DOST’TAN DOSTA 2 – 2201– 2400
Ahmed Hulûsi
- Kur’ân, beşerin tanrısını/ilâhını değil, ismi “ALLÂH” olan evren içre evrenleri yaratanı açıklıyor. Aradaki farkı öğren, gel ey tanrı tanımaz!
- O peygamber değil, Nebi ve Rasûl’dür. Kurân’da peygamber kelimesi geçmez. Kurân’a tâbiyim diyen o kelimeyi kullanmaz!
- “Peygamber” diyen ilâhiyatçıdan hocadan Din öğrenilmez. Kurân’da o kelime geçmez. İkisi arasındaki farkı FARK ET!
- Dedikoduya dayalı iftira atanın dini hakkında konuşmam! Allâh hidâyet etsin hepimize!
- Dünün dünde kaldığını, dünü tekrarlayan dünde yaşayanların da dünde kaldığını fark etmeyenler “her an yeni şanda” olan Allâh’tan habersizdir.
- Her şeyi yenileyen Allâh böylesine yenilenmiş dünya ve insanlara dinini hâlâ eski dille mi anlattırır! Yazık ediyor dünde kalanlar kendilerine.
- Konuştuğunuz her şeyin sonuçlarını yaşayacaksınız, sonuçlarına katlanacaksınız. Öyle ise dilediğiniz gibi konuşun. Katlana katlana öğrenirsiniz!
- Görüp, arzuladığı hâlde, gururu yüzünden sevdiğine, aşkı hissettiği hâlde, egosu yüzünden aşka ulaşamayan, arzdaki en bedbaht kişidir.
- Seni yakacak pişmanlık ateşinin şiddeti, kaçırdığın nimetin azametini anlayabildiğin ölçüdedir. Hele ki Vechini gördükten sonra yüz çevirmişsen.
- Tüm yaşamını içinde geçirdiğin kozanı delip dışarı bakamadığın takdirde, hayatın çölde aynı yörede sürekli dönen kişi misali harcanacaktır!
- Aşk serhoşluktur! Başı hoşluktur! Ben serhoş değilim ama âşığım, diyenin aşktan haberi yoktur! Sevgidir onunki! Cennetteki şarab, aşktır!
- Aşksız et sevgisi, tüm hayvanlardaki ortak yaşamdır. İnsan ise aşkı yaşamak için vardır. İnsanlığını hissetmek için aşka yönel! Ete değil!
- Pervane, aşk aşk diyerek kendini ateşe atıp HİÇliğe ererken; At sineği de onu taklit edip, aşk aşk diyerek ete konup, kendini tatmin eder!
- “Sen” aşkı yaşamak için var değilsin; Aşk, “sen”i yok etmek için var! Benliğini kurban etmeyi gözün yemiyorsa aşktan söz etme!
- Ete aşık olan egonun, sûretsiz aşktan nasibi yok demektir. Et kemik dünyasında geçer zamanı, aşk dedikodusuyla harcanır ömrü!
- “Ondan elektrik aldım, almadım, frekansım tutmadı”, hayvansal yapı özellikleri! “İnsan” şuur/data varlık. Aynı pencereden yaşama bakıyor musun?
- Yaşam felsefesi et peşinde koşmak ve dünya zevki olanla aşkı yaşamak, sûretsiz bedensizliğini hissetmek isteyenle hiç bir olur mu?
- Anlattıklarımı dinleyip, katılıp, çok doğru, haklısınız deyip; daha sonra bedenselliklerine hizmet için yaşayanları ibretle izliyorum.
- İnsana insanlığını yaşatmayan en güçlü duygu, hırstır. Hırs, insanın içindeki cehennemî ateştir. Hırssız başarı gelmez. Hırsla cennete girilmez. Hırsının esiri olanın cehennemî ateşi sönmez! Ego; hırsla kendini geliştirir, yüceltir. Egosu olanın aşkı laftır, dedikodudur.
- Ne yaparsan Aşk ile yap, demek, yaptığının içinde “sen” olma, demektir!
- İnsanlar korkunun esiri olmuş! Bağdat caddesi bile bomboş. Taksim de tabanca patlasa bağdatta eve saklanıyorlar. Korkunun ecele faydası yok!
- Kimse eceli gelmeden ölmez, kimse eceli geldiğinde durmaz. Korku vorteksi yayıyor medya. Kaptırmayın kendinizi korku vorteksine!
- Onlar korku vorteksi yayıyor, siz de en azından çevrenize aşk, sevgi yayın. Sevgiyle bakın gördüklerinizin yüzüne. Olacaktan kaçınılmaz!
- Sevdiğini sûretsiz göremiyor, hissedemiyorsan; anda da gelecekte de işin çok sıkıntılı demektir. Sûret perdedir.
- Savaş, kavga; hayvan içgüdüsünden, sevgi, aşk; insanlık hasletindendir.
- TR’de kişisel gelişim salgını gördüm. Egoyu/benliği geliştirme seansları… Hatta Hint kökenli reenkarnasyon inancı! Sanal kişilikleri parlatma!
- Tasavvuf benlikten/egodan arınma, soyunma işidir. Kişisel gelişme çalışmaları ise şartlanmalarla oluşmuş sanal benliği oturtma çalışması!
- Benliği güçlendirme, egoyu şişirme koçları sarmış her tarafı. Bir de kendinden menkûl enerji uzmanları, modern falcılar! Cehaletin bedeli!
- Kişisel gelişim adı altında androidleşenler, aradan perdeyi kaldıracaklarına egodan duvar örüyorlar… Farkındalar mı?
- İçgüdülerinin taşırttığı duygularınla ilmini susturabilirsin. Peki vicdanının sesini de engelleyebilecek misin?
- Kâfir/küfür; inkâr hâlinde yaşayan demektir. Allâh adıyla işaret edilenin özellikleriyle yaşayan beden ötesi ölümsüz varlık olduğunu inkâr!
- Din; insana, içinde yaşadığı sistemi ve hakikati, orijini olan Allâh’ı hatırlatmak için bildirilmiş olup, ötesinde tanrı aramaması içindir!
- Kendini toprak olacak beden kabullenip, beynindeki muhteşem kapasiteden mahrum yaşamanın sonuçları, sürekli yanma hâlinde açığa çıkar.
- “Âşığım ona, o da bana âşık!” Onun hayatındaki kaçıncısın sen? Senin hayatındaki kaçıncı o? 400 bilmem kaçıncıyım. O da benim bilmem kaçıncı! Bilmem kaç yüz kere âşık olabilir mi insan, yoksa bu, hayvani arzuların aşk adıyla kamuflesi mi? Düşünebilen beyni olmayanın devası olmaz!
- Nice AH Aşk diyenlerin yerinde şimdi yeller esiyor! Demir ateşte “Ateş” sanılırmış, çıkınca ateşten görülür HEYHÂT!
- Astrolojide Ay/Güneş tutulmaları, Güneş’e isabet ederse mantık hataları, Ay’a isabet ederse duygusallıktan kaynaklanan yanlışları oluşturur.
- Tutulmaların etki alanı 5 derecedir; 180 ile 90 dereceleri de kapsar. Kişinin ilminin ve duygu kontrolunun imtihanı süreçleridir.
- Ötende sandığın “Allâh” adıyla da etiketlediğin tasavvurundaki tanrı semâdakilerin hangisinde oturup buraya melekle ferman yolladı?
- İşte işin püf noktası! Veritabanında farklı El Esmâ kompozisyonlarıdır ki onları da çeşitli isimlerle gayrı gösterdi. “Mutlak var olan Allâh, beni yarattı” demek; “ben” kavramını yarattı, demektir! “Ben” ile Esmâ kompozisyonunu etiketleyip, yoku var gösterdi.
- El Esmâsıyla önce “ben” kavramını yarattı. Yokken, var kıldı. Sonra farklı veritabanları oluşturarak çoğalttı!
- Düne ait ne varsa dünde kaldı cancağzım; diyebilmek için dünle bugüne bakmamak gerek! Dün görüp, tanırım, dediğin ben, bugünkü ben değilim! Yarınki ben de, bugünkü olmayacak! Dünle bugüne bakan, bugünü dün sanır, dünde kalır!
- Aklı olan “Varlık benim mülküm, Her noktada dilediğimi yaparım” diyenle kavga etmez. Hayatını cehennem etmez, O’nu seyredip geçer.
- BİR’di. Çokluğu yarattı çok oldu. BİR’liğini özledi. Halife oldu. AŞK oldu. BİR’leşti. BİR oldu yine yeniden. Ve yine yarattı çoku. Hep BİR!
- “Biz bir şeyin olmasını hükmedersek ol deriz olur” âyeti hokus pokustan değil yaratma sisteminden söz eder. Sistemde sihirli değnek yoktur. İlim, sistemi; kudret, olanı oluşturur, ilim kapsamında. Yaratış sisteminde asla değişiklik olmaz. Her oluşum kendi sistemine tâbidir. Hokus pokusla bir şeyler yaratan tanrı ile ölünce karşılacaklarını sananlar böyle bir tanrı ile karşılaşmayınca hüsrana uğrayacaklar.
- Rüyandaki zaman kavramın uyandığında nasıl geçersizse, ölümü tadınca da şu anki zaman kavramın öylece geçersiz olacak. Zaman, algıdır!
- Beyin için ön plana geçen bilgi/data sıralaması vardır. Zaman, asılsız bir algıdır. Beynin her an işlediği bilgiyi sûretlendirmesi esastır.
- Dışsallıkla beynin dünyası anlaşılmaz! Dünyanı tanımak için geçerli yol beynin bilgiyi process/işleme sistemini kavramak gerekir. Kendini tanı!
- Aşk, “insan”a hibedir; ona sûretsiz, cinsiyetsiz hakiki kimliğini yaşatmak için. Aşkı bedende arayanların balonları patlayacaktır ergeç!
- İnsanların kısa süreli etkiler altında kızgınlık, üzüntü ya da sevgi sözcüklerine takılmayın; uzun vadedeki davranışlarını izleyin tanımak için!
- Çoğu sıkıntılarınızın altında etkisel üzüntü ya da öfke ile ettiğiniz sözler yatar. Siz unutursunuz ama muhatap beyne giren asla silinmez!
- Üzüldüğünüzde veya öfkelendiğinizde susamayacaksanız, pişmanlık yaşamamak için o ortamı terk edin!
- Allâh selâmet vere, üşüten üşütene! Olmayan şeyh, tarikat var gösterilip, iftira üzerine medya kurgu yapıyor! Tarikatım varmışcasına! Zahmet edip tweetlerime, yazılarıma bakmayan medya, iftiralarla kurgu yapıp algı operasyonuna girişiyor! Tam bir cinnet yaşanıyor medyada! Deli kuyuya bir taş atarmış, kırk akıllı çıkaramazmış! Deli sözünü temele koyup bina inşa eden aileye ne denir ki!
- Mutsuzlar, bardağa boş yarısından bakarlar, yanarlar. Mutlularsa veritabanlarını değiştirerek bardağın dolu yarısına bakmayı öğrenirler.
- Yaşananları yorumsuz seyredemedikçe, seni yakan bir şeyler eksik olmayacaktır. Yaşamı doğayı seyreder gibi seyretmeyi öğrenerek yorumdan kurtul!
- Egosu yüzünden eline geçmiş olan nimeti değerlendiremeyenlerin pişmanlık ateşi çok yakıcı olur.
- NUR’umuzun kulağına ilk ezan okundu, adı kondu yaşam planı önüne serildi. Veritabanı istikametinde hedefine ulaşacak!
- Her kişinin önceliği kendi bilgi tabanına GÖREDİR. Mutlu olmak için benzer önceliklilerle beraber olmak gerekir. Eşlerin huzuru da bununladır.
- Bir kısım insanların ellerine geçmiş nimetin değerini anlamaları için o nimeti kaybetmeleri ve kendi doğallıklarına dönmeleri gerekir.
- O nimeti hak etmeden elinde bulan, yitirdiğinde yanmaz, yaşamına mutlu devam eder. Hak edip de yitiren ise daha da mutlu olamaz, yanar; arar!
- Yenilenme frekansından nasiplenenlerin yenilenme arayışları farklıdır. Kimi beynini, bilgi tabanını yeniler, kimi de diğer organlarınınkini!
- BANA aşkı yaşat, BANA aşkı ver, BEN aşkı yaşamak, bulmak istiyorum; kaç paraysa verek de aşkı alak diyenler, lafıyla avunup geçip gidecekler.
- Aşk girdiği sarayda Tek sultan olur, orada BEN, BANA, BENİM yer bulamaz! Aşk maskesine bürünen EGO yalnızca kendini kandırır!
- Gün başlarken ne kadar şükrediyoruz Rabbimize, sağlıklı, kimseye muhtaç olmadan yaşadığımız için. Huzur beklentisiz olanındır.
- Hey gidi Dünya! Antalya’da parlak güneş sıcaklı 25o’lerde. Raleigh, NC buz gibi gece 0o’ları vurmuş! Kimi ısınıyor kimi donuyor! İnsanı Güneş gibi ısıtan sevgi varlığını sararsa, çevrenin soğuğunu hiç hissetmez insan. Kimi Güneş’ten yanar, kimi sevgiden!
- Çok üç aylar geçti ömründe! Onlardan elinde ne kaldı? Şirkten, “ben ve Allâh” anlayışından arınmadıysan neylesin Recep, Şaban, Ramazan!
- Bir Cuma daha. Müminler cem olacak! Ne var ki “insan”lar dışındaki mahlûkatın cem olmaktan nasibi yok! Her biri egoları veya içgüdüleriyle!
- Astrolojik etkiler gelir geçer. Ne var ki onların beyin bilgi tabanından tetiklediklerinin sonuçları bazen yıllar boyu yaşanır yana yana!
- “Amentü Billahi” sözcüğünün anlamını kavrayanı hiçbir şey yakmaz! İnsan bunu anlamak için dünyaya gelmiştir. Bir ömür bunun içindir!
- Sevdiğinizle, yarın öldüğünde aniden, keşke şunu yapmasaydım demeyeceğiniz şekilde yaşıyor musunuz?
- Herkes her an duygularının güdüsünde yaşarken, siz yarınınızı düşünerek yaşayabiliyor musunuz?
- Ölmeden önce ölmek, Benliğini/egonu öldürmektir. Bilgi tabanının sınırlılığından kurtulup özgür olmaktır. Duygularına kabullerin yön vermemeli!
- Cehennemî ateşin, “GÖRE”lerinden kaynaklanır. Kabullerine dayalı “GÖRE”lerinle yaşama baktığın sürece yanmaların bitmez. “GÖRE”lerinden kurtul!
- Gülü seven dikenine katlanır! Sûretsize âşık olan da, sûretine katlanır! Aşk, kudrettir!
- Beğenen, bıkar! Seven, sevdiğinden ayrı düştüğünde yanar! Yanmayan, sevgiden söz etmesin! Âşığa Bağdat sorulmaz, çünkü engel tanımaz!
- Sofradan kalkan doyandır! Doyamayanın bahçede işi ne! Koyverin otlasın!
- Yaşamındaki olaylar sana aynadır. O aynada kendini, haddini, ne olduğunu seyredersin. Sözünle özün arasındaki fark sana gösterilir.
- Öylesine âşıktı ki aşkı laflamaya, vakit bulamadı aşk yaşamaya! Benliği/egosu elvermedi aşk yaşamak için Aşk’a teslim olmaya, avundu lafıyla!
- Takdir odur ki, herkes sonunda, yaratılış amacına uygun olanlarla bir arada yaşayacaktır, hasbelkader farklı ortamlarda bulunsa da!
- Kavgan varsa bil ki EGOnun kurbanısın. Egosunun esiri olanın yanması bitmez. Benim istediğim gibi ol, dediğin Allâh’tır! Görebilsen!
- Gerçekten sûretsiz, cinsiyetsiz, bilgi/data varlık olduğuna inanıp bunu hissetmeye çalışıyor musun? Yoksa bilgi tabanının kimliği misin?
- Edinilmiş kimliğinle yaşadığın sürece sıkıntı ve sorunların bitmez. Edinilmiş kimlikten kendini kurtarıp orijin varlığını hissetmeye çalış!
- Kâh sever sevilir, kâh hepsinden bıkarsın. Herkesin dünyası bu! Aşk için var olmamışsan, ne gelir elden dünyaNda oyalanırsın torbandakilerle.
- Beyninin kapasitesini ne kadar değerlendirebildiğinin göstergesi, çevrendeki insanlardır. Çevrendekilere bak, kendini tanı!
- Aradığımı bulamadım, deme. Bulduğun aradığındır! Bulduğun aradığın olmasa onda takılıp kalmaz aramaya devam ederdin! Herkes lâyığıyla kalır.
- Beğenmediğim çok tarafları var ama… Eee? Öyle bir tarafı var ki… İşte mesele bu! Tek taraf, çok tarafı bastırır her zaman. O sendeki taraftır!
- Özünden gelen er geç sûretten geleni bastırır, seni pişman eder. Egonu aşamazsan, vicdanının sesini, içindeki Rasûlün sesini duyamazsın.
- Allâh sana vicdanından sesleniyor! “Kulakları vardır duymazlar” ifadesi gerçekte vicdan adı altındakinin seslenişini hissetmeyenlere işarettir.
- Dünyada yaşarken dünyaNa şefaatin girmesine EGON izin vermediyse, daha sonraki aşamalarda da şefaat bekleme! Şefaat ulaştı sana, egonu aş!
- Dirilere BENLİĞİ/egosu yüzünden yanaşamayanlar ölmüşlerden meded umarlar. Çünkü ölmüşler egolarına dokunmaz onların, yontmazlar sivriliklerini.
- Velâyet frekansını alacak soyunmuşluğa ulaşmamış olanlar, türbe ziyaretinde ya cinnî frekans alırlar ya da zanlarındakini tekrarlarlar.
- Soyunmuşluğuna, arınmışlığına bakmadan falanca velî, sahabe, Rasûlü gördüm diyenlerin hadlerini bilmemenin cezası, cinlerin oyuncağı olmalarıdır.
- “İnsan” olmaya, hakikatimi keşfedip yaşamaya geldim, diyorsan; yaşamın, hedefi bu olanlarla mı geçiyor, yoksa evcilik oynamaya gelmişlerle mi?
- İbadet araçtır, beyin kapasitesini arttırır. Hakikatini yaşamak için bir yaşayan bulup, ondan kopyalamak gerekir. Âlemlerde tedbirât böyledir.
- Gerçekte hiç farkında olmadan her an birilerinden bir şeyler kopyalıyorsun. Bari ebedî yaşamında yararlı olacak şeyleri kopyalasan ehlinden!
- “Seviyorum, çoook seviyorum” dediğinin yaşam değerlerini ne kadar paylaşıyorsun? Ne kadar onun penceresinden dünyayı, olayları seyrediyorsun?
- Devran döner, ömür biter, çiçekler gibi tüm sevilenler de solar, geçer gider. Sevdiğin sana ne kazandırdı? Sevgiye lâyık olan kesin kazandırır.
- Gerçekten seven, sevdiğine benliğini teslim eder. Benlikten kurtulmak ise yaşamdaki en büyük kazançtır. Beklentisiz “an”a teslimiyet, huzurdur.
- Hiç kimse Allâh’a teslim olmadıkça huzura eremez. Ârif olansa zaten her hâlde teslim olmuşluğunu fark edendir. Dilediğini her yerde yapar!
- Duygular yanmayı; teslim ve seyir, huzuru getirir.
- Tüm yangın ve sıkıntılarımızın nedeni “Niçin benim istediğimi yapmıyor?”dur. Oysa herkes yaptığını yapmak için yaratılmıştır. Anlayabilsek!
- Senaryo tüm bağımsız isteklerin kendilerine göre davranmaları esasına dayalı kurgulanmıştır. Seyredebilen huzura erer. İsyan kendini yakar!
- Kur’ân, tektir. Herkesin Kurân’ı ise, farklı anladığından çoktur! Her kuş sürüsüyle uçar. İster İşid gibi, Suudi gibi anla, ister velîler gibi!
- Âşık oldu. AŞK oldu! Fenâ buldu; BÂKÎ kaldı! BÂKÎ ile kavga, yanmadan başka bir şey getirmedi!
- Aşk’ı bulmaya, AŞK olmaya gelmiştim. Evcilik oynamaya değil! AŞK talipleri evcilikle oyalanmaz! Aşk’ı bulan aşktan bıkmaz!
- Kıyamazsan başa cana, uzak dur bu meydana! Bu meydanda nice başlar (ego) kesilir, hiç soranı olmaz! Evlâd-ı iyalden geçemeyen, AŞK’a kavuşamaz!
- Mirâc’ı yaşayanlarca cehennem de görülmüştür cennet de. Rabbini de tanımıştır. Bedensizliğin muhteşemliğini yaşayan egosundan arınmışlar…
- Mi’râc mübarektir yaşayana. Allâh benlikten arınmış olarak Aşk’ı yaşayıp, Rabbimizi tanıyıp, yokluğumuzu fark edip, Mirâc’ı yaşatsın bize.
- AŞK, egondan geçip, aşkın uğruna benliğini yok edip Bâkî olmaktır. Benliğini Aşkında yok edemiyor egondan geçemiyorsan, aşktan söz etme!
- Seven varlığını sevdiğinde yok edendir. Herkes sevdiğiyle beraberdir. Herkes sevdiğiyle beraberlik uğruna bir şeylerden geçmek zorundadır.
- Ta Kureyş’ten bu yana insanlar Rasûlleri ve velîleri kendileri gibi sanıp, kendi duygularıyla etiketleyip, hakikati görmekten perdelendiler. Duygularından ve egosundan arınmamış olanlar hakikat ehlini görmekten ebeden perde yaşayacaklardır. Perde anlayışındadır, karşındakinde değil.
- Kesin bilmediğin konuda zanna dayalı hüküm şeytanındandır. Zan yakıcı ateştir. Zan, amigdaladan; kesin bilgi Rasûlden.
- İnsana imanını kaybettiren şeytanı (amigdalası), onu kendine önceden girmiş yanlış kabullere yönlendirerek gerçekten saptırır. Silahı, zandır!
- Takdirdekinin, kesinlikle yaşanmış ve yaşanacak olduğuna imanı olan, şeytanına uymaz, kabullerine değil iman ettiği hakikatlere göre yaşar.
- Esmâ ül hüsna, adı Allâh olanın yaratış sisteminde kullandığı özellikleri bildirmek üzere anlatılmıştır. O sistemden ötedir (münezzeh)… Zâtı itibarıyla açığa çıkanların tümünden münezzeh/öte olanı esmâsıyla kayıtlayıp şöyledir demekten uzak durun. Âlemlerden Ganî’dir!
- Karşındakinin fiili, seni onun özünü görüp sevmekten perdeliyorsa âhirette ebeden kör kalacaksın demektir. Fiile kızman da, özü görememektendir.
- Sen cennet ehliysen, karşındakinin özünü görüp sevmek için varsındır. Kavga ehli, özü göremeyendir. Özü gören, O’nunla kavga etmez!
- Avam fiille, fâille uğraşır. Havas, yalnızca fâili görendir.
- Avam kusur görür, kavga eder. Havas Allâh’ı görür, razı olur. Âşık, AŞK’ından razı olup teslim olmuyorsa aşkını sorgulamalı. Gerçekten âşık mı?
- Âşıkta fedakârlık, katlanma kavramları yaşanmaz. Yalnızca aşkınla beraber olmayı ister. Senin için şunlardan geçtim diyen, hiçbir şeyden geçmedi.
- Herkes yaratılış amacının sonucuna mutlaka erer, isterse ecele bir adım kalsın. Allâh için olan, vechini O’na döner, dünya için olan da dünyaya!
- Allâh vechini gören, sûrette kalmaz kayıtlanmaz. Sûretle kayıtlı olanın yanması hiç bitmez!
- Velî, canlı ayaklı Kâbe’dir. Müminin kalbindedir O!
- İnsanlar dünyadan bir şeyden hüsran yaşamadıkça tanrılarına yönelmezler. Allâh ehli ise Zâhir olduğu sûretten yönelişini yapar.
- Allâh’ı seven O’ndan yüz çevirilmeyeceğini bilir ve O’nu sevmenin en ileri kulluk olduğunu AŞK’la yaşayarak tadar.
- Biri sarı camlı gözlükle bakmakta ısrarlı, tüm yeşermiş çimenleri, sararmış görmekte! Diğeri de yeşil camlı gözlükle bakmakta, ona göre yaşamakta. Sarı camlı gözlüklerinizi atınız ki gerçeği göresiniz. Mutluluk ulaşsın size. Görülen değil, nasıl gördüğünüz yaşamınızı mutlu-mutsuz eder.
- Tasavvuf yalnızca Sevgi ve AŞK değildir. Özüne âşık olan, onu bedensizliğini hissederek yaşayabilir; bunun da yolu zikir ve oruçtan geçer!
- İbrahim a.s.’ın yaptığı Kâbe’nin duvarı aynadır! Her kim onu ziyarete giderse, kendi Kâbe’sinin aksini o duvarda görür, yaşar! Kâbe’n kadarsın! Velîyullâh da Kâbe’siyledir. Ona bakan kendini onda görür de, kendi gibi sanır! Kâbe gönüldür! Kâbe aynadır!
- Hakikatini tanımanın yolu iki yoldan geçer: 1. Kabullerinden ve şartlanmalarından arınmak 2. Oruç yollu bedensizlik hissine ulaşmak, ezber tekrarla değil. Nice aşk ehli bedensizlik hissini yaşamak için 3-5 gün veya daha fazla bağlamalı oruç tutmuştur (iftarsız, susuz). Hikayelerle varılmaz.
- AŞK yaşayanın, ölüm korkusu yoktur. Bedenli dünya ya da bedensiz fark etmez! Onlara kaybedecekleri bir şey kalmamıştır. Kavgada değil, seyirdedir.
- İnsanlar tasavvuf hikayeleri ve menkıbeler tekrar etmekle, Kâbe’ye gitmekle bir yere gelmeyeceğini anladığında yıllar ve iş işten geçmiş oluyor.
- Tasavvuf, nefs (bilinç) arınması ve bedensel savaş çalışmasıdır. Geçmiştekilerin neler yaşadıklarını ibretle incelemek gerek.
- Zevk aldığın, keyif aldığın ortamın insanısın. Kendini tanımak istiyorsan, buna bak!
- Pişmanlık duymayanın beraati de ona göre verilir. Alacağın beraati merak ediyorsan, yaşamına bak, gelecek olanı gör!
- Hırs ve öfke ile ayağa kalkan vicdan sahibi, ağlayarak oturur! Herkes ergeç vicdanının dünyasına dönecektir! “İnsan”ı gördüler mi ki hayvanın dünyasından yüz çevirsinler!”
- Kerâmet, velîye değil, avama ikrâmıdır Allâh’ın; imanları artması için! Velînin kerâmete ihtiyacı yoktur. Velî mutmaindir, yakîni artmaz!
- Rasûllük, hakikatin ne olduğunu bildirme işlevi; nebilik de buna ermek için nelerin nasıl uygulanması gerektiğini tebliğ işlevidir. Rasûllük kıyamete kadar devam eder; Kur’ân temeline dayalı. Nübüvvet ise son bulmuştur. Çünkü sistem bellidir, değişmez. Ermenin yolu tektir.
- Din, seni senden kurtarmak, özgürleştirmek, Allâh’a erdirmek için bildirilmiştir. Seni senden kurtarmayan anlayış, Din üzere değildir. Senin, senden kurtulmamış yaşantın, çeşitli yönleriyle cehennem yaşantısı olarak tanımlanmıştır. Allâh seni senden kurtarıp özgür kılsın!
- MEKR, insanı, soğuk suda yavaş ısıda pişirilen ve piştiğini fark etmeyen kurbağa gibi sarar kuşatır. Fark etmez insan mekre girdiğini! Din, hakikatine ermek isteyen “insan”ın neler yapmaması gerekliliğini bildirmiştir. Kişi onları yaparak, zarar görmediğini sanır. Oysa her yaptığı nefse uygun fiille, hakikatinden uzaklaşır ve bunu da fark etmez, çünkü yakınlığı bilmez! Zarar görmüyorum sanır. Mekrdir bu! Yalnızca iman ehli mekrden korkar. İmansızlar mekrden korkmaz ve sakınmazlar. Neler mekr olabilir, bu konu çok iyi araştırılmalıdır.
- Dünya’da insanın başına gelecek MEKRE UĞRAMAKTAN daha büyük felaket yoktur. Nuru gider, Allâh’a yönelişi geriler, dünyalık eğilimi artar. Şeytanı (amigdalası) içinde bulunduğu fiilleri haklı, yerinde gösterir MEKR’e uğramışlara. Tüm gün aklı fikri dünyada bırakıp gideceğinedir. Kişi öylesine boğulur ki benliğinde, dünyasında, sorgulamaz kendini, “ben niçin var oldum, neyle meşgûl oluyorum” diye! Dışardan meded umar!
- Sevdiği uğruna benliğinden gururundan geçemeyenin sevgisi yalnızca taklit ve avuntudur. Gerçek seven, sevdiği için yaşar. Allâh kendinden kurtarmak istediği kişiyi aşka müptela kılar. O da o aşk ile kabullerinden geçip özgürlüğe kavuşur! Sendeki hakikati yaşatmayan şey, ne olduğunun bile farkında olmadığın kabullerindir. Edinilmiş kişilikten gerçek kişiliğe giden yol aşktandır.
- Kalbi BEYTULLÂH iken, taştan tuğladan binalar yapıp onları Allâh’ın evi kabul edene ne denir ki! Mescitler, toplu secde dua evleridir. Mescitlerde dahi yöneliş mescitlere ya da ötedeki tanrıya değil, BEYTULLÂH olan kalpleredir. Salâttaki tesbihat dahi onadır, dıştakine değil. İnsan kalbindeki BEYTULLÂHI göremeden, ötedeki tanrıya tapınarak bu dünyadan ayrılan, sonsuza dek âmâ kalır. BEYTULLÂHın hitabına aç kulağını!
- Günlük yaşantına, gün içinde kafanın ne kadar dünyada bırakacaklarınla meşgûl olduğuna bakıp kendini sorgulamak aklına gelmiyorsa MEKRİ DÜŞÜN.
- Biz hep birilerine de açılmış olup bir şekilde söz edilmiş sırlara değindik. Bize açılmış, kimsenin söz etmediği sırları açsaydık kabul edilmezdi. Sanmayın ki açıklananlardan ibarettir bütün gizler. Her topluma Allâh kaldıramayacağından fazlasını açmaz. Hele ki başları dünya olmuşlar!
- Allâh hazinesinin sırları sonsuz sınırsızdır. Her devirde yeni yepyeni sırları açar Allâh ehillerinden. Uygulamasını görenler de filanca der! Her açtığı sırları da ehil olmayanlardan uzak kılmak içinö birileri aracılığıyla örter, onlara çamur attırır! Ehli değerlendirir sadece.
- Onbinlerce, yüzbinlerce takipçin görülse de atılan tweetler belki birkaç kişide yerini bulur, onlar için olur. Gerisi bakar, tekrarlar geçer. İlmin tekrarlayanı değil, yaşayanı olmak; konuşulanı tekrarlayanı değil, özünden kaynaklanan biçimde yeni keşifte bulunabilmek marifettir.
- O KADAR AHMAK Kİ beynin yarattığı cihazın onbinlerce kilometre öteye mesaj gönderdiğini görür de; o beynin başka bir beyine göndereceğini düşünemez!
- Beynin yarattıklarından, varlığındaki muhteşem kapasiteyi görmeyip, hakikati olan Esmâ potansiyelini değerlendirmeyen, elbette cehennemi hak etti. Bunları değerlendiremiyorsan dostum, var git evcilik oyununa devam et, organlarının keyfiyle harca ömrünü. Pişmanlığın yararı olmayacak o gün.
- Her türlü nefsani arzuları frenleyip, kendi içselliğimizde hakikatimizi hissedebilmeyi kolaylaştıran bir Ramazan yaşamayı niyaz ederiz.
- Allâh’a âşık olduğunu söyleyen beyler Ramazan orucunu sağlıkları elveriyorsa birer gün bağlamalı tutabiliyor mu? Hanımlar tesbih namazı? Aşk laf işi değildir. Geçmişteki âşıkların yaşamlarına yaptıklarına bir bakalım. İbret alalım. Sûfilik, ibadetsiz aşk laflamak değildir.
- Oruç seni kavgadan, eleştriden dedikodudan vazgeçirip Hakk’ı gördürmüyorsa açlık terapisinden öteye gitmez. Nimetlerin hesabı ağır sorulacak!
- Herkesin Allâh’ın yaptıklarını beğenmeme ve eleştirme hakları vardır. Karşılığı mı? Allâh’tan uzak düşmek!
- Ego, kabulleri doğrultusunda beğenmeyip protesto ettikleriyle yaşayarak Allâh’tan uzak düşer. Sûfi, kabullerinden arınmışlıkla yaşamı öğrenir.
- Oruç, rızadır. Oruç, her an razı olmaktır Allâh’tan, her sûrette dilediğini yapan olarak. Oruç, rızaya ermek içindir. Velî, daimî oruçludur.
- TR’de gıdalarda şeker adı altında mısır şurubu saklanıyor. Gıda Bakanlığı halk sağlığı düşmanı değilse, bildirim zorunluluğu getirmeli. ABD’de gıdalardaki şeker CİNSİ bildirilir. Bir çok beyin hastalığına yol açan mısır şurubunun genleri değiştirdiği Kaliforniya Üniversitesi tarafından ispatlandı. Beyin ve gen sağlığınız için mısır şurubu (high fructose) kullanılan sıvı ve katı gıdaları asla kullanmayın. Aldığınızın içindeki şekeri sorgulayın.
- Benim ismen tavsiye ettiğim kişilerin dışındakilerin bağlamalı oruç tutması tavsiye olunmaz. Her türlü sağlık sorunları olan tutmamalı. Bağlamalı oruç ancak belli bir zihinsel arınma ve çok sağlıklı bedeni olanlara gelişme getirir. Aksi hâlde sıkıntı oluşturur. Bugünün yaşam şartlarında herkesin heves edip yapabileceği şey değildir bağlamalı oruç. Onun yerine, her gece tesbih namazı önerilir.
- Zikirden zarar görmüş sağlıklı beyin yoktur. Ancak ehlinden tavsiye alınmadan tutulan bağlamalı orucu maddi/manevî zayıf bünyeler kaldıramaz. Sûfilik; heves, o yapıyor ben de yapayım, işi değildir. Bir deneyim bakayım, hiç değil! Uzun soluklu maddi manevî arınma sürecidir. Yıllar alan… İnsan olmak için beşerî engellerden arınma, uzun soluklu mücahede gerektirir. Böylesi binde bir çıkar. Herkese tavsiye, bir ay normal oruçtur.
- Soru: Herkesin bağlamalı oruç tutması gerekli değilse niçin bunu açtınız? Hiçbir mücahede olmadan vahdet ezberiyle uçanlar, lafla eremez! Sûfilik, zihinsel ve bedensel arınma işidir. Tasavvufî ezberle tatmin olanlar bunun getirisi olmayacağını anlamalılar. Geçmiştekileri araştırın.
- Yaşamı dil/damak, alt tarafınının zevki, keyfi için geçenlerin dillerinden düşmeyen Allâh Rabbimlafları, mekrin seslenişidir. Yaşam, imana aynadır.
- Ramazan ayını yaşayıp da Kurân’ı baştan sona bir kere okumamış olan çok büyük kayıptadır. Oruçlu olan bu okuyuşla bazı inceliklere erer.
- Cenneti de cehennemi de âhireti de beynindeki kabullere GÖRE yaşayacaksın! Bunu iyi anlayalım!
- Sen Kâbe’ne erememişsen, O’nda kendini hissedememişsen, Kâbe sana ne versin!
- Kur’ân sana inzâl olmuyorsa, baktığın sayfalar sana ne verebilir ki! “OKU”mak için bütün kalbinle Allâh’a açıl ve hitabını işit ki OKUYASIN!
- Ramazan süreci; kendini dünyasız, bedensiz, cinsiyetsiz melekî özelliklerinle hissedebilmen içindir. Oruç da bu nedenle önerilmiştir.
- Kurân’ı anlamak için tek bir âyeti okuyarak hüküm verilmez. Kurân’ın genel ruhu, mesajı ve o âyetin konusuyla ilgili tüm âyetlere bakılır.
- Kurân’ın, vahyin, meleklerin uzaydan Dünya’ya insana indiğini kabul eden anlayış dindeki en büyük sapmadır. Allâh, uzaydan Dünya semâsına inmez gecenin son üçte birinde! Bu işaret yollu anlatımdır. İnsanın hakikatinden, özünden bilincine iniştir. Dünya semâsı, bilinç dünyaNdır! Gecenin son üçte biri, varlığının yokluğunu kavradığın, varlığının görülmez olduğu süreçtir. Velînin tüm yaşamı bâtında gecenin son üçte birindedir. Zâhirinde ise gündüzü yaşarmış.
- Ey Rabbülâlemin, onlar dünyalığa ve bedensel zevklere yöneldikçe sen nimetlerini arttırdın. Bunun MEKR olduğunu fark etmediler. Daha da daldılar. MEKR odur ki, sen dünyalığa ve bedenselliğe daldıkça sana olan nimet artar, doğru yolda olduğunu sanırken, yer ayağının altından kayar!
- Hak söz, Hakk’ın seslenişidir söyleyenden. Duymaya kulak yetmez, duyacak vicdan gerektir!
- İnna lehu lehafizun; “Kesinlikle onu hıfzedecek/koruyacak biziz.” Unutkanlığa deva olabilir mi bu? Üçyüz, beşyüz kere okusak Hicr:9’u.
- Dünya’da hazımlı olmayı öğrenmek için varsın. Hazım ile RIZA yaşanır. Hazmı olmayan isyan olarak kusar içindekini! İsyanın kokusu hoş değil! Karşılaştığın, yaşadığın olaylar, senin hazım sınavındır. İman sınavındır. Ya egon taşar hazımsızlıktan ya da imanın devreye girer, hazmettirir.
- Yaşadığın her şey, yaşaman zorunlu olandır. Yaşamama şansın yoktu. Keşkeye yer yok. İsyan, içindeki ateştir ki yalnızca seni yakar. İman et! Yaşadıklarını Allâh’tan değil karşısındakinden bilen kimse, o kadar çok şeyi inkâr pozisyonuna girmektedir ki, bunun sonucu sürekli yanmaktır.
- Hayatınızın kolaylaşmasını istiyorsanız insanlara hayatı kolaylaştırın. Karşılaştıklarınız, sizden çıkanların sonucudur genellikle. Size saldırıyorlarsa gücünüzden korktukları içindir. Hoş görmek olgun insanın, intikâm ilkel insanın hasletidir.
- Oruçlu kişi kendinin beden ötesi bir varlık olduğunu çok daha iyi hisseder. Bu hissediş içindeki duaları ise, hakikatindeki kuvveyi tetikler. Beden ötesi varlık olduğunu insana hissettiren ve ne olduğuna pencere açan oruçtan daha etkili hiçbir şey yoktur. Oruç, hakikatine kapıdır.
- İlmini hazmedip yaşadığının göstergesi, karşındakilerin davranışları veya olaylar anındaki ilk hissiyatındır; tepkin bile değil!
- Kurân’daki “İNNA/kesinlikle BİZ” ifadesi asla birime DIŞSALLIKTAN müdahele olarak olmayıp, derûnundan, içselliğinden açığa çıkıştır. Birimin hakikati olan Allâh esmâsının birimin özünden zâhirine çıkışı olan eylemlerin tanımlaması, Kurân’da “BİZ” diye ifade edilmiştir.
- Allâh herkesin gerçek niyetini, neyi niye yaptığını bilir; onun sözüne davranışına göre değil, niyetine göre yargılar.
- Allâh’a küsen, tavır takınan, yaptığını beğenmeyeni, Allâh kendi dünyasına bırakır. Bu en büyük cezadır. Kendi kısır döngüsünde döner durur.
- Allâh bizleri ikiyüzlülükten, kalp kırmayalım bahanesiyle karşımızdakini aldatmaktan arındırsın. İçi dışı bir, konuştuğunu yaşayan yapsın.
- İnsanların gerçekten inandığı gibi yaşayıp, konuştuklarının bizzat yaşamı olduğunu düşünüyor musunuz?
- O Allâh’tan çok korkun ki, sistemi gereği sadece bakışınız davranışınız değil, an içindeki düşüncenize göre dahi, sonraki anlarınızı inşa eder. Korkulası olan kimlik kişilik değil, içinde yaşadığınız Allâh sistemidir. Allâh’a haşyet duyulur, Allâh sisteminden korkulur. Allâhım uyandır! Uyan ki, gerçekte muhatabın: Vechullâh’tır!
- Bir insan, dünya yaşamında ne pahasına Allâh’a ermek aşkına sahip değilse, ona âşık denmez. Aşk yalnızca Allâh’a erme aşkıdır. Kula aşk olmaz. Kulun kula aşkı değil, sevgisi olur. Sevgisinin derecesini ise sevdiği için terk ettikleri gösterir. “Seviyorum”un bedeli vardır. “Çok seviyorum, çok özlüyorum” laftır. Çok özlediğin çok sevdiğin için nelerinden geçip, ne fedakârlıklar yaptın.
- Araplar mukabeleyi anladıkları lisanla, Kurân’ı anlayarak yapıyorlar. Siz de anladığınız Kurân’ı mı dinliyor, okuyorsunuz? Anlamanız için diyor!
- Hayat sürprizlerle doludur ama en büyük sürprizi Azrâil yapar! Hazır mısınız sürprize? Geri çevirme şansınız, mazeret imkânınız olmayacak!
- Kurân’ın ruhunu anlamayıp yukarıdaki tanrıya inananlar, ordan buraya ruh üflediğini, sonra da o ruhun defalarca beden değiştirdiğini sanıyorlar!
- Allâh adıyla işaret edilenin İhlâs Sûresindeki kapsamını kavramış olanlar asla reenkarnasyona inanmaz. Bunu yayanlar cinnî etki altındadırlar.
- Söylüyorlar: TR’deki Tv’lerde Ramazan dolayısıyla Din hakkında konuşan herkes Allâh’ı gökteki tanrı, Kurân’ı uzaydan gelmiş fermanname gibi anlatıp, Rasûlü de tanrının postacısı gibi konuşuyor. Kimsenin geçmiş Allâh ehlinin Din anlayışından haberi yok. Bu anlayışla ölen çok şoklanır.
- Seni yargılayacak olan sendedir. Senden seni gören, senden seni hesaba çekip sonucunu sana yaşatacak olandır. O göklerde değildir!
- Kendini Mehdi, müceddid, velî, kutup, mürşid sanan, kerâmet gösterdiğini sanan nice kişiler hep cinnî bağlantı sonucu bu hâldedir, bilmezler. Anlamak için ölçü mü? Kurân’ın Tevhid, Vahdet anlayışına, onların anlayışının uygun olup olmadığıdır. Cinnîlerde vahdet anlayışı olmaz.
- Kaf 16: İnsanı biz yarattık nefsinin (amigdalasının) vehmini vesvesesini oluşturmasını biliriz, biz şahdamarından yakınız. Her şey beyninin derinliğindeki boyuttan oluşmaktadır. Şu an beyninde ne varsa ölüm ötesinde de aynısı olacaktır, daha da fazlası.
- “İnna lillah ve inna ileyhi raciun”; Kesinlikle biz Allâh (esmâsının açığa çıkışı) için varız ve Ona dönücüyüz (sonunda hakikati fark edeceğiz). Allâh Rahmet ve merhamet eylesin terör saldırılarında hayatını kaybeden mümin kardeşlerimize. Sabır ve hazım ihsan etsin yakınlarına.
- İlim öğrenmekle felsefeci olursun. İlim öğrenmek, gereğini uygulayıp yaşamına geçirmek içindir. İlmini yaşamıyorsan yanman bitmez. İlim hedefi gösterir, gerekli çalışmalar ise hedefe erdirir. Salâtı yaşamayan, orucu hissetmeyen, sahip olduklarından geçemeyen, kurtulamaz.
- Allâh ehlini dinleyip kendi ezberine devam edenler, dinlerini eğlenceye çevirenlerdir. Din tasavvuf sohbetleri, kendini tatmin için olmamalıdır.
- Salâtta kendini yok etmiş hâlde iken Fâtiha’nın üç âyetini dilinde okumuyorsa, Rabbine iyyake’leri söylemiyorsan, enamte’de ne istediğini… Kısacası yaşamadığın din, senin dinin olmaz, kendini aldatarak geçer gidersin.
- İbadette ezber olmaz! Ağzından çıkan her kelimeyi düşünmeli!
- Allâh dilediğini kendine seçer ve bunun yollarını kolaylaştırarak hakikatini hissettirip yaşattırır. Dışsallıkla avunanların sonu hüsrandır. Hakikatın olan Allâh’ı yaşama isteği mi açığa çıkıyor senden, yoksa bu dünyada bırakıp gideceğin dışsallığındakilerle eğlenmek mi? Fark et!
- “KADR” gecesi acaba kişiye özel (gece/yokluk hâli sonucu) yaşanan bir hissiyat olabilir mi?
- Beden sağlığınız için 3-4 günde bir yemek alışkanlığınızı değiştirin. Protein ağırlıklıdan sebzeye, sebzeden karbonhidrata, sonra yağlıya dönün. Yeme alışkanlığını bu tür değiştirmek bedeninizi çok yönlü kullanmanızı sağlayacaktır.
- Mekre uğramış olduğunu ve nedenini kavrayamayan kişiye ne nasihat fayda verir, ne de şefaat! Ömrü ezberlediklerinin dedikodusuyla geçer.
- Kişi Ramazandaki kazancınının ne olduğunu, bayramdan sonraki günlerde; Haccının veya umresinin getirisini de, döndükten bir-iki ay sonra görür. Hac ve umre, insanın insanlığını yaşamasına vesile olacak çalışmalara yönlendirirken, insansının da hayvani duygu ve fiillerini arttırır. Orucun feyzini yakalamış olanlar, Ramazandan sonra da hayvani istek ve duygularını frenlemesini bilirler. Oruç gösterisi yapanlarsa hüsran!
- Hazmedemediklerini hazmetme sürecinde yaşadıklarının tanımıdır cehennemî yanışlar. Hazmet, yanışın bitsin!
- Beraber olduğun kişiler sana hakikatini ve Allâh’ı hatırlatanlar mı yoksa dışsal dünyanda oyalanmaya çekenler mi? Çevren mübarek olsun.