MESAJ – 149

Ahmed Hulûsi

 “Din adamlarından veya İLÂHİyatçı”lardan, ağzından çıkanı kulağı duymayan şeyhlerden dili yanmışlar; ya da gerçeğin ortaya çıkmasını isteyenler, her yerde yüksek sesle konuşuyorlar:

“KURÂN’a dönün”!

Dönelim de, nasıl yani?

Nerede ki, oraya dönelim?

-Efendim alın Kurân’ı okuyun!

-Birâder ben Arapça bilmem ki!.. Türkiye’de, ya da İran’da ya da Avrupa veya Amerika’da doğdum… Arapçayı ne kadar öğrenip bilebilirim?

-Öğren efendim! Gavurca öğreniyorsun ya çıkarın var diye… Bunda da sonsuz çıkarın var; öğren!

-Peki, Arapça bilenler olarak, Arabistan’dakiler Kurân’ı okumuyor mu? Onlar, babadan olma anadan doğma Arapça konuşup okuyorlar, tahsilini de yapıyorlar! Nihayet, Kur’ân da kendi dillerinde! Niye, onların anlayıp uyguladığı Kur’ân ile, senin anladığın, uyguladığın farklı? Onlar senin gibi sonradan olma da değiller!

Arapça öğrenip okuyunca, ben de Kurân’ı; Suudi Arabistan’daki Arapların, yahut Arapça bilen Afganlıların yahut Afrika’daki Arapça konuşan bilmem ne kabilesinin; ya da Arapça Kurân’ı okuyup, kendi halkına “Kur’ân zencilerin özgürlüğü için gelmiştir” diyen Amerikalı gruplar gibi mi anlayacağım?

Ana dili Arapça olanlar da dâhil, yüzlerce Arapça bilen ve apayrı şeyleri savunan toplumlardaki KUR’ÂN OKUR(???)LARINDAN, hangisi gibi Kurân’a dönelim; ve okuyup anlayıp amel edelim?

-Canım o kadarını karıştırma, senin aklın ermez! Sen yalnızca benim yazdığım Kur’ân Meâlini, KUR’ÂN böyle diyor diye anlayarak oku! Benim dediklerimi yap! Gerisine karışma!.. Kurân’a dön! Yoksa mahvolursun! Sakın kimseye tâbi olma; yalnızca benim Kurân’ımı, benim kitaplarımı oku”!

Ne dersiniz arkadaşlar, yalnızca bu kişilerin Kur’ân meâllerini okuyup, onların anlayışına mı tâbi olalım; yoksa, bir elimize, anlayışına güvendiğimiz bir Kur’ân meâli; diğer elimize de olayın içyüzüne vâkıf olduğuna inandığımız, “Gazâli-Geylânî-Muhyiddini-Rufaî-Bahaüddin” ve daha nice Hak erenlerinin “Kurân’dan ne anladıklarını” dillendiren eserlerini alıp; “ALLÂH’ça öğrenmeye çalışıp”, sonuçta kendi yolumuzu, kendi sentezimize göre, kendimiz mi çizelim?

Düşündüklerimizin, yaptıklarımızın sonucuna kendimiz katlanacağımıza; yanlışımıza karşın kimseyi mazeret olarak gösteremeyeceğimize; kabir âleminde, mezhebin veya tarikatın ya da şeyhin sorulmayacağına göre!