DOST’TAN DOSTA – 601 – 700
Ahmed Hulûsi
- Dostunun haliyle halleneceğine göre, bâri dostun akıllı biri olsun.
- Buz makinesi altın üretmez!..
- Ver, fakat neticesini bekleme… Zirâ, neticesi verilene aittir!.
- “Ölüm, uykunun kardeşidir” deniyor… Uykudayken, kiminle yaşıyorsun?..
- İmtihan salonuna, çevrendekilerle oyalanmak için girmedin!..
- Dünyada zevk ve keder, geceyle gündüz gibidir!… Hiçbiri sürekli değildir.
- Bugüne kadar tanıdıklarının, kaçı bugün yanında?.. Yarın, bugünkülerin kaçı yanında olacak?..
- Geçmiş, nasıl bugün hayâl ise; bugün de, yarın öylece hayâl olacak. Öyle ise hayâl uğruna sonsuz mutluluğu fedâ etme!..
- Neticesiyle karşılaşacağına kesin inan, ve dilediğini yap!..
- Kadrini bilirsen şükretmiş; değerini inkâr edersen, küfretmiş olursun!..
- Senin için gelenin işareti, senin her halinden razı olmasıdır..
- Ya, sana gelirler; ya da, sendekine!.. Dostun, seni dileyendir!
- Anlık olaylara bakıp da asla hüküm vermeyiniz.
- Güçlü kişi, inandığı yolda, etrafa rağmen, yürüyebilendir!.
- Çok kişiyi, sevmeye çalışmak muhaldir; çok suretli “TEK“i sevmek ise en büyük zevk!
- Ey ismi “AŞK” olan, seni sevmemek, ancak, senin hükmünle mümkün olabilir…
- Şerri en az olan duygu, sevgidir!..
- Aşk, ancak, kendisine seçtiği kuluna olan hibesidir..
- Aşkın mecâzı, kişiyi sahip olduğu her şeyden kopartırsa…. Ya hakîkisi?
- Samimiyet, edep sınırlarını aştığında, lâubalilik olur.
- Düşündüğünün ve hissettiğinin zıddı davranışların, riyâkârlık adını alır.
- İnsanlar, menfaati için yaşar.. Menfaat duygularını aşanlar, melekiyetle vasıflanır!..
- Çevrendekilerin içyüzünü sana gösteren, dostluktan başka birşey göstermemiştir.
- İlimle büyüyebilirsin, marifete erebilirsin; ancak, varlıkların hakkını veremiyorsan, kemâlattan çok uzaksın!..
- Paşa olmuş ve babasını ayağına çağırıp, “bak adam oldum işte“, demiş… Olmuş mu…?
- Hayâl edersin, ümitlenirsin; sükûtu hayâle de hazır mısın?..
- Yüzüne dedikleri değil, ardından konuştukları önemlidir.
- Seni sevdiklerini söyliyenler, yolunda mı yürüyorlar, yollarında mı?
- Her şeyi gör, duy, bil; ancak, hepsini, olduğu gibi kabul etmesini de öğren!..
- Kimseden, varoluş gayesinin ötesini bekleme!.. Aksi takdirde çok üzülürsün!..
- İsâ, kendini satacak olanı, son lokmaya kadar yanından uzaklaştırmadı… Niye?… Senaryoyu “OKU”muştu da!..
- Teslimiyet havasın; benliğini “Ben“likte yok etmek ise haslar hasının amelidir..
- Neticeyi merak etme, ameline bak!.. Herkes, ettiğini buldu!..
- Yaşamının başında değil, sonunda kimlerle berabersin?
- O hıza eriş ki, yaşam enstantanelerden ibaret olsun!.. Nerede bir önceki kare ve içindekiler?..
- Bilincin hızını duydun mu hiç…?
- Bilincin boyutlarında sıçramalar yapamıyorsan, safralarını at!..
- Dün var olan, bugün yok!.. Bugünkü de belki yarın olmayacak!.. Daha ne kadar, yarın seninle olmayacak şeyler peşinde koşarak ömrünü harcayacaksın?..
- O şeyi elde et ki, ebeden seninle olsun!..
- Bilincin aynası ne?.. Ölçüsü ne?.. Hâldaşı kim?..
- Aşk, bir ateş-i sûzandır ki, sonu hiçliktir.
- Bilmek, asla arınmak için yeterli değildir..
- Senin, Allah`ı anman, ibâdetindir… Zatiyyûnun ise unutmuşluğu, ibâdetidir!?…
- Hitabı, kalemden değil, sahibinden almaya çalış! .
- Azabdan kurtulup, ebedi saâdete ermek istiyorsan, verilenleri değerlendir..
- Seni, “BEN“i bilmez, seni!..
- Yaşam, üzülerek israf edilmiyecek kadar değerli sermayedir.
- Sonsuz geleceğin hayâlleri içinde anını değerlendirmeyi terkedenler, pahasını geleceği yitirmekle öderler.
- Unutma ki, gelecek, şu anda bastığın basamaklarla ulaşacağın yerdir.
- Yaşam, ders almak içindir; üzülmek için değil.
- Yaşam üzülmek suretiyle israf edilmemesi gereken, son derece değerli ve değerlendirilmesi zorunlu bir şeydir.
- Hiçlik denizinden gelen ilim dalgaları, her an “Hiç”e dönerken, dalgaların “vücudundan” nasıl sözedebilir?
- Önceki an, bu anda yok ise, bu an da sonrakinde olamayacaktır!.. Değer mi “yok“a üzülüp, anını yitirmeye.?
- “Gayr”ın varlığını, “var” sandıran; sana, “beni” ben gösteren; istemiş ki böyle sürsün bu düzen!..
- Şuûrunu arındır, algılamayı bırak; bak bakalım, kim kalacak?..
- “OKU“masını bilmiyorsan, bileni ara!.. Ümmî, “OKU“yamıyandır!..
- İlmi değerlendiremiyen, yer, içer, geçer – gider!..
- Resûl, önce “allah“ı tanıdı; sonra, tanıttı!…
- “Allah“ı tanımayanın ilmi, dedikodudur! .
- “…miş, …mış”, masaldır!.. Şehâdetin kadar konuş!..
- Zât, esmâsıyla tanınır! Allah ehlini tanıyamıyorsan, Allah`ı nasıl tanıyabilirsin?
- Köre, pınarın yolu sorulmaz!.. Soranın yolu çöle varır, çölde dolaşır!..
- Zâhir ve Bâtın aynı “TEK“tir!.. Bâtını bilmeyen, zâhirin de câhilidir!..
- Yetiştiricinin irfanını anlamak istiyorsan, seni neye yönlendirdiğine bak… Her şeyin rücû edeceği “TEK“e mi; fiiller fâsit dairesine mi?
- Allah Resûlü iken, kimsenin arkasından konuşmamış ve hor hakîr görmemiş ise; sen, nasıl olur da başkalarını suçlar, arkalarından gıybet edersin?..
- “elif“i bilmeyen; “nokta“dan ne anlar?..
- Örtü, perde, şuûrundadır!.. Dışında var sandığın, perdeleri kaldırma çabasıyla ömrünü boşa geçirme!..
- Mum çevresini aydınlatır, ama kendisini tüketir!..
- Alim, güneş de olsa tükenmeye mahkûmdur… Arifi Billah ol “NUR“dur ki, ismi var dır, tükenecek varlığı ise “yok“!..
- Ne zamana dek taklit ve nakille devam edeceksin?… Ne zaman özünden kaynayan pınarı akıtacaksın?.
- Gazalî`nin de çevresinde onbinler vardı; ama, “rızasından” kurtulup, “zâtI” talebedebildi… Mevlâna Celâleddin, altmışikisinde Şems`i buldu da “Allah“a erdi!. Hâlâ mı…?
- Ameli, rızayı geç de, “zâtI” tanı!..
- Kendine seçtiklerinden misin; hizmetiyle şereflendirdiklerinden misin ?..
- Hitabın geldiği yeri göremiyorsan, kulluğun mübarek olsun!..
- “Gayrı“nın yokluğundan sözetmeyi bırak da; “gayrı” kavramından geç!
- Şirk, şirki görmededir!..
- “Benlik“, “ben”ini, var sanmaktadır!..
- “Benliğine” yakışan Kibriyâdır!.. “Ben”in ise kibrin!..
- Nefsine bağladığın fiillerin, özünde kulluktur; hükümde, şirk!.. “NEFS“e bağladığın fiiller, özünde kulluktur; hükümde, hikmet !..
- Hâlâ gördüğünü tanıyamıyorsan… Ya kime ibâdet ediyorsun?..
- “Her şey olup bitmiş; mürekkeb kurumuş, kalem kırılmış” dediği hâlde; neyin değişeceğini sanıyorsun?..
- Kimi kavga etmede, kimi seyir!.
- “Sınırsız” kavramını idrâk edende, “kişilik” kavramı kalmaz!..
- Sınırsızlık tüm boyuttadır… Beden, ruh, bilinç!..
- Sınırsızlık, bilincinde, varsandığın “ben”liğinle sınırlanmaktadır!
- Sınırsızlığınla yaşamak, “hiç” olmakla mümkündür!..
- Sınırsızlığı kavrayamadıysan, “İlâh“ından kurtulup, “Allah“a imân etmiş olamazsın.
- Göresel olan, gerçek değildir… Gerçek, göresellik kabûl etmez..
- Gözden öze değil; Özden göze bakmak, gerek!..
- “ÖZ“de mi “BİR“iz; “göz”de mi “BİR“iz..?
- Sükûn ve ebedî huzur, “ÖZ“ün Gözün olduğunda başlar!..
- Özünü bilmeyen, gözünün gam ve kasâvetini yaşar.
- Gördüğünü tanıyamıyan, gözüyle yaşayandır!..
- Beni tanımak istiyorsan, Özüne sor; bildim, bensin sen, diyecektir!.
- “Sen“im ben!… Sen, diye bakma bana.
- Resim, isimde gezdirir!.. ilim, Özünde buldurur!..
- İlmin başı “Allah” bilmektir; sonu “Allah” demektir, ki diyen kendi olur!.
- Özde biriz!..
- Özden mi Dost, gözden mi dost?.
- Özden Dost, özünü bildiren, bulduran, yaşatandır!..