MESAJ – 118

Ahmed Hulûsi

Küçücük dünyaların büyük insanları!

Mahalledeki, köydeki, “şeher”deki, “avropa” ya da “Amarika”daki, 100 ya da 1000 metrekarelik evinde; minik dükkanında ya da koca fabrikasında yaşayan böyük(!) insan!..

Oturduğu yerden hüküm veriyor falanca ya da filanca hakkında; işçi ya da fabrikatör hakkında; bir siyasî ya da bir komutan veya bir devlet başkanı hakkında!..

Hatta, dünyalar, yıldızlar, uzay, evren hakkında!..

Daha daha, yargılıyor tanrısını yanlışlarını bularak; gizliden ya da açıkta!

Kimine mertebe veriyor; kimini çıkarttığı tepeden tepip çukurlara yolluyor…

Böylece kendini tatmin ediyor!

Takdir sonucu eline geçen parayla son model giysiyi, güzelleşme nesnelerini, eşyayı, arabayı alıyor; ama ne yazık ki, aynı parayla, beyin edinemiyor!

Ve o beyinsiz gövde, her sıkıştığında, gerçekte hiçbir zaman var olmamış tanrısına sığınıyor! Sorunları gökteki tanrısına havale ediyor!.. Rahatlamaya çalışıyor!

Ama bir de geceler var!

Geceleri, bir yatak-yastıklık, geçici mezarına girip hayal, kuruntu, korku ve umutlarıyla baş başa kalıyor. Bundan da hiç ibret almıyor!

Sonra bir gün, dünyasına bir iğne saplanıyor, patlayıveriyor balonu!

İyiler kötüler, hepsi bitiveriyor!.. Kalıyor yaptıklarının sonuçlarıyla baş başa!..

Dünya bitti; perde indi!.. Küçük dünyaların büyük insanlarından biri daha, canlı canlı, aklı başında toprak altına gitti!