah`ın semadan su inzal edip onunla ölümden sonra arzı diriltmesinde (bilinç katlarından ilim inzal ederek hakikatine şuuru olmayan bedende “diri” olanın açığa çıkarılmasında) ve onda hareket eden tüm canlıları yaymasında (tüm organlarındaki havl ve kuvvetin Allah`la meydana gelmesinde); rüzgarları yönlendirmesinde (Esma kuvvelerinin bilinçte fark edilmesinde); sema ile arz arasında emre amade bulutların varlığında (beden boyutunda açığa çıkabilecek kuvvelerin şuurda varlığının oluşumunda), aklı olan topluluk için elbette işaretler vardır.
BAKARA 2-170 Onlara: “Allah`ın inzal ettiğine (varlığın ve varlığınızın Allah Esma`sı olduğuna ve Sünnetullah bilgisine) iman edin” denildiğinde onlar: “Hayır, atalarımız neye tabi ise biz de onların tabi olduklarına (dışsal tanrısallığa) uyarız” derler… Ya ataları gerçeğe akıl erdiremeyen hakikati bulamamış kişilerdiyseler?
BAKARA 2-174 Onlar ki, Allah`ın Kitaptan inzal ettiğini (varlığın hakikati ve Sünnetullah bilgisi) gizleyip, onu (hakikatlerini) az bir paraya (dünyasal değere) satarlar; işte onlar batınlarını (içlerini-bilinç) ateşten (yakıcı) başka bir şeyle doldurmuş (yemiş) olmazlar. Kıyamet sürecinde Allah onlarla tekellüm etmez ve onları tezkiye etmez. Onlar için feci azap vardır.
BAKARA 2-176 Bundan dolayıdır ki, (biennallah) Allah, ilmindeki, varlığın hakikati ve Sünnetullah bilgisinin açığa çıkmış hali olan evren içre evrenleri (Kitap) bizatihi Hak olarak (bilHak) inzal etmiştir. Muhakkak ki Kitapta (bu bilgide-oluşta) ihtilaf edenler (bu gerçeğe karşı çıkanlar) kesinlikle gerçekten çok uzağa (şikakı baiyd) düşmüşlerdir.
BAKARA 2-185 insanlara hakikati idrak ettiren ve gerçekle yanlış arasındaki farkları açıklayan Kur`an, Ramazan ayı içinde inzal olmuştur. Sizden kim bu aya ererse, sıyamı (orucu her boyutuyla) yaşasın. Kim de hasta veya seyahatte olursa, o günler sayısınca tamamlasın. Varlığınızdaki hakikati yaşamayı sıyam ile kolaylaştırmak ister, güçleştirmek istemez. O sayılı günleri tamamlayarak, size hakikati yaşattığı ölçüde, Allah`ın ekberiyetini hissetmenizi ve bunu değerlendirmenizi ister.
BAKARA 2-213 Bütün insanlar bir zamanlar tek bir topluluk idi. Müjdeleyici ve uyarıcı olarak Allah, Nebileri ba`s etti (nübüvvet kemalatını onlarda açığa çıkardı). Onlar yanı sıra, ayrılığa düştükleri konularda aralarında hükmetmek için, Hak olarak Kitabı (hakikat ve Sünnetullah bilgisini) inzal etti. Kendilerine Kitap verilmiş olanlar, apaçık deliller gelmesine rağmen, kıskançlık yüzünden onda ihtilafa düştüler. Allah, biiznihi (nefslerindeki Esma bileşiminin elvermesiyle) iman edenleri, onların ayrılığa düştükleri konuda, hidayete erdirdi. Allah dilediğini dosdoğru yola erdirir.
BAKARA 2-231 Karılarınızı boşadığınızda üç aybaşı süresi tamamlandığında ya güzellikle devam edin ya da iyilikle serbest bırakın. Eziyet amacıyla onları kendinize bağlı tutmayın. Kim bunu yaparsa muhakkak kendi nefsine zulmetmiş olur. Allah hükümlerini önemsememezlik yapmayın. Allah`ın üzerinizdeki nimetini ve Kitap ve Hikmetten inzal ettiğini hatırlayın. Allah`tan korunun ve iyi bilin ki, Allah her şeyin (Esma mertebesi itibarıyla) hakikati olarak bilir.
BAKARA 2-285 Er Rasul (Hz.Muhammed a.s.) Rabbinden (varlığını oluşturan Allah`ın Esma bileşiminden) kendisine (şuuruna) inzal olana (boyutsal bir geçiş yapan bilgiye) iman etmiştir. iman edenler de!.. Hepsi iman etti (“B” harfinin işaret ettiği anlam doğrultusunda) nefslerini oluşturan hakikatlerinin Allah Esma`sı olduğuna, meleklerine (nefslerinin aslı olan Esma kuvvelerine), Kitaplarına (inzal olan bilgilerine), Rasullerine… Onun Rasulleri arasında (irsal olmaları konusunda) hiçbir ayırım yapmayız… “Algıladık ve itaat ettik, mağfiretini isteriz Rabbimiz; dönüşümüz sanadır” dediler.
AL-U iMRAN 3-3 Senin ellerin arasındaki, geçmişten gelen Hak bilgileri tasdikleyen bu Kitabı (Hakikat ve Sünnetullah bilgisini), Hakk`ın ta kendisi olarak, inzal etti (bilincinde açığa çıkardı). Tevrat (Musa`ya gelen vahiyler) ve incil`i (isa`ya vahyolanı) de inzal etmişti.
AL-U iMRAN 3-4 Önceden insanlara bir Hüda (hakikate erdirici, doğru yolu gösterici) olarak. Furkan`ı da (Hak ile batılı, hayr ile şerr olanı ayırt eden) inzal etti. Muhakkak ki Allah`ın işaretlerindeki varlığını (Esma`sının açığa çıkışı olan işaretleri) örten, inkar edenler var ya, onlar için şiddetli bir azap vardır. Allah Aziz`dir, Züntikam`dır (yapılanın sonucunu acıma söz konusu olmaksızın yaşatan).
AL-U iMRAN 3-7 Hudur; ki sana inzal ettiği BiLGi (Kitap) işaretlerinin bir kısmı muhkemdir (açık-net anlaşılır hükümler ihtiva eden), bilginin (Kitabın) anası-temelidir; diğerleri de müteşabihattır (teşbih-misal benzetme yollu anlatım). Kalplerinde zey (art niyetli, olayı saptırmak isteyen düşünceye sahip) olan kişiler, fitne amaçlı tevilini (yorumunu-neye işaret ettiğini) yapmak üzere müteşabih olanlarıyla hükmederler. Bunların tevilini (kesin olarak ne kastedildiğini) ancak Allah bilir. ilimde Rasih olanlar (derinlikli düşünenler-tahkik ehli): “iman ettik, onların tamamı Rabbimizin indindendir” derler. Derin düşünen akıl sahiplerinden (Ulül Elbab) başkası bunu anlayamaz.
AL-U iMRAN 3-53 Rabbimiz iman ettik (isa`nın) hakikatinden inzal ettiğine ve Rasulüne tabi olduk, bizi (hakikate) şahitlik edenlerle bir araya yaz.
AL-U iMRAN 3-65 Ey kendilerine hakikat bilgisi gelmiş olanlar, niçin İbrahim hakkında tartışıp duruyorsunuz? Tevrat ve incil Ondan sonra inzal edilmiştir (dolayısıyla olayı anlatmıştır). Bunu fark edecek aklınız yok mu?
AL-U iMRAN 3-72 Kendilerine hakikat bilgisi gelmiş olanlardan bir grup şöyle dediler: “Şu iman edenlerin yanına sabah varıp, inzal edilenlere iman ettik”, deyin. Günün sonunda da (düşündük olmaz böyle şey diyerek) inkar edin. Böylece belki onlar da (size uyup) dönerler.”
AL-U iMRAN 3-84 De ki: “Hakikatimizi dahi kendi Esma`sından var ettiğine inanmış olarak Allah`a, bize inzal ettiklerine; İbrahim, ismail, ishak ve Yakup`a ve torunlarına inzal olana; Musa ve isa`ya ve Nebilere Rablerinden verilenlere iman ettik. Onlar arasında ayrım yapmayız. Biz, O`na teslim olmuşlarız.”
AL-U iMRAN 3-93 Tevrat inzal edilmemişken, israil`in kendi nefsine haram kıldıkları (yasakladığı) istisna, yiyeceklerin hepsi israiloğullarına helal idi. De ki: “Eğer sözünüzde sadıksanız getirin vahiy olanı (Tevrat`ı), okuyun!”
AL-U iMRAN 3-124 Hani iman edenlere: “inzal olunmuş üç bin melaike ile Rabbinizin size yardım etmesi yetmez mi?” diyordun. (Bazı Esma ül Hüsna kuvvelerinin, iman edenlerde açığa çıkmasıyla oluşan yürekliliğin, mücadele azmi vermesi.)
AL-U iMRAN 3-151 Kendilerine tanrı oldukları yolunda hiçbir delil inzal edilmemiş olanları, hakikatlerindeki Allah Esma`sına şirk koştukları için, kafirlerin kalplerinde korku oluşturacağız, yaşam ortamları da ateştir. Zalimlerin ulaştığı son ne kötüdür!
AL-U iMRAN 3-154 Sonra gamın ardından bir güven duygusu inzal ederek içinizi yatıştırdı. Bir grup da (münafıklar-ikiyüzlüler) kendi canlarının (çıkarlarının) kaygısına düşmüştü. Allah`a karşı cahiliye zannı ile düşünerek “Bu karara bizim bir katkımız mı var” diyorlardı. De ki: “Hüküm-karar tümüyle Allah`a aittir!” Onlar dışa vurmadıklarını içlerinde sakladılar. “Bu hüküm-kararda bir hissemiz olsaydı burada öldürülmezdik” dediler. De ki: “Evlerinizde dahi kalsaydınız, haklarında öldürülme yazılmış (programlanmış) olanlar her halükarda evlerinden çıkıp, düşüp kalacakları (öldürülecekleri) yere giderlerdi. Allah içinizdekini (dışınıza vurup ne olduğunuzu) size göstermek ve yanlış fikirlerden arınmanızı sağlamak için bunu yaşattı. Allah içinizdekileri bilir, zira sinelerinizin hakikati O`nun Esma`sıdır.”
AL-U iMRAN 3-198 Fakat Rablerinden korunanlara gelince, onlara altlarında nehirler akan cennetler vardır. Orada sonsuza dek yaşarlar Allah indinden inzal olan ile (hakikatleri olan Allah Esma`sının bilinçlerine inzal {boyutsal geçiş} ettiği kuvveler ile). Allah indinde olanlar, Ebrar (Allah`a ermişler) için daha hayırlıdır.
AL-U iMRAN 3-199 Muhakkak ki, kendilerine hakikat ilmi verilmiş olanlardan öyleleri vardır ki, hakikatleri olan Allah Esma`sına, size inzal olunana, kendilerine inzal olunana Allah için huşu duyarak iman ederler. Allah`ın işaretlerindeki varlığı realitesini, kendilerini bu hakikatten perdeleyecek az bir dışsal zevke değişmezler! işte onlar için Rableri indinde (kendi Esma bileşimlerinden açığa çıkan) mükafatları vardır. Allah, hesabı anında görendir.
NiSA 4-47 Ey kendilerine hakikat bilgisi verilenler, yüzleri silerek enselere döndürmeden (ilminizi silip eski sapıklığa döndürmeden) veya Cumartesi hürmetini yerine getirmeyenleri lanetlediğimiz gibi sizleri lanetlemeden önce, gelin iman edin size inzal ettiğimiz, beraberinizdeki hakikat ilmini tasdik edene (Kuran`a)… Allah hükmü yerine gelmiştir.
NiSA 4-60 Sana inzal olunana ve senden önce inzal olunana iman ettiklerini sananları görmüyor musun; inkar etmeleri emredildiği halde Tağut`u aralarına hakem yapmak isterler… Şeytan da onları geri dönemeyecekleri kadar uzak bir sapıklığa (şirke) düşürmeyi diler.
NiSA 4-61 Onlara: “Allah`ın inzal ettiğine ve Rasulüne gelin” denildiğinde, münafıkların senden iyice yüz çevirip uzaklaştıklarını görürsün.
NiSA 4-105 Kesinlikle biz inzal ettik sana hakikat bilgisini, Hak olarak insanlar arasında Allah`ın gösterdiği ile hüküm vermen için. Hainleri savunma!
NiSA 4-113 Eğer senin üzerinde Allah fazlı ve “Hu”viyetinin rahmeti olmasaydı, onlardan bir taife seni saptırmaya elbette yeltenirdi… (Oysa) onlar ancak kendilerini saptırırlar! Sana hiçbir zarar veremezler! Allah sana Kitabı (Hakikat bilgisini) ve Hikmeti (Din ilmini, Sünnetullah marifetini) inzal etmiş (Esma boyutundan bilincine ulaştırmış) ve bilmediğini sana öğretmiştir… Allah`ın sana lütfu Azim`dir.
NiSA 4-136 Ey iman edenler, “B” harfinin işaret ettiği anlam ile iman edin Allah`a, O`nun Rasulüne, Rasulüne inzal ettiği (El Esma mertebesinden bilincine) gibi daha öncekilere de inzal etmiş olduğu hakikat bilgisine… Kim Esma`sıyla her şeyi yaratmış olan Allah`a, O`nun melaikesine (Esma`nın işaret ettiği manaların açığa çıkan kuvvelerine), O`nun Kitaplarına (inzal etmiş olduğu hakikat bilgisine), O`nun Rasullerine ve gelecekteki sonsuz yaşam sürecine kafirlik ederse (inkar ederse), gerçekten çok uzak bir inanç bozukluğuna sapmıştır.
NiSA 4-140 Size inzal olan bilgide şu vardır: Allah işaretlerinin inkar edildiği ve onlar hakkında uygunsuz konuşulduğu ortamda oturmayın; başka bir konuya dönülmedikçe! Aksi halde kesinlikle siz onların misli (benzeri) olursunuz. (Bu uyarıyı “ayna nöronlar” bilimsel bulgusuyla bütünleştirelim. Bu ayet aslında bir MUCiZE`dir ancak günümüz bilimsel çalışmalarıyla tespit edilen bir gerçeği küsur yıl önce vurgulaması nedeniyle. A.H.) Allah ikiyüzlüler (münafıklar) ile hakikati inkar edenleri cehennemde bir araya getirecektir…
NiSA 4-162 içlerinden ilimde derinleşmiş olanlar ile iman edenler, senden önce inzal olanla birlikte sana inzal olana da iman ederler. Salatı ikame eden ve zekatı veren; “B” harfindeki anlam kapsamınca Allah`a ve gelecekte yaşanacak sürece iman edenlere gelince… Onlara azim bir mükafat vereceğiz.
NiSA 4-166 Ne var ki, Allah sana inzal ettiği ile şahitliğini gösterir ki, Hu`nun ilmi olarak onu sana inzal etmiştir. Melekler (bu inzal ile ilgili kuvveler-Cibril) de olayın şahididir. Şahit olarak Allah yeterlidir.
NiSA 4-174 Ey insanlar! Hakikaten Rabbinizden size bir burhan (hakikatin dillenmişi Hz.Muhammed s.a.v.) geldi… Size apaçık bir Nur (Kur`an) inzal ettik.
MAiDE 5-44 Gerçek ki, içinde nur ve hakikat bilgisi olan Tevrat`ı biz inzal ettik… Teslim olmuş Nebiler, onunla Yahudilere hükmederdi; Rabbaniler (Tevrat`a göre Yahudilerin terbiyesiyle ilgilenenler) ve Ahbar (ilim ve hikmet sahipleri) da onun üzerine şahitler olarak hakikat bilgisini korumakla görevliydiler… O halde insanlardan korkmayın, Ben`den korkun! Benim bildirdiğim gerçekleri az bir menfaate satmayın… Kim Allah`ın inzal ettiği (hüküm) ile hükmetmezse, işte onlar hakikati inkar edenlerin ta kendisidir!
MAiDE 5-45 Onda (Tevrat`ta), onlara şöyle hükmettik: “Cana can, göze göz, buruna burun, kulağa kulak ve dişe diş! Yaralarda da eş değer karşılık…” Fakat kim onu (kısas hakkını) bağışlarsa, o onun için geçmiş suçlarına örtü olur!.. Kim Allah`ın inzal ettiği (hüküm) ile hükmetmezse, işte onlar zalimlerin ta kendileridir.
MAiDE 5-47 incil`e uyanlar, Allah`ın inzal ettiği incil`deki hükümlerle hükmetsin… Kim Allah`ın inzal ettiği ile (hükümlerle) hükmetmez ise, işte onlar fasıkların ta kendileridir!
MAiDE 5-48 Sana da, kendinden önce inzal olmuş hakikat bilgilerini tasdik eden ve onlar üzerine koruyucu, şahit, hakim olan, Hakk`ı ihtiva eden hakikat (Sünnetullah bilgisini) inzal ettik… O halde onların aralarında Allah`ın inzal ettiği ile hükmet… Hak`tan sana geleni bırakıp, onların boş heves ve arzularına tabi olma… Sizden her biriniz için bir şir`at (yaşam ortam ve şartlarına göre kurallar) ve bir minhac (zamanla değişmesi mümkün olmayan realiteler üzerine kurulmuş sistem) oluşturduk… Eğer Allah dileseydi, elbette sizi bir tek toplum yapardı! Fakat size verdiği ile sizi denemek istedi (ta ki ne olduğunuz sizce bilinsin)… O halde hayır yapmada yarışın! Hep birlikte dönüşünüz Allah`adır… Hakkında ayrılığa düşüp tartıştığınız şeyleri size haber verecektir.
MAiDE 5-49 (Sana şu hükmü verdik): Onların aralarında Allah`ın sana inzal ettiği hüküm ile hükmet… Onların (nefsaniyetten kaynaklanan) gerçeğe dayanmayan isteklerine tabi olma… Allah`ın sana inzal ettiğinin bazısından seni fitneye düşürmelerinden sakın! Eğer yüz çevirirlerse iyi bil ki, bazı suçlarından dolayı, Allah onlara bir musibet vermek istiyor… Muhakkak ki, insanların çoğu gerçekten bozuk inanca sahiptirler.
MAiDE 5-59 De ki: “Ey hakikat bilgisi verilmiş olanlar, yalnızca hakikatimiz olan Allah`a, bize inzal olunana ve daha önce inzal olunana iman ettiğimiz için mi bizden hoşlanmıyorsunuz? Sizin ekseriyetiniz, yoldan çıkmışlardır!”
MAiDE 5-64 Yahudiler, “Allah`ın eli bağlıdır” dediler… Söyledikleri kendilerinde açığa çıktı, kendi elleri bağlandı ve lanetlendiler! Bilakis, Allah`ın iki eli de açıktır; dilediğince bağışlamaya devam ediyor! Andolsun ki, Rabbinden sana inzal olunan, onlardan çoğunun inkar ve tuğyanını (isyan ile haddini aşmayı) arttırır! Onların arasına kıyamet sürecine kadar düşmanlık ve nefret duygusu yerleştirdik! Her ne zaman savaş için bir ateş yaksalar, Allah onu söndürdü… (Gene de) yeryüzünde bozgunculuğa koşarlar… Allah inançları saptırma peşinde koşanları sevmez.
MAiDE 5-66 Şayet onlar Tevrat`ı, incil`i ve Rablerinden onlara inzal olunanı değerlendirip gereğini uygulasalardı, elbette fevklerinden ve ayaklarının altından gelen (manevi ve maddi alemlerden alacakları) nimetlerle yaşarlardı! Onlardan ümmet-i mukteside (hepsinin hakkını veren) var; ama çoğu ne kötü işler yapıyor!
MAiDE 5-67 Ey (şerefli) Rasul… Rabbinden sana inzal olunanı tebliğ et! Eğer yapmazsan, “Hu”nun risaletini eda etmemiş olursun! Allah seni insanlardan korur… Muhakkak ki Allah, hakikati inkar edenler topluluğuna hidayet etmez!
MAiDE 5-68 De ki: “Ey önceden kendilerine hakikat bilgisi gelmiş olanlar! Tevrat`ı, incil`i ve Rabbinizden size inzal olunanı ikame etmedikçe (bilfiil yaşamadıkça), bir şey üzere değilsiniz!” Andolsun ki, Rabbinden sana inzal olunan, onlardan çoğunun inkarını ve taşkınlığını arttırır… O halde inkarcılar topluluğuna üzülme!
MAiDE 5-81 Eğer, varlıklarını El Esma`sından yaratan Allah`a, en-Nebi`ye (Hz.Muhammed`e) ve Ona inzal olunana iman etmiş olsalardı, onları (inkarcıları) evliya edinmezlerdi… Fakat onlardan birçoğu fasıklardır (inancı bozuk olanlar).
MAiDE 5-83 Er-Rasul`e (Hz.Rasulullah`a) inzal olunanı işittiklerinde, tanıyıp-bildikleri Hak`tan nazil olmuş bir kısım bilgiden dolayı, gözlerinin yaşla dolup taştığını görürsün… Derler ki: “Rabbimiz, iman ettik… Artık bizi şahitlerle beraber yaz.”
MAiDE 5-101 Ey iman edenler… Size açıklandığında hoşlanmayacağınız şeylerden, soru sormayın! Eğer Kur`an inzal edilmekteyken cevabından hoşlanmayacağınız şeyleri sorarsanız, cevabı size açıklanır! Allah onları affetmiştir… Allah Gafur`dur, Halim`dir.
MAiDE 5-104 Onlara: “Allah`ın inzal ettiğine ve Rasule geliniz” denildiğinde, “Babalarımızdan gördüğümüz bize yeter” dediler… Babaları bir şey bilmeyen ve hidayet üzere olmayanlarsa da mı?
MAiDE 5-112 Hani Havariyyun: “Ey Meryemoğlu isa! Senin Rabbinin kudreti yeter mi semadan bizim üzerimize bir maide (zahir anlamıyla, sofra; batın anlamıyla, hakikat ve marifete ait ilimler) inzal etmeye?” dediler… (Demek istedikleri şuydu: Allah`ın seni yarattığı Esma terkibin yani fıtratın, yaratılış programın, böyle bir şey için yeterli midir? Bu soruyu isa`dan o güne kadar tüm açığa çıkanlar kapsamında değerlendirmek gerekir. A.H.) (isa da): “Eğer iman edenlerseniz Allah`tan korunun” dedi.
MAiDE 5-114 Meryemoğlu isa: “Allahım! Rabbimiz… Üzerimize semadan bir maide inzal et bizim için de, hem evvelimiz ve hem ahirimiz için bir bayram ve senden bir delil olsun… Rızıklandır bizi; sen rızıklandıranların en hayırlısısın” dedi.
MAiDE 5-115 Allah buyurdu ki: “Kesinlikle Ben, onu size inzal edeceğim… Bundan sonra sizden kim hakikati inkar ederse, Ben ona öyle azap edeceğim ki, alemlerden hiçbirine böyle azap vermedim!”
EN’AM 6-4 Onlara Rablerinin işaretlerinden (inzal olmuş veya açıkta olan) bir delil gelmez ki, ona sırt çevirmesinler!
EN’AM 6-8 Onun üzerine (göreceğimiz gibi) bir melek indirilmeliydi dediler… Eğer (öyle) bir melek inzal etseydik iş bitirilmiş olurdu! Sonra da bir an bile mühlet verilmezdi.
EN’AM 6-37 Dediler ki: “Ona (Rasulullah`a), Rabbinden bir mucize inzal etse ya!”… De ki: “Muhakkak ki Allah bir mucize inzal etmeye Kadir`dir… Fakat onların çoğunluğu bilmezler.”
EN’AM 6-91 Allah`ı hakkıyla takdir edemediler! “Allah, hiçbir beşere bir şey inzal etmemiştir” demekle! De ki: “Musa`nın hakikatinden insanlar için Nur ve Hüda olarak getirdiği Kitabı (BiLGiyi) kim inzal etti? Siz Onu (BiLGiyi) kağıtlar haline getirip gösteriyorsunuz, birçoğunu (BiLGiyi de) gizliyorsunuz… Oysa ne sizin ne de babalarınızın bilmediği şeyler öğretildi size!”… “Allah” de, sonra bırak onları daldıklarında oynayıp dursunlar!
EN’AM 6-92 Bu ise, Ümmül Kura`yı (Mekke) ve onun çevresinde yaşayanları uyarman için inzal ettiğimiz, mübarek ve kendinden öncekini tasdik edici bir Bilgidir (Kitaptır)… Geleceklerindeki sonsuz yaşam süreçlerine iman edenler, O bilgiye de iman ederler… Onlar salatlarına (namazlarına) devam ederler.
EN’AM 6-93 Allah üzerine yalan uyduran yahut kendisine bir şey vahyolunmamışken “Bana da vahyolundu” diyen ve bir de “Allah`ın inzal ettiğinin misli ben de inzal edeceğim” diyenden daha zalim kimdir? Zalimleri, ölümün şiddetini yaşarken bir görsen! Melekler (kuvveler) de ellerini bast etmiş (yaymış) “Bilinç olarak ayrılın bedenden şimdi (ölümü, bedensiz kalmayı tattınız, yaşam devam ediyor)! Allah üzerine Hak olmayanı söylemeniz ve O`nun delillerine karşı benlik taslıyor olmanızdan dolayı, bugün aşağılanma azabı ile cezalandırılıyorsunuz.”
EN’AM 6-99 Hu ki semadan suyu inzal eden!.. Onunla (semadan inen su ile) HER ŞEYiN nebatını çıkardık! Ondan da bir yeşillik çıkardık… Ondan da birbiri üzerine gelişmiş habbeler (taneler); hurmanın tomurcuğundan sarkan salkımlar, üzüm bağları, zeytin ve nar çıkarıyoruz… (Bunların) müteşabihi (birbirine benzeyenleri) ve müteşabih olmayanı da! Onun ürünlerine, bir ilk meyve verdiğinde ve bir de olgunlaştığında bakın… Muhakkak ki bunlarda iman eden halk için elbette işaretler vardır.
EN’AM 6-111 Eğer biz onlara melekleri inzal etseydik, ölüler onlarla konuşsaydı ve onlara her şeyiyle haşrı yaşatsaydık; Allah dilemedikçe (gene de) iman etmezlerdi… Ne var ki, onların çoğu cahilce yaşıyor!
EN’AM 6-114 O, size hakikat ve Sünnetullah BiLGisini (Kitabı) tafsilatlı olarak inzal etmişken, Allah`tan gayrı bir hakem mi arayayım? Kendilerine Kitap verdiklerimiz, O`nun Rabbinden Hak olarak nüzul edildiğini bilirler… Sakın şüphe edenlerden olma!
EN’AM 6-155 işte bu inzal ettiğimiz de, bereketli Hakikat ve Sünnetullah BiLGisidir! O`na tabi olun ve ittika edin ki, size rahmet edilsin.
EN’AM 6-156 BiLGi, sadece bizden önceki iki taife (Yahudi ve Nasara) üzerine inzal edildi; biz, onların kendilerine geleni okuyup değerlendirmesinden gafildik demeyesiniz…
EN’AM 6-157 Yahut: “Eğer bize de O BiLGi inzal olunsaydı, elbette onlardan daha fazla, hidayet olanı değerlendirirdik” demeyesiniz diye… Rabbinizden size apaçık deliller, hüda (hakikat bilgisi) ve rahmet gelmiştir… Allah`ın işaretlerindeki varlığını (Esma`sının açığa çıkışı olan işaretleri) yalanlayıp, onlardan yüz çevirenden daha zalim kimdir! işaretlerimizden yüz çevirenler, yüz çevirmelerinin sonucunu, azabın en kötüsü ile yaşayacaklar!
ARAF (A’RAF) 7-2 Sana inzal edilen bu Hakikat ve Sünnetullah BiLGisi (Kitap), Onunla, (iman etmeyenleri) uyarman ve iman edenlere (neye-nasıl iman edip, neleri yapmaları konusunda) öğüt vermen içindir… Artık içinde, bundan dolayı bir sıkıntı olmasın.
ARAF (A’RAF) 7-3 Rabbinizden size inzal olunana tabi olun… Rabbinizin dununda velilere (dışsal {rabbani hakikatinizden ayrı düşürecek bilgi verenler} veya içsel {nefsani-şehevi}) tabi olmayın… Bunu ne kadar az hatırlayıp, üzerinde derin düşünmüyorsunuz!
ARAF (A’RAF) 7-26 Ey Ademoğulları… Hakikaten size bedenselliğinizi örtecek giysi (hakikat bilgisi) ve süs-zinet olan giysi (fazlından gelen ikramlar) iNZaL ettik… Korunma libası elbette en hayırlısıdır… işte bu Allah işaretlerindendir ki; belki düşünüp ders çıkarırlar.
ARAF (A’RAF) 7-57 Hu, ki rahmetinin önünden rüzgarları müjdeci olarak irsal eden… Nihayet rüzgarlar ağır bulutları kaldırıp taşırken, onu ölü bir beldeye sevk ederiz; onunla su inzal eder ve onunla her türlü semereden (meyve) çıkarırız… işte (biz), ölüleri böyle çıkarırız… Umulur ki bunun ne anlama geldiğini düşünürsünüz!
ARAF (A’RAF) 7-71 (Hud) dedi ki: “Gerçek ki Rabbinizden, üzerinize bir azap fırtınası ve gadab (şirk hali) oluşmuş bile! (Var olduklarına dair) Allah`ın hiçbir delil inzal etmediği; (sadece) sizin ve babalarınızın taktığı asılsız tanrı isimleri hakkında benimle tartışıyor musunuz? Bekleyin, ben de sizinle beraber bekleyenlerdenim.”
ARAF (A’RAF) 7-157 Onlar ki ellerindeki Tevrat ve incil`de belirtilmiş O Rasul`e, Ümmi (asıl fıtratı bozulmamış-yaratıldığı saflık üzere) Nebi`ye tabi olurlar… Onlara, Allah`a göre olumlu olanları emreder ve olumsuz fiilleri yasaklar; onlara temiz şeyleri helal kılar; pis, çirkin şeyleri haram eder; onlardan sırtlarındaki ağır yükü (benliklerinin getirilerini) kaldırır ve üzerlerindeki zincirleri (yüzlerini Allah`a döndürmelerini engelleyen tüm bağlarını) çözer… işte Ona iman eden, Ona saygı gösteren (destekleyen), Ona yardım eden ve Onunla birlikte inzal olunan Nur`a (Kur`an) tabi olanlar var ya, işte onlardır kurtuluşa erenlerin ta kendileri!
ARAF (A’RAF) 7-160 Biz onları on iki gruba, (on iki) topluluğa ayırdık… Halkı ondan su istediklerinde Musa`ya: “Asa olarak (kendindeki kuvvelerle asanı bütünleştirmiş olarak) taşa vur” diye vahyettik… Ondan on iki kaynak fışkırdı… Her grup kendi meşrebini (içeceği yeri) hakikaten bildi… Bulutu üzerlerine gölge yaptık ve kudret helvası ve bıldırcın inzal ettik… (Dedik): “Sizi rızıklandırdığımız temiz pak şeyleri yeyin”… Onlar bize zulmetmediler, nefslerine zulmetmekteydiler.
ENFAL 8-11 Hani O, kendinden bir sükun ve güven hali oluşturuyordu; sizi onunla (nefsani duygulardan) arındırmak, sizden şeytanın pisliğini (korku, evham) gidermek, şuurunuzdaki Hak müşahedesini kuvvetlendirmek ve ayakları(nızı) (bu ilimle) sabit tutmak için de üzerinize semadan bir su inzal ediyordu (SU, ilmi marifet; kesinlikle Allah muradı neyse onun yerine geleceğine, yakin haline işaret eder). (Bu ayet benzetme yollu anlatımın örneğidir. Zira olay sırasında gökten yağan su-yağmur, ayakları yere bağlamaz veya şeytanın dürtüsünü temizlemez realitesi. Kuran`daki pek çok ayetin hangi bakışla değerlendirilmesi gerektiğine de bir örnektir.)
ENFAL 8-41 Eğer Allah`a ve Furkan günü (Hak ve batıl uğruna ayrışıp savaşanların günü), (yani) iki topluluğun karşılaştığı (Bedir) günü kulumuza inzal ettiğimize (meleklerin yardımına) iman etmişseniz, bilin ki ganimet olarak elde ettiklerinizin beşte biri Allah`a (Allah yolunda harcanmaya), er-Rasul`e (Rasulullah`a), akrabalarına, yetimlere, yoksullara ve Allah için yolda kalmışlara aittir… Allah her şeye Kadir`dir.
TEVBE 9-26 Sonra Allah, Rasulünün ve iman edenlerin üzerine sakinlik ve O`na güven hissi inzal etti, sizin görmediğiniz ordularını da (melekler) inzal etti… (Böylece) hakikat bilgisini inkar edenleri azaplandırdı… Hakikat bilgisini inkar edenlerin karşılığı işte budur!
TEVBE 9-40 Gerçekten Allah O`na yardım etmiştir, siz O`na yardım etmeseniz de! Hani hakikat bilgisini inkar edenler O`nu (yurdundan) çıkmak zorunda bıraktıklarında; O, ikinin ikincisi (iki kişiden biri) idi! Hani onlar (Hz.Rasulullah ve Hz.Ebu Bekr) mağarada idiler… Hani arkadaşına: “Mahzun olma, muhakkak ki Allah bizimle beraberdir (maiyet sırrına işaret ediyordu)” diyordu… Allah, sekinetini (güven duygusuyla oluşan sakinlik) O`nun üzerine inzal etmiş ve O`nu görmediğiniz ordularla desteklemişti. Hakikat bilgisini inkar edenlerin sözlerini süfla (en aşağı) kılmıştı… Allah sözü, işte ulyadır (en üstün)! Allah Aziz`dir, Hakim`dir.
TEVBE 9-86 Esma`sıyla hakikatiniz olan Allah`a iman edin ve Rasulü ile beraber mücahede edin diye bir sure inzal edildiğinde, içlerinden zengin olanlar (cihada çıkmamak için) senden izin istediler ve “Bırak bizi, evlerinde oturanlarla beraber olalım” dediler.
TEVBE 9-97 Bedeviler, küfür ve nifak itibarıyla daha şiddetlidirler… Allah`ın, Rasulüne inzal ettiğinin inceliklerini anlamamaya daha yatkındırlar… Allah Alim`dir, Hakim`dir.
TEVBE 9-124 Bir sure inzal edildiğinde, onlardan kimi: “Bu hanginizin imanını artırdı (ne yararı oldu)?” der… iman etmiş olanlara gelince, onların imanını artırmıştır, onlar müjdeleşip seviniyorlar.
TEVBE 9-127 Bir sure inzal edildiğinde: “Sizi birisi görüyor mu?” diye birbirlerine bakıp sonra sıvışarak gittiler… Anlayışsız bir topluluk olmaları dolayısıyla da Allah bilinçlerini (ters) döndürdü.
YUNUS 10-20 O`nun üzerine Rabbinden bir mucize inzal edilmeli değil miydi? derler… De ki: “Gayb yalnızca Allah içindir! Bekleyin! Muhakkak ki ben de sizinle beraber bekleyenlerdenim.”
YUNUS 10-24 Dünya hayatı şuna benzer… Semadan inzal ettiğimiz bir su; onunla insanların ve hayvanların yediği, yeryüzünün yetiştirdikleri oluşmuştur. Nihayet yeryüzü, ürettikleriyle en güzel hale ulaştığında; yaşayanları da, kendilerini kudretli sandıklarında, gecenin ya da gündüzün bir anında, hükmümüz açığa çıkıverdi! Onu, sanki bir an öncesinde hiç şe`nlenmemiş gibi biçip atarız! Tefekkür eden bir topluluk için işaretleri işte böyle detaylandırıyoruz!
YUNUS 10-59 De ki: “Düşündünüz mü, Allah`ın sizin için rızıktan inzal ettiğini ki ondan bir kısmını haram, bir kısmını da helal kıldınız”… De ki: “Allah size izin mi verdi, yoksa Allah`a iftira mı ediyorsunuz?”
YUNUS 10-94 Eğer sana inzal ettiğimizden şüphen varsa (ey insanoğlu), senden önce alemlerdeki işaretlerimizi “OKU”yanlara sor! Andolsun ki, sana Rabbinden gerçek gelmiştir… O halde sakın kuşku duyanlardan olma!
HUD 11-2 Yalnızca Allah`a kulluk etmekte olduğunuzun farkındalığına erin, diye (bu BiLGi inzal olundu). “Muhakkak ki ben, size `Hu`dan bir uyarıcı ve bir müjdeleyiciyim.”
HUD 11-12 (Rasulüm!) Belki de sen, “O`na bir hazine inzal edilseydi, yahut beraberinde bir melek gelseydi ya” demelerinden (akılla değerlendirilen yerine gözle değerlendirilen mucize istemelerinden ötürü), için daralıp, sana vahyolunanın bazısını bildirmeyi terkedecek misin? Sen ancak bir uyarıcısın! Allah her şeye Vekil`dir.
HUD 11-14 Eğer size cevap vermediler ise, (şunu) iyi bilin: O yalnızca Allah ilmi olarak inzal olunmuştur! Tanrı yoktur; sadece “Hu”! Artık teslim olacak mısınız?
YUSUF 12-2 Kesinlikle biz (El Esma ül Hüsna`nın işaret ettiği insanın hakikatindeki mertebeden-ilim mertebesinden bilincine) inzal ettik O`nu akledesiniz diye, Arapça Kur`an (OKUnası, kavranılası metin) olarak.
RA’D – RAD 13-1 Eliif, Laam, Miim, Raa… Bunlar Kitap`ın (nazil Hakikat ve Sünnetullah BiLGisinin) işaretleridir… (O BiLGi) Rabbinden sana inzal olunan Hakk`tır… Ne var ki insanların çoğunluğu iman etmezler.
RA’D – RAD 13-7 O hakikat bilgisini inkar edenler: “O`na Rabbinden bir mucize inzal edilmeliydi ya!” derler… Sen ancak bir uyarıcısın… Her toplumun bir Hadi`si (hakikati göstereni) vardır.
RA’D – RAD 13-17 Semadan bir su (Esma özellikleri) inzal etti de vadiler (Esma bileşimi olan birimsel yapılar) kendi Bi-kaderlerince (terkibiyetlerindeki kuvvelerin miktarlarınca) sel olup (düşünsel yaşamları) aktı… O sel, üste çıkan köpüğü (maddesel hayatı) yüklenmiş taşır… Bir süs veya bir zinet arzulayarak ateşte yakıp erittiklerinden olan da bunun misli bir köpüktür. Köpük gereksiz fazlalık olarak atılır gider; işte Allah, Hak ile batılı böylece misallendirir… Fakat insanlara faydalı olan şeye gelince, (işte o) arzda kalır… işte Allah, böyle misalleri verir.
RA’D – RAD 13-19 Rabbinden sana inzal olunan Hak`tır, gerçeğini gören kişi; buna kör olan kişi gibi midir? Yalnızca, derin düşünebilen akıl sahipleri bunu idrak edebilirler!
RA’D – RAD 13-27 O hakikat bilgisini inkar edenler: “O`na Rabbinden bir mucize inzal edilseydi ya?” derler… De ki: “Muhakkak ki Allah dilediğini saptırır, kendisine dönüp yöneleni de hakikate erdirir.”
RA’D – RAD 13-36 Kendilerine (önceden) Kitap (hakikat BiLGisi) verdiklerimiz, sana inzal olunan ile sevinç duyarlar… Onlardan bazıları ise, O`nun bir kısmını inkar ederler… De ki: “Ben yalnızca Allah`a kulluk etmekle ve O`na şirk koşmamakla hükmolundum… Davetim O`nadır ve dönüşüm O`na!”
RA’D – RAD 13-37 işte biz Onu Arapça bir hüküm olarak inzal ettik… Yemin olsun ki, sana gelen ilimden sonra onların kuruntularına tabi olursan, senin Allah`tan ne bir Velin ve ne de bir Koruyanın olur.
İbrahim 14-1 Eliif, Laam, Ra… Sana inzal ettiğimiz (hakikat ve Sünnetullah) BiLGi(si) (kitap), insanları, varlıklarını meydana getiren El Esma bileşimlerinin elvermesi halinde (Bi-izni Rabbihim), karanlıklardan (cehaletten) Nur`a (ilme) ve Aziz (hükmü karşı konulmaz olarak yerine gelen) ve Hamid`in (sadece kendi kendini değerlendiren) yoluna çıkarman içindir.
İbrahim 14-32 Allah ki Semaları ve Arz`ı yarattı; semadan bir su inzal etti de onunla sizin için rızık olarak semerattan çıkardı, hükmüyle denizde yüzsün diye gemiyi sizin hizmetinize verdi; nehirleri de!
HiCR 15-6 Dediler ki: “Ey kendisine Zikir (uyaran-hatırlatıcı bilgi) inzal edilmiş kimse! Muhakkak ki sen mecnunsun (cinlenmişsin).”
HiCR 15-8 Biz melekleri bil-Hak (Hak olarak) inzal ederiz… O vakit de onlara zaten göz açtırılmaz!
HiCR 15-21 Hiçbir şey yoktur ki onun hazineleri (oluşturan kuvveleri) bizim indimizde olmasın! Biz onu (o kuvveleri-özellikleri) gereken ölçüsüyle inzal ederiz (açığa çıkartırız).
HiCR 15-22 Biz rüzgarları (fikirleri), aşılayıcılar (yeni düşünceler-buluşlar oluşturucu) olarak irsal ettik… Semadan bir su (bilgi) inzal ettik de sizi onunla suvardık… Onu saklayıcı siz değilsiniz.
HiCR 15-90 inzal ettiğimizi bölüp ayrıştıranlara (Tevrat ve incil`i işlerine gelenler ve gelmeyenler olarak) olduğu gibi; sana da inzal ettik (hakikat BiLGisini)!
NAHL 16-2 O, şe`ninden olan hakikat ilmini, kuvveleriyle kullarından dilediğine inzal ederek (buyurur ki): “Şu gerçekle uyarın: Tanrı yok; sadece Ben! O halde benden çekinin!”
NAHL 16-24 Onlara: “Rabbiniz ne inzal etti?” denildiğinde, “Öncekilerin efsanelerini” dediler.
NAHL 16-30 Allah`tan korunanlara: “Rabbiniz ne inzal etti?” denildi… “Hayır” dediler… Şu dünyada güzel davrananlara güzellikler vardır… Gelecekteki vatan ise elbette daha hayırlıdır… Muttakilerin vatanı ne güzeldir!
NAHL 16-44 Apaçık deliller, mucizeler ve Zeburlar (hikmet bilgileri) ile (irsal ettik)… Sana da Zikri (hatırlatıcıyı) inzal ettik ki, insanlara kendilerine indirileni açıklayasın ve onlar da tefekkür etsinler.
NAHL 16-64 Biz sana bu BiLGiyi (Kitabı) karşı çıktıkları şeyi (hakikati) kendilerine açıklayasın diye ve iman eden bir topluma da hidayet (hakikat bilgisi) ve rahmet olarak inzal ettik.
NAHL 16-65 Allah semadan (kişinin hakikatinden) bir su (ilim) inzal etti de onunla, arzı (bedeni) ölümünden (şuursuz-kendini sadece beden sanarak yaşama halinden) sonra diriltti (Allah Esma`sıyla var olan sonsuz yaşama sahip olduğunu fark ettirdi)… Muhakkak ki bu, duyduğunu değerlendirecek kişiler için önemli işarettir!
NAHL 16-101 Biz bir ayetin yerine başka bir ayeti getirdiğimizde, “Sen yalnızca bir iftiracısın!” dediler. Allah neyi inzal ettiğini daha iyi bilir! Bilakis, onların çoğunluğu bilmezler.
iSRA 17-82 Kuran`dan, iman edenler için şifa (sağlıklı düşünme bilgileri) ve rahmet (Hakikatlerindeki özellikleri hatırlatma) olan şeyleri inzal ediyoruz (hakikatinden şuuruna yansıtıyoruz)! (Bu), zalimlerin (nefsinin hakikatini inkar ederek nefsine zulmedenlerin) ise sadece hüsranını arttırır.
iSRA 17-102 (Musa da Firavun`a) dedi ki: “Andolsun ki, bunları, doğruluğumu sana gösteren kanıtlar olarak semaların ve arzın Rabbinden başkasının inzal etmediğini pekala bilirsin… Muhakkak ki ben de senin hüsrana uğramış olduğunu zannediyorum, ey Firavun!”
iSRA 17-105 Biz O`nu Hak olarak inzal ettik, O da Hak olarak nüzul etti! Seni sadece müjdeleyici ve uyarıcı olarak irsal ettik.
KEHF 18-1 HAMD o ALLAH`a mahsustur ki, kuluna Hakikat ve Sünnetullah BiLGisini (KiTAP), kendisinde hiçbir tutarsızlık olmaksızın inzal etti.
TAHA 20-2 Biz Kuran`ı sana, mutsuz olman için inzal etmedik.
TAHA 20-3 Sadece, haşyete (Allah azametini hissetmeye) açık şuura (hakikatini) hatırlatmadır (inzal olan bilgi)!
TAHA 20-53 Arzı sizin için bir beşik olarak meydana getirip, orada sizin için yollar açar, semadan bir su inzal eder… O su ile çeşitli nebattan çiftler çıkardık.
TAHA 20-113 işte böylece O`nu Arapça bir Kuran olarak inzal ettik; O`nun içinde tehditkar haberleri, sonları türlü türlü açıkladık… Umulur ki korunurlar (arınırlar) yahut (Kuran) onlara bir öğüt olur.
ENBiYA 21-10 Yemin olsun ki, size, içinde zikriniz olan (hakikatinizi HATIRLATAN) BiLGi inzal ettik! Aklınız almıyor mu?
ENBiYA 21-50 Bu da inzal ettiğimiz mübarek bir hatırlatmadır! Siz O`nu inkar edenler misiniz?
HAC 22-5 Ey insanlar… Eğer ba`stan (yeni bir yapıyla yaşama devamdan) şüphe içinde iseniz; (düşünün ki önceden) sizi bir topraktan, sonra spermden, sonra bir genetik yapı, embriyodan, sonra yapısı belli belirsiz bir çiğnem etten yarattık; açık seçik bildirelim! Dilediğimizi muayyen bir süre rahimlerde tutarız, sonra sizi bir çocuk olarak çıkarırız, sonra kemale erme çağınıza ulaşmanız için (gerekeni sağlarız)… Sizden kiminiz (erken yaşta) vefat ettirilir, kiminiz de bildiklerini unutmuş halde ömrün rezil çağına bırakılır… Arzı ölü olarak görürsün; ama biz onun üzerine o suyu inzal ettiğimizde, harekete geçer, kabarır ve her güzel çiftten nebat bitirir (ölü arza hayat veren, sana da verir ölümün sonrasında)!
HAC 22-16 işte böylece O`nu apaçık delillerle inzal ettik… Muhakkak ki Allah kimi dilerse onu hakikate yönlendirir, hidayet eder.
HAC 22-63 Görmedin mi ki; Allah semadan bir su inzal etti de arz yemyeşil oluyor… Muhakkak ki Allah Latif`tir, Habir`dir.
MU’MiNUN 23-18 Semadan belli bir ölçü ile su inzal ettik de onu arzda durdurduk (arza-bedene onunla hayat verdik)… Doğrusu onu gidermeye de elbette Kadirleriz.
MU’MiNUN 23-24 Onun (Nuh`un) kavminden, hakikat bilgisini inkar eden geleneksel toplumun ileri gelenleri dedi ki: “Bu sizin gibi beşerden başka değil… Size üstünlük murat ediyor… Eğer Allah dileseydi (bir beşer irsal etmek yerine) elbette melekler inzal ederdi… Biz ilk atalarımızdan böyle bilgi duymadık.”
NUR 24-1 (Bu) inzal ettiğimiz ve (hükmünü) gerekli kıldığımız bir suredir… Tezekkür etmeniz (hatırlayıp düşünmeniz) için onda apaçık işaretler inzal ettik.
NUR 24-34 Andolsun ki, size gerçeği açıkça gösteren işaretler, sizden önce gelip geçmişlerden örnekler ve korunmak isteyenler için ibret alınacak öğüt inzal ettik.
NUR 24-46 Andolsun ki açıklayıcı işaretler inzal ettik. Allah dilediğini sırat-ı müstakime hidayet eder.
FURKAN 25-1 Ne yücedir ki, alemlere (tüm insanlar) bir uyarıcı olarak kuluna Furkan`ı (Hakikat ile aslı olmayanı ayırt edici) inzal etti.
FURKAN 25-6 De ki: “O`nu semalardaki ve arzdaki sırrı bilen inzal etti! Muhakkak ki O Gafur`dur, Rahim`dir.”
FURKAN 25-7 Dediler ki: “Bu nasıl Rasuldür ki, yemek yiyor ve çarşılarda gezip dolaşıyor… O`na, bir melek inzal edilmesi, beraberinde bir uyarıcı olması gerekmez miydi?”
FURKAN 25-21 Bize likayı (kavuşmayı; varlıklarında Esma`mızla açığa çıkışımızı yaşamayı) ummayanlar dedi ki: “Bizim üzerimize melaike inzal edilmeli yahut Rabbimizi (gözümüzle) görmeli değil miydik?” (Hakikatlerindekini kavrayamayıp dışta tanrı aramakta ısrar!)… Andolsun ki kendi nefslerinde kibre kapıldılar ve büyük bir azgınlık ile haddi aşıp itaatten çıktılar.
FURKAN 25-48 Hu ki… Rahmetinin (yağmur) önünde müjdeciler olarak rüzgarları irsal etti… Biz, semadan tertemiz bir su inzal ettik.
ŞUARA 26-4 Eğer dilesek semadan üzerlerine bir mucize inzal ederiz de, zorunlu olarak boyunları bükülüp, hükmü kabul ederler!
ŞUARA 26-198 Eğer Onu Arapça bilmeyen birine inzal etseydik;
NEML 27-60 Yoksa semaları ve arzı yaratan ve sizin için semadan bir su inzal eden mi? Onunla göz-gönül açıcı bahçeler yetiştirdik… Onun bir ağacını bile inbat etmeniz sizin için olacak şey değildi… Allah ile beraber tanrı mı? Hayır, onlar Hak`tan sapan bir kavimdir.
KASAS 28-87 Sana inzal olunan Allah işaretlerinin gereğini yerine getirmekten seni engelleyemesinler! Rabbine davet et ve müşriklerden olma!
ANKEBUT 29-34 Muhakkak ki biz şu bölge halkına, bozuk inançları dolayısıyla semadan bir azap inzal edeceğiz.
ANKEBUT 29-46 Aralarındaki zulmedenler müstesna! Geçmişte kendilerine BiLGi verilmiş olanlarla, en güzeli neyse o şekilde mücadele edin ve şöyle deyin: “Bize inzal olunana da size inzal olunana da iman ettik… ilahımız ve ilahınız aynı TEK`tir! Biz O`na teslim olmuşlarız.”
ANKEBUT 29-47 Böylece sana Kitabı (Hakikat ve Sünnetullah bilgisini) inzal ettik… Kendilerine Kitap verdiklerimiz (hakikatleri olarak) O`na iman ederler… işte bunlardan, O`na (hakikatlerine) iman eden kimse de vardır… işaretlerimizi sadece hakikat bilgisini inkar edenler (kilitlenmişler) bile bile inkar eder.
ANKEBUT 29-48 Sen O`ndan (inzal ettiğimiz BiLGi) önce (Tevrat, incil gibisinden) bir kitap okumuyor ve onu sağ elinle de yazmıyordun… (Demek ki genel anlamda okur-yazar olabilir… Furkan: ) (Eğer okuyup yazıyor olsaydın) o takdirde dediklerini çürütmek isteyenler elbette şüphe ederdi.
ANKEBUT 29-50 Dediler ki: “Ona Rabbinden mucizeler inzal edilmeliydi!”… De ki: “Mucizeler sadece Allah indindendir… Ben sadece apaçık bir uyarıcıyım.”
ANKEBUT 29-51 Kendilerine bildirilen O BiLGi`yi sana inzal etmiş olmamız, onlara yeterli gelmedi mi? Muhakkak ki bunda iman eden topluma elbette bir rahmet ve öğüt vardır.
RUM 30-24 O`nun işaretlerindendir ki, korku ve umutlanmanız için size şimşeği (hakikat fikrini şimşek çakması gibi bir an hissettirir) gösterir… Semadan (şuurunuzdan) bir su (ilim) inzal eder de onun (ilim) ile ölümünden sonra (hakikati yaşamazken) arzı (kendini beden kabullenmiş bilinci) diriltir… Muhakkak ki bunda aklını kullanabilen bir topluluk için elbette işaretler-dersler vardır.
RUM 30-35 Yoksa onlara bir güçlü delil inzal ettik de, şirk koşmalarının sebebi o mu?
LOKMAN 31-10 Semaları, dayanağı olmaksızın (Bi-gayrı amed) yarattı (direkt olarak Esma manaları olarak vardır-varlığın ilim-şuur boyutu); sizin (benlik bilincinizin oluşması ve) sarsılmamanız için arza (bedende) sabit dağlar (organlar) ilka etti ve orada (bedende) her DABBEDEN (hayvani özellikler) oluşturdu… Semadan (şuurdan) bir su (ilim-kendi hakikatini kavrama bilinci) inzal ettik de onda tümüyle kerim eşini (ölüm ötesi yaşam kişiliğini-ruhunu) oluşturduk.
LOKMAN 31-21 Onlara: “Allah`ın inzal ettiğine tabi olun” denildiğinde: “Hayır, atalarımız ne yaptıysa biz de ona tabiyiz” dediler… Şeytan kendilerini alevli ateşin azabına çağırırsa da mı?
SECDE 32-2 Kendisinde kuşku olmayan Hakikat ve Sünnetullah BiLGisi (Kitap), Rabb-ül alemin`den (“insan”ların Rabbinden) inzal olmuştur! (Kuran`da pek çok yerde alemler kelimesi ile “insan”lara işaret edilmiştir. Bu iyi incelenmeli ve dikkatle düşünülmeli.)
SEBE’ 34-2 Arza (bedene-yeryüzüne) gireni ve ondan çıkanı; semadan inzal olanı (bilinçten açığa çıkanı) ve ondaki (boyutsal yükselişi) uruc edeni bilir… “Hu”; Rahim`dir, Gafur`dur.
SEBE’ 34-6 Kendilerine ilim verilenler, Rabbinden sana inzal olunanın Hakk`ın ta kendisi olduğunu ve Aziz, Hamid`in Hakikatine erdirme yoluna yönlendirdiğini görürler.
FATIR 35-27 Görmedin mi ki Allah semadan bir su (ilim) inzal etti… Onunla renkleri muhtelif meyveler (düşünce sahipleri) çıkardık… Dağlardan (benlik sahipleri) da beyaz, renkleri muhtelif kırmızı ve simsiyah cüddeler (renkleri {anlamları-yaşam tarzları} farklı olan yollar var).
YASiN 36-15 Dediler ki: “Siz bizim gibi bir beşerden başka bir şey değilsiniz… Rahman da hiçbir şey inzal etmedi… Siz ancak yalan söylüyorsunuz.”
YASiN 36-28 Ondan sonra onun halkının üzerine semadan hiçbir ordu inzal etmedik, inzal ediciler de değildik.
SAD 38-8 Hem Zikir (hakikati hatırlatma), aramızdan O`na mı inzal olundu?… Hayır! Onlar Zikrimden (hakikati hatırlatmamdan) kuşku içindeler! Hayır, onlar benim (gerçeği fark ettiren) azabımı (ölümü) henüz tatmadılar!
SAD 38-29 Sana inzal ettiğimiz bu mübarek Bilgi, O`nun işaretlerini derinliğine tefekkür etmeleri; derin düşünen akıl sahiplerinin de (hakikati) hatırlayıp üzerinde düşünmeleri içindir!
ZÜMER 39-2 Muhakkak ki biz sana O BiLGiyi Hak olarak (hakikatin olan Esma boyutundan açığa çıkardık) inzal ettik! O halde Din`i, (varlıktaki sistem ve düzenin mutlak hakimi-hükümranı olarak) Allah`a kulluğunun farkındalığıyla yaşa!
ZÜMER 39-21 Görmedin mi ki Allah, semadan (Esma manalarının açığa çıkışı olan şuurdan) bir su (ilim) inzal etti de onu arzdaki (bedendeki) kaynaklara (beyine) koydu… Sonra ondaki kuvvelerle renkleri muhtelif (çeşitli huyların sonucu) ekinler (üretim) açığa çıkarıyor… Sonra kurur da sen onu sararmış görürsün (oluşumu sırasında çok değer verdiğin şeyler, olup bittikten sonra bakarsın tüm değerini yitirir)… Sonra onu bir hutam (kuru bitki, çer-çöp) kılar! Muhakkak ki bu (misalde) derin düşünen akıl sahipleri için elbette bir ders vardır!
ZÜMER 39-41 Muhakkak ki biz sana O BiLGiyi insanlar için Hak olarak inzal ettik! Artık kim hakikate yönelirse kendi nefsi içindir! Kim de (hakikatten) saparsa sonucu sadece kendi aleyhine olarak sapar! Sen onların vekili değilsin!
ZÜMER 39-55 Siz farkında olmadan, ansızın azap (ölüm) size gelmeden önce, Rabbinizden size inzal olunan en güzele tabi olun!
FUSSiLET 41-14 Hani onlara Rasulleri önlerinden (bildiklerine dayanarak) ve arkalarından (bilmediklerini bildirerek) gelip: “Başkasına tapınmayın; sadece Allah`a kulluk, ibadet edin!” (dedi)… Onlar da dediler ki: “Eğer Rabbimiz dileseydi elbette melekler inzal ederdi… Zaten biz, kendisi ile irsal olunduğunuz şeyi (hakikat bilgisini) inkar edenleriz.”
FUSSiLET 41-39 O`nun işaretlerindendir ki sen arzı (bedeni) huşu halinde görürsün… Onun üzerine o suyu (hakikat ilmini) inzal ettiğimizde, hareketlenir ve uyanıverir! Muhakkak ki onu (bilgisizlikle yaşayan ölüyü) dirilten, (diğer) ölüleri de Muhyi`dir (dirilticidir)! Muhakkak ki O, her şey üzerine Kadir`dir.
ŞURA 42-15 işte bunun için sen davet et! Hükmolunduğun gibi fıtratın istikametinde ol! Onların hevalarına (boş arzu ve fikirlerine) uyma! De ki: “Allah`ın inzal ettiği BiLGi`ye iman ettim!.. Aranızda adaletli olmamla hükmolundum! Allah bizim de Rabbimizdir sizin de Rabbinizdir. Bizim yaptıklarımız bizedir, sizin yaptıklarınız da sizindir. Bizimle sizin aranızda deliller savaşına gerek yoktur! Allah aramızı cem eder! O`nadır dönüş.”
ŞURA 42-17 Allah (O`dur) ki, Hak olarak Hakikat ve Sünnetullah BiLGisini ve Mizanı (muhakeme kuvvesini) inzal etti… Ne bilirsin, belki O Saat (ölümü tadacakları an) yakındır!
DUHAN 44-3 Biz Onu mübarek bir gecede (“yok”luk halinin yaşandığı anda) inzal ettik! Uyaranlar biziz!
CASiYE 45-5 Gece ve gündüzün dönüşümünde, Allah`ın semadan yaşam gıdası (bilgi) inzal edip de onunla ölümü (şuursuz-kendini yalnızca beden sanan yaşamı) sonrasında arzı (şuurlu yaşamla bedeni) diriltmesinde, rüzgarları (sürekli esen fikirleri) yönlendirmesinde; aklını kullanabilen bir topluluk için işaretler vardır.
AHKAF 46-30 Dediler ki: “Ey halkımız… Biz, Musa`dan sonra inzal edilmiş, öncekileri tasdikleyen, Hakk`a ve sırat-ı müstakime yönlendiren bir Bilgi işitip dinledik.”
MUHAMMED 47-2 iman edip imanın gereğini uygulayanlar ve Muhammed`e inzal olana -ki O, Rablerinden (gelen) Hak`tır- iman edenlere gelince, (Allah) onların kötülüklerini onlardan örttü; hallerini ıslah etti.
MUHAMMED 47-9 Bunun sebebi şudur: Onlar Allah`ın inzal ettiğini nahoş gördüler… Bu yüzden (Allah da) onların yaptıklarını boşa çıkarttı.
MUHAMMED 47-20 iman edenler: “(Savaş hükmünü ihtiva eden) bir sure tenzil edilmeliydi?” der… Hükümleri açık bir sure inzal edilip de, içinde savaştan söz edildiğinde; kalplerinde hastalık (şirk, nifak) olanları, ölüm korkusuyla baygınlık geçirenin baktığı gibi bakar görürsün! (Oysa) onlar için hayırlı olan budur.
FETiH 48-4 imanlarının kat kat artması için, iman edenlerin kalplerine sekine (sükun, güven duygusu) inzal eden “Hu”dur! Semalar ve arzın orduları Allah içindir! Allah Alim`dir, Hakim`dir.
FETiH 48-18 Andolsun ki Allah, o ağacın altında sana biat ettiklerinde iman edenlerden razı oldu, onların kalplerinde olanı bildi de, üzerlerine sekine (huzur) inzal etti ve kendilerine feth-i karib (yakin açıklığı) verdi.
FETiH 48-26 O zaman hakikat bilgisini inkar edenler, kalplerine hamiyeti (köylülük-cahillik gururu), cahillik tutuculuğunu (yeniye kapalılık) yerleştirmişlerdi… Allah, Rasulüne ve iman edenlere sekine inzal etti ve onları kelime-i takva (la ilahe illallah) anlayışında sabitledi… Onlar bu sözü bizatihi yaşayarak hak etmiş ve ehil kimselerdi… Allah her şeyi Alim`dir.
NECM 53-23 Onlar ancak sizin ve atalarınızın isimlendirdiği, Allah`ın hiçbir delil inzal etmediği (arkası-müsemması olmayan yalnızca) isimlerden ibarettirler! Onlar, ancak zanna ve nefslerin hoşlandığı kuruntulara uyarlar… Andolsun ki kendilerine Rablerinden hakikat ilmi gelmiştir!
VAKIA 56-69 Onu beyaz bulutlardan siz mi inzal ettiniz yoksa inzal ediciler biz miyiz?
HADiD 57-4 O, semaları ve arzı altı süreçte yaratan, sonra da arşa istiva edendir! Arza gireni ve ondan çıkanı; semadan inzal olanı ve onun içinde uruc edeni bilir… Nerede olursanız O sizinle (hakikatinizin Esma ül Hüsna`sıyla varolması sonucu) beraberdir (Maiyet sırrına işaret)! Allah yaptıklarınızı (yaratan olarak) Basir`dir.
HADiD 57-16 iman edenler için vakti gelmedi mi ki Allah`ın zikri (hatırlanışı) ve Hak`tan inzal olana kalpleri bilinçleri huşu duysun; daha önce kendilerine kitap verilenler gibi olmasınlar (ibadetleri adete dönüşmesin, çalışmalarını düşünerek hissederek yapsınlar)! Onların (israiloğullarının) üzerlerinden uzun müddet geçmişti de (ibadetleri adete dönüşmüştü), bu yüzden kalpleri katılaşmıştı (yaptıklarını düşünüp hissedip yaşamadan, adet diye yapmaya başlamışlardı)! Onlardan (Yahudilerden) çoğunun inançları bozuktur!
HADiD 57-25 Andolsun ki Rasullerimizi apaçık deliller olarak irsal ettik ve onlarla birlikte Hakikat ve Sünnetullah BiLGisini ve mizanı da (muhakeme-dengeleme) inzal ettik ki, insanlar kıst`ı (adaleti) ayakta tutsunlar! Kendisinde şiddetli bir güç bulunan ve insanlar için faydaları olan (kanda mevcut; mağma-insan bedenindeki demir ilişkisi?) Hadid`i (demir) de inzal ettik ki Allah, kendisine ve Rasullerine gayblarında kimin yardım ettiğini bilsin. Muhakkak ki Allah Kaviy`dir, Aziz`dir.
MÜCADELE 58-5 Muhakkak ki Allah ve O`nun Rasulüne zıtlaşanlar, kendilerinden öncekilerin aşağılandıkları gibi aşağılandılar! Halbuki gerçekten apaçık işaretler inzal ettik… Hakikat bilgisini inkar edenler için aşağılayıp rezil duruma düşürücü bir azap vardır.
HAŞR 59-21 Eğer şu Kuran`ı (bildirdiği gerçeği) bir dağın (benlik sahibi bilinç-ego-eniyet) üzerine inzal etseydik, elbette onu Allah (ismiyle işaret edilen`in) haşyetinden (muhteşem azamet karşısında benliğinin hiçliğini fark ederek) huşu ederek, çatlayıp paramparça olduğu halde görürdün! işte bu MiSALLERi (sembolik anlatımları) insanlara tefekkür etsinler diye veriyoruz!
TEĞABUN 64-8 Esma`sıyla hakikatiniz olan Allah`a, Rasulüne ve inzal ettiğimiz Nur`a (ilme) iman edin! Allah yaptıklarınızı (B sırrınca) Habir`dir.
TALAK 65-5 işte bu (uygulamalar) Allah`ın işidir ki, onu size inzal etti… Kim Allah`tan korunursa, kötülüklerini ondan siler ve onun için ecri büyütür.
TALAK 65-10 Allah, onlar için şiddetli bir azap hazırlamıştır! Allah`tan korunun, ey iman etmiş Ulül Elbab (derin düşünebilen akıl sahipleri)! Allah size gerçekten bir hatırlatıcı (Zikir) inzal etmiştir!
TALAK 65-12 O Allah ki, yedi sema yarattı ve arzdan da onların bir mislini! Emir (hüküm-iş) onların ARALARINDAN sürekli-kesintisiz inzal olur (Allah`ın Esma`sındaki özelliklerin açığa çıkışı olan Astrolojik {meleki} tesirlerin varlık üzerindeki etkileri)! Ta ki Allah`ın her şeye Kadir olduğunu ve Allah`ın her şeyi (yaratanı olarak) ilmen ihata ettiğini bilesiniz. Not: Gazali`nin “ihya-u Ulumi`d Din” adlı eserinde, Ashabın alimlerinden olarak bilinen ibni Abbas r.a.ın şöyle dediği nakledilmektedir: “O Allah ki yedi sema yaratmış, arzdan da onların bir mislini; ARALARINDAN emir inip duruyor!.. (Talak: ) ayet-i Celilesinin tefsirini yapacak olsam, beni taşa tutardınız.” Bir başka nakilde de: “Beni tekfir ederdiniz!..”
MÜLK 67-9 (Cehennem ehli de) der ki: “Evet, gerçekten bize bir uyarıcı geldi de biz inanmayıp reddettik! `Allah hiçbir şey inzal etmemiştir; sizin yaptığınız çok büyük bir sapıklıktır` dedik.”
NEBE 78-14 Yağmur bulutlarından şarıl şarıl bir su inzal ettik.
KADR 97-1 Muhakkak ki biz Onu (Kuran`ı), (Hz. Muhammed`in a.s.) Kadr gecesinde inzal ettik!
İnzâl
Nüzûl
Kavram hakkında henüz bir not alınılmadı.
Halife
Anlamı “Halife” kimdir?…“İnsan-ı Kâmil“dir!…“Yeryüzündeki halife” kimdir?…Adem nesli!.“İnsansı“lar değil; yalnızca Adem ve Havva`dan gelen nesil olan “insan”lar! Kur`ân-ı Kerîm bir âyet-i kerîmesinde insanın varoluşuyla ilgili olarak şöyle der: «BEN YERYÜZÜNDE BİR HALİFE MEYDANA GETİRECEĞİM!..» (2-30)İşte bu