İnsan-ı Kamil

  • 99 Esmânın sayısız kombinezonuyla oluşan isimler bileşiminin varkıldığı yapı insandır. Ancak bu 99 ismin de mânâsını dilediği anda dilediği düzeyde, bir kısmının kaydında kalmaksızın ortaya koyabilen, “İnsan-ı Kâmil“dir…
  • O’nun vârisleri kimlerdir?
    O’nun vârisleri ancak “İNSAN-I KÂMİL”lerdir!..

    İnsan-ı Kâmil”ler umùmi mânâda anlaşılan “kâmil insanlar” değildir!..
    İNSAN- KÂMİL” ler, Gavsiyet mertebesini dahi ihrâz eden, yüksek kemâlât sahibi, Devrinin “Zât” larıdır!..
    Ve varlık onlar üzerine dönmektedir ve onların hükmüyle yürümektedir!..

  • Bugünkü modern bilim neticesinde oluşan düşünce sisteminin eriştiği gerçek olarak “KOZMİK BİLİNÇ” adıyla tanımlanan “Evrensel TEK Şuur” tasavvuf çalışmalarıyla asırlardır tanınan “İNSAN-I KÂMİL”den başka bir şey değildir.

  • Mutlak kitapsa ilâhi kitaptır; “ÜMMÜL KİTAP”tır!… Ulûhiyet kemâlâtının eseri olarak yazılmış olan kitabı ilâhi, yani tüm boyut ve katmanlarıyla evrendir!.  Bir diğer ifade ile İnsanı Kâmil`dir!… Bir diğer ifade ile Ruh`u Âzam`dır… Hakikatı Muhammediye`dir!. işte o, ilâhi kitaptır!.
  • Mardiye`den sonra, “Sâfiye” gelir. Nefs`in tam bir Öz yaşam hâlidir… “Halife” durumunda olan kişidir… İnsan-ı Kâmil, Gavs, Kutb-ül Aktab ve Kutb-ül İrşâd bu mertebedeki şahıslardır!.
  • Melekût âlemi” diye anlatılan, sayısız mânâlar ihtiva eden “mikrodalga kökenli kozmik âlem”; ceberût âlemi diye anlatılan da o sayısız mânâları hâvi TEK bir KOZMİK BİLİNÇTİR!..

    Bu Kozmik Bilinc’in tasavvuftaki karşılığı İNSAN-I KÂMİL veya Hakikatı Muhammedî, ya da değişik vasıfları itibariyle Aklı Evvel, Ruh-u Â`zam’dır!.. Âlemi ise Ceberût`tur!..

  • Tasavvufta, “İnsan-ı Kâmil” modern düşüncede ise “Kozmik Bilinç” adıyla tanınan Evrensel Öz, “Allah”ın bütün isimlerinin işaret ettiği mânâların ortaya çıkış mahallinden başka bir şey değildir.
  • Esasen “İnsân-ı Kâmil” ismini ingilizceye çevirenler hep “Üniversal man” diye çevirmişlerdir. Yani evrensel insan!.. 

    İNSAN-I KÂMİL`
    in ne olduğunu anlatmak üzere yazılmış en tafsilâtlı ve ehliyetli eser, Abdülkerim El Ceyliveya Geylâni ismiyle mâruf Abdülkâdir Geylânî`nin torunlarından olan zâtın kaleme aldığı “İnsan-ı Kâmil”isimli eserdir. 

    Bugün Kozmik Bilinç diye ifade edilen “Evrensel İnsan” esası itibariyle, madde bir varlık değildir!..
  • İnsan, Rabbin nûrunun zuhûrundan meydana gelmiştir. Yani, İnsan-ı Kâmil, Rabbin nûrunun zuhûrundanbaşka bir şey değildir. Rabbin nuru ise elbette ki kendisinden gayrı bir şey değildir. Öyle ise İNSAN, rabbanî zuhurdan meydana gelmiş NUR`dur!.. Ki, evrenin aslı, orijini de gene bu nurdur!.. Evrenin boyutlarında varolan bütün canlılar, melekler de hep bu nurdan meydana gelmiş varlıklardır.
  • Tasavvufta, İnsan-ı Kâmil veyahut da “Ruh-u A’zam”- veyahut da “Akl-ı Evvel”diye hakikat itibariyle anlatılan; bizim “KÂİNAT” adını verip, o şekilde algıladığımız, sonsuz-sınırsız olarak değerlendirdiğimiz, tüm yaratılmışlardan oluşan evren, Allah indindeki “BİR AN’LIK YARATIŞ”dır!
  • Kalem” tasavvufta tahkike ermişlere göre “İnsan-ı Kâmil“dir… Bu “İnsan-ı Kâmil“in aklına “Aklı Evvel”, ruhuna “Ruhu Muhammedi”, derler… “Hakikatı Muhammedi” ismiyle işaret edilen dahi budur!..
  • İnsan-ı Kâmil, Hakikat-ı Muhammediye isimleriyle işaret edilen; varlığın özü olan; ve kemâlâtı Hz. Muhammed Aleyhisselâm’dan açığa çıkan varlıktır.
  • Her boyutun yapısal özelliklerine ve kapasitesine göre “halife“ler mevcuttur!. Bizim genelde bildiğimiz “Halife” yeryüzündeki “halife”dir!. Yeryüzündeki “halife“nin de haddi, hududu bellidir.

    Gerçek “Halife”Tek`dir. Ve O da, İnsan-ı Kâmil ismi ile tanıdığımız Ruh-u A`zâm`dır… Veya bir diğer ifade ile Hakikatı Muhammedi` Veya ilim yönüyle, Aklı Evvel`dir.

  • “Kur’ân ve insan ikiz kardeştir” 

    Anlamındaki Rasûlullah açıklamasında işaret edildiği üzere, Kur’ân ‘ı meydana getiren mânâ , “İnsan” diye bahsedilen İNSAN`I KÂMİL`in; yani HAKİKAT`I MUHAMMEDİYE`nin, yani RUH`U ÂZAM`ın mânâsı ile karşılıklıdır. Birinde diğerindeki mânâ mevcuttur ki, biri mutlak kitap, ilâhi kitaptır.
  • “Halife” kimdir?… “İnsan-ı Kâmil“dir!…
    Yeryüzündeki halife” kimdir?… Adem nesli!. 
    “İnsansı“lar değil; yalnızca Adem ve Havva`dan gelen nesil olan “insan”lar!
  • Velâyeti Suğra (Evliyânın velâyetidir) (İlmi, ilmi Bâtın`dır) Velâyeti Kübrâ (Enbiyânın velâyetidir) (İlmi, Bâtın`dır) Velâyeti Uzmâ (Müferridûn, Gavs, Müceddid ve İnsan-ı Kâmil velâyetidir; Nübüvveti Tâ`rifiyye kemâlâtının vârisleridir; ilimleri, ilmi Ledün`dür) Velâyeti Ulyâ (Mele-i âlâ velâyetidir; İnsân-ı Kâmil buna dahildir)
  • “Kutb-ul Aktâb”, “Kutb-ul İrşâd”, Velâyeti Kübrâ sahibi; “Müferridun”, “Gavs”, “Müceddid” Velâyeti Uzmâ sahibi; “İnsan-ı Kâmil” de Velâyeti Ulyâ sahibi olarak “Sâfiye”.. Bunlara topluca “Rüesâ” yani “Reisler” denilir.
  • Evren, varoluş kâbiliyet ve istidat itibariyle Allah`ın dilediği, takdir ettiği bütün mânâları âşikâra çıkartabilecek durumdadır. Daha önce yaşamışlar bu durumu; Allah, ilmine ayna olmak üzere “İnsan-ı Kâmil”i yaratmıştır; diye târif etmişlerdir.

    Dolayısıyla, İnsan-ı Kâmil, “Allah”ın tüm isimlerinin bizâtihi zuhur mahallidir ki, bu yüzden de, onun dışında hiç bir zuhur mahalli mevcut olamaz.

  • Netice olarak diyelim ki; ister İnsân-ı Kâmil, ister birimsel mânâda insan olsun hepsi de ilâhî isimlerin zuhur mahalli olarak vücûd sahibidirler; ki dolayısıyla, Allah onlardan daha câmi mânâda hiç bir varlıkta zuhur etmemiştir!.
  • Bugün Kozmik Bilinç diye ifade edilen “Evrensel İnsan” esası itibariyle, madde bir varlık değildir!..

    Tasavvufta, İnsan-ı Kâmil`in bir diğer adı da RUH-U Â’ZÂM`dır!.. Yani, tüm boyutlarıyla evrenin kendisinden meydana geldiği öz cevher; 

    Hayâtiyet vasfı, “CAN`lılık kaynağı oluşu itibariyle RUH-U Â’ZÂM..

  • Bir bilinç olan İNSAN-I KÂMİL`in tüm özelliklerinin ortaya çıktığı beden veya mahaldir evren ve tüm ihtiva ettikleri şeyler.
  • “Rahmeti Zâti”, İnsân-ı Kâmil, Gavs, müferridûn, Kutb-ül aktâb ve Kutb-ül irşâd’a
  • Nokta” olarak yaratılmış; ilmi yönüyle “Akl-ı Evvel”, hayâtiyeti yönüyle “Ruh-u Â’zâm”, hüviyeti yönüyle “Hakikat-ı Muhammedî” ve nihayet kişiliği itibariyle aldığı isim de “İnsan-ı Kâmil” olan evrensel varlığı düşünüyor; ve biz ona da “” ismiyle işaret ediyoruz.
  • Nokta”dan meydana gelen bu varlığın -mutlak evrenin- algılanan sıfatları ve esması ve müşahede edilen ef’âli, “”nun her an yeni bir “şe’n”de oluşundan kaynaklanır!.

    ALLAH İsmiyle İşaret Edilen”in indindeki sayısız “an”dan ya da bir diğer ifadeyle “nokta”dan yalnızca biri olan “İnsan-ı Kâmil” ise “mardiyye nefs” bilincine sahip kılınanın ilminden münezzehtir!.. (muhalefet lil havâdis).. 

    Sınırsız-sonsuz” kavramları dahi “İnsan-ı Kâmil”de açığa çıkan “”nun esmâ ve sıfatı yönünden geçerli olup; “nokta” dışında geçerliliği kalmaz!.

    Nokta” içre varolmuş “İnsan”ın, “nokta”da (DEHR) varlığı yoktur!.

  • Varlık üzerinde, ilâhî ilim gereği alınması gerekli tedbirler hakkında kararlar alınır ve bu kararlar icrâ organına nakledilir. 

    Divân-ı Kebîr’in” tabîi başkanı Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellemdir. Onun gelmediği toplantılarda ise, şâyet var ise o devrin “İnsan-ı Kâmil“i, yoksa zamanın “Gavs“ı başkanlık görevini îfa eder. 

    İnsan-ı Kâmil” her asırda bulunmaz. “Gavs” ise her asırda vardır ve kıyâmete kadar sürekli, bir kişi, o görevi îfa eder. 

    İnsan-ı Kâmil” rütbesi, en üsttür ve birkaç asırda bir o rütbeye nâil kılınmış kişi gelir yeryüzüne. 

    Müceddid-i zaman” yüzyılda bir gelir. Dinin, o günün insanlarının anlayışına göre yenilenmesi görevini îfa eder. O da divân ehlindendir. Son müceddid de “Mehdî” lâkabıyla bilinen Zât-ı kirâmdır. Aynı zamanda “İnsan-ı Kâmil“dir, Mehdî!..

  • Geçmiş evliyâullah arasında Abdülkâdir Geylânî, “Gavs“iyet görevliyle birlikte “İNSAN-I KÂMİL“lik görevi de kendisinden cem etmiş olduğundan, “Gavs-ı Â’zâm” lâkabıyla bilinir.

    İkinci “İNSAN-I KÂMİL” Abdülkerim Ceylî ya da diğer ifade şekliyle Geylânî ise, çok eserler yazmıştır hakikat bahsinde ve mârifetullah bahsinde; ki bunların içinde en çok bilineni “Geçmişin ve geleceğin ilminikendinde toplamış olan İnsan-ı Kâmil” adıyla kaleme aldığıdır. Bizde kısaca “İnsan-ı Kâmil” diye bilinir.

  • Bu “<” açı ve dayandığı “nokta” ise, anlarından bir andaki yaratışı “HU”nun!.. Sayısız “an”lardaki, sayısız “nokta”lardan, yalnızca bir “an”daki bir “nokta”dan yaratılmış “evren içre evrenler”den birindeyiz!.

    İnsân-ı kâmil” ya da “Hakikat-ı Muhammedî” isimleriyle işaret edilen ise o “nokta”dan varolan varlık!

     

    NOKTA” ise bir “nükte”!..

  • TEK karelik evrensel resmin sahip olduğu şuurun (insan-ı kâmil), yeryüzündeki “halifesi” durumundaki bilinç olduklarını fark edip; evrensel şuur ile bir bütün olduklarını ve bunun getirisini yaşayamadan geçip gittiler bu dünyadan… Yalnızca bedensel zevklerle sınırlı kalarak!.,
  • İnsan, DEHR`de anılmazdı”! “İnsan” ismiyle burada işaret edilen “DATA”dır! “NOKTA”dır! “Heyulâ”dır!“Hakikat-i Muhammedî”dir! “El İnsan-ı Kâmil”dir!
  • “NOKTA” ismiyle işaret edilmiş olanı “DATA” diye adlandırdığımızda; “Hakikat-i Muhammedî” veya “İNSAN” veya “El İnsan-ı Kâmil” isimleriyle “Esmâ” mertebesi anlatılmak istenmiştir.

    Tasavvufun “hakikatı” bahsinde yazılmış en değerli eserlerden biri olan “İNSAN-I KÂMİL” de-Osmanlıca tercemesi Abdülaziz Mecdi Tolun,Türkçe tercemesi de rahmetli Abdülkadir Akçiçek tarafından yapılmıştır-“RUH-U Â’ZÂM” ve “RUH-UL KÜDS” hakkında çok değerli bilgiler anlatılmıştır…Bu konuyu tasavvuf ıstılâhıyla incelemek isteyenler adı geçen eserlerden yararlanabilirler.

Soru

-Âdem’den önceki nesillerde İnsan-ı Kâmil veya İnsan-ı Kâmil mertebesinde olan birimler mevcut muydu?

-İnsan-ı Kâmil`ler kaç mertebe üzerinedir?.. Aralarında nasıl ve ne kadarlık mertebe farkı vardır?..

Bu tefriki İbni Arabi’nin kitabında görmüştüm ….

Üstad

-Evet..?

Soru

-Sorum : İnsan-ı Kâmil var mı idi?

Üstad

-Benim kendi yaşadığım devirden haberim yok; sen bana Âdem öncesi nesillerden soruyorsun!!!…

 

Soru

-Vahdeti Şuhûd ile Şuhûdu Zât arasında ne fark vardır?..

Üstad

-Vahdeti şuhûd ile Şuhûd-u Zât arasındaki farkı anlatabilecek bir mertebede olmam için benim Şuhûd-u Zât mertebesinde, yani Zamanın İnsan-ı Kâmilî olmam gerekir… Oysa ben bir garîbim!…Ne anlarım o mertebelerden!..

 

Soru

-Üstadım İNSAN-I KÂMİL`in, 99 ismin mânâsını eşit kullanması beynin yüzde yüzünü kullanması demek mi?

Üstad

-İnsan-ı Kâmil’in dahi beynin yüzde yüzünü kullanabildiğini sanmıyorum… Bunun bir kaç sebebi var!…

 

Soru

-Tasavvufta geçen Hullet makamı Hz İbrahim’e mi aittir.?

Üstad

-O’nda sembolize olan fakat daha sonraki İnsan-ı Kâmil’lerde de açığa çıkan bir tecellidir… Asâleten O`na; verâseten de ondan sonra gelmiş olanlara aittir…

 

Soru

-Kur`ân `da Hz. Îsâ için, “Abdullah” olma tâbiri var.. Bu anlam ilâhi hüviyetten sahip olduğu Abdullah`lık vasfı ile eşdeğer midir?..

Üstad

-Abdullah olmanın da mertebeleri varmış; tıpkı İnsanı Kâmil’ler arasındaki kemâlât farkı gibi…

 

Soru

-İnsan-ı Kâmil’in gücü herşeye yeter mi? Eğer yeterse ,neden Mehdi, Deccal’i yok edemez?

Üstad

-İnsan-ı Kâmil’ler Zâtı itibariyle o kemâlâta sahip olmasına karşın zuhûrları itibariyle farklı sıfatlardan açığa çıkarlar…Mehdi, belirtildiğine göre, İlim sıfatından zâhir olacağı için, Kudret sıfatından güç alan Deccal’i ortadan kaldıramaz diye düşünüyorum…

 

RA’D – RAD 13-13 Ra`d (gök gürültüsü-insan-ı Kamil`in düşünsel boyutta keşfettikleri {salsal-i ceres, Abdülkerim Ceyli, insan-ı Kamil}) O`nun Hamdı olarak tespih eder; Melekler (kainatta-insanda mevcut kuvveler) ise O`nun hükümranlığı altında (tespih eder-kulluklarını yerine getirir)… Onlar, Allah hakkında (benlikten kaynaklanan fikirle) mücadele edip dururlarken; (O) yıldırımları (hakikati bilgisinin çarpmasını) irsal eder de, onlarla, dilediğine bunu yaşatır! O, Şedid ül Mıhal`dır (şiddetle uygulanan Sünnetullah sistemi vardır; değiştirilmesi müdahale edilmesi mümkün olmayan).

DUHAN 44-1 Ha (hayat), Miiim (ilim-Hakikat-i Muhammedi);

TUR 52-4 Beyt-i Mamur`a (Zati ilimle meydana gelmiş Esma mertebesi, Hakikat-i Muhammedi-mükemmel imar edilmiş ev – Allah Esma`sından kaynaklanan halife özelliğini yaşamakta olan insan şuuru);

ARAF (A’RAF) 7-189 Hu ki, sizi TEK bir nefsten (makro planda: Hakikat-i Muhammedi-aklı evvel; mikro planda: insanlık şuuru-aklı-kül) yarattı ve ondan da eşini (makro planda: evreni; mikro planda: bedeni) oluşturdu; ona yerleşsin diye… Onu (eşini) örtüp bürüyünce, (eşi) hafif bir yük yüklendi, onu taşıdı… Ağırlaştığında, ikisi birden Rableri olan Allah`a: “Andolsun ki, eğer bize bir salih verirsen, mutlaka biz değerlendirenlerden oluruz” diye dua ettiler. (Bu ayet, hem alemlerin oluşuyla ilgili olarak anlaşılabilir, hem de insanın oluşumuyla.)

BAKARA 2-176 Bundan dolayıdır ki, (biennallah) Allah, ilmindeki, varlığın hakikati ve Sünnetullah bilgisinin açığa çıkmış hali olan evren içre evrenleri (Kitap) bizatihi Hak olarak (bilHak) inzal etmiştir. Muhakkak ki Kitapta (bu bilgide-oluşta) ihtilaf edenler (bu gerçeğe karşı çıkanlar) kesinlikle gerçekten çok uzağa (şikakı baiyd) düşmüşlerdir.

AL-U iMRAN 3-83 Semalarda ve arzda (evrenin mana ve madde boyutlarında) ne varsa, isteyerek veya istemeyerek O`na teslim olmuş durumda iken, Allah Dini`nden (islam`dan-yaratmış olduğu sistem ve düzenden) başkasını mı arıyorlar. (Oysa) O`na döndürülmektedirler.

AL-U iMRAN 3-191 Onlar (derinliğine düşünen akıl sahipleri) ayakta, otururken ya da yanları üzere uzanmışken Allah`ı anıp (düşünüp), semaların ve arzın yaratılışını (günün getirisi ölçüsünde evren ve uzay bilgisini) tefekkür edip; “Rabbimiz, bunları boş yere yaratmadın! Subhan`sın (yersiz ve anlamsız bir şey yaratmaktan münezzeh, her an yeni bir şey yaratma halinde olansın)! (Açığa çıkardıklarını değerlendirmemenin getireceği pişmanlıktan) yanmadan bizi koru” (derler).

EN’AM 6-59 Gaybın (algılayamadıklarınızın) anahtarları (bilgisi) “Hu”nun indindedir! (Hiç kimse) bilmez onları, ancak “Hu”! Karada (açığa çıkmış-algılanabilen) ve denizde (derinde-ilimde) ne var ise O bilir… O`nun bilgisi dışında bir yaprak düşmez (çünkü her bir şey “Hu”nun Esma`sıyla açığa çıkmıştır)… Ne Arz`ın karanlıklarında bir habbe (tane), ne de yaş ve kuru (bir şey) yoktur ki Kitab-ı Mubin`de (apaçık evren kitabında) bulunmasın.

ARAF (A’RAF) 7-189 Hu ki, sizi TEK bir nefsten (makro planda: Hakikat-i Muhammedi-aklı evvel; mikro planda: insanlık şuuru-aklı-kül) yarattı ve ondan da eşini (makro planda: evreni; mikro planda: bedeni) oluşturdu; ona yerleşsin diye… Onu (eşini) örtüp bürüyünce, (eşi) hafif bir yük yüklendi, onu taşıdı… Ağırlaştığında, ikisi birden Rableri olan Allah`a: “Andolsun ki, eğer bize bir salih verirsen, mutlaka biz değerlendirenlerden oluruz” diye dua ettiler. (Bu ayet, hem alemlerin oluşuyla ilgili olarak anlaşılabilir, hem de insanın oluşumuyla.)

HUD 11-7 Hu ki semalar ve arzı altı aşama sürecinde yaratmıştır (enfüsi manada altı bilinç kademesindeki şuuru {sema} ve bedeni {arzı}); O`nun Arşı (hükümranlığının açığa çıktığı Esma mertebesi) Su (evrenin hakikati olan dalga {wave} okyanusundaki iLiM olarak); (insan için değerlendirirsek: Esma`nın işaret ettiği özellikler kişinin şuuru ve bedeni {yüzde  SU yapısı – sudaki hafızanın çeşitli dalgalarla programlanması sonucu} üzerinde hükümrandır, anlamı düşünülebilir. A.H.) fevkindedir! Sizin hanginizin davranış olarak daha güzel şeyler açığa çıkaracağınızı belirlemek için… Andolsun ki: “Kesinlike siz ölümden sonra ba`s olunacaksınız” desen; hakikat bilgisini inkar edenler kesinlikle: “Bu apaçık bir sihirdir (olmayanı var göstermek)” derler.

YUSUF 12-101 Rabbim… Gerçekten bana Mülk`ten verdin ve bana yaşamdaki olayların hakikatini görmeyi öğrettin… Semalar ve Arz`ın (. Evrensel anlamda: Evrenin hakikati olan ilim boyutu ve yaradılmışlarının algılamalarına göre var olan madde boyutu; . Dünyevi manada: Gökler {boyutsallığı ile} ve yeryüzü; . insani manada: insandaki bilinç boyutları {yedi nefs mertebesi bilinci} ve beden) Fatır`ı; Dünya`da ve sonsuz gelecek sürecinde sensin Veli`m (her anımda hakikatimi oluşturan isimlerinden Veli isminin anlamının açığa çıkışının farkındalığını yaşamaktayım)… Bu teslimiyetle beni vefat ettir (madde beden boyutundan çıkart) ve beni salihlerin arasına kat!

MU’MiNUN 23-17 Andolsun ki fevkinizde yedi yol (yedi bilinç mertebesinin yaşam yolu-evrendeki tüm yaratılmışlar bu yedi düzeyden birini yaşar) yarattık… Onların halk edilişinden gafiller değiliz.

NEML 27-1 Ta, Siin… işte bunlar Kuran`ın (hakikat ve Sünnetullah BiLGisinin) ve Kitab-ı Mubin`in (apaçık ortada olan Evrenin {KiTAP} sistem ve düzeninin) işaretleridir.

KASAS 28-2 işte bunlar O Kitab-ı Mubin`in (apaçık ortada olan Evrenin {KiTAP} sistem ve düzeninin) işaretleridir.

ZÜMER 39-6 Sizi nefs-i vahide`den (nefs-i küll-kozmik bilinç-evrensel benlik hissi) yarattı! Sonra (holografik esas gereğince) ondan (bilinçten) onun eşini (bedeni) oluşturdu; sizin için en`amdan (kontrol edilebilir hayvani duygular) sekiz eş açığa çıkardı! Sizi analarınızın karınlarında, üç karanlık içinde, bir yaratıştan sonra (diğer) bir yaratışa (geçirerek) yaratıyor… işte size Rabbiniz Allah; mülkü onun (Esma`sının işaret ettiği özelliklerin açığa çıkması) için olan! Tanrı yok; sadece “Hu”! Nasıl hakikati görmezsiniz!

CASiYE 45-29 işte bilgimiz! Size Hak olarak dilleniyor… Biz yaptıklarınızı kaydediyorduk! (Hafızalıyorduk-varlıktaki evrensel hafıza-memory.)

ZARiYAT 51-47 Semaya (Evren`e ve de şuura) gelince, onu elimizle bina ettik ve muhakkak ki biz genişleticileriz (boyutsal oluşumlarla-varlıklarla-idrakını genişletmek suretiyle, yeni açılımlarla)!

VAKIA 56-75 Yıldızların yer aldığı (Esma`mın açığa çıktığı) evren olarak yemin ederim!

VAKIA 56-77 Şüphesiz ki O (evren), Kur`an-ı Kerim`dir (“OKU”yabilene çok değerli “OKU”nandır).

HiCR 15-29 Onu tesviye edip (beden ve beyni kemale erdirip), ona Ruhumdan (Esma manalarımın özelliklerinden) nefhettim (üfledim); (böylece buyurdum) Ona secdeye kapanın (Onun kuvveleri olarak hizmetine girin)!

MERYEM 19-17 Onlardan kendini tecrid etti… Ona ruhumuzu irsal ettik de, Ona tam bir beşer olarak göründü.

ENBiYA 21-91 iffetini koruyan o dişiyi (Meryem`i)… Ona (Meryem`in rahmindeki {ademi yaratışın benzeri olarak} cenine) ruhumuzdan nefhettik (Onda Esma`mızdan bazılarının özel manalarını açığa çıkartarak isa`yı {şuur varlığı} halk ettik)… Onu ve oğlunu alemler için bir mucize olarak meydana getirdik.

SAD 38-72 Onu tesviye edip (beynini oluşturup), o yapının içinden Ruhum`dan (Esma manalarımdan) nefhettiğimde (açığa çıkardığımda {nefh yani üflemek, içten dışa şeklinde olur daima. A.H.}) Ona secdeye kapanın (hükümranlığını-tasarrufunu kabul edin)!

TAHRiM 66-12 iffetini bir kale gibi koruyan imran kızı Meryem de… Onun içinde ruhumuzdan nefhettik (açığa çıkardık). Rabbinin, Kelimelerindeki Esma`sıyla varlığını ve Kitaplarını (Bilgilerini) tasdik etti ve teslim olup itaat edenlerden oldu.

NEML 27-75 Semada ve arzda hiçbir gayb yoktur ki, mubin kitapta (kainat kitabında-varlıkta apaçık ortada) olmasın! (Gayb oluşu algılayana GÖREdir! Allah dilerse istediğini gayb hükmünden çıkartır.)

ALAK 96-4 O ki, (O Rabbani özellikleri ve genetiğini) Kalem olarak öğretti (programladı)!

Kavram hakkında henüz bir not alınılmadı.

Tövbe

Anlamı Yanlışını idrak edip, kesinlikle o işi bir daha yapmama kararı “Tövbe”dir! Hâlinden pişmanlık duyma ve üzülme, istiğfardır; dille “estağfirullah” demek değil!.Öyleyse günlerinizi boş vakitlerinizi daima sistemi anlayıp, “OKU”mak için değerlendirin… Bilmediğiniz

Oku »

Astroloji

Anlamı İDRİS Nebi, görev süreci içinde, insanlara, yeryüzünde olup-bitenler üzerinde gök cisimlerinin tesirlerinden bahsetmiş; yani “BURÇLAR iLMİNİ” açıklamıştı… Astroloji, insanın yapısını tanıması için günümüzde oldukça önemlidir.Geleceğe dönük hükümler çıkartmak, falcılıkta bulunmak

Oku »

Tâhir

Anlamı Kur’ân-ı Kerîm’i anlamak için önce “tâhir’ olmak, yani -arınmış” olmak gerekir. Çünki, “Arınmamış olanlar dokunmasınlar” deniliyor. Bu âyeti mâalesef yanlış anlıyor; gidip suyla yıkanıp, abdest alıp “arındığımızı” sanıyoruz!.. “Tahir“in

Oku »