Eşitlik
- Çoğunlukla, konuları, halk dilinde söylendiği şekilde ele alıyoruz. Meselâ, “adalet”i herkese eşit muamele, yani “eşitlik” diye diyoruz!.
Doğada, sistemde “EŞİTLİK DİYE BİR ŞEYİN OLMADIĞINI” göre göre!
Halbuki, “adalet” her birimin yaratılış amacına göre hak ettiğinin verilmesidir!. Ya da hak etmediğinin verilmemesidir!. Allah adaletinde, herkes payına ne düşerse ona razı olmak zorundadır!.. Allah, herkese, dilediği ve takdir ettiği kadarını verir; ki bu da onun “hakkettiğidir”!.. Allah herkese hakkettiği kadarını verir, ki Allah`ın “Adl sahibi” olmasının anlamı da budur!..” der..
Seni, zengin, âlim babadan dünyaya getiriyor, ötekini fakir, cahil babadan meydana getiriyor. Yani, işin bu yönüne gelene kadar, sen doğuştan bir kere bak olaya!… Yani, doğuşta eşitlik yok!..
Dolayısıyla böyle bir eşitliği hiç arama!…
- Kâinatta “eşitlik” mevcut değildir!.
“Tek`in takdiri ve hükmü” ne ise, o, yerine gelmiştir!. Herkes ne iş için varedilmiş ise; hangi ismin mânâsının açığa çıkmasına vesile olmak üzere varedilmiş ise; O ismin gereklerini hakketmiş demektir!..işte bu mânâda adalet, onun hakkettiklerini almasıdır!..
Herkese eşit dağıtma, “eşitlik” olarak, adaleti anlayanlar, bu konuda kesinlikle büyük bir yanılgı içindedirler!..
Kâinatta “eşitlik” mevcut değildir!.. Kâinâtta “eşit” iki varlık mevcut değildir!..
Herkesin aklı, fikri, idrâkı, kavrayışı, evi-barkı, çoluğu çocuğu farklı farklıdır. Bütün bu sebeplerle de eşitlikten sözedilemez.
Ayrıca insanlar, ellerinde olmayan şeyden dolayı da suçlanamaz.
“OKU“mak sözcüğünün ne anlam taşıdığını dün anlatmaya çalıştım.. Bugün de “OKU”nması gereken “SİSTEM“in ne olduğunu açıklamaya gayret edeceğim..
Elimizde ve tercihimiz olmayan, eşitliğe dayanmayan bir özellikler bütünü olarak dünya üzerinde meydana gelmiş bulunuyoruz.. Ne doğduğumuz yer, ne ırkımız, ne sülâlemiz, ne ana-babamız ve ne de cinsiyetimiz bizim tercihimiz değildir!. Kesinlikle başlangıcında eşitlik olmayan bir yarışın içinde bulunuyoruz!
Değiştiremeyeceğimiz bir geçmiş ve oluş sonrasında, elimizden geldiğince yönlendirebildiğimizi düşündüğümüz bir gelecekle karşı karşıyayız!. Doğa adını verdiğimiz, Allah`ın yaratmış olduğu sistemde ise mazerete ve duyguya kesinlikle yer yok!
Bir kere, seni Türkiye,de doğurdu, ötekini Amerika`da, diğerini Afrika`da kabilelerin ortasında doğurdu, dünyaya getirdi…
Daha Dünya`ya gelişinde eşitlik, adalet diye bir olay yok ki!… Senin anladığın mânâda adalet olsun! Ama… Allah`ın “Adl” olması başka, senin anladığın adalet başka!…
Eğer, “nübüvvet” çesmesinden toplumu sulayan hükümlere bakılırsa… Bunların hepsi, geçmişte ve o sıralarda, âdeta insan yerine bile konmayan, o güne kadar ticari seks metaı hükmündeki dişilere, kadınlık haklarının edindirilmesi amacına dönüktür!. Onların, ticari mal olarak görülmeleri yasaklanmış; onlara eşolarak belirli haklar edindirilmiş; toplumda sözü geçmezken, “şahit” olma hakları teslim edilmiştir; mirastan pay alma hakları oluşturulmuştur!.
Şimdi lûtfen izân ve basiretle, anlamaya çalışarak şu gerçeği farkedin:
Kur’ân, “RUHU” itibariyle, eskide kalmayı önlemek, geriye dönüşü durdurtmak, haksızlıkları ortadan kaldırmak, insanları sürekli ileriye dönük değerlendirme yapmaya teşvik amacıyla hükümler getirmiştir!.
AYRICA… Benim kişisel kanâatim olarak, kimseyi bağlamaz; fakat Kur’ânı daha gerçekçi değerlendirmeyevesile olur diye düşünerek belirtirim ki…
Kur’ân bu hükümleri getirirken, dememiştir ki; bu hakları arttırıp eşitliği sağlamayın, burada kalın ve ileriye gitmeyin, kadınlar ikinci sınıf olarak kalsın; tekâmül etmeyin!.
Sayısız dişi alma hakkını, bir aşama olarak, dört ile sınırlarken; tek eşle yaşamanın çok daha yararlı olduğu yolunda uyarısı vardır; ve bu hedef olarak gösterilmiştir…
NiSA 4-89 Onlar, (kendileri) hakikati inkar ettikleri gibi sizin de inkar etmenizi ve (böylece onlarla) eşit olmanızı arzu ettiler… O halde (onlar) Allah uğruna zulüm ve kötülük diyarını terk edinceye kadar onlardan kimseyi dostlar edinmeyin… Eğer dönerlerse (düşmanlık için), onları yakalayın ve bulduğunuz yerde öldürün… Onlardan veli ve nasir (yardımcı) edinmeyin.
EN’AM 6-50 De ki: “Size, Allah`ın hazineleri benim yanımdadır, demiyorum… Gaybı da bilmem! Size `Muhakkak ki ben bir meleğim` de demiyorum… Ben, sadece bana vahyolunana tabi olurum”… De ki: “Hiç ama ile gören eşit olur mu? Hala tefekkür etmiyor musunuz?”
TEVBE 9-19 (Ey müşrikler) siz, hacıların su ihtiyacını karşılamayı ve Mescid-i Haram`ı imar etmeyi, Esma`sıyla hakikati olan Allah`a ve gelecekte yaşanacak sürece iman eden ve Allah uğruna mücahede eden gibi mi kabul ettiniz? (Bunlar) Allah indinde eşit olmazlar! Allah, zalimler topluluğuna hidayet etmez.
HUD 11-24 Bu iki grubun misali, kör ve sağır ile gören ve algılayan farkına benzer! Misaldeki bu ikisi eşit olur mu? Hala tezekkür etmiyor musunuz?
RA’D – RAD 13-16 De ki: “Semalar ve Arz`ın Rabbi kim?” De ki: “Allah”! De ki: “O`nun dununda, kendi nefslerine bir fayda veya zararı olmayan veliler mi edindiniz?” De ki: “Kör ile gören eşit olur mu? Yahut karanlıklar ile Nur eşit olur mu?” Yoksa Allah`a, O`nun yarattığı gibi yaratan; yaratma sistemi O`nunkine benzeyen ortaklar mı düşünüyorlar? De ki: “Allah`tır, her şeyin Yaratanıdır… “Hu” Vahid`dir, Kahhar`dır.”
NAHL 16-75 Allah (şöyle) bir misal veriyor: Bir şeye gücü yetmeyen köle ile, kendisini bizden güzel bir yaşam gıdası ile beslediğimiz ve ondan, gizli ve açık başkalarına bağışta bulunan kişi… Bunlar hiç eşit olur mu? Hamd, Allah`a aittir! Hayır, onların çoğunluğu bilmezler.
NAHL 16-76 Allah şu iki kişiyi de misal verdi: Bunlardan biri konuşmasını bilmez, bir şeye kudreti yoktur; efendisi yanında yüktür… Onu hangi işe yönlendirse bir hayırla gelmez… Hiç bu elindekinin hakkını veren ve kendisi doğru yolda yürüyen kişi ile eşit olur mu?
ENBiYA 21-109 Eğer yüz çevirirlerse de ki: “Eşit olarak size bildirdim… Size vadolunan şey (uyarıldığınız ölüm) yakın mıdır, uzak mıdır, bilmiyorum.”
HAC 22-25 Muhakkak ki hakikat bilgisini inkar edenler; hem yerleşik olan hem de dışarıdan gelen insanlar için eşit kılınan Mescid-i Haram`dan ve Allah yolundan alıkoyanlardır… Kim orada hakikatin gereğine ters düşerek ve zulmederek yanlış yaparsa, ona elim azaptan tattırırız.
ŞUARA 26-98 Hani sizi Rabb-ül alemin ile eşit kılmıştık.
RUM 30-28 Size nefslerinizden bir misal verdi: Siz yaşam gıdalarınızda (mallarınızda), kölelerinizin ortaklığını kabul eder misiniz? Ki siz mallarda onlarla eşit olmayı kabullenip, kendi nefslerinizden korktuğunuz gibi onlardan korkuyor musunuz? Aklını kullanan bir toplum için dersleri böylece ayrıntılıyoruz.
SECDE 32-18 iman sahibi ile inancı bozuk olan bir midir? Eşit olmazlar!
FATIR 35-12 iki deniz eşit olmaz! Biri tatlı mı tatlı, susuzluğu giderir, içimi hoş ve kolaydır… Diğeri ise tuzludur, acıdır… Her birinden taze et yersiniz ve giyeceğiniz bir süs çıkarırsınız… O`nun fazlından talep etmeniz ve şükretmeniz için, gemileri onda yara yara gidenler görürsün.
ZÜMER 39-9 (Böylesi mi) yoksa gecenin bir kısmında kalkıp secdeyi yaşayan ve (Kayyum`un varlığıyla) kaim olarak, sonsuz geleceğin gereklerine hazırlanan; Rabbinin (hakikatindeki Esma kuvvelerinin) Rahmetini (çeşitli özelliklerini açığa çıkarmayı) uman mı? De ki: “Hiç bilenler ile bilmeyenler eşit olur mu? Sadece derin düşünebilen akıl sahipleri bunu anlayabilir.”
ZÜMER 39-29 Allah bir misal verdi: Birbiriyle sorunlu ortaklara hizmet veren adam ile sadece bir adama teslim adam… Bu ikisinin şartları eşit olur mu?.. El Hamdu Lillah! Hayır, onların çoğunluğu bilmezler!
FUSSiLET 41-10 Orada (arzda = bedende) fevkinde sabit dağlar (benlikler) oluşturdu, orada bereketler vücuda getirdi ve orada (istidatları itibarıyla) isteyenler için eşit olmak üzere varlıklarının devamı için gereken azıklarını dört süreçte ölçülendirdi.
CASiYE 45-21 Yoksa kötülükleri kazananlar, kendilerini, iman edip imanın gereğini uygulayanlarla aynı kılacağımızı; hayatlarında ve mematlarında eşit (tutacağımızı) mi sandılar? Ne kötü hüküm veriyorlar!
BAKARA 2-178 Ey iman edenler, öldürme olaylarında kısas (eşitlik esasına dayalı uygulama) yazıldı üzerinize! Hürriyeti olana hür olan, köleliği yaşayana köle olan, dişiliği yaşayana da dişi kısas olur. Katil eğer öldürdüğünün kardeşi (veya varisi) tarafından (kısmen) affa uğrarsa, o takdirde örfe uyulmalı, (diyeti) ödenmelidir. Bu da Rabbinizden bir hafifletme ve rahmettir. Kim bundan sonra haddi aşarsa ona feci bir azap vardır.
BAKARA 2-194 Haram ay, haramınız olan aya bedeldir… Ve buna hürmette eşitlik esastır. O halde haddi aşıp (bu süreçte) size saldırana, saldırganlığının misliyle siz de saldırın! Allah`tan korunun, ve iyi bilin ki Allah korunanlarla beraberdir.
“ADL”, hakkını vermektir!.. Kişi hangi programla hangi amaca yönelik yaratılmışsa, yapısının gereğini alır; ki bu da ona “âdil” davranılmasıdır!.. Allah adaleti budur!.. Yoksa herkese eşit dağıtılan bir şey, anlamında değil!..
Bu konuda Hz. Ömer`in olayı meşhurdur:
Beytül maldan -hazineden- insanlara birşeyler dağıtılacak.. Sorar oradakilere Hz. Ömer:
-Size Allah adaletiyle mi dağıtayım, yoksa Ömer adaletiyle mi?
Hz. Ömer adaletiyle meşhur!.. Ama gene de Ömer adaleti Allah adaleti yanında ne ifade eder ki?…
-Allah adaleti üzere dağıt bize ya Ömer!.. demişler..
Hazreti Ömer de başlamış kimine çok, kimine az olmak üzere eline geçtiği gibi dağıtmaya!…
Hemen itiraz gelmiş hepsinden:
-Ya Ömer bu ne biçim dağıtmaktır?… Kimimize az, kimimize çok!.. Biz eşitlikte hata olmasın diye “ALLAH ADALETİ” istedik… Sense hepten eşitliği kaldırdın ortadan..?
Hz. Ömer gülmüş:
-Eğer siz Ömer adaleti isteseydiniz, ben bunu hepinize eşit taksim edecektim… Çünkü ben içinizi bilemem; neyi ne kadar hakketmiş olduğunuzu bilemem!..
Ama siz “ALLAH ADALETİ” istediniz!..
Allah adaletinde, herkes payına ne düşerse ona razı olmak zorundadır!.. Allah, herkese, dilediği ve takdir ettiği kadarını verir; ki bu da onun “hakkettiğidir”!.. Allah herkese hakkettiği kadarını verir, ki Allah`ın “Adl sahibi” olmasının anlamı da budur!..” der..
Kavram hakkında henüz bir not alınılmadı.
Âhiret Günü
Anlamı “Âhiret günü” denen, “ölümden sonraki bu sonsuz yaşamın devamı ve bütün insanların ve cinlerin biraraya gelip yaptıklarının sonuçlarını görme süreci” Âhiret günü (Bilinen o meşhur “An”-Sonsuza dek sürüp gidecek olan bir