MESAJ – 133
Ahmed Hulûsi
Yıllar yıllanıp, organlar eski hızını kaybetmeye başladı mı, önce akıl duruluyor… Yavaş düşünmeye başlıyor insanoğlu!
Zekâda ise durgunluk yok henüz; eğer bir hastalık yoksa beyinde!
Adımını daha düşünerek atmaya başlıyorsun bu devrede… Tecrübe ve tedbirli olmaktan değil; beyin zâfiyetinin getirdiği ağır düşünmeye başlamaktan oluyor bu gerçekte!
Bu arada korku sarmaya başlıyor aklının düşünebildiği kadarını… Çünkü, bildiklerine, görüp geçirdiklerine kıyaslıyorsun yaptıklarını; yaşadıklarını…
Panik başlıyor, hâlâ düşünebiliyorsan!
Sanki, ecel gelip kapıya dayanmışcasına sorguluyorsun kendini; “son anda bir şeyler yapabilir miyim”e giriyorsun!
Bir yanda eski alışkanlıklar, bağımlılıklar, dürtüler; diğer yanda yaşama ve ötesine dair bilip öğrendiklerin…
Zorlanıyorsun, bunalıyorsun! Tasın atacakmış gibi olunca uyuşturucu salgılıyor beynin; kendini avutmaya uğraşıyorsun bildiğin gerçekleri olabildiğince örtmeye çalışarak!
Olmuyor!..
Vicdanın el vermiyor, haykırıyor:
“Yanlış yoldaydın, yanlış yoldasın… Biliyorsun doğrusunu! Aldatma kendini! İlminin gereğini uygulamaya başla derhâl!.. Belki yarın bunları bile düşünemeyecek hâle geleceksin… Hanidiyse yarın zorunlu terk edeceklerini, bundan yıllarca evvel terk etmen gerekenleri, derhâl terk et! Ve yeni bir başlangıç yap!”
Çok zor!.. Felçli kolu kaldırmak istercesine zor!.. Vazgeçemiyorsun dünyandan, tutkularından!
Gıdım gıdım, adım adım yaklaşıyorsun, kayıyorsun uçurumun kenarına…
Yanıyorsun bu arada!
Çünkü, imanın gerekleri yaşanmadıkça, iman bilgisinin sana hiçbir şey kazandırmayacağını ve kazandırmadığı gerçeğini yudum yudum içip sindirmişsin içine; tıpkı bağımlı olduklarını sindirdiğin gibi hücrelerine.
Dünya dönmeye devam edecek ardından, dün yürüyen 50-100 kilonun bugün yatar olmasından hiç etkilenmeyerek!
Yakınların, aynen senin ana-babanı defnettiğin günkü gibi, dönecekler senin ardından sevdiklerine, bağlandıklarına, Deccal’in cennetine!
Sen ise, bugün olduğunca, yanmaya devam edeceksin kâbrinde; sabahı gelmeyen diş ağrılı gibi, yapacak başka bir işin dahi olmaksızın… Bunca bilgi yüküne rağmen, son vagonu da kaçırmana sebep olan tutkularına lânet ederek!..
Tıpkı, bugün bazı gerçekleri görerek, üzülen; ne var ki geçmişindeki tutkularının pahasını da çok ağır ödeyenler gibi!