Muttaki
- “KORUNMAK İSTEYENLER” diye Türkçeleştirdiğimiz “MUTTAKÎLER” tâbiri üzerinde duralım biraz da…
“TAKV”, karşılaşacağı bir tehlikeden korunma anlamınadır… Kişinin neticede azâb ve sıkıntı, üzüntü duymasına yol açacak her türlü olay mânâsına gelir…
“MUTTAKΔ ise “KORUNAN” anlamını ihtiva eder…
“KORUNMAK” isteyenler için olayın üç boyutu vardır;
1-“Şirk”ten korunma: Allah yanı sıra tanrı kabullenmekten kaçınma.
2-“Günah” kabul edilen hususlardan uzak kalmak suretiyle korunma.
3-“ALLAH”ın “KULU”na yakışmayan düşüncelerden arınmak suretiyle korunma. Hz.Rasûlullah Efendimiz:
-Allahû Teâlâ AKILDAN daha değerli bir şey yaratmamıştır!.. buyurmuştur.
Yine Rasûlullah salla’llâhu aleyhi ve sellem Hazreti Âli’ye hitâben şöyle buyurmuştur:
-İnsanlar güzel ameller ve iyilikleriyle yaklaşıyorsa Allahû Teâlâ’ya, sen de AKLIN ile yaklaş!..
Yine Hazreti Rasûlullah Ebû derdâ radıya’llâhu anha şöyle demiştir:
–AKLINI ARTTIR Kİ ALLAH`A YAKLAŞASIN!..
-Anam babam sana feda olsun yâ Rasûlullah, aklımı nasıl arttırabilirim ki?..
– Allahü Teâlâ’nın yasaklarından kaçın, emirlerini tut!.. Ki böylece akıllı olasın.’
Yine Hazreti Ömer, Ebû Hureyre ve Ubeyy b. Kâb radıyallâhu anhüm hazretleri huzuru Rasûlullah`a gelerek Sâid b. Müseyyeb`den rivâyet edildiği üzere şöyle sordular:
-Yâ Rasûlullah!. İnsanların en âlimi kimdir?..
-Akıllı olandır!..
-En çok ibadette olanı kimdir?..
-En çok akıllı olan!..
-İnsanların en faziletlisi kimdir?..
-En akıllı olan!
-Yâ Rasûlullah, akıllı kimse, mürüvvet sahibi, cömert, konuştuğunu bilen ve hatırı sayılan kişi değil midir?..
-Bütün bu saydıklarımız dünyalık ve dünyaya ait şeylerdir. Âhiret ise korunanlarındır.”
Başka bir hadîs-i şerîfte de Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:
– AKILLI, Allahû Teâlâ’ya imân edip, Rasûlü’ne inanan ve emirlerini yerine getirendir.”
Evet, yukarıdaki hadîste ashabın sordukları özellikler, kişide dünya yaşamı ile alâkalı özelliklerdir.
AKIL ise, esas yapısı itibariyle geniş boyutlarda düşünebilmeyi, düşündüklerin değerlendirebilmeyi, ölümötesi yaşamı idrâk etmeyi ve bu idrâkın gerektiği şekilde ölümötesine hazırlanabilmeyi sağlar.
İşte bu sebeple insan “akıl” ile “iman” şerefine ulaşır.
Akıl ile Allah’a ulaşılır!.. Kim “aklı” ve “ilmi” inkâr ederse, o ancak cahildir ki; “Allahü Teâlâ onu cehil batağından kurtarıp, ilim ile şereflendirsin, akıl ihsan eylesin” demekten başka bir şey elimizden gelmez!..
Kişi korunmak istediğinde…
Dışarıya değil, içinden özündekine yönelir gerçekte!…
Hakikatinden bilincine olan akışta, çeşitli boyutlar–âlemler–mertebeler hâlinde, Ahadiyyetten, Â’ma mertebesinden, Vahidiyetten Rahmaniyetten, Arştan, Rububiyetten, Ubudiyete, yani bilinç (nefs) mertebesine kadar tüm mertebeler kişinin özünde mevcuttur!.
Tıpkı bedende hücreler boyutunun, hücrelerin içinde genler boyutunun, onun özünde proteinlerin, onun özünde moleküllerin, onun özünde atomların, onun özünde dalgaların, stringlerin olması gibi… Ve dahi her boyutun kendi özelliğine göre şuuru olması gibi… Algılayanın kapasitesine göre tespit ettiği mertebeler veya âlemler veya boyutlar diyebileceğimiz şekilde…
İşte kişi, korunma amacıyla bir duayı okurken, kendi hakikatinde bulunan “ALLAH” ismiyle işaret edilene ait bir mertebenin kuvvet ve kudretine sığınarak, onu harekete geçirerek kendisinde o kuvveyi açığa çıkartmakta; böylece de, korunmak istediği varlığa karşı beyninden yaydığı dalgalarla bir korunma kalkanı oluşturmaktadır.
Meselâ “Âyetelkürsi”yi okurken, tanrı olmadığından, hakikatin olanın Hay ve Kayyum oluşundan; beynin uyuklama bölümüne karşın hakikatindeki o mertebenin asla gafleti yani uyku ya da uyuklaması olmadığından, o mertebenin (kürsî) kişinin semâvât yani tüm bilinç (nefs mertebelerin) ve arz (bedenin) üzerinde tasarrufu olduğunu düşünerek, “ALLAH”ın varlığındaki kuvvet ve kudretini açığa çıkartmayı niyaz ediyorsun!…
Ya da büyülere, cinlere, hasetçilere karşı korunma kalkanını oluşturmak için “DUA VE ZİKİR“ kitabımızda önerdiğimiz “korunma duaları“ ile, “FELAK” ve “NAS” sûrelerindeki duayı “euzü birabbil felak….”, “euzü birabbin nas…..” diye okumaya başladığında, kendi hakikatindeki, varlığını meydana getiren esmamertebesinin rububiyet kuvvetine sığınarak, onun seni korumasını talep ediyor; bu anlamda beyninden yaydığın dalgalarla, sana yönlendirilen menfi dalgalardan kendini korumaya çalışıyorsun… Ne anlatmak istediğimi anlamaya çalışın lütfen!.
Artık bu konuda, bundan daha fazlasını açıklamak bizim için mümkün değildir.
Rab–Rububiyet konusunu ve insanın nasıl ALLAH isimleri bileşimi olduğu açıklamasını “İNSAN ve SIRLARI“ kitabından okuyabilir arzu edenler.
İşte tüm korunma duaları, bu mekanizmanın işleyişi bilinerek, ona göre gereken yönelimle yapılırsa muhakkak ki çok daha tesirli olur yaşamımızda. Hatta, Kurân-ı Kerîm bu anlayışla okunursa, kişiye neler açılır artık bilemem!.
“ALLAH” ismi ile işaret edilene, yani var sandığın varlığını, varlığıyla var edene iman; asla, ötende, varsayılan TANRI kavramına iman değildir bu yüzden!.
Hazreti Muhammed aleyhisselâmın açıkladığı “ALLAH”, gerçeğini anlamak, daha farkında olmadığımız sayısız hazinelerimizin anahtarıdır, meraklılar ve sorgulayanlar için.
İş ki, Hazreti Muhammed aleyhisselâmı değerlendirebilmek bize kolaylaştırılmış olsun!.
İnsanlık için her türlü kurtuluşun yolu Hazreti Muhammed aleyhisselâmı değerlendirebilmekten, onun bildirdiklerini “OKU”yabilmekten geçer!.
Ehli hakikat elbette anlattıklarımızın çok daha fevkini bilir…
Sünnetullah’ta, ismi ALLAH olanın “kudret” sıfatı hakimdir. İsmi “ALLAH” olanın “Kadir” sıfatı gereği, Sünnetullah denen evrensel sistem ve düzen, her dem güçlünün güçsüzü yok etmesi şeklinde işler! İsmi “ALLAH” olan, var ettiği sistemde “kudret” sıfatını ortaya koyar. “Acz” ise sistemde yok olmak içindir!. Dolayısıyla, sistemde duygulara ve beşeri değer yargılarına dayalı değerlendirmelerin hükmü yoktur!. Acımak veya acınmak sistemin işleyişini etkilemez. Korunmak isteyenler için içinde bulunulan ortamın gerektirdiği tedbiri almak zorunludur. Duygularına ve beşeri bakış açısına göre yaşayan, bu kararlarının sonuçlarını da yaşar!
“Ey iman edenler! Nefslerinizi/kendinizi ve ehlinizi, yakıtı insanlar ve taşlar olan Nar’dan koruyun. Onun (o nar’ın) üzerinde çok katı–kavi, çok şiddetli–sert–acımasız, kendilerine emretiği konuda ALLAH’a asi olmayan ve emredildiklerini (mutlaka) yapan melekler (kuvveler) vardır.” (Tahrim:6)- “DİNDAR” kişi demek, ALLAH sistem ve düzenini araştırıp sorgulayıp, anlayıp, gereğince yaşamayı kabullenmiş kişi demektir!. Dindar kişi bu “OKU”duğu sistem gerçekleri dolayısıyla da “muttaki” yani “kendini koruyan” olur, fark ettiği gelecekteki tehlikelere karşı!.
- “Kerâmet” , Veli kullara mahsustur. Takvâ yolunda, yâni Allah`ın istediklerini yapma yolunda ileri giden, muttakî kullardan kendi istekleri dışında ve Allah`ın yarattığı olağanüstü hâdiselerdir.. Bu hâdiseler dahi, o velinin tâbi olduğu Nebî veya Rasûlün bir mûcizesi mânâsını taşımaktadır..
Aramızda yaşayan görünmez varlıkların varlığına iman etmek ve onların kendilerine özgü bir şekilde insan beyinlerine çeşitli impalslar yollayarak, düşünceleri etkileyebildiğini fark etmek gerekir!.
ALLAH Rasûlü ve son nebîsinin bildirdiği her şey, insanın, bir sistem gerçeğini fark edip; işleyiş mekânizmasını anlayıp, ona göre kendini koruması (takva) ve de kendi hakikatini tanıması içindir!.
ALLAH Rasûlü, “OKU”muştur (ikra); ve bizim de “OKU”yanlardan olmamızı istemektedir!.
Bu nedenle de…
Bizim korunanlardan olmamız için, “OKU”mamız zorunludur!. “Çekmemiz” değil!… Hatta kesinlikle, “çekmekten” uzak durmamız gerekmektedir!.
ALLAH Rasûlü “OKU”nasıdır!..
Sünnetullah, “OKU”nasıdır!..
Euzü “OKU”nasıdır!..
Bismillâh, “OKU”nasıdır!..
Kurân, “OKU”nasıdır!..
Hâl böyle ise…
“Euzü çekmek” yerine, euzü “OKU”mak gerekir!
Her yaptığı işin öncesinde “B-ismillah” diyerek “Allah namına” o fiîli ortaya koyduğunun bilinciyle yaşayarak şirkten arınır; o fiîl ile kayıtlamaz “Allah” adıyla işâret edileni… Araya, benliğini katarak şirke düşüp, şeytaniyete (vehmine) tâbi olmaktan korunanlardan olmuş olur!.
Kaderinizde kolaylaştırılmış ise DUA etmek, size o belâ veya musîbet gelmeden önce DUA edersiniz ve o olayın zararından korunmuş olursunuz.
Okunuşu:
Lâ ilâhe illallâhu vahdehu lâ şerike leh, lehül mülkü ve lehül hamdu ve huve alâ külli şey’in kadiyr.
Bilgi:
Ebû Ayyâş ez Zurakî Radı’yallâhu anh naklediyor…
“Rasûlullâh Salla’llâhu Aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
-Kim sabahleyin, Lâ ilâhe illallâhu vahdehulâ şerike leh, lehül mülkü ve lehül hamdü ve hüve alâ külli şeyin kadiyr, derse; o kimse için İsmail (Aleyhi’s Selâm)’ın evlâdından bir köle azâd etmiş kadar sevap alır… O kimsenin on hatası silinir, on derece terfi eder ve o gün akşama kadar o kimse şeytandan korunmuş olur!..
-Akşamleyin de bu zikri okuyunca, ertesi günün sabahına kadar anılan şeylerin bir mislini kazanır!..”
Sizin madde boyutunun hemen bir boyut altında, bizim “setrililer” dediğimiz varlıklar var…
Bunlar hem sizin dünyanızda, aranızda yaşıyorlar; hem de Venüs ve Mars`ta yaşıyorlar !.. Kezâ bir kısmı da Ayınızda yerleşmiş durumda… Ama bunlar sürekli dünyaya gelip gidebiliyorlar… Ve hattâ gıdalarının büyük bir kısmını dünyadan temin ediyorlar.
Ancak, Setri`liler esas itibariyle yedi büyük sınıfta incelenebilir…
Bir kısmı vardır son derece gelişmemiş zekâ seviyesindedirler… Bir kısım da vardır ki, son derece keskin bir zekâya sahiptirler ve kandıramayacakları insan yok gibidir… Meğer ki korunmuşlardan ola !..
– Hey, bunlar bizleri etkileyebilir mi ?..
– Diledikleri takdirde elbette !…
– Peki, niye böyle bir şeye ihtiyaç duysunlar ki ?..
– Sizin canınız sıkıldığı zaman bir şeylerle oyalanıp eğlenmez misiniz?
– Evet.. ?
– İşte “Setrililer“de sizlerden ellerine düşürdükleriyle oyalanıp eğlenirler!..
“Korku” diye tercüme edilen “İttika“, elem ve zarar verecek olan şeylerden sakınıp, iyice kendini “koruma” anlamına gelir. “TAKVA”yı kuvvetli bir himayeye girerek korunmak, kendini iyi sakınıp korumak, şeklinde anlarız.
Böyle olunca “kendini koruma“nın esas iki düzeyi sözkonusudur.
1) Hazreti Resûli Ekrem`in bildirdiği şekilde karşılaşılması mukadder olan ölümötesi yaşamın sayısız tehlikelerine karşı zaruri “koruma” tedbirleri.
2) Varlığında, özünde mevcut olan Allâh’dan mahrum kalmaktan “korunma” tedbirleri
Soru
-Muttakînin âhirete ikân sahibi oluşu, bu zümrenin velâyet mertebesine adım attığının göstergesi değil midir?..
Üstad
-Muttakî sınıfı evliyâdır denemez!.. Veli, takvâ sahibidir!..
Soru
-İmanın en alt düzeyi Müttakî olmak mıdır? Teşekkürler .
Üstad
-“Takva”, imanın gereği olan fiiller ile ölümötesi yaşamın sıkıntı ve azaplarından korunma hâlinin adıdır. Yeterince korunamasa da iman sahibi olabilir…
MAiDE 5-27 Onlara Adem`in iki oğlunun haberini, Hak olarak anlat… Hani ikisi de birer kurban takdim etmişlerdi de, birinden kabul olunmuş, diğerinden kabul olunmamıştı… (Kabul olunmayan Kabil) şöyle dedi: “Kesinlikle seni öldüreceğim”… (Kabul olunan Habil) ise: “Allah yalnızca muttakilerden kabul eder” dedi.
HiCR 15-45 Muttakiler ise cennetlerde ve ayn(kaynak)lardadırlar.
NAHL 16-30 Allah`tan korunanlara: “Rabbiniz ne inzal etti?” denildi… “Hayır” dediler… Şu dünyada güzel davrananlara güzellikler vardır… Gelecekteki vatan ise elbette daha hayırlıdır… Muttakilerin vatanı ne güzeldir!
NAHL 16-31 (Muttakilerin vatanı) Adn cennetleri… Altlarından nehirler akan o cennetlere dahil olurlar… Orada her diledikleri kendilerinindir… Allah, takva ehlini işte böyle cezalandırır!
HUCURAT 49-13 Ey insanlar… Muhakkak ki biz sizi (hep aynı şekilde) bir erkek ile bir dişiden yarattık (Adem hariç kaydı yok bu bildirimde); tearuf (tanışıp birbirinizden farklı özellikleri, kemalatı elde) edesiniz diye sizi ırklar-türler ve toplumlar olarak oluşturduk… Muhakkak ki Allah indinde sizin en ekreminiz (en şerefliniz), sizin en muttaki (hakikate uygun şekilde) yaşayanınızdır! Muhakkak ki Allah Alim`dir, Habir`dir.
BAKARA 2-2 Hakkında şüphe edilmesi mümkün olmayan o Hakikat ve Sünnetullah BiLGisi (KiTAP), korunmak isteyenlere gerçeği idrak etme kaynağıdır.
BAKARA 2-66 Bu, olayı yaşayanlara ve onlardan sonra gelenlere ibret bir ceza olsun; korunmak isteyenler de bundan öğüt alsınlar diyedir.
BAKARA 2-180 Birinize ölüm yaklaştığında eğer bir hayır (miras-mal) bırakacaksa ana-babası veya akrabaları için vasiyet etsin. Bu korunmak isteyenler için bir haktır!
YUNUS 10-6 Gece ve gündüzün dönüşümünde, Allah`ın semalar ve arzda yarattıklarında, korunmak isteyenlere nice işaretler vardır.
ENBiYA 21-48 Andolsun ki biz Musa ve Harun`a Furkan`ı (Hak ile batılı ayırt edeni), korunmak isteyenler için bir ışık ve bir hatırlatıcı olarak verdik.
NUR 24-34 Andolsun ki, size gerçeği açıkça gösteren işaretler, sizden önce gelip geçmişlerden örnekler ve korunmak isteyenler için ibret alınacak öğüt inzal ettik.
FURKAN 25-74 Onlar ki: “Rabbimiz… Eşlerimizden (veya bedenlerimizden) ve evlatlarımızdan (bedeni çalışmalarımızın semeresinden) göz aydınlığı (cennet yaşamını) oluşturacakları bize ihsan et; bizi, korunmak isteyenlere uyulası önder kıl” derler.
HAKKA 69-48 Muhakkak ki O (Kur`an), korunmak isteyenler için düşündürücü hatırlatmadır!
BAKARA 2-21 Ey insanlar, sizi ve sizden öncekileri yaratmış olan Rabbinize (hakikatiniz olan Esma mertebesine) kulluğunuzun farkındalığına erin. Ki böylece korunanlardan olursunuz.
BAKARA 2-177 Vechlerinizi (yüzünüzü veya şuurunuzu) doğuya veya batıya (varlığın hakikati veya sistem bilgisine) çevirmeniz BiRR (işin hakikatini yaşamak) değildir. Asıl BiRR, “B” işareti kapsamında Allah`a iman edip, gelecekte yaşanacak sürece, melaikeye (algılanıp fark edilemeyen varlığın hakikati olan Allah Esma`sının kuvvelerine), Kitaba (varlığın hakikati ve Sünnetullaha), Nebilere iman eden; Allah sevgisiyle malı, akrabaya, yetimlere, miskinlere, yolda kalmışlara (yuvasından-vatanından ayrı düşmüş), yardım isteyenlere, kölelikten kurtarmaya veren; salatı ikame eden (Allah`a yönelişinin bilfiil hakkını veren), zekatını veren (Allah`ın kendisine bağışladığından bir kısmını karşılıksız paylaşan), söz verdiğinde sözünde duran, sıkıntı, hastalık ve şiddete maruz kaldığında buna dayanandır. işte bunlar sadıklar ve korunanlardır.
BAKARA 2-189 Sana hilallerden (ay takviminden) soruyorlar… De ki: “Bunlar (ibadetlerin ay takvimine bağlanması ile) insanların yararlanması ve hac için ölçülerdir.” Birr, evlere arka kapıdan girmek (hakikate dolaylı yoldan ulaşmak) değil, korunanlardan olmak için ön kapıdan (direkt kestirme yoldan) girmektir. Allah`tan korunun ki felah bulasınız.
BAKARA 2-194 Haram ay, haramınız olan aya bedeldir… Ve buna hürmette eşitlik esastır. O halde haddi aşıp (bu süreçte) size saldırana, saldırganlığının misliyle siz de saldırın! Allah`tan korunun, ve iyi bilin ki Allah korunanlarla beraberdir.
AL-U iMRAN 3-15 De ki: “Size bunlardan daha hayırlısını haber vereyim mi? Allah indinde korunanlar için altlarında ırmaklar akan cennetler vardır ki, orada sonsuza dek kalıcıdırlar. Hem de orada tertemiz eşler (bilincin eşi kusursuz beden olarak da anlaşılabilir) ve Allah`ın kendilerinden razı olması vardır. Allah kullarının hakikatinde olarak Basir`dir.”
AL-U iMRAN 3-76 Evet, kim sözünün arkasındaysa ve korunursa, şüphesiz ki Allah korunanları sever.
AL-U iMRAN 3-115 Yaptıkları hayırlar asla inkar edilmeyecektir. Allah korunanların varlığındaki Esma`sıyla Alim`dir.
AL-U iMRAN 3-133 Koşuşun, Rabbinizden (hakikatinizdeki Esma bileşiminden kaynaklanacak olan) mağfirete ve semalar (idrak mertebeleri) ile arz (bedensellik) genişliğindeki (Allah Esma`sının kuvveleriyle tahakkuk ortamı olan) cennete… Korunanlar için hazırlanmıştır o!
AL-U iMRAN 3-138 Bu insanlar için açıklama (ibret), korunanlar için de hidayet ve öğüttür (aydınlatma).
AL-U iMRAN 3-172 Kendileri yara aldıktan sonra (bile) Allah ve Rasulün davetine icabet ettiler ki, onlardan ihsan sahibi olanlar ve korunanlar için azim mükafat vardır.
AL-U iMRAN 3-198 Fakat Rablerinden korunanlara gelince, onlara altlarında nehirler akan cennetler vardır. Orada sonsuza dek yaşarlar Allah indinden inzal olan ile (hakikatleri olan Allah Esma`sının bilinçlerine inzal {boyutsal geçiş} ettiği kuvveler ile). Allah indinde olanlar, Ebrar (Allah`a ermişler) için daha hayırlıdır.
NiSA 4-77 Kendilerine, “(Kötülükten) ellerinizi çekin, salatı (namazı) ikame edin ve zekatı verin” denilenleri görmedin mi? Ne zaman ki üzerlerine savaş yazıldı, bir de ne göresin, onlardan bir kısmı insanlardan, Allah`tan haşyet edip ürperdikleri gibi, hatta daha şiddetli bir dehşetle korkuyorlar… “Rabbimiz, niçin üzerimize savaşı yazdın; bizi yakın bir sona kadar erteleseydin?” dediler… De ki: “Dünya zevki pek kısadır! Sonsuz gelecek ise korunanlar için daha hayırlıdır… Size kıl kadar zulmedilmez.”
MAiDE 5-46 Daha onların (teslim olmuş Nebilerin) izleri üzere, Tevrat`tan, ellerindekini (gerçek olanını) tasdik edici olarak Meryemoğlu isa`yı gönderdik. Ona, içinde Hüda (hakikat ilmi) ve Nur bulunan; Tevrat`tan Ona ulaşmış olanı da tasdik eden, korunanlar için bir hidayet kılavuzu mahiyetindeki incil`i öğüt olması için verdik.
EN’AM 6-32 (Esfeli safiliyn olan) dünyanızın yaşamı oyun ve eğlenceden başka bir şey değildir! Sonsuz olan gelecek yaşam ortamı korunanlar için elbette daha hayırlıdır… Hala aklınızı değerlendirmeyecek misiniz?
EN’AM 6-69 Korunanlar, onlardan sorumlu değildir… Fakat gerçekleri de hatırlatmalılar… Belki onlar da korunurlar.
ARAF (A’RAF) 7-128 Musa kavmine dedi ki: “Allah`tan (Uluhiyeti dolayısıyla hakikatinizden; nefsinizi oluşturan El Esma`sındaki kuvveden) yardım isteyin ve sabredin… Muhakkak ki o yeryüzü, Allah`ındır… Kullarından dilediğini ona mirasçı kılar… Gelecek, korunanlarındır!”
ARAF (A’RAF) 7-156 Bize hem şu dünyada güzellik yaz hem sonsuz gelecek yaşamında… Doğrusu biz sana yöneldik… Buyurdu ki: “Azabımı, kime dilersem ona isabet ettiririm… Rahmetim her şeyi kapsar! Onu, korunanlara, zekatı verenlere ve işaretlerimizdeki hakikate iman edenlere yazacağım.”
ARAF (A’RAF) 7-169 Onlardan sonra, yerlerine hakikat bilgisine varis olan, yeni nesiller geldi… Şu en sefil dünyanın zenginliğini elde etmek için yaşıyorlar, sonra da “Mağfiret olacağız nasıl olsa” diyorlardı. Şayet onlara onun misli bir dünyalık gelse, onu da alırlardı… Kendilerinden, Allah üzerine Hak olmayanı söylemeyecekler diye, hakikat bilgisi adına söz alınmamış mıydı? Onda olanı ders edinip incelemediler mi? Korunanlar için sonsuz olan gelecek yaşam ortamı daha hayırlıdır… Aklınızı kullanmayacak mısınız?
ARAF (A’RAF) 7-201 Korunanlara gelince, onlara şeytandan bir taife dokunduğunda, (hakikatlerini) tezekkür ederler… Basiretle değerlendirme yaparlar.
ENFAL 8-34 Onlar Mescid-i Haram`dan (iman edenleri ziyaretten) engelledikleri halde, Allah onlara ne diye azap vermesin? (Üstteki ayetle bu çelişmez; orada toplumsal azaptan burada bireysel azaptan söz edilmekte…) (Hem) onlar, Onun (Mescid`in) velileri değillerdir… Onun velileri ancak korunanlardır… Ne var ki, onların çoğunluğu (Mescid-i Haram`ın ne olduğunu) bilmezler.
TEVBE 9-4 Anlaşma yaptığınız müşriklerden, (anlaşma şartlarınızda) size karşı bir eksik uygulama yapmamış, sizin aleyhinize hiç kimseye yardım etmemiş olanlar hariç… Anlaşmaların süresi kadarıyla sözünüzü yerine getirin. Muhakkak ki Allah korunanları sever.
TEVBE 9-7 Müşriklerin, Allah ve Rasulünün indinde bir anlaşmaları nasıl olabilir? Mescid-i Haram indinde sözleştikleriniz müstesna… Onlar size sözlerine bağlı olarak davrandıkça, siz de onlara dosdoğru davranın… Muhakkak ki Allah, hükmüne boyun eğerek azabından korunanları sever.
TEVBE 9-36 Muhakkak ki Allah indinde, semaları ve arzı halkettiği süreçte Allah ilminde, ayların adedi on ikidir… Onlardan dördü haram (aylar)dır; (Muharrem, Receb, Zilkaide, Zilhicce)… işte Din-i Kayyım (geçerli, payidar sistem) budur… Onlar (haram aylar) içinde nefslerinize zulmetmeyin… Müşriklerle savaşın, onların hep birlikte sizinle savaştıkları gibi… iyi bilin ki Allah korunanlarla beraberdir (maiyet hakikatine işaret).
TEVBE 9-44 Esma`sıyla hakikati olan Allah`a ve yaşanacak sonsuz sürece iman edenler, mallarıyla, canlarıyla mücahede etmekten (geri kalmamak için) senden izin istemezler… Allah korunanları (Esma`sıyla onların hakikati olarak) Bilen`dir.
TEVBE 9-123 Ey iman edenler! Küffardan (gerçeği inkar edenlerden) size yakın olanlarla savaşın! Sizde şiddet, azim, yoğun iman yaşamını bulsunlar… Bilin ki Allah korunanlarla beraberdir!
YUNUS 10-31 (Müşriklere) de ki: “Sizi semadan ve arzdan kim rızıklandırıyor? Yahut işitme ve görme kuvvelerinin sahibi kim? Ölüden (ölü hükmündeki kendini sırf beden sanma yaşamından) diriyi (Hayy olanın Esma`sıyla diri olduğu bilincini) kim çıkarıyor ve diriden (Hakikati itibarıyla diri iken) ölüyü (kendi veya karşısındakinin hakikatini görememe veya kendini sırf beden olarak kabullenip, toprak olup yok olacağını sanma halini) kim oluşturuyor? Kim Hükmü tedbir ediyor?”… “Allah” diyecekler… De ki: “O halde niye korunanlardan olmuyorsunuz?”
HUD 11-49 işte bunlar Gayb haberlerindendir! Bunları sana vahyediyoruz… Bundan önce ne sen bunları biliyordun ne de halkın… O halde sabret… Muhakkak ki gelecek korunanlarındır.
YUSUF 12-109 Senden önce, şehirler halkından kendilerine vahyettiğimiz ricalden başkasını irsal etmedik… Arzda dolaşıp seyir etmediler mi ki, kendilerinden öncekilerin sonlarının nasıl olduğunu görsünler… Korunanlar için, sonsuz olan gelecek yaşam ortamı elbette daha hayırlıdır… Aklınızı kullanmayacak mısınız?
RA’D – RAD 13-35 Korunanlara vadolunan CENNETiN TEMSiL (misal-benzetme) yollu anlatımı şöyledir: Altından nehirler akar… Yemişi de daimdir, gölgesi de… işte bu takva sahiplerinin geleceğidir… Hakikat bilgisini inkar edenlerin geleceği ise, o malum ateştir.
NAHL 16-30 Allah`tan korunanlara: “Rabbiniz ne inzal etti?” denildi… “Hayır” dediler… Şu dünyada güzel davrananlara güzellikler vardır… Gelecekteki vatan ise elbette daha hayırlıdır… Muttakilerin vatanı ne güzeldir!
NAHL 16-128 Kesinlikle Allah korunanlar ve muhsinlerle (Allah için yaşamakta olduğunun farkındalığında olanlarla) beraberdir.
MERYEM 19-63 işte kullarımızdan çok korunanları (yalnızca fiillerde değil, düşünsel anlamda korunanları) mirasçı yapacağımız cennet budur!
MERYEM 19-72 Sonra korunanları (korunmanın getirisi, nurani kuvve sahiplerini) kurtarırız; nefsine zulmedenleri de dizüstü orada bırakırız.
MERYEM 19-97 Biz O`nu, O`nunla korunanları müjdeleyesin ve inatçı bir topluluğu da O`nunla uyarasın diye, senin anlatımınla kolaylaştırdık.
KASAS 28-83 işte Gelecek Yurdu (ölümsüzlük boyutu)! Onu, dünyada (beden yaşamında) başkalarına üstünlük taslamayan ve düzene uyanlar için oluştururuz… Mutlu gelecek (Allah için) korunanlarındır!
AHZAB 33-1 Ey Nebi! Allah`tan (açığa çıkarttıklarının sonuçlarını yaşatacağı için) korunanlardan ol! Hakikat bilgisini inkar edenlere ve münafıklara (ikiyüzlülere) uyma! Muhakkak ki Allah Alim`dir, Hakim`dir.
SAD 38-28 Yoksa (hakikatlerine) iman edip imanın gereğini uygulayanları, arzda (bedensel yaşamda) bozuk inançları doğrultusunda yaşayanlar gibi mi kılarız? Yahut Allah için korunanları, füccar (yaratılış fıtratına uymayan şekilde yaşayanlar) gibi mi kılarız?
ZÜMER 39-20 Fakat Rablerinden korunanlara gelince, onlar için fevkinde (bilinç boyutunda) bina olunmuş, altlarından nehirler (kendilerinde açığa çıkan ilmin getirisi marifetler) akan ğuraf (cennet makamları) vardır… (Bu) Allah`ın vaadidir… Allah vaadi asla değişmez!
ZÜMER 39-57 Yahut şöyle der: “Eğer Allah bana hidayet etseydi, elbette korunanlardan olurdum.”
ZÜMER 39-61 Allah korunanları, açığa çıkardıkları başarılarla kurtuluşa erdirir! Onlara kötülük dokunmaz ve onlar mahzun da olmazlar.
ZÜMER 39-73 Rablerinden ittika edenler (bedenselliklerinden korunanlar) ise sınıflar halinde cennete sevkolunmuştur… Nihayet oraya geldiklerinde ve onun kapıları açıldığında, onun muhafızları hitap eder: “Selamun aleyküm! Ne hoş olmuşsunuz… Sonsuza dek kalmak üzere girin!”
FUSSiLET 41-18 iman edip korunanları kurtardık.
ZUHRUF 43-35 Altından süs eşyaları! işte bunların hepsi dünya hayatının geçici zevklerinden başka bir şey değildir! Sonsuz gelecek yaşam ise Rabbinin indinde korunanlar içindir.
ZUHRUF 43-67 O süreçte dostlar (dünyalık zevk arkadaşları), bazısı bazısına düşmandır! Sadece korunanlar müstesna!
CASiYE 45-19 Muhakkak ki onlar (hakikat dışı düşünceler) Allah`tan (hakikatin olan Esma`sından) sana (bilincine) yarar sağlayacak bir şey oluşturmaz! Zalimler (nefslerine zulmedenler), birbirlerinin velileridir! Korunanların Veli`si ise Allah`tır!
MUHAMMED 47-15 Korunanlara vaat olunan CENNETiN TEMSiL (misal-benzetme) yollu anlatımı şöyledir: Orada, bayatlamayan SU`dan nehirler, tadı bozulmayan SÜT`ten nehirler, içenlere lezzet veren ŞARAP`tan nehirler, süzme-saf BAL`dan nehirler vardır! Onlar için orada her çeşit MEYVE ve Rablerinden mağfiret (örtme) vardır! (Bu misal nimetlerle yaşayanlar) ateşte sonsuza dek yanarak yaşayacak, sıcak-kaynar su içirilmiş de bu yüzden onların bağırsaklarını parçalamış kimse gibi midir?
KAF 50-31 Korunanlar için de cennet yaklaştırılmıştır… Zaten uzak değildir.
ZARiYAT 51-15 Muhakkak ki korunanlar cennetlerde ve kaynaklardadırlar.
KAMER 54-54 Muhakkak ki korunanlar cennetlerde ve nehir kıyılarındadırlar.
7290 – Ebu Musa el-Eş’ari radıyallahu anh anlatıyor: “Resülullah aleyhissalâtu vesselam buyurdular ki: “Ben, ümmetimin yarısının cennete girmesi ile şefaat (sahibi olmam) arasında muhayyer bırakıldım. Ben şefaati tercih ettim. Çünkü şefaat, daha şümullü ve ümmetimin (toptan kurtuluşuna) daha yeterlidir. Şefaati siz müttakilere mahsus mu biliyorsunuz? Hayır! O muttakiler değil günahkârlar, hatalılar ve pis işlere karışan (müslüman)lar içindir.”
532 – İbnu Abbas (radıyallahu anhüma): “İster, amelce iyi, müttaki, isterse amelce kötü, facir kişi olsun, ölüm herkes hakkında hayırlıdır” buyurduktan sonra şu ayeti okudu: “İnkâr edenler, kendilerine vermiş olduğumuz muhletin sakın kendileri için hayırlı olduğunu sanmasınlar. Biz onlara ancak, günahları çoğalsın diye mühlet veriyoruz. Alçaltıcı azab onlaradır, (Âl-i İmran, 178). Sonra da şu ayeti okudu: “Fakat Rablerinden sakınanlara, Allah katından ziyafetler bulunan, içlerinden ırmaklar akan, içinde temelli kalacakları cennetler vardır. Allah katındaki şeyler iyi olanlar için daha hayırlıdır” (Âl-i İmran, 198).
Rezin kaydetmiş fakat, kaynak vermemiştir. Ancak bunu Hâkim, el-Müstedrek’te (2, 298) tahric eder.
1853 – Yine Ebü Hüreyre (radıyallâhu anh) anlatıyor: “Resülullah (aleyhissalâtu vesselam) buyurdular ki: “Mirac gecesi cinlerden bir ifrit gördüm. Elinde ateşten bir şüle olduğu halde beni tâkip ediyordu. Nazarımı her atışımda onu görüyordum. Cibril (aleyhisselâm) bana: “İstersen sana bir dua öğreteyim, onu okursan, şülesi söner ve ağzının üstüne düşer” dedi.” Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm): “Pekâla!” dedi. Cibril (aleyhisselâm) de “Şunu oku!” buyurdu:
“Allah’ın kerim olan rızàsı için, eksiksiz, mükemmel kelimâtullah hakkı için -ki hiç kimse muttaki olsun, fâcir olsun onu aşıp daha güzelini söyleyemez- (bela olarak) semadan inen, semaya yükselen, (ve ceza gerektiren) şerlerden, yeryüzünde yarattığı şerden, yer(in altın)dan çıkan şerden, gece ve gündüz fitnelerinden, gece ve gündüz gelen musibetlerden Allah’a sığınırım. Ey Rahman, hayır getiren hâdiseler hâriç.”
Muvatta, Şi’r 10, (2, 950, 951).
3420 – Ebu Saidi’l-Hudri radıyallahu anh anlatıyor: “Resülullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:
“Sadece mü’minle arkadaşlık et. Senin yemeğini muttaki olan yesin.”
Ebu Davud, Edeb 19, (4832); Tirmizi, Zühd 56, (2397).
4075 – Hz. Ebu Hüreyre radıyallahu anh anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm’a Allah indinde en efdal insanın kim olduğu sorulmuştu: “Allah indinde en kıymetlileri en muttaki olanlardır!” buyurdular. “Biz bunu sormadık!” demeleri üzerine: “Öyleyse o, Halîlullah’ın oğlu, Nebiyyullah’ın oğlu Nebiyyullah’ın oğlu Yusuf’tur” buyurmuştu. Yine itirazla: “Hayır bunu da sormadık” dediler. Bunun üzerine Aleyhissalatu vesselam: “siz bana Arap hanedanlarından mı soruyorsunuz?” dedi. “Evet (Ey Allah’ın Resûlü!) dediler. “Onların cahiliye dönemindeki hayırlıları, fıkıh öğrendikleri takdirde, İslam’da da en hayırlılarıdır!” cevabını verdi.”
Buhari, Enbiya 8, 14, 19, Menakıb 1, 25, Tefsir, Yusaf 1; Müslim, Fezail 168, (2378).
4091 – Yezid İbnu Seleme el-Cûfi radıyallahu anh anlatıyor: “Ey Allah’ın Resulü! dedim, ben senden pek çok hadis işittim. Ancak bunlardan, sonradan işittiklerimin, önceden işittiklerimi unutturacağından korkuyorum. Bana (hepsinin yerini tutacak) câmi bir kelime söyle!”
“Bildiklerinde Allah’a karşı müttaki ol (bu sana yeter)!” buyurdular.”
Tirmizi, İlim 19, (2684).
5186 – Hz. Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: “Resulûllah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:
“İnsanlar, ya cehennem kömüründen başka bir şey olmayan ölmüş ecdadlarıyla övünmekten vazgeçerler, yahut da Allah katında, burnuyla pislik yuvarlayan mayıs böceğinden daha adi bir derekeye düşerler. Allah Teâlâ hazretleri sizlerden cahiliye kibrini temizledi. Artık o, muttaki bir mü’min yahut bedbaht bir,fâcirdir. İnsanların hepsi Hz. Âdem’in evlatlarıdır. Adem ise topraktan yaratılmıştır.”
Ebu Dâvud, Edeb 120, (5116); Tirmizi, Menâkıb (3950, 3951).
6224 – Abdullah İbnu Mes’ud radıyallahu anh şöyle dedi: “Resulullah aleyhissalatu vesselam’a salavat okuyunca salavatı güzel yapın. Zira siz bilemezsiniz, belki bu salavatınız ona arzedilir.”
Kendisine: “Öyleyse (güzel olan salavatı) bize öğretin!” dediler. O da: “Şöyle söyleyin: Allahümme’c’al salateke ve rahmeteke ve berekatike ala seyyidi’l-mürselin ve imami’l-Muttakin ve hatemi’n-nebiyyin Muhammedin abdike ve Resulike imamı’l-hayri ve kaidi’l-hayrı ve Resulir-rahmeti.
Allahümme’b’ashu makamen mahmuden yağbituhu bihi’l-evvelin ve’l-ahirün.
Allahümme salli ala Muhammedin ve ala ali Muhammedin kema sallayte ala İbrahime ve ala al-i İbrahime inneke hamidun mecid.
Allahümme barik ala Muhammedin ve ala ali Muhammedin kema barekte ala İbrahime ve ala al-i İbrahime inneke hamidun mecid.
(Allahım salatını, rahmetini, bereketlerini peygamberlerin efendisi, muttakilerin imamı ve peygamberlerin sonuncusu olan Muhammed’e kıl. O senin kulun ve elçindir, hayrın imamı, hayrın komutanı, ve rahmet peygamberidir.
Allahım! Onu makam-ı Mahmud üzere dirilt, ondan önce gelenler de sonra gelenler de bu makamı sebebiyle ona gıbta ederler.
Allahım! Muhammed’e, Muhammed’in aline salat et, tıpkı İbrahim’e ve İbrahim’in aline salat ettiğin gibi. Sen hamid ve mecidsin.
Allahım, Muhammed’i ve Muhammed’in alini mübarek kıl, tıpkı İbrahim’i ve İbrahim’in alini mübarek kıldığın gibi, sen hamid ve mecidsin).”
6620 – Muaz İbnu Abdillah İbni Hudeyb’in amcası radıyallahu anh anlatıyor: “Biz bir cemaatte idik. Başında ıslaklık olduğu halde Resulullah aleyhissalatu vesselam çıkageldi. Birimiz ona: “Bugün sizi iyi ve ferah görüyoruz” dedi. “Evet! Elhamdulillah öyledir!” buyurdular. Sonra halk zenginlik hususunda sohbete daldılar. Aleyhissalatu vesselam: “Muttaki için zenginliğin bir zararı yok!” buyurdular. Devamla: “Ancak dediler, sıhhat, muttaki için zenginlikten daha hayırlıdır. Gönül hoşluğu da bir nimettir.”
6623 – Hz. Cabir radıyallahu anh anlatıyor: “Resulullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: “Ey insanlar Allah’a karşı muttaki olun ve (dünyevi) talepte mutedil olun. Zira, hiçbir kimse yoktur ki, (Allah’ın kendisine taktir ettiği) rızkını eksiksiz elde etmeden ölmüş olsun. Rızkı gecikse bile ona mutlaka kavuşacaktır. Öyleyse Allah’tan korkun ve talepte mutedil olun, (gayr-ı meşru yollara sapmayın), helal olanı alın, haram olanı terkedin.”
Kavram hakkında henüz bir not alınılmadı.
Şirki Hafi
Şirki hafî (gizli şirk) en büyük günahtır!… Mutlak şirkin zaten bağışlanması yoktur… Şirki hafi ise bunun dışında kalan günahların en büyüğü ve bütün günahların kökenidir!.. Değerlendirmelerin, “ALLAH adıyla işaret edilen’’inki
Tecelli-i Esmâ
Anlamı Mutmainne`de; “Merhamet etti, şu parayı verdi!..” der. Fiili konuşur. Râdiye`de; rahmeti, merhameti müşahede eder. Oradan özellikleri meydana getiren isimleri, mânâları seyretmeye başlar. Burada, Tecelli-i Esmâ vardır… Burada isimlerin zuhûru seyredilir ve onlara dayalı olarak fiîllerin