Nâr

İslâm kaynaklarında “CİN” adıyla açıklanan; halk arasında ise “RUH”, “PERİ”, “DEV” diye anılan varlığın yapısı; İslâm Dini’nin mukaddes kitabı Kur`ân-ı Kerim`de:

“Min MEÂRİCİN min NAR” yani dumansız ateş; yâni IŞINLARDAN, yâni DALGALARDAN (55-15)…

ve…

“Min NÂR is SEMÛM” yani EN İNCE ve HASSAS MESÂMATA (gözeneklere) NÜFUZ EDİCİ ve ZEHİRLEYİCİ ATEŞ yâni DALGA-IŞIN (15-27) anlamına gelen âyetlerle izah edilmiştir…(1)

(1)Bakınız: Hak Dini Kur`ân Dili, cild: 4 sayfa: 3095.

“DUMANSIZ”

“ZEHİRLEYİCİ”

“TÜM GÖZENEKLERE NÜFÛZ EDİCİ”

diye belirtilen “ATEŞ”, elbetteki bugün hepimizin bildiği “IŞIN” yani “dalga yapı”dan başka birşey değildir!.

İşte 1400 yıl öncesinin diliyle, “CİN” denilen varlıkların yapısını meydana getiren “dalga yapı”, “Dumansız, zehirleyici, en ince gözeneklere nüfuz edici ATEŞ” olarak târif edilmiştir…

“IŞINLARIN” yani “dalga canlıların”, bundan 1400 sene evvel “dumansız, zehirleyici ve tüm gözeneklere nüfuz edici ATEŞ” olarak anlatılması, bize göre KUR`ÂN-I KERİM`in en önde gelen MÛCİZELERİNDEN birisidir.

İşte bu târiften anlaşıldığına göre, “CİN” adı verilen yaratıkların yapısı;

“EN iNCE MESÂMATA YANİ MADDEYE NÜFÛZ EDİCİ ÖZELLİĞE SAHİP OLAN DUMANSIZ ATEŞTEN YANİ BUGÜNKÜ DİLDE KULLANILDIĞI ŞEKLİYLE DALGADAN (wawe)”

meydana gelmiştir.

Ancak bu gerçek, 1400 yıl öncesinde, Kur`ân-ı Kerim`de, o günün anlayış seviyesi nazarı itibare alınarak “BİZ CİNLERİ FİLANCA IŞINLARDAN YARATTIK”, şeklinde açıklanmamış; benzetme yollu bir ifadeyle “dumansız ateş“, “en ince mesâmata nüfuz edici ve zehirleyici ateş” diye târif edilerek; insanların anlayışına; ilimlerinin bu konuyu anlayacak bir seviyeye gelmesine bırakılmıştır…

Nitekim o günlerden buyana geçen yaklaşık olarak 1400 sene sonunda, bilim bir anda muazzam bir hamle yaparak gelişme göstermiş; ışınların varlığını evrenin yapısını kısmen de olsa tesbit edebilmiş; bundan sonra da bu âyetlerin işaret etmek istediği gerçek, din ile ilmi bağdaştırabilen kişiler tarafından ortaya çıkartılabilmiştir…

Ki böylelikle de “CİN” ve ona bağlı bazı varlıkların varlığı bilimsel olarak anlaşılabilir hale gelmiştir…

  • MELEK“ler, orijin yapıları itibariyle “NUR“dan varlıklardır…

    CİN“ler ise NÂR“dan yaratılmış varlıklardır..

    Yani, her iki varlık türü de, bilmekteyiz ki, maddi yapıya sahip değillerdir..

    Ve her iki yapı da, bilmekteyiz ki, insanlar üzerindeki etkilerini, beyinlere yolladıkları “ışınsal impuls” larla meydana getirmektedirler…

  • Biz insanı balçık`dan yarattık

    diye tanımlıyor…

    Buradaki “balçık” benzetmesiyle su-mineral karışımına işaret ediliyor!.. Hücre yapısı balçık hâlindedir… Yani, mineral yapı ve sıvı yapı!. bu ikisinin karışımıdır hücre!. “Balçık” tâbiriyle işte bu gerçeğe ediyor…

    Cinleri izah ederken, ne diyordu Kitap?… izah ederken, ne diyordu Kitap?…

    “Dumansız, zehirleyici, ve de insan vücuduna nüfûz edici ışınlardan –nâr-dan meydana getirdik.”

    diyordu…

    Melekleri de “Nur“dan olarak târif ediyor…

    İşte buradaki “nur“dan murad, “ışık kuantları, saltenerjinin yoğunlaşma spektrumunda 1.nci basamaktaki hâli”

    Biz ise en son basamakta “madde” algılayıcılı bir yapıdayız!.

  • Cinler, direkt olarak “nur” boyutunun, “nar” boyutuna dönüşmesiyle meydana gelmişken… Ve bu yüzden cinler, kendilerini evrende meleklerin daha tekâmül etmiş türü olarak nitelerken…

    Buna karşın insanlar, tüm madde dünyası gibi direkt olarak “nur” yapının yoğunlaşmasıyla meydana gelmiş biyolojik varlıklar olarak madde dünyasına selâm vermişler; akabinde biyolojik beynin ürettiği dalgasal-ışınsal bedene, yani “ruh”a kavuşarak ölümötesi dalgasal boyutta yaşamlarını sürdürmeye başlamışlardır…

    Dünya yaşamından, biyolojik beden boyutundan; ölümötesi ışınsal bedene ve dalgasal(wave) boyuta -ruhlar âlemine=kâbir âlemine- geçiş olduğu gibi…

    Bir kısım insanlar için de, “cehennem” diye tanımlanan Güneşin “nârî” denen ışınsal alt boyutundaki dalgasal – ruh beden yaşamından; çok daha latif olan “nûrî” bedene dönüşerek; “nur” yapılı “cennet” boyutuna geçmeleri sözkonusu olacaktır!…

    Ve bu süreç sonunda insanlar, “nârî” beden kayıtlarından kurtularak, “nûrî” bedenli, fakat bileşimindeki isimlerin elverdiği ölçüde dilediğini yapan ve “Halifetullah” olan meleki yapılı varlıklar olarak yaşamlarını ölümsüz bir şekilde sürdüreceklerdir.

    Buna karşın cinler ise, geride kalan insanlarla güneşin alt boyutunu oluşturan dalgasal boyutta yaşayacaklardır.

  • Meselâ bir kısım melekler var. Subbûh, Kuddûs isimlerinden müteşekkil. Bir kısım melek var; Allah`ın Kahhâr, Cebbar, Kavîy isimlerinden meydana gelmiş!.

    Azrail dediğimiz melek, Allah`ın Kahhar isminin kuvvet ve kudretiyle var olan bir melek… Bunlar kuantsal kökenli yapılar!.

    Cinlerin yaşadığı mikrodalga boyut; yani, bizim ruhumuz gibi bir tür dalgadan oluşmuş dalgasal boyut!

    Meleklerden daha üst boyutta, yani şöyle anlatıyorum. Bak!…

    Madde boyutu var, atom boyutu var, atomaltı elektromanyetik dalgalar, kozmik ışınlar boyutu var! Bir de onun altında bir boyut var. “Nâr=ışın boyutu” tâbir edilen..

    Bizim “ruhumuz” itibariyle boyutumuz, “nâr boyutu“dur. Cinler de, “nâr” diye târif edilen dalgasal yapılar boyutudur.

    Bu bahsettiğim, “Ruh” dediğim varlık ise, melekî boyut olan, “Nur” ismiyle târif edilen kuantsal enerjiye çok yakın plandaki bir boyut!. Yani, enerjinin bir üst boyutu oluyor.. Bildiğimiz meleklerden çok daha güçlü bir ana melek diyelim…

    Melekler de cinler gibi, bir takım işler yapan, çok değişik türleri, yapıları, sûretleri olan bir sınıf…

    Bu “RUH” isimli varlık da bize göre çok çok özel bir melek zaten!.. Melek dediğimiz sınıfa giriyor!.

  • Bakın “Uzaylılara” yâni CİNLERE inananları nasıl uyarıyor tâ 1400 sene öncesinden Kur`ân-ı Kerîm:

    “CİNLERİ, ALLAH`A ORTAK KOŞUYORLAR, (Rab kabûl ediyorlar) OYSA CİNLERİ DE, ALLAH YARATMIŞTIR!..” (6-100)

    Aldatmacadan başka bir şey bilmeyen CİNLERİN hemen her şeyleri terstir. Yazılarından, ayaklarına kadar. “RAN”ı da tersten okuduğunuz zaman karşınıza NÂR kelimesi çıkar. NÂRise ateş demektir.

    Nitekim Kur`ân`da da CİNLERİN  nârdan meydana gelmiş oldukları vurgulanır. NÂR gezegeni “ATEŞ” gezegenidir ki CİNLERİN ortamıda ateş ortamıdır. Cinler bu boyuta “Omega” boyutu ismini vermektedirler. Yâni, ışınsal yapı boyutu. CİNLER`in buradaki reislerinin adı da kendi tanımlamalarına göre RANTİMUS`TUR… Ateş yapının reisi, anlamında.

  • Kâinatta ne tür varlık varsa hepsinin de aslı “melek“tir!.

    “Cin” denilen nârî yapı, gerçekte, “nûr” denilen yapının, belli bir esmâ terkibi sonucunda yoğunlaşmak suretiyle, bir üst boyutta yeni bir tür olarak oluşmuş hâlidir.

    “Madde” ise direkt olarak, “nur“un çok daha yoğunlaşmasıyla meydana gelmiştir!..

    “İnsan” gelecekte önce “berzah” denilen nârî boyutta yer alacak; takdirinde olanlar da mutlak kıyâmet sonrasında bu boyuttan “nûrî” boyuta, yani “cennet” boyutuna, “nûrî” bir bedenle, “melek”leşmiş bir halde geçeceklerdir!.

    Nârî” yapıdan yaratılmış olmaları sebebiyle yapıları ve benlikleri bize göre çok güçlü olan cin“lerin âlimleri ve bu arada İblis lâkabı verilen şeytan, biliyordu ki, varlıkta bir “TANRI” kavramı yok, sadece her boyutta dilediği gibi zâhir olan ALLAH var!.. Dolayısıyla da kendisini “HAK” olarak görüyor; tam anlamıyla Firavun`luğunu yaşıyordu elindeki tüm olanaklar ve kuvvetlerle!.

    Ancak kendilerinde bir kısım esmânın zâhir olmaması, terkiplerinde bir kısım esmânın zâhire çıkmaması dolayısıyle, özellikle “Tevhid, Vahdet kemâlâtı ve bunun sonucu olan Kader ilmi” konularında kesinlikle yetersiz olduklarını; ve bundan dolayı da cinlerin çok çok büyük bir kısmının müşrik olduğunu, Allah`a şirk koşanlardan olduğunu belirtmiştik “AKIL ve İMAN” ile “RUH İNSAN CİN” isimli kitaplarımızda.

  • İslam alimlerinden olan FEYRUZ ABADİ ise, “Besâir” isimli eserinde cin için özetle şöyle bilgi vermektedir:

    “CİN hakkında iki görüş vardır:”  -elbette ki o gün için konuşuyor-

    1-CİN, insanın beş duyusuyla tesbit edemediği, örtü altında olan ruhânî yaratıklara verilen isimdir ki, “ins” karşılığıdır.. Bu sûretle, bu mânâda kelimeye, melâike, şeytanlar ve CİNler girer… Binâenaleyh, melâike ile CİN arasında özel ve genel bağlantı vardır.

    Her melâike CİNdir; CİN melâike değildir…

    1.CİN, ruhânî (bedensiz) yaratıkların bir kısmına denilir… Zira, ruhânî yaratıklar üç kısımdır:

    a-Ahyardır (hayırlılar) ki, melâikedir..

    b-Eşrardır (şerliler) ki şeytandır…

    c-Ahyarı da eşrarı da bulunan aradakilerdir ki, tam mânâsıyla bunlar da CİN taifesidir…”  (Hak Dini c:3, s:2031)

    İleride de tekrar üstünde duracağımız için, konumuzla çok yakından ilgisi olan iki kelimenin; “ŞİHAB” ve “SEMÛM” kelimelerinin Arap lisanında ne anlama geldiğini Hamdi Yazır merhumun tefsirine dayanarak verelim:

    ŞİHAB“, lugatta “ateş alevi” demektir.

    SAMM“. semm maddesinde fail; “SEMÛM”da onun mübalağası feul sıgasıdır… “SEMM“, “zehir” ile, bir de “SEMMÜLHIYAT” gibi “ince delik” mânâsına gelir. Nitekim, bedendeki terin çıktığı ve havanın nüfus ettiği gizli deliklere “mesemme”, çoğulunda “mesamm” veya “mesemmat”, cemül cemine de “mesammat” denilir.

    “CAN”ın “NARI SEMUM“dan halkedilmiş olması, CİN ve ŞEYTANIN insanın gizli mesammatından hulûl edecek, zehirleyecek bir mâhiyette olduğuna işarettir..” (c:4,s:3059)

  • Okunuşu:

    Rabbena âtina fiddünya haseneten ve filâhıreti haseneten vekına azaben nar.

    Anlamı:

    Rabbimiz dünyanın (gerçek) güzelliklerini, âhıretin (gerçek) güzelliklerini ver, ateşin azabından bizi koru.

    Bilgi:

    Rasûlullah salla’lâhu aleyhi ve sellem’in pek çok duâsında bu âyete yer verdiğini Enes radıya’llâhu anh naklediyor bize. Bildiğimiz ve bilmediğimiz tüm dünya ve âhıret güzelliklerini dileyip; dolayısı ile ateş azabına yolaçacak şeylerden korunmayı talebetmeyi öğretiyor bize bu dua.

BAKARA 2-17          Onların misali ateş yakana benzer, ki yakılan ateş çevreyi aydınlatır. Ne var ki kendi hakikatlerinden gelen nur açığa çıkmadığı için, karanlığa terkedilir; artık göremez!

BAKARA 2-24          Bunu yapamazsanız, ki yapamazsınız; yananı insanlar ve taşlar (bilinç yapı olarak ruhani insan ve taş, yani o ortama göre yaratılmış olan maddesi… Allahu a`lem!) olan o ateşten korunun; zira hakikati inkar edenleri yakar o ateş.

BAKARA 2-39          Onlar ki bizim işaretlerimizi inkar edip yalanlarlar, işte onlar sonsuza dek ateş (azap) içindedirler.

BAKARA 2-80          Ve dahi onlar dedi ki: “Sayılı günler ötesinde ateş bizi yakmayacak!” De ki onlara: “indallah`tan (hakikatinizden gelen bir) söz mü aldınız? Allah asla sözünden dönmez! Oysa siz Allah hakkında uydurma şeyler konuşuyorsunuz!”

BAKARA 2-81          Hayır! Gerçek onların sandığı gibi değil! Kim bir kötülük kazanırsa (elleriyle yaptıklarından dolayı) ve de o hatası kendisini kuşatırsa (hakikatı göremez hale gelirse), işte onlar ateş (yanma) ehlidir sonsuza dek!

BAKARA 2-126        Hani ibrahim şöyle demişti: “Rabbim burasını emin bir mahal kıl ve ehlini (nefslerinin hakikati olarak) Allah`a ve gelecekte yaşanacak sürece iman edenleri, yaptıklarının sonuçlarıyla rızıklandır.” (Rabbi) dedi: “Kim (hakikati) inkar ederse onu bile kısa bir zaman (dünya yaşamı) boyunca rızıklandırır, sonra da yanma azabına bırakırım.” O ne kötü gerçekle yüzleşmedir!

BAKARA 2-167        (Endada) tabi olmuşlar: “Keşke bize fırsat verilseydi de yaşadıklarımızı bir kere daha yaşasaydık, bu defa tabi olduklarımızın bizden uzaklaşması gibi biz onlardan uzaklaşsaydık” derler. Böylece Allah onlara yaptıklarının sonuçlarını acı pişmanlıklarla gösterir. Onların içlerinden gelen pişmanlık yanışının sonu gelmez!

BAKARA 2-174        Onlar ki, Allah`ın Kitaptan inzal ettiğini (varlığın hakikati ve Sünnetullah bilgisi) gizleyip, onu (hakikatlerini) az bir paraya (dünyasal değere) satarlar; işte onlar batınlarını (içlerini-bilinç) ateşten (yakıcı) başka bir şeyle doldurmuş (yemiş) olmazlar. Kıyamet sürecinde Allah onlarla tekellüm etmez ve onları tezkiye etmez. Onlar için feci azap vardır.

BAKARA 2-175        işte bunlar BilHÜDA (nefslerinin hakikati olan Allah Esma`sına iman) karşılığında dalaleti (dışa yönelerek tanrı inancına sapmak); mağfiret (hakikatindeki Esma inancı getirisi olan bağışlanma) yerine azabı satın almışlardır. Bunlar ateşe karşı ne kadar dayanıklı imişler!

BAKARA 2-201        Onlardan kimi de: “Rabbimiz, bize dünyada da hasene (Esma`nın güzelliklerini yaşamayı) ver, sonsuz gelecek sürecinde de hasene (nefsimizdeki Esma`nın güzellikleri) ver; (ayrı düşmenin) ateşinden bizi koru” derler.

BAKARA 2-217        Sana, savaşmanın haram olduğu ay içinde savaşmayı soruyorlar. O ayda savaşmak büyük iştir! Ne var ki Allah yolundan (insanları) alıkoymak, hakikatini inkar ve Mescid-i Haram`a nankörlük edip, halkı oraya girmekten yasaklamak, ehlini oradan sürmek, Allah indinde çok daha büyük iştir! Fitne, öldürmekten de büyük iştir! Onlar güç yetirebilseler, sizi inancınızdan döndürene kadar sizinle savaşırlar. Sizden, kim din anlayışından döner ve hakikati inkar üzere ölürse, dünyada ve sonsuz gelecek sürecinde, tüm yaptığı iyi işler boşa gider. işte onlar ateş (yanma) ehlidirler ve sonsuza dek orada kalırlar.

BAKARA 2-221        Şirk koşan kadınlarla, iman edene kadar nikahlanmayın. iman eden bir cariye, hoşunuza gitse dahi şirk ehli bir kadından kesinlikle daha hayırlıdır (güzellik bedende değil inanç paylaşımındadır). Müşrik erkeklere de, iman edinceye kadar, (iman eden kadını) nikahlamayın. iman eden bir köle, size hoş gelse dahi müşrik bir erkekten elbette daha hayırlıdır. Onlar (şirk ehli) ateşe davet ederler. Allah ise (hakikatinizin elvermesinden doğan) izniyle cennete ve mağfirete davet ediyor. Allah (hakikatin) işaretlerini insanlar için apaçık beyan eder ki, (bu gerçekler) hatırlansın.

BAKARA 2-257        Allah iman edenlerin Veli`sidir; onları zulmattan (karanlıklardan-hakikat bilgisizliğinden) Nur`a (ilmin aydınlığında hakikati görmeye) çıkartır. Fiilen küfür (hakikati inkar) halinde olanlara gelince; onların velisi Tagut`tur (gerçekte var olmayıp var sandıkları kuvveler, fikirler), onları nurdan zulmete ihraç eder. işte onlar, ateş (sonuçta yanmaya mahkum) kişilerdir. Onlar o şartlarda sonsuza dek kalıcıdırlar.

BAKARA 2-266        Sizden biriniz ister mi hiç, içinde nehirler akan ve çeşitli meyveler bulunan, hurmalık ve asmalarla dolu bahçesi olsun da, kendisine ihtiyarlık gelsin ve zayıf bir zürriyeti olsun? Derken içinde ateş olan bir fırtına bütün bahçeyi helak etsin… işte üzerinde tefekkür etmeniz için Allah bu işaretleri veriyor.

BAKARA 2-275        Riba yiyenler, şeytan (cin) çarpmış kişi nasıl ayağa kalkarsa öylece kalkarlar. Bu onların, ribayı alışverişle aynı tutmalarından ileri gelir. Oysa Allah alışverişi helal kıldı, ribayı haram. (Alışverişte aldığının karşılığı ödenir; riba ise verilen borcun çeşitli miktarlarda fazlasıyla karşılığının alınmasıdır. Riba, karşılıksız yardımlaşma “infak” anlayışının tam zıddıdır.) Artık her kim Rabbinden gelen öğüt ile ribadan vazgeçerse, geçmişi ona aittir, hakkındaki hüküm ise Allah`ındır. Kim de döner riba alırsa, işte onlar ateş ehlidir. Onlar orada sonsuza dek kalırlar.

ALi iMRAN 3-10       Muhakkak ki kafirlere (inkarcılara), ne malları ne de evlatları Allah`tan açığa çıkacak şeye karşı yarar sağlamaz. Bunlar ateşin yakıtıdırlar.

ALi iMRAN 3-16       Onlar şöyle derler: “Rabbimiz, biz kesinlikle iman ettik. Artık bizim suçlarımızı bağışla ve bizi yanmaktan koru!”

ALi iMRAN 3-24       Bu onların “Sayılı günlerin dışında ateş bize dokunmayacak” diye düşünmelerinden ileri gelir. Uydurdukları gerçek dışı kabulleri dinlerine ihanettir.

ALi iMRAN 3-103     Hep birlikte varlığınızdaki Esma hakikatinden (uzanan) Allah ipine sarılın ve ayrılığa düşmeyin. Üstünüzdeki Allah nimetini hatırlayın. Hani sizler düşman idiniz de, şuurlarınızda aynı idrakı oluşturarak sizi bir araya getirdi; O`nun sizde açığa çıkan bu nimeti sayesinde kardeş oldunuz. Siz ateşten bir çukurun tam kenarındaydınız; kurtardı sizi o ateşten. işte böylece, hakikate eresiniz diye, Allah size işaretlerini açıklıyor.

ALi iMRAN 3-116     Hakikati inkar edenlere gelince; onların ne malları ne de evlatları Allah`a karşı hiçbir koruma sağlamayacaktır. Onlar yanmaya mahkumdurlar, sonsuza dek!

ALi iMRAN 3-131     Hakikati inkar edenler için hazırlanmış olan ateşten korunun.

ALi iMRAN 3-151     Kendilerine tanrı oldukları yolunda hiçbir delil inzal edilmemiş olanları, hakikatlerindeki Allah Esma`sına şirk koştukları için, kafirlerin kalplerinde korku oluşturacağız, yaşam ortamları da ateştir. Zalimlerin ulaştığı son ne kötüdür!

ALi iMRAN 3-183     Onlar (Yahudiler) şöyle demişlerdi: “Allah bize, ateşin yiyeceği bir kurban getirmedikçe hiçbir Rasule iman etmememiz konusunda emretti.” De ki: “Benden önce Rasuller açık deliller olarak gelmiş ve de istediğinizi getirmişlerdi. Eğer sözünüzde sadık idiyseniz, niçin onları öldürdünüz?”

ALi iMRAN 3-185     Her bilinç, ölümü (biyolojik bedensiz yaşamayı) tadacaktır! (Biyolojik beden-madde dünyası yaşamı sonrası başlayacak olan) kıyamet sürecinde yaptıklarınızın mükafatı eksiksiz verilecektir. Kim yanmaktan kurtarılıp cennete (boyutuna) geçirilirse o gerçekten kurtulmuştur. Dünya yaşamı aldatıcı (sonu pişmanlık olan) bir zevkten başka bir şey değildir.

ALi iMRAN 3-191     Onlar (derinliğine düşünen akıl sahipleri) ayakta, otururken ya da yanları üzere uzanmışken Allah`ı anıp (düşünüp), semaların ve arzın yaratılışını (günün getirisi ölçüsünde evren ve uzay bilgisini) tefekkür edip; “Rabbimiz, bunları boş yere yaratmadın! Subhan`sın (yersiz ve anlamsız bir şey yaratmaktan münezzeh, her an yeni bir şey yaratma halinde olansın)! (Açığa çıkardıklarını değerlendirmemenin getireceği pişmanlıktan) yanmadan bizi koru” (derler).

ALi iMRAN 3-192     Rabbimiz, sen kimi ateşe atarsan onu muhakkak aşağılamış olursun. Nefsine zulmedenlere hiçbir yardımcı (kurtarıcı) olmaz!

NiSA 4-10      Yetimlerin mallarını haksız olarak yiyenler var ya, onlar karınlarını ateşle doldurmuş olurlar! Alevli ateşe sokulacaklardır.

NiSA 4-14      Kim de Allah ve Rasulüne isyan eder, haddi aşarsa, onu da sonsuza dek kalmak üzere ateşe sokar. Onun için alçaltıcı azap vardır.

NiSA 4-30      Kim haddini aşarak ve zulmederek bunu yaparsa, onu ateşe yaslayacağız. Bu Allah için çok kolaydır.

NiSA 4-56      Muhakkak ki (Esma`nın açığa çıkışı olan hakikatlerindeki) işaretlerimizi inkar edenleri, ateşte yakacağız. Azabı daha fazla hissetmeleri için derileri (dışsal bağlılıkları dolayısıyla) yandıkça yerine yeni deriler (dışsallıklar) oluşturacağız. Muhakkak ki Allah Aziz`dir, Hakim`dir.

NiSA 4-145   Muhakkak ikiyüzlüler (münafıklar) ateşin en dibindedirler! Onlar için bir yardımcı da asla bulunmaz!

MAiDE 5-29 isterim ki hem benim suçumun vebalini hem de kendi suçunun vebalini yüklenesin; ateş ehlinden olasın… işte budur zalimlerin cezası!

MAiDE 5-37 Ateşten çıkmak isterler ama oradan dışarı çıkamazlar… Onlar için daimi bir azap vardır!

MAiDE 5-64 Yahudiler, “Allah`ın eli bağlıdır” dediler… Söyledikleri kendilerinde açığa çıktı, kendi elleri bağlandı ve lanetlendiler! Bilakis, Allah`ın iki eli de açıktır; dilediğince bağışlamaya devam ediyor! Andolsun ki, Rabbinden sana inzal olunan, onlardan çoğunun inkar ve tuğyanını (isyan ile haddini aşmayı) arttırır! Onların arasına kıyamet sürecine kadar düşmanlık ve nefret duygusu yerleştirdik! Her ne zaman savaş için bir ateş yaksalar, Allah onu söndürdü… (Gene de) yeryüzünde bozgunculuğa koşarlar… Allah inançları saptırma peşinde koşanları sevmez.

MAiDE 5-72 Andolsun ki: “Allah, Meryemoğlu Mesih`tir” diyenler hakikati inkar edenlerden oldular… (Oysa) Mesih şöyle dedi: “Ey israiloğulları… Benim de Rabbim, sizin de Rabbiniz (olan) Allah`a kulluk edin… Çünkü kim Allah`a şirk koşarsa, muhakkak Allah ona cenneti haram kılmıştır! Onun varacağı yer cehennem ateşidir! Zalimler için hiçbir yardımcı yoktur!”

EN’AM 6-27   Yanma aşamasına geldikleri zaman: “Keşke geri döndürülsek, Rabbimizin delillerini yalanlamasak ve iman edenlerden olsak (Rabbani özelliklerimizi, Esma`dan kaynaklanan kuvvelerimizi değerlendirsek)” dediklerini bir görsen!

EN’AM 6-99   Hu ki semadan suyu inzal eden!.. Onunla (semadan inen su ile) HER ŞEYiN nebatını çıkardık! Ondan da bir yeşillik çıkardık… Ondan da birbiri üzerine gelişmiş habbeler (taneler); hurmanın tomurcuğundan sarkan salkımlar, üzüm bağları, zeytin ve nar çıkarıyoruz… (Bunların) müteşabihi (birbirine benzeyenleri) ve müteşabih olmayanı da! Onun ürünlerine, bir ilk meyve verdiğinde ve bir de olgunlaştığında bakın… Muhakkak ki bunlarda iman eden halk için elbette işaretler vardır.

EN’AM 6-128            (Allah) onları topluca haşrettiği gün: “Ey cinn topluluğu, gerçekten insanların çoğunluğunu hükmünüz altına aldınız (hakikatten uzaklaştırdınız)!” (der)… insan (türünden) onların dostları olanlar şöyle der: “Rabbimiz, birbirimizden karşılıklı yararlandık… işte bizim için belirlediğin ecelimiz bize ulaştı”… Şöyle der: “Ateş sizin mekanınızdır; Allah`ın dilemesi hariç, orada ebedi kalıcılarsınız”… Muhakkak ki Rabbin Hakim`dir, Alim`dir.

EN’AM 6-141            Çardaklı ve çardaksız bahçeleri, hurmaları, yemişleri muhtelif ekinleri, zeytinleri ve narları, müteşabih ve gayrı müteşabih olarak inşa eden “Hu”dur… O`nun ürünlerini meyve verdiğinde yeyin; hasadının gününde ise onun hakkını verin (zekat)… israf etmeyin, çünkü O, israf edenleri sevmez.

ARAF (A’RAF) 7-12             Buyurdu: “Sana emrettiğimde seni secde etmekten engelleyen neydi?”… “Ben daha hayırlıyım Ondan; beni Nar`dan (ateşten-radyasyon-bir tür dalga boyu yapı; {dikkat edile ki burada kullanılan `nar` kelimesi, cehennemdekileri yakacağı belirtilen `nar` kelimesiyle aynı anlamdadır. Bunun anlamı iyi düşünülmeli! A.H.}) yarattın, Onu tıynden (maddeden) yarattın” dedi.

ARAF (A’RAF) 7-36             (Esma özelliklerinin açığa çıkışı olan) işaretlerimizi yalanlayanlar ve onlara karşı benlik taslayıp büyüklenenler (var ya), işte onlar Nar (ateş-dalga boyu yapı-radyasyon) ehlidirler! Onlar orada sonsuza dek kalıcılardır.

ARAF (A’RAF) 7-38             Buyurdu: “Sizden önce geçmiş cinnden ve insten topluluklar arasında Nar`a (ateşe-radyasyona-yakıcı dalga boyu ortamına) dahil olun”… Her topluluk dahil oldukça, inancını paylaştığı yakınına lanet eder! Nihayet hepsi orada bir araya gelip birikince, sonrakiler öncekileri için: “Rabbimiz… işte bunlar bizi saptırdılar… Onlara Nar`dan (ateş-radyasyon) iki kat azap ver” derler… Buyurdu: “Hepsi için iki katı vardır, fakat bilmiyorsunuz.”

ARAF (A’RAF) 7-44             Cennet halkı Nar (ateş-radyasyon) ehline: “Rabbimizin bize söz verdiklerini hakkıyla bulduk… Rabbinizin söz verdiklerini hakkıyla buldunuz mu?” diye nida ettiler… Onlar da: “Evet” dediler… (Derken) aralarından bir seslenen: “Allah laneti zalimler üzerinedir” diye ilan eder.

ARAF (A’RAF) 7-47             Basarları (bakışları) Nar (ateş-radyasyon) ehli yönüne çevrildiği vakit: “Rabbimiz! Bizi zalimler topluluğu ile beraber kılma” derler.

ARAF (A’RAF) 7-50             Nar (ateş-radyasyon) ehli, Cennet halkına: “O sudan (ilimden) veya Allah`ın sizi rızıklandırdıklarından (cennet yaşamını oluşturan kuvvelerden) bizim üzerimize de akıtın” diye nida ettiler… (Cevaben): “Muhakkak ki Allah onları, hakikat bilgisini inkar edenler üzerine haram kılmıştır” derler.

ENFAL 8-14 işte size (suçunuzun sonucu); tadın onu! Hakikat bilgisini inkar edenler için bir de Nar (bir tür ateş ki, hem içsellikte hem dışsallıkla yakan) azabı vardır.

TEVBE 9-17 Nefslerindeki inkarın bizzat şahidi olan müşriklerin, Allah`a secde mahallerini imar etmeleri mümkün değildir… Onların tüm yaptıkları boşa gitmiştir… Onlar Nar`da (yakan ateşte-radyasyon) sonsuza dek kalırlar!

TEVBE 9-35 Cehennem Narı`nda, altın-gümüşün üzeri kızdırılıp, bunlarla, onların alınları, yanları ve sırtları dağlanacağı (çepeçevre azap görecekleri) süreçte (denilecek ki): “işte bu nefsleriniz için toplayıp sakladıklarınız; artık tadın hazine edindiğinizin (sonuçlarını)!”

TEVBE 9-63 Hala bilmediler mi ki, kim Allah ve Rasulüyle zıtlaşırsa, onun için sonsuza dek yaşayacağı cehennem narı vardır… işte azim rüsvalık budur!

TEVBE 9-68 Allah, erkek ve kadın münafıklara da, hakikat bilgisini inkar edenlere de, onda sonsuza dek yaşamak için cehennem narını vadetmiştir… Bu onlara yeterlidir… Allah onlara lanet etmiştir (Esma bileşimlerindeki Rahimiyetten mahrumdurlar)… Onlara aralıksız yaşayacakları bir azap vardır.

TEVBE 9-81 Allah Rasulünün isteğinin aksine, gitmeyip geride kalanlar, evlerinde oturmakla sevindiler; Allah uğruna mallarıyla, canlarıyla mücahede etmek hoşlarına gitmedi ve dediler ki: “Şu sıcakta savaşa çıkmayın”… De ki: “Cehennem narı sıcaklık olarak çok daha şiddetlidir!” Keşke kavrayabilselerdi!

TEVBE 9-109            Binasını Allah`tan bir takva ve rıdvan üzere kuran kimse mi hayırlıdır yoksa binasını yıkılmaya yüz tutmuş uçurumun kenarı üzere kurup da onunla Cehennem ateşinin içine yuvarlanan kimse mi? Allah zalimler topluluğuna (şirk, küfür ve nifak ehline) hakikati yaşatmaz!

YUNUS 10-8             işte onlar kendilerinden açığa çıkanın getirisi olarak ateşte yaşayacaklardır!

YUNUS 10-27          (Yaptıklarıyla) kötülükler kazanmış olanlara gelince; kötülüğün cezası (=karşılığı=sonucu) onun benzeri olaraktır! Onları zillet bürür… Onları, Allah`ın, yaptıklarının sonucunu yaşatmasından koruyacak (hiçbir kuvveleri) yoktur… Vechleri (şuurları) gecenin zifiri karanlığına bürünmüş gibidir… Onlar sonsuza dek cehennem ehlidirler!

HUD 11-16    işte onlar öyle kimselerdir ki sonsuz gelecekte kendileri için ateşten başka bir şey yoktur… Yapıp ürettikleri şeyler orada getiri sağlamaz. Yapmakta oldukları şey boştur.

HUD 11-17    Böyleleri, Rabbinden bir açık kanıt üzere yaşayan kimse gibi midir? O`ndan bir şahit (Kur`an) onu takip eder; (üstelik) Ondan önce bir önder ve rahmet olarak Musa`nın Kitabı da (ondakileri tasdikler)… işte onlar O`na hak olarak iman ederler… Sakın şunlardan olma: Kim O`nu inkar ederse, onun vadedilmiş yeri Nar`dır… Ondan bir kuşku içinde olma… Muhakkak ki Rabbinden Hak`tır O! Fakat insanların çoğunluğu iman etmezler.

HUD 11-98    (Firavun) kıyamet sürecinde halkının önüne geçip önderlik eder… (işte) onları ateşe ulaştırır! O varılan yer ne kötü bir yerdir.

HUD 11-106 Şaki olanlar, Nar`dadırlar… Onlar orada (azaptan) hırlayarak ve inleyerek soluk alırlar!

HUD 11-113 (Nefsine) zulmedenlere meyletmeyin, (o takdirde) size Nar dokunur… Sizin için Allah dununda veli söz konusu olmaz! (Şayet edinirseniz) sonra yardım da görmezsiniz!

RA’D – RAD 13-5      Eğer (kavrayamadığından dolayı) şaşıyorsan (bu işaretlerimize); asıl şaşılacak olan, onların şu sözüdür: “Biz toprak olduktan sonra, halkı cedidde mi olacağız (yeni bir yaratılmayla yaşama devam mı edeceğiz)?”… işte bunlar Rablerinin hakikatleri olduğu bilgisini inkar edenlerdir (Allah Esma`sı hakikatleri olduğu için sonsuza dek yaşayacaklarını kavrayamayanlardır)! Boyunlarında bukağılar (halkalar-madde bedenden ibaret olma düşüncesinin esirleri) olanlar da bunlardır! Bunlar Ateş (yanma) ehlidir… Onlar orada sonsuz yaşarlar!

RA’D – RAD 13-17   Semadan bir su (Esma özellikleri) inzal etti de vadiler (Esma bileşimi olan birimsel yapılar) kendi Bi-kaderlerince (terkibiyetlerindeki kuvvelerin miktarlarınca) sel olup (düşünsel yaşamları) aktı… O sel, üste çıkan köpüğü (maddesel hayatı) yüklenmiş taşır… Bir süs veya bir zinet arzulayarak ateşte yakıp erittiklerinden olan da bunun misli bir köpüktür. Köpük gereksiz fazlalık olarak atılır gider; işte Allah, Hak ile batılı böylece misallendirir… Fakat insanlara faydalı olan şeye gelince, (işte o) arzda kalır… işte Allah, böyle misalleri verir.

RA’D – RAD 13-35   Korunanlara vadolunan CENNETiN TEMSiL (misal-benzetme) yollu anlatımı şöyledir: Altından nehirler akar… Yemişi de daimdir, gölgesi de… işte bu takva sahiplerinin geleceğidir… Hakikat bilgisini inkar edenlerin geleceği ise, o malum ateştir.

iBRAHiM 14-30        Allah`a denkler (varsandıkları tanrılar) oluşturdular, O`nun yolundan saptırmak için! De ki: “Faydalanmaya çalışın (bakalım); yaşayacağınız yer ateştir!”

iBRAHiM 14-50        Gömlekleri katrandandır (benliklerinin katran karası, dışlarına vurmuştur); vechlerini de Nar (perdelilik ateşi) bürür.

HiCR 15-27   Cann`ı da daha önce semum ateşten (gözeneklerden geçen, zehirleyici ateşten; ışınsal bedenle, cehennemdeki ateş semum kelimesiyle tanımlanmıştır. A.H.) yarattık.

NAHL 16-62 (Müşrikler) hoşlanmadıkları şeyleri Allah`a yakıştırırlar (melekler kızlarıdır diyerek)… Üstelik de yalan söyleyip, en güzel geleceğin kendilerine ait olduğunu iddia ederler. Şüphesiz onlara ateş vardır ve onlar en önde götürüleceklerdir.

KEHF 18-29 De ki: “Hak Rabbinizdendir! isteyen iman etsin, isteyen inkar etsin!” Doğrusu biz, zalimler için dev dalgalar halinde öyle bir ateş hazırlamışız ki, onları her yönden kuşatmıştır! Eğer yardıma çağırsalar; erimiş maden benzeri, yüzleri pişiren bir su ile yardımlarına koşulur! O ne kötü içecek, o ne kötü yaşam ortamı!

KEHF 18-53 Suçlular ateşi gördüler de, artık onun içine kesin düşeceklerini bildiler… Ateş dışında gidebilecekleri bir yol yoktu!

KEHF 18-96 Bana demir kütleleri getirin… Nihayet iki taraf arasını eşitleyince: “Nefhedin = körükleyin” dedi… Ta ki onu (demiri) kor haline getirince, “Getirin bana, üzerine eritilmiş bakır dökeyim” dedi.

TAHA 20-10 Hani (Musa) bir ateş gördü de ehline: “Yerinizde durun, muhakkak ki ben bir ateş hissettim… Belki ondan size bir kor parçası getiririm ya da o ateşin yanında bir kılavuz bulurum.”

ENBiYA 21-39          Hakikat bilgisini inkar edenler, ne vechlerinden (iç dünyalarından) ne de sırtlarından (dıştan) yakanı önleyemeyecekleri; kendilerine yardım da olunmayacağı zamanı bir bilselerdi!

ENBiYA 21-69          Dedik: “Ey Ateş… ibrahim`e serin ve selam (selamet) ol!”

HAC 22-19    Şu iki hasım, Rableri hakkında davalaştılar… Hakikat bilgisini inkar edenlere gelince, onlar için ateşten elbiseler kesilip biçilmiştir… Kafalarına kaynar su dökülür.

MU’MiNUN 23-104 Onların vechlerini o ateş yalar… Onların suratları orada azapla gerilip dişleri öne fırlar!

NUR 24-35    Allah, semaların ve arzın nurudur (NuR ilimdir, semalar ve arzın hakikati ilimden ibarettir)! O`nun nurunun (ilminin varlığı ve açığa çıkışı) misali şuna benzer: içinde lamba (bilinç) bulunan bir kandil (beyin) gibidir… O lamba da bir sırça (kalp-şuur) kapsamındadır! O sırça (şuur) sanki inciden bir yıldız (yaradılış amacına göre işlevlenmiş Esma bileşimi) gibidir ki, doğu ve batıya (mekan ve zamana) ait olmayan mübarek bir ağaçtan (insani hakikatin), yani zeytinden (TEK`lik şuuruna sahip olması) tutuşturulur! O ağacın yağı (şuurdaki hakikat müşahedesi) neredeyse kendisine bir nar (arınma çalışmaları) dokunmasa da ışık saçar! Nur`un ala nur`dur (Esma ilminin birimsel ilim suretinde açığa çıkışı)… Allah (insanın hakikati olan Esma mertebesi) dilediği kimseyi kendi nuruna (kendi hakikati ilmine) erdirir! Allah insanlar için misaller veriyor… Allah her şeyi (Esma özellikleriyle, o şey olduğu için) Bilen`dir.

NUR 24-57    Sakın hakikat bilgisini inkar edenlerin arzda aciz bırakacaklarını (Din`i geçersiz kılacaklarını, sistemi atlayacaklarını) sanma! Onların barınağı Nar`dır! Ne kötü bir dönüş yeridir!

NEML 27-7    Hani Musa kendi ehline: “Ben bir ateş algıladım… Ya ateşle ilgili bir haber getiririm yahut bir kor ateş getiririm belki ısınırsınız” dedi.

NEML 27-8    (Musa) ona (ateşe) geldiğinde: “O ateşin içindeki de, onun çevresinde olan da mübarek kılınmıştır! Subhan Allah alemlerin Rabbidir!” diye hitap algıladı.

NEML 27-90 Kim de kötülüğüyle geldiyse, onların yüzleri de ateşte tersine çevrilmiştir… “Sadece yaptıklarınızın sonucunu yaşarsınız!”…

KASAS 28-29           Musa o süreci tamamlayıp ailesi ile yola çıkınca, Tur`un tarafından bir ateş algıladı… Ailesine dedi ki: “Durun, şüphesiz ben bir ateş algıladım… Belki ondan size bir haber getiririm yahut o ateşten bir kor getiririm de belki ısınırsınız.”

KASAS 28-41           Biz onları, ateşe çağıran önderler kıldık… Kıyamet sürecinde de yardım olunmazlar.

ANKEBUT 29-24      (ibrahim`in) toplumunun cevabı şu oldu: “Onu öldürün yahut Onu yakın!” (Fakat) Allah, Onu ateşten kurtardı… Muhakkak ki bu olayda, iman eden toplum için elbette işaretler vardır.

ANKEBUT 29-25      (ibrahim) dedi ki: “Siz dünya hayatında (atalarınızla) aranızdaki duygu bağı yüzünden Allah dununda putlar edindiniz. Bu yüzden kıyamet sürecinde kiminiz kiminizi inkar edecek ve bir diğerine lanet edecektir! Mekanınız ateştir ve yardımcınız da yoktur.”

SECDE 32-20           inancı bozuk olanlara gelince, onların yaşam boyutu ateştir! Oradan her çıkmak istediklerinde, oraya iade olunurlar ve kendilerine: “Yalanladığınız o ateşin azabını tadın!” denilir.

AHZAB 33-66           Vechlerinin (şuurlarının) o ateşe dönüşeceği (pişmanlıkla yanacakları) o süreçte: “Yazıklar olsun bize! Keşke Allah`a itaat etseydik, keşke O Rasul`e itaat etseydik” derler.

SEBE’ 34-42             işte o süreçte, kimse kimseye ne bir fayda ve ne de bir zarar verebilir… (Nefsine) zulmedenlere: “Kendisini yalanladığınız o yanışın azabını tadın!” deriz.

FATIR 35-36 Hakikat bilgisini inkar edenlere gelince, onlar için cehennemi yanış vardır… Ne onlara ölümle hükmedilir ki ölsünler ve ne de azaplarından hafifletilir… Her (hakikat bilgisine karşı) nankörlük edeni böylece cezalandırırız.

YASiN 36-80             O ki, sizin için yeşil ağaçtan bir ateş oluşturdu… işte bak ondan yakıyorsunuz!

SAD 38-27    Semayı, arzı ve ikisi arasındakileri işlevsiz olarak yaratmadık! O (işlevsiz düşünmek), hakikat bilgisini inkar edenlerin zannıdır! Bu yüzden yazıklar olsun o hakikat bilgisini inkar edenlere, yakan (dünyalarında)!

SAD 38-59    işte bu sizinle beraber (cehenneme) katlanan bir grup… (Suça yönlendirenleri der ki): “Onlara `Merhaba = rahat olma temennisi` geçersizdir… Muhakkak ki onlar yanmaya maruz kalanlardır.”

SAD 38-61    Dediler ki: “Rabbimiz! Bunu bize kim önermişse, onun yanma azabını bir kat daha arttır.”

SAD 38-64    Muhakkak ki o gerçekleşecektir… Yanacakların karşılıklı tartışması!

SAD 38-76    (iblis) dedi ki: “Ben daha hayırlıyım ondan; beni ateşten (radyasyon-yakan dalgalar-{aynı nar = ateş kelimesi cehennemde yakan olarak da kullanılmakta. A.H.}) halk ettin, onu tıynden (hücresel bedenli) halk ettin” dedi.

ZÜMER 39-8             insana (rahmet olarak; onu arındırmak-genişletmek için) bir durr (zarar, hastalık, sıkıntı) dokunduğunda, O`na yönlenir; Rabbine dua eder… Sonra ona (Rabbi) kendinden bir nimet lütfettiğinde, daha önce O`na dua ettiğini unutur ve O`nun yolundan saptırmak için Allah`a endad (denk vehmettiği varlıklar) kabullenir… De ki: “Küfrünle azıcık yaşa… Muhakkak ki sen ateş ehlindensin!”

ZÜMER 39-16          Onların, fevklerinden (bilinç boyutu itibarıyla) de yakıcı-ateşten gölgelikler (katmanlar) vardır, altlarından (bedenleri itibarıyla) da gölgelikler (katmanlar) vardır… işte (gerçek) bu; Allah onun korkusunu kullarında açığa çıkarıyor! Ey kullarım, benden korunun (Sünnetim gereği sizden açığa çıkan her şeyin sonucunu kesinlikle yaşatacağım için)!

ZÜMER 39-19          Yanan kimseyi sen mi kurtaracaksın, azap çekmesi için varolmuş (şaki) ise?

MÜ’MiN – MUMIN 40-6        Böylece hakikat bilgisini inkar edenler hakkında “Onlar Nar (ateş-radyasyon ortamı) ehlidir” diye Rabbinin sözü gerçekleşti.

MÜ’MiN – MUMIN 40-41      Ey halkım… Ne biçim iş ki, ben sizi kurtuluşa davet ederken, siz beni Nar`a davet ediyorsunuz!

MÜ’MiN – MUMIN 40-43      Hakikat şu ki: Sizin beni kendisine davet ettiğinizin ne dünyada ve ne de sonsuz gelecek yaşamda bir daveti yoktur… Muhakkak ki bizim dönüşümüz Allah`adır… Muhakkak ki (ömrünü) israf edenler Nar arkadaşlarıdır!

MÜ’MiN – MUMIN 40-46      (O kötü azap) Nar`dır! Sabah-akşam ona arz olunurlar… O saatin geldiği süreçte de: “al-i Firavun`u azabın en şiddetlisine sokun!” (denilir).

MÜ’MiN – MUMIN 40-47      Hani (o vakit) Nar içinde birbirleriyle tartışırlar da, zayıf olanlar büyüklük taslayanlara der ki: “Doğrusu biz sizin tabilerinizdik… Şimdi siz ateşi biraz olsun bizden uzaklaştırabilir misiniz?”

MÜ’MiN – MUMIN 40-49      Nar`ın (ateşin-radyasyon okyanusunun) içinde olanlar, cehennem bekçilerine dedi ki: “Rabbinize yalvarın, azabı bir gün (olsun) bizden hafifletsin!”

MÜ’MiN – MUMIN 40-72      Hamim`de (kaynar suyun-yakan fikirlerin içinde)… Sonra Nar`da (ateşte-radyasyon okyanusunda) yakılırlar!

FUSSiLET 41-19      O süreç geldiğinde Allah düşmanları hep beraber toplanırlar ve Nar`a sevk olurlar.

FUSSiLET 41-24      Sabırla katlansalar bile (bir gün geçer diye), Nar onların yaşam ortamıdır! Eğer (mazeret ile Rablerini) razı etmek isteseler, onlar mazeretleri kabul edilip razı olunanlardan olmazlar!

FUSSiLET 41-28      işte Allah düşmanlarının yaptığının sonucu, ateştir! Onlar için orada sonsuzluk vatanı vardır! Bilerek işaretlerimizi inkar etmelerinin (Rablerini kabullenmemelerinin) sonucu olarak!

FUSSiLET 41-40      işaretlerimizi amacından saptıranlar, bize gizli kalmazlar… Şimdi Nar`a atılan kimse mi hayırlıdır yoksa kıyamet sürecine güvende olarak gelen kimse mi? Dilediğinizi yapın! Muhakkak ki O, yaptıklarınızı (yaratanı olarak) Basir`dir.

CASiYE 45-34          Denilmiştir onlara: “Bu sürece kavuşmayı unuttuğunuz gibi; biz de bu süreçte sizi unuturuz! Barınağınız ateştir ve size yardım edecek de yoktur!”

AHKAF 46-20           Hakikat bilgisini inkar edenlerin ateşe getirileceği süreçte: “Dünya hayatınızda güzelliklerinizi yaşayıp, verilen ömrü geçici zevkler uğruna tükettiniz! Bugün ise Hakk`ın gayrı olarak arzda benlik taslamanız ve bozuk inançla yaşamanız dolayısıyla alçaltıcı azabı yaşamak suretiyle karşılığını alacaksınız!”

AHKAF 46-34           Hakikat bilgisini inkar edenlerin Nar`a arz olunacakları süreçte: “Bu Hak değil miymiş?” denir. Dediler ki: “Rabbimize yemin olsun ki evet!”… “O halde hakikat bilgisini inkar etmeniz yüzünden (hadi) tadın azabı!” dedi.

MUHAMMED 47-12             Kesinlikle Allah, iman edip imanın gereğini uygulayanları, altlarından nehirler akan cennetlere dahil eder… Hakikat bilgisini inkar edenler ise (dünyadan, bedensel olarak) yararlanırlar ve en`amın (hayvanların) yediği gibi yerler! Ateş, onlar için kalacak yerdir.

MUHAMMED 47-15             Korunanlara vaat olunan CENNETiN TEMSiL (misal-benzetme) yollu anlatımı şöyledir: Orada, bayatlamayan SU`dan nehirler, tadı bozulmayan SÜT`ten nehirler, içenlere lezzet veren ŞARAP`tan nehirler, süzme-saf BAL`dan nehirler vardır! Onlar için orada her çeşit MEYVE ve Rablerinden mağfiret (örtme) vardır! (Bu misal nimetlerle yaşayanlar) ateşte sonsuza dek yanarak yaşayacak, sıcak-kaynar su içirilmiş de bu yüzden onların bağırsaklarını parçalamış kimse gibi midir?

ZARiYAT 51-13        O süreçte onlar ateşte kıvranırlar!

TUR 52-13     O süreçte Cehennem Narı`na karşı konulmaz şekilde sürüklenecekler!

TUR 52-14     işte bu, kendisini tekzip ettiğiniz o Nar! (denilir).

KAMER 54-48          O süreçte yüzleri üzere ateşte sürüklenirler! “Sakar`ın (cehennemin) yakışını tadın!” (denilir).

RAHMAN 55-15       Cann`ı (cin sınıfını-görünmez varlıkları) da dumansız ateşten (radyasyon-ışınsal enerji) yarattı.

RAHMAN 55-35       ikinizin de üzerine Nar`dan alev ve duman (bilinç bulanıklığı) irsal edilir de başarılı olamazsınız!

RAHMAN 55-68       ikisinde de meyve, hurma (Hakkani vasıfların açığa çıktığı şuuru temsilen) ve nar (tek bilincin tasarruf ettiği çok beden yaşamını temsilen)!

HADiD 57-15            Bugün artık ne sizden (münafıklar) ve ne de hakikat bilgisini inkar edenlerden bir kurtuluş bedeli alınır! Sığınağınız Nar`dır… O (Nar) sizin mevlanızdır… Ne kötü dönüş yeridir o!

HAŞR 59-20 Nar ehli ile Cennet ehli bir olmaz… Cennet ehli kurtuluşa erenlerin ta kendileridir!

TAHRiM 66-6            Ey iman edenler! Nefslerinizi ve ehlinizi, yakıtı insanlar ve taşlar (tapındıkları heykeller, putlar türü cansızlar) olan Nar`dan koruyun! Onda hükmedildiği üzere emredildiklerini yapan; kendilerine emrettiği konuda Allah`a asi olmayan, çok güçlü, çok şiddetli acımasız, melekler (kuvveler) vardır!

NUH 71-25    (Nihayet) onlar hatalarından dolayı suda boğuldular da ateşe dahil edildiler ve kendilerine Allah dununda yardımcılar bulamadılar.

CiN 72-23      Sadece Allah`tan bir bildirim ve O`nun risaletleri istisna! Kim Allah`a ve Rasulüne asi olursa, sonsuza dek içinde kalacağı cehennem ateşi vardır!

MÜDDESSiR 74-31            Nar ashabını sadece meleklerden oluşturduk! Onların sayısını da hakikat bilgisini inkar edenler için yalnızca sınav objesi olarak meydana getirdik! Kendilerine kitap (Bilgi) verilenler yakinen bilsin ve iman edenlerin de imanları artsın; kendilerine kitap verilmiş olanlar ve iman edenler de kuşkuya düşmesinler diye! Kalplerinde hastalık bulunanlar (sağlıksız düşünenler) ve hakikat bilgisini inkar edenler de: “Allah bu işaretle neyi murat etti?” desinler diye… işte böylece Allah, dilediğini saptırır ve dilediğini hakikate erdirir. Rabbinin ordularını sadece “Hu” bilir! Bu beşer için yalnızca bir hatırlatmadır (zikirdir).

BÜRUC 85-5            O çıralı ateşte.

ĞAŞiYE 88-4            Kızgın bir ateşe maruz kalır (o yüzler)!

BELED 90-20           Onlar ateşe kapatılıp kilitlenmişlerdir!

LEYL 92-14   Sizi, çok alevlenen ateşe karşı uyardım.

BEYYiNE 98-6         Muhakkak ki ehl-i kitaptan ve müşriklerden hakikat bilgisini inkar edenler, onda ebedi kalıcılar olarak cehennem ateşindedirler! işte onlar halkın en şerrlisidir!

KAARiA 101-11        (O) yakıcılığı pik noktasında, ateştir!

HÜMEZE 104-6        (O Hutame, fıtratından gelen bir şekilde bilincinde açığa çıkan) Allah`ın tutuşturulmuş Narı`dır!

TEBBET 111-3         Alevli bir ateşe maruz kalacaktır (o)!

Ateş

Radyasyon

Işınsal Ateş

Kavram hakkında henüz bir not alınılmadı.

Ba’s

Anlamı “BÂİS” ismi dar manâda yeni bir bedenle varoluş gibi anlaşılır. Ve işin gerçeğini bilmeyenler tarafından da zannedilir ki, -şimdi ölücez yok olucaz; sonra kıyâmette mahşerde Allâh bizi –BÂ`S– edecek

Oku »

Evlenmek

Önemli olan nikâh“kavramı“dır!… Bu da iki kişinin bir gecelik zevk için değil, uzun süreli birbirinin maddi mânevi sorumluluğunu üstlenmesidir… Bu konuda iki şâhit huzurunda, kişilerin itirafı nikâh akdidir… Kur’an’daki nikâh kavramı budur!… Bunun içinde imama ya da

Oku »

Ahad

Anlamı Bölünmez, parçalanmaz, cüzlerden meydana gelmemiş, parçalardan oluşmamış; sonsuz sınırsız TEK “ALLAH“ın “AHAD” oluşu mutlaktır! “ALLAH“ın “VAHİD” yani “BİR” oluşu ise mûzaftır; yani izâfîdir; yani GÖRESELdir; yani rölativdir! Bu son derece önemli; ve kavranılması da o

Oku »