DOST’TAN DOSTA 2 – 2801– 3000
Ahmed Hulûsi
- Zihinlerindeki sınırlarının mahkûmu olanlar vardır; sınırsız olup, çevrelerindekilerin sınırlarının mahkûmu olanlar vardır.
- “İnsan”ın zebânîleridir Dünya cehennemindeki bir kısım mahlûkat! “Dünya, müminin siccîn/cehennemidir” hadis. “İnsan” cennete geçer gider!
- “Mümin”; “ruhumdan nefhettim”in kapsamıyla, insansı bedenindeki “Halife” olduğuna iman ederek “Hay” olandır. Takliden tanrıya inanan değil!
- Allâh her yerde var demen, her yer var içinde de Allâh var demektir ki, bu “tanrı” inancıdır, ALLÂH değil! Allâh, varlığının gayrı olmayandır.
- İsmi Allâh olanı şahıslaştırmak Kur’ân tanımlamalarına ters düşer. Tanrı anlayışını yaratır. Allâh, kendisinden gayrı varolmayan, TEK’tir!
- Kur’ân, “insan”a hakikatini hatırlatmak/zikir için açığa çıkmıştır. Tasavvuf; “varsandığın varlığın yoktur, hakikatte var olan yalnız Allâh’tır” der.
- Bugün de yarın dün olacak! Takılma bugün olana, boğulma içinde! Yarın asla bugün olanlar yaşanmayacak! Hayat böyle süregidecek. Umut, huzurdur!
- İnsanın varoluşu, Allâh’ın dilediği şekilde meydana gelmiştir, her birimiz O’nun dilediği gibi meydana geldik. Allâh dilediğini yapar!
- “Sen yoksun ben varım, her zerren benim Esmâmla Zâhir” der Allâh! Sonra, örter; Yukarıda, ötende Kendini arar! Fesubhanallâh!
- “Üstad üç aylarda ne dua edelim?”!!! Taklit ve ezberi terk et! İçinden, özünden ne geliyorsa onu uygula. Mevcutlar, sana örnek olsun içindir!
- Duayı ötendekine değil, varlığının her zerresinde var olana yapmaktasın, dilediği için. Dilemezse isteyemezsin! İstetiyorsa iste, ezbersiz!
- Dua edebilmen en önemli nimettir. İçinden geldiği gibi, kendi dilinle, kendi kelimelerinle, kavradıklarına göre dua et. Anlamadığını bırak.
- Anladığın mânâda istiğfarın dahi bir metafor olarak anlatıldığını kavrayabilsek. Günde 70-100 defa istiğfar ederim diyen, neden nasıl ederdi?
- Şirk kavramı kalkmış olan Velâyet/risâlet ehlinin istiğfarı nedendir, kimedir, nasıl olur?
- Seyyidül istiğfar, “Allâhümme ente Rabbi” ile başlıyor. Rabbin esmâ ül hüsna ise, hâlâ ben varım diyebiliyor musun? Diyorsan istiğfar geçerli mi?
- Allâh, ezberle ve taklitle yaşamaktan kurtulmayı kolaylaştırsın! Hakikati sorgulayıp düşünüp, dinin ne getirdiğini anlamayı nasip etsin.
- “DünyaNIZdan bana üç şey sevdirildi”, “Allâh ile an’ım olur ki ne meleki mukarreb ne nebi bilir” diyenin istiğfarı kime, nasıl olur?
- Yunus a.s. nebiyi birebir anlayışa göre balık yutmuş, balığın karnında yaşamış, bir süre sonra tekrar balığın karnından mı çıkmıştı? Yoksa bu anlatım bir metafor mu?
- “İlmin yarısı sorudur” hadis ise; diğer yarısı da önyargısız dinleyiş, anlatılmak isteneni anlayış ve kavrayıştır!
- Elinizdeki bütün meâller hep birebir kelime çevirisiyle oluşmuştur. Okuduğunuz âyetlerin metaforlar ihtiva ettiği size yansıtılmıyor. Örneğin, Adiyat Sûresindeki “Atlar” Metaforu…
- “Allâh’a fiillerinden soru sorulamaz” âyet. “İnsan” Allâh’a soru sormaz, seyreder! İnsansı Allâh’a soru sorar, hesaba çeker; çünkü tanrısıyladır.
- Herkesin Allâh ile “an”ı vardır; herkeste bunun farkındalığı yoktur. Herkesin içinden Rasûl konuşur, herkeste konuşanın farkındalığı oluşmaz.
- Rasûle iman etmeyen O’nun bildirdiği Allâh’a değil, zihninde kendi anlayışına göre yarattığı tanrısına tapar. Sonra da onunla kavga eder!
- Kurân’ı dillendiren Zât Rasûlullâh (a.s), Kurân’ı bildirmiş, gereken detayları ve açıklamaları da yapmıştır. Rasûlullâh ismi altında ilmini zâhir kılan Allâh’tır. Rasûlullâh’ı inkâr, Allâh’ı inkârdır.
- Kendini beden sanıp, bedenlere bağlanıp, bedenselliğin kavgasını yaptığın sürece yanman son bulmaz dünyaNda kabir âleminde! İşte cehennem!
- Cehennemi beklemene gerek yok, ZEBÂNÎler çevrende, zihninde, dünyaNda! Kendini tanımadığın sürece esirisin onların. Ne isim verirsen ver!
- Renksiz renge büründü. Renkler onu kendi gibi gördü. Rengi renksizliğine bulaşmadı. Renkler renkleriyle yaşadı.
- Mahşerde, sizin “Ruh” diye bildiğiniz gerçek hakiki beyinler, bütün yaşam bilgisi ile mevcuttur. Kıyamet ile ilgili anlatılan olayların çoğu, metaforlardır, misali anlatımlardır.
- Tüm insanların ölümü tatması ve ötesindekileri yaşaması çok uzun süreç iken; hakikat ehli ehlullâhta bunların tamamı bu yaşamda yaşanırmış!
- İnsan, beklenti ve kabulüne ters düşen olaylardan yanar, azap çeker. Onları hazmedince yanması biter, arınmış olur. Cehennem rahmettir, arındırır.
- Cehennem denen ortam, insanların hazmedemediklerinden ve bedensellik kabullerinden arınmaları içindir.
- Kabullerinin sınırıyla sınırlısın!
- Allâh kimseye azap etmez. İnsan edindiği kabul ve şartlamasından arınırken yanma/azap duygusu yaşar. Bu yüzden her yanış Rahmettir, arınmadır.
- Allâh’a nankörlük yapanın, kuluna nankörlük yapmaması mümkün müdür?
- İnsan, nankörlüklerin hazmıyla yaşayandır. Seyirde olduğu için…
- Eğer Kurân’daki bilgi, bir beyinde açığa çıkarsa orda benlik dağı paramparça olur, yok olur. Benlik kalmaz, Allâh haşyeti yaşanır.
- Kıyamet günü, varlığındaki varlığın, Allâh’ın varlığı olduğuna iman etmiş olanlar, Aminü Billâhi âyetini çözmüş ve yaşamış olanlar Kevser’i değerlendirecektir.
- Beyninizde yaratıp büyüttüğünüz sorunlar altında ezilmekten ne zaman kurtulacaksınız? Bunların yarın hiçbir anlam taşımayacağını düşünün!
- Dünden kurtulamayanın, dünyasındaki yanması hiç bitmez; ne burada ne ötede! Dünü dünde bırak, hatırlama! Yarın, olacak olan olacak, değişmez!
- An içinde yaşadığının dahi üstüne çık, seyirde ol, keyfini yaşa an’ının. Yananlar, an’ın içinde kabulleriyle sınırlı olanlardır!
- Olaylar seni kabul ve şartlanmaların yüzünden boğmaya başladığında sor kendine: bunun Allâh indînde yeri ve değeri ne? Amentü Billâh dediysen…
- “Sizi de fiillerinizi de Allâh yarattı” âyeti Kurân’dayken; beyninizde birini suçlama varsa acaba hâlâ imanlı olur musunuz? İmanlı ölür müsünüz?
- Öncelikle anlayalım ki; din, iman edilesi ana başlıklar için bildirilmiştir. Bunlar da; insanın Allâh’ı bilmesi, kendi hakikati ve âhiretidir.
- Allâh’ın senin inanmana ihtiyacı olmaz. Senin kendini tanıman, hakikatini kavraman ve bunun cennetine ermen için Allâh’a iman etmen gereklidir.
- “Hesap görücü olarak nefsin yeter!”, “Oku kitabını” âyetleri gelecekte değil, kurtuluşa erecek beyinlerde şu an açığa çıkar. Ki sonucundaki fark edile!
- Kendinizi Allâh’a verin yani Allâh’ı anlayıp hissetmeye çalışın! Çünkü O, yukardaki bir tanrı değil!
- Korkusuz olun! Allâh için yola çıkıyorsanız, başınıza ne gelirse gelsin boşverin! Nasıl olsa bu dünyada bırakacağız bu bedeni…
- Evrende Dünya’da tanrısıyla yaşadığını düşünen insansı, beyninin yarattığı dünyasında evren, dünya, tanrı ve değerleriyle yaşamanın cehennemindedir.
- Allâh ismiyle işaret edilene iman etmeyen zannına göre Zâhir olan Allâh seyriyle yaşamaya mahkûm olur! Yanması bitmez!
- Kaybetme korkuları, kazanma beklentileri insansının tüm dünyasının yaşam ögeleridir. İnsan yalnızca seyirdedir. Ne kazanç, ne kayıp!
- “Gece rüyalarının yorumu/çözümü gerektiği gibi gündüz yaşananların da yorumu gereklidir” M. Arabî. Metaforlarla çalışan, insan beyni realitesi! Beynin çalışma sistematiği metaforlarla ise gece-gündüz, böylesine bir beyine hitap eden Kurân’ın da metaforlar ihtiva etmesine şaşılır mı? Beynin neden ve nasıl metaforik çalışma sistemi içinde olduğu kavranırsa, bunun arkasındaki pek çok akıl almaz olayın sırrı çözülür.
- BeniMlerden geçemeyen, nerede kaldı “Ben”den geçecek! Halife/insan “sen”sizliğin benliğiyle yaşayıp seyredendir! Örtüsü ise bedesel benliği!
- Süper NAZARÎ yüzme dersleri verilir, yüzme öğretilir!!! Ya Hu nazarî yüzme mi öğrenilir! Be hey gâfil, sûfilik bilgisi sûfilik yaşamı mıdır? Nazarî bilgi ile yüzme öğrenen deniz görmemişin kendini tatmini ile; Sûfilik/arınmışlık ilminin bilgisiyle kişinin kendini tatmini aynıdır!
- Beyne ulaşan soyut/sûretsiz bilgi, ihtiva ettiği mânâya en yakın, önceki oluşmuş bilgi sûretlerine bürünerek kendini metaforla açığa çıkarır. Beyinde açığa çıkan metaforik düşünce sûretleri aslında o beynin yaratmayı istediği yaşam/hissediş modellerini tanımlar. Tâbiri, yorumu gerekir. Tüm hayatın bir metafor ise, bu metaforun arkasındaki yaratan ilmin demek istediği ne ola ki? Hayatının yorumu nedir? Metafor musun?
- Beynin yeni özellikler ve yaşam tarzları şekillerini yaratma sınırını; korkuların, duyguların ve sahip olduğunu sandıkların çizer. Kozan ne kadar?
- Özlediğinde uzaklığa katlanabilmek, yakınlıkta ise yakınlığın getirilerini hazmedebilmek marifettir. Çoğu bu marifete eremez!
- Bilginin kendini yansıtacak sûrete bürünerek açığa çıkması metafordur. Ne varki o sûret sadece bir işarettir ki, bilginin gerçeğini yansıtmaz. Metaforun gerçeğine, açığa çıkan sûretin ilimle çözümlenmesiyle ulaşılabilir. Müteşabihat, metafor demektir. Allâh ilmi ehli, metaforları çözer.
- Beyin kevser havuzu/esmâ özellikleri paketi olmasaydı Halife/insan onda açığa çıkar mıydı? Niçin Allâh’ın bu nimetine nankörlük ediyorsun?
- Kendini beden sanıp buna dayalı kabullerle yaşamak, Allâh’a en büyük nankörlüktür. Allâh, benim genişliğimde yaşa “arzım geniş” diyor. Düşün bunu.
- Duygular hayatın renkleridir. Keyfiyle yaşansın içindir. Esiri olunup, ateşinde yanmak için değil. Ne yaşarsan yaşa, üstüne çıkmasını başar!
- Ne Dünya’ya gelmek seçimim ne de cennetlik/cehennemlik olmam! Başında sonunda yoksam ortasında da yokum zaten.
- Bidayet nihayete göredir demiş.
- Âhiret yaşamının tüm örnekleri şu dünyada ve dünyanızda mevcut. Hâlâ görmüyor ve ders almıyor musunuz?
- Bir bağımlılıktan kendini kurtarıp başka bir bağımlılığın içine girmek yalnızca, bağımlılıktan kurtuldum aldatmacasıyla kendini tatmindir!
- Nefsin kendini savunma ve haklılığını ispat oyunlarıyla hiçbir akıl başa çıkamaz; vicdan devreye girip onu susturmadıkça!
- Hadis anlamı: Kişiye, kabrinde, kendi fiillerinin yarattığı mahlûkat başına toplanır ve ona azap yaşatır. Şimdi bunu iyi düşünün bakalım!
- Avam anlayışında “kul hakkı” denen şey, ehlullâh indînde “Allâh hakkı”dır. Kula yapılan Allâh’adır ehlullâh nazarında. Kula şükür Hakk’a şükürse?
- “Beden, sinir sistemindeki biyoelektrik gücün kesilmesiyle şiddetli bir sarsıntı ile sarsılıp, tükenişe gittiğinde… Beden içindeki gizli ağırlık noktası olan RUH’u, yani holografik ışınsal bedeni serbest bırakıp dışarıya saldığında…”; Zelzele Sûresinin bir açıklaması.
- İlminin doğrultusunde duygu ve kabullerini yenileyip geliştirecek adımlar atamadığın her gün sırtına yüklenen vebaldir. Hüsran getirir!
- Kabullerin, sahiplik duyguların ve korkularının oluşturduğu duvarlarını yıkmak için bugün farklı ne yaptın? Duvarı yıkamadıysan, tuğla kopar.
- Allâh ismiyle, nerede dışsallıkta neye işaret ediliyor, ne zaman içselliğindeki bir mertebeye işaret edilmekte? Bunu anlamadan Kurân’ı anlamazsın.
- Allâh ismi, tüm varlığı Esmâsıyla yaratanı anlattığı için, kâh birimden kâh tümelden söz edilirken kullanılmıştır Kurân’da.
- DünyaNdan yaratılan tanrına Allâh ismini etiketleyip, böylece de hakikatin olan tanımsız “ALLÂH”tan gaflete düşüp, beşeriyet batağında ölme!
- “Allâh Gayyûr’dur (Kıskanç değil!)” âyet! Allâh, halifelik yaşamı için irsâl ettiğinin beşerî korku ve kabuller dünyasında boğulmasını istemez!
- DİKKAT YANLIŞ YORUMLANMAYA! Kurân’daki “Dünya hayatı oyun/eğlencedir” hükmü Allâh indî itibarıyladır. Beşer açısından çok ciddidir, sonuçları da…
- Halife; Allâh indînden seyredendir, beşerî kabullere göre değerlendirme yapıp içinde yanan değil! Dünyasında âmâ olan ebeden kör kalır!
- İnsanların kendisine bir şeyler vermek zorunda olduğu için bir şeyler verdiğini düşünen kişi, benliğin zirvesindedir.
- “BeniM”ler kadar Allâh’la arana perde olan diğer kelime de, “BANA”dır. “Bana nasıl yaparsın!” Benliğin açığa çıkardığı kelimeleri fark edin.
- Büyük adımlar atmaya korktuğunuz konuda hiç olmazsa küçük adımlarla başlayın. Arkası gelir. Beklemekle ilerleyemezsiniz.
- Korkular; ayaktaki prangalar, kabulller; boyundaki laleler, zincirlerdir.
- Cahil Kureyş’liler putlara tapıyorlarmış; vay …..lılar vay! Biz modern(!) aydın(!) gelişmiş(!) insanlarız(!), hiç putumuz mu var!!!
- Din puta tapmanın haram olduğunu vurgular. Puta tapmak, dışsallığındaki kudret ile kendini kayıtlayıp hakikatindeki kudreti inkârdır! Her türlü etiketten arınmış birey olarak kendini hissedenin putu olmaz! “Mahşerde herkes putunun arkasına takılıp cehenneme yuvarlanacak” Hadis. Rasûl dahi risâletiyle değerlendirilip put edinilmesi haramken, insanın çeşitli fânileri, etiketi ne olursa olsun put edinmesi, büyük gaflettir! Allâh, “İnsan”ı Zâtî kudretini açığa çıkarsın için meydana getirmişken; dışındakini put edinip kendindekine nankörlük, ebedî yanma getirir!
- Benliğini koruma, SAHİBİ OLDUĞUNU SANDIĞINI KAYBETME KORKUSU hem an’ını hem geleceğini cehennem eder! Ne zaman FERD olacaksın?
- Ne etiketle ne de etiketlen! Allâh her çiçeğe ayrı kemâlat koymuş, arıya da vahyetmiş, bal yap! Arıya vahyeden sana vahyetmiyorsa, neyleyim!
- İsmi ALLÂH olanı görmeyen kör, duymayan sağır, hissetmeyen vicdansızdır! Hayvandan da aşağı kemâlatla! Çünkü hayvan doğuştan mahrumdur!
- Haydaaa! Gırla Mirâc kandili(!) tebrik mesajları, tweetleri! Ya Hu! Mirâc Rasûlullâh’ın hakikati olan Esmâ boyutunu yaşaması ve âlemi seyridir.
- Salât/Rabbine yöneliş, benliğinin Rabbinde yokluğu yaşamı, mirâctır. Kandil avize falan değil! Bu yönelişi yaşamayana ne desen boş!
- Mirâcın sonucu hakkıyla halifelik yaşamının zâhir olmasıdır. Mirâcı olmayanın hilâfet yaşamı olmaz; “insan”lığını yaşaması mümkün olmaz!
- Vahdet bilgisiyle avunanın hâli dağ başında yüzme hareketi öğrenip yüzdüğünü hayal edene benzer. Mirâcı olmayanın vahdet bilgisi dedikodudur!
- Sen mirâcı yaşamak için gerekenleri uygulamadıktan sonra dünya halkı sana bunu temenni etse ne olur! Lafla peynir gemisi yürümez!
- Yalnızca, hakikati Allâh’a iman edip, gereği salih fiilleri uygulayanlara, Allâh’a firar edenlere mirâc kapısı açılır!
- Bal yiyenin dedikodusuyla avunanların ağzına bir kaşık bal bile çalınmaz. Bal yemek istiyorsan, bedelini ödeyeceksin! Benliğinden geçeceksin!
- Kur’ân, “insan”a “halife” olduğunu hatırlatmak için bildirilmiştir. Geri kalan bilgilerse bu hakikatini nasıl fark edip yaşaması içindir.
- Rasûlullâh, halifelik realitesini bildirendir. Yaşamı ise salât ve oruçtan geçer. Mirâca erdiren, salât ve oruçtur. Namaz cimnastiği, açlık değil! Salâtta okuduğunun anlamını yaşamıyorsan, bu kıldığın namaz olur tanrın için! Oruç aç durmak değil, kendini beden kabulünden arındırmaktır.
- Dua, içinden geleni Allâh’a yönlendirmen demektir. Arapçası olmaz! Çünkü dua, senin içinden gelen ve hissettiğindir, bu da senin düşüncendir. İçinden geldiği gibi dua et! Allâh’ı iste… Ben sana bütün esmâmın güçlerini, kuvvelerini verdim diyor. Sen ise burada bırakacağın bedene dönük şeyleri istiyorsun!
- Allâh’ın sonsuz rahmeti ne kadar yağarsa yağsın, her birimin alacağı kabı kadarıdır. Kimse için üzülme! Varsa imkânın, kabını genişlet.
- Kendini ne sanırsan san, o değilsin! Nesin? Cevabın ezberinden değil, yaşamından olsun. Vicdanının sesini duyarak huzur içindeysen, yaşamın dünya cennetidir. Değilse… Allâh Selâmet ihsan etsin!
- Android 7.0 işletim sistemli telefonları kullanmamanızı öneririm. İstihbarat birimleri ötesinde hacker grupları riski çok yüksek. Özellikle banka bilgilerinizin kesinlikle android 7.0 sistemli telefonlarda bulunmaması gerekiyor. Telefonlardaki tüm bilgileriniz yeni hedef!
- Bazı filimleri seyrederken dersiniz ki, saçmaladı böyle olmaması gerek. Ama senaryonun gereği oluşmuştur o sahne, konunun hedefi gereği. Hayat!
- Okuyup geçtiğin üzerinde düşünmediğin, kendini sorgulamadığın tweetler sana vebaldir. Gözüne zulümdür. Düşünmeyeceksen üzerinde, yorma gözünü!
- Semâ ve arzdan ibaret varlığına “Bu dem mülk kimindir?” hitabı geldiğinde “Vâhid Kahhar Allâh’ın” cevabı çıkar “Halife”den! Allâh Zâhir!
- El Bâtın, Ez Zâhir’dir. Zâhir Bâtın’ın ta kendisidir. Tüm algılananlar/seyredilenler Zâhir metaforlardır ki, sınırsız ilmin sûretleridir.
- Hakikatin “âmâ”dadır. İlk ve son açığa çıkışı “el Zâhir”dir. Zâhir’in tüm sûretleri ise “Ferd”in metaforlarıdır. Allâh Hu, la gayrıhu! Kendini benliğinin esaretinden kurtarmayanların yanması bitmez! Varlıkta dilediğini dilediği gibi yaratan Allâh’a teslimiyetini fark et!
- Mutlak karalıktan Zâhir olmayı dileyen önce “ben”leri yarattı, sonra “ben”lerdeki “benim”leri! Sonrada “günah”ları yükledi “ben”lere! Dünya!
- DünyaNda yarattığı(n) etiketlerle kendine sınırlar, kayıtlar koyup yaşamını cehenneme dönüştürdüğünü ne zaman fark edeceksin? Düşün!
- Dünyasında kör olan gelecekte de kör kalacaktır! Ölü, hakikatini yaşamayandır! İman et Allâh’a ki hakikatini hissedesin! Yanmaların bitsin!
- Bugünkü bilim dünyasının tespit ettiğine göre, milyonlarca nörondan oluşan bağırsak beyin, ana beyni etkiliyor.
- Kalp nöronlarının, 120.günde bildiğim kadarıyla beyin üzerinde bir etkisi var. Bunun dışında da sürekli kalp nöronlarıyla beyin nöronları arasında bir iletişim var.
- Dünyandaki beşerî değer ve kabullerle mi sonsuza dek yaşamayı tercih edersin, her türlü bağ ve kayıttan özgür Allâh kulu olarak mı?
- Özgürlüğün bedelini ödeyecek yürek yoksa sende, özgürlüğün bilgisi inan ki asla sana özgürlüğü yaşatmayacaktır bedelini ödemedikçe!
- Rablerinin kulu olarak bu dünyadan geçip giden milyarlar var. Allâh kulu olarak Zâhir olanlar ise Allâh genişliğinde yaşama geçtiler!
- Allâh cennet yaşamını kendisine iman edene bahşetti. Cennette sınırsız yaşam vardır. Her istediğini yaratırsın Allâh kudretiyle. İnansan!
- “İnsan”ı meydana getirdim “halife” olarak, cennet yaşamı için diyen, Allâh kulu olarak yaşamanı diliyorsa… Sen de beşerî yaşamı tercih ediyorsan?
- Rabbinin ahlâkıyla ahlâklanmış olarak yaşayanın, ne bilirse bilsin, bilgisi, Allâh ahlâkıyla yaşamı getirmez. Allâh ahlâkı ile yaşa diyor!
- Yaşamda durmak yoktur. Ya ilerlersin ya da geri kalır gerilemiş olursun. Durmak gerilemek demektir. Bugün hangi ileri adımı attın yaşamında?
- Her an’ın ya kendini beden kabullenmene dönük hissiyat içine sokar ya da kendini bedensiz varlık olarak hissedip âlemleri seyre! Ne mutlu bedensizliği yaşayıp, bedenin de hakkını verebilene! Bedensellik kabulünün getirisi sınırlardan kurtulmadıkça yanmaların bitmez!
- Dünya yaşamı yalnızca kendi hakikatini fark edip sonuçlarını yaşamak içindir. Bunu gerçekleştiremeyenler kozadan çıkamayan tırtıla benzer!
- Kimse seni imtihana sokmuyor! Sen kendi ilmini ne kadar yaşama dönüştürebildiğinin imtihanı içindesin Hakîm olarak da vicdanının hükmü yeter.
- “Kaldır kafanı göğe bak!” der Kur’ân. Anlamı: Evrendeki yerini GÖR, HADDİNİ BİL, BÜYÜKLENME! Zerre bile değilsin!
- Beşerî yapının imkânlarının genişlemesi ilerlemesi demek, beşerî yapının ve şartların değişmesi demek değildir. Beşer şaşar, “Halife” şaşmaz!
- Beşer, beşeriyetiyle şaşkındır. Tâ ki ilâh dediğinizin TEK olduğu hissedilmedikçe. TEK’in âlemlerinden bir âlemdir beşerin dünyası! Beşerin dünyası yanma dünyasıdır. Allâh halifesi, yanma kavramından berîdir! Beşerin şartlanma ve kabulleri, tükenmez yanmalar doğurur! Beşeriyet kavramından arınmak söz konusudur. Beşeriyetin yok olması değil! Beşer, beşeri görür; Halife/insan, insanı görür, beşerle kayıtlanmaz.
- Kimi Allâh’tan uzak düşmüşlüğün sonucu körleşti; kimi de yakınlığın sonucu körleşti! Körleştiren, olduğu gibi görmekten engelleyenden koru!
- Vahdet yaşamı ayrıdır, vahdet bilgisi ayrıdır. Vahdet bilgisi, benlik sahibinde olur lâkin vahdet yaşamı olmaz. Vahdet yaşamında benlik olmaz! Beşerde vahdet bilgisi olur ama beşeriyette vahdet yaşanmaz! Vahdet yaşamı halife/insanın yaşam boyutudur. Benlik ve iddia, vahdette olmaz! Tevhid bilgisi, Vahdet yaşamı değildir! Benlik sahibindeki tevhid bilgisidir. Bilgiye bakan Vahdet yaşamı var sanır! Vahdet yaşamı bensizdir.
- Yokluk hissiyatı tüm mistiklerin hedefidir. Tasavufun hedefi ise Bekâ yaşamıdır (Seyri meâllâh). Fenâda yokluk, Bekâda tedbirat zâhir olur.
- Tevhid bilgisiyle yaşayıp Vahdet ehli sanılanın, henüz benlikten arınmadığı için patlayacak çok balonu vardır. Bilgi balonunun patlaması bir iğnelik!
- Tevhid; “sen”in Allâh adıyla işaret edilenin Tek ve gayrı olmadığını fark etmendir. Vahdet ise, Allâh halifesinin “şehidallâhu” âyeti (3:18) yaşamıdır.
- Algılanan varlık sûretleri, Allâh Esmâ özelliklerinin ZÂHİR oluşundan başka bir şey değildir. Varlık Allâh’a ait! “Sen”i “ben”i yaratan Allâh!
- Eşitlik olan yerde adalet olmaz. Adalet olan yerde eşitlik olmaz. Adalet, herkesin hak ettiğini almasıdır.
- Varlığınızın evrensel boyutta, beşeriyetiniz itibarıyla bir “hiç” olduğunu kavrayabiliyor musunuz? Evrendeki yerin ne? Eğer varlığının hiçliğini idrak edersen o muhteşem sonsuzluk önünde, işte o zaman secde etmiş olarak varlığının hakikatine yaklaşma yolu sana açılmış olur.
- Kim olursanız olun, ne hâl ve iş üzere olursanız olun bilin ki Allâh ile aranızda hiç kimseye ihtiyacınız yok. Ona dua edin içinizden, Duyar!
- Sevgi ağır yaralanmış! Acil soruşturma açılmış ve hemen suçlu tespit edilmiş: E G O!
- Kimse yaptığının hesabını kimseye vermeyecek! Hesap görücü olarak vicdanın yeter! Allâh sistemi: Düşündüğünün, yaptığının sonucunu yaşarsın!
- Varlığın tümüyle Ez Zâhir iken, hiçbir şekilde bana ihtiyacın yok! Dilediğini yaparsın, sonucunu yaşarsın. Yaşamak istediğini oluşturmadasın…
- Ez Zâhir, görmek istemeyip, dilediğini yaşamak istediğinde E G O gözlüğünü takar! Saygı duy, seyret! Çünkü mesafeli olmak istiyordur.
- Tevhid ilmi konuşulur, Vahdet yaşanır. Vahdete dair tüm konuşulanlar hep Tevhid ilmi kapsamındadır. Vahdetin konuşulması olmaz!
- Halife seyreder, tedbir eder; beşer de dedikodusunu eder!
- Nelere sahip olduğunuzu ölümü tadınca göreceksiniz. Neler veya kimler yüzünden neleri kaçırıp nelerden ebeden mahrum kaldığınızı da!
- Soğuk suda, yavaş ateşte pişirilen kurbağanın piştiğini fark etmemesi gibi, EGO da tevhid ilmiyle yavaş yavaş gelişir ve büyür! Fark edilmeden!
- Çok bilmişlik benliği, benlik yanmayı getirir. İlim arınmak içindir, bilgiçlik taslamak için değil. Benlik sevişmeyi keser!
- Rubûbiyetin gereğidir ki her birimden şu çıkar: “Do not patronize me, love me!” Görebilirsen, duyabilirsen!
- Senden Allâh’a ulaşan yol, senin dışından öteye, ötene değil; senin özüne, hakikatine dönük bir yoldur. İman et!
- Karşındakinin özgürlüğüne saygı odur ki, nerede olduğunu, ne yaptığını, kimlerle olduğunu sormazsın. O dilerse anlatır.
- Saygılı ol, saygı bekleme! Sana gerekeni yap; o da kendine yakışanı yapar daima, beklediğini değil!
- Uyumadan önce ne kadar huzurlusun? Uyandığında vicdanınla ne kadar barışıksın?
- DünyaNın başoyuncusu sensin! Tüm çevrendekiler yalnızca içinde yaşadığın oyunun figûranları! Sen kendin için varsın, tanıyabildiğin kadarıyla.
- Sevmek orucu bozmaz! Belki sevmek içindir oruç! Zâhir Allâh seni kendini sevesin diye var etmişken, sevmek nasıl orucu bozar ki!
- Sevdiğini görüyorsan ölesiye sev! Zâhir Allâh sevsin diye âlemleri yarattı kendi sûreti üzere! Her varlıkta onun kadarıyla sevgi açığa çıkar.
- Oruç, O’ndan gayrını sevmekten kesilmektir! Ez Zâhir iken Allâh, gayrını görmekte, gayrını sevmekte olanın orucu mu olur? Bir bilsen sevdiğini…
- Sevmek, sevdiğinde yok olup Birleşmek böylece Allâh’a dönmek için varken, hiçlikte Allâh sevgisi aramak! Ez Zâhir sev beni derken, Ötede ara!
- Yaratılmış etiketler ve kabullerle perdelendiğin çırılçıplak Ez Zâhir’i ne zaman, nasıl görüp sevebilirsin? Duymadın mı dünyada kör olanı?
- Şirk mi nerede? “Bana”, “Onu”… Arkasında!
- Varlıkta gaflet kemiyette, hidâyet keyfiyette ağır basar. İlim ve kudretin gereği El Mudil’in kemiyette hakimiyetini gerektirir.
- İlminle tasdik ettiğin hâlde gereğini yaşamadığın her hâl, ömründen israfındır. Sınırlı ömründe adım atamadığın basamak, sondakinden kaybındır.
- Çocuğuna kızıp uyarıyorsun, ver şu sınavı da geç üst sınıfa, tekrar tekrar aynı dersten sınava girip seneyi kaybetme diye de… Ya sen?!
- İmanla şirk bir arada yaşamaz, ergeç biri hâkim olur. Günün şirkle mi geçip tamam oluyor, iman üzere mi? Yoksa beşeriyetin imanını boğuyor mu?
- Yakîn, Ez Zâhir olanı görüp ona göre yaşamak demektir. Vicdanın konuşsun. Davranışların Ez Zâhir’i görerek mi açığa çıkıyor, beşeriyetinden mi?
- Beraat gecesi dua için önemli bir gece: Allâhım hakikatimi hilâfetimi idrak ettir, engel duygu ve düşüncelerden arındır, arınmamı kolaylaştır.
- DUR VE DÜŞÜN BİR AN: Etiketinin üstünden düşüp, çevrendekilerin hiçbirinin kalmadığı süreçte kendi hakikatini tanımamışsan, ne olacaksın?
- Allâh’ın bahşettiği sonsuz/sınırsız hazineyi inkâr veya görmezden gelip beşeriyet batağında kendini yitirene yarın hiç kimse deva olmaz!
- Kişisel gelişim koçlarına ihtiyacınız var mı? Konu; benliğini geliştirmek değil, benliğinin Allâh indînde yokluğunu hissetmektir.
- Allâh ilmi, ticaret malı değildir! Her kim sizden, dini bahane ederek yardım, himmet, sadaka vs. istiyorsa; bil ki o işin altında başka işler vardır.
- Allâh’tan razı olmak; karşındaki ez Zâhir’in dilediğini yapmasına razı olmak, onu zorlamamaktır. Zorlamak hem ona zulümdür hem de kendine!
- Seven sevdiğine bunu sıkça söylesin ve göstersin. Allâh sevdiğinde Zâhir! Bu yüzdendir ki sevgi kutsaldır ve ibadettir. Sevgi kudrettendir!
- Sevgi nedensizdir, bir sebebe bağlı değildir. Çünkü sevgi kudret açığa çıkışıdır, hikmetle kayıtlı değildir. Kudret hikmetle kayıtlanmaz.
- Sevginin kriteri mi? Sevdiğini gün içinde ne kadar arıyorsun? Ne kadar beraber olmak için çaba gösteriyorsun? Paylaşımın ne kadar?
- Cevabından hoşlanmayabileceğiniz soruyu sormayın! Hem karşınızdakini üzersiniz hem de kendiniz çok üzülürsünüz.
- Hayat sürekli dalgalı akar! Size değer verilirken, bu değeri ve değer verenleri değerlendirmekten geçici duygular yüzünden perdelenmeyin.
- Yitirmekten korktuğunuz şeyi iyi değerlendirin. Allâh değerlendirmediğiniz şeyi mutlaka elinizden alır! Giden hiçbir şey geri gelmez!
- Dünyaya dair tüm bildiklerin ölümü tadınca geçersiz olacaksa; sonrası hakkında ve kendindeki ölüm ötesi kuvvelerin hakkında ne biliyorsun?
- Mezara koyulduğunda, kabrinde yani düşünsel dünyanda üç acı gerçekle karşı karşıya gelirsin.
- “Kitabın ne?” sorusunun anlamı; “senin bu yaşam ve gerçekler konusunda bilgin ne?” anlamınadır.
- İnsanlara istemediklerini zorla yaptırtırsanız, yanınızdan uzaklaştıklarında da hiç hayret etmeyin!
- Beğenen, ergeç bıkar. Seven asla beraberliğe doymaz. Allâh’la yaşayan (ki bu tâbir de metafordur), Allâh’tan gayrını görmez, rıza ile yaşar. Seven sevdiğinin her hâlinden razıdır. Velînin işareti her hâlinde Allâh’tan razı oluşudur. Rıza ile kavga bir insanda bir arada bulunmaz.
- Dünyada bilgine göre değerlendirirler, âhirette ise yaşamına göre. Dünyada ne bilirsen bil, gereğini yaşayamıyorsan bildiklerin yüktür!
- Bildiğin kadar değil yaşadığın kadar konuş, denildiğinde ne yapacaksın? Mazeretin geçersiz olduğu, dünyadaki yaşamının otomatik getirisi bu!
- Almak için gelen, heybesi dolunca gider! Er geç! Allâh için gelen Allâh’tan yüz çeviremez! Kimse için bugününe bakıp hüküm verme, yarını bekle.
- Biliyorum, diyen mahrum kalır! Bildiğini düşündüğünü bile bilmediğini düşün ve ötesini araştır. Bildiğinle kilitleme kendini!
- Bildiğini yaşamak içindir hayat; bilgi pazarlamak için değil! Bilgiçlik, benliğin farklı bir tezahürüdür!
- Aynası yaşamıdır kişinin, lafına bakılmaz, denmiş de, lafla değirmenin dönmediği hâlâ fark edilmemiş! Bilmekle sûfilik yaşanmaz! Arınmak gerek!
- Hayatta hiç kimseye verebilecek HİÇBİR ŞEYİM YOK sevgimden başka; yalnızca sevdiği için arayanlara!
- Cehennem bütün insanların güzergâhı üzerindedir. Nebi, rasûl ve velîler yanmadan geçerler. Müminler kusurlarına göre yanarlar. (78:18-24)
- Metafor; bilginin beyne ulaştığında veya beyindeki bir bilginin açığa çıkmayı istediğinde kendine uygun bir sûret yaratarak, o sûretle kendini ifade etmesi, tanımlamasıdır.
- Allâhumme lâ mania lima ateyte vela mutiy lima mana’te vela radde lima kadayte. Hadis mânâsı: Allâhım verdiğine kimse engel olamaz, vermediğini verecek de yoktur. Hükmünü de kimse değiştiremez. Rasûlullâh a.s.’ın duası ve bize uyarısı!
- Ne mutlu, hiç olmazsa Ramazan ayını oruçla geçirip, başkalarının çiğ etini yemek diye Kurân’da tanımlanan, gıybet iftira dedikodudan uzak olana.
- Dünya hayatında yaşanan tüm olaylar sınavımız. Olayın takdir edeni ve yaratıcısı Allâh’ı görebilip razı mıyız; yoksa Onu inkârla kavgada mı?
- Ramazan vesilesiyle Allâh’a yönelip, kendi hakikatini araştırana ne mutlu. Ramazanı dikkate almayıp gününü kavga ve dünya ile harcayana VAH!
- Rasûlullâh sahabesi günün ilk aydınlığı başlamadan önceye kadar sahur yerdi. Hadislerle sabit. Siz de içiniz mutmain olacak şekilde uygulayın.
- Neden oruç tutuyoruz? Beynin beden üzerindeki hükümranlığını sağlayan bir yaşam tarzıdır, oruç! Avam için orucun anlamı, kendini beden olarak kabullenmekten uzaklaştırıp, bilinç boyutu itibarıyla kendini kabullenip, beden üzerinde tasarruf edebilme hareketidir.
- “Kolaylaştırın zorlaştırmayın; sevdirin nefret ettirmeyin!” hadis; “Din uygulamasında zorlamaya yer yoktur” âyet… Zorlama münafıklığa nedendir.
- Nefsinin hakikati, el Esmâ ül hüsna’dır ve hesap görücü olarak sana, an içinde senden açığa çıkanların sonucunu yaşatmaktadır. Fark etsen!
- Ramazan vesilesiyle olsun hakikatini biraz araştırsan; ve de ölüm ötesinde karşılaşacaklarını fark edeceklerin, belki de geleceğini kurtaracak.
- Kur’ân hükmü: “Eğer Allâh dileseydi elbette insanların hepsini hakikate erdirirdi!” Öyle ise zorlamanın yeri ne dinde? (13:31)
- Kimi hakikatiyle, kimi de beşeriyetiyle kayıtlı yaşamak için var. Cehennemde yaşamak için varolan hakikatini fark edip hissedemez! ZORLAMA! (32:12-13)
- İnsanların ne hissedip yaşadıkları kendilerini; davranış biçimleri bizi ilgilendirir, bizden cevap bekliyorlarsa.
- Arzda veya semâda açığa çıkan hiçbir şey hokus-pokusla, sihirli değnekle oluşmamıştır. “OL” hükmü olmasını muraddır. Oluşum, sistemledir.
- “Sünnetullâh” denen oluşturma/yaratma sistemi fark edilmedikçe hokus-pokusçu tanrı sanısından kurtulunmaz! Allâh adıyla işaret edileni anla!
- Zorlaştıran da kolaylaştıran da sensin! Gözünde büyüttüğün zor gelir! Başarının yolu basit ve kolay görmekten geçer! Zor görme, başarırım de!
- İftira ve gıybetin ne kadar vahim ve dehşet olduğuna imanı olmayanlarla, hele Ramazan’da bunları yapanlarla konuşulacak hiçbir şey olmaz!
- Medyaya ne kadar güvenilir? Biri gerçekten habersiz bir yalan haber atıyor; diğerleri de araştırmadan doğruluğunu aynen kopyalayıp yayıyor. Konuştuklarım, yazdıklarım, tüm fikirlerim bir tık kadar ötedeyken, niçin medyadakiler, yalan veya dedikodu, iftiraya varan yorumlarla hakkımda hüküm veriyor dersiniz?
- Beşer vardır hayatı cehennem eder sana; insan vardır hayatı cennet eder sana!