DOST’TAN DOSTA – 1201 – 1300
Ahmed Hulûsi
- Bugünkü insanların pek çoğu, yaşadığı devirde yanında olsalardı Rasûlullah`ın, O`nu inkâr ederlerdi!.
- Bilmeyiz ki bizim için önemli olan, bize yarını kazandıracak olan ilimdir; ilmi getirenin yaşantısı değil!.
- Rüyalarınızda, şu anki ilminizin ne kadarını yaşıyorsunuz? Ne kadar, ilminizi rüya boyutunda yaşamınıza geçirebiliyorsunuz? Rüya , ölümün kardeşi olduğuna göre!..
- Aklı olan ilimle ilgilenir;anlayışı kıt olan da, kişilerin fiilleri ve organlarıyla!.
- İnsan, gördüğünün ötesini araştırır; diğer mahlûkat, gördüğüne hüküm vererek ona göre değerlendirme yapar!.
- Eğer bir ilmin doğruluğunu tasdik etmekteyse vicdanımız; ve biz o ilmin gereğini yaşayamıyorsak, önemli bir sorunla karşı karşıyayız demektir!.
- Uygulanmayan ilim – gereği ortaya konmayan iman, lâfla tasdikten başka bir şey değildir ve insana hiç bir getirisi olmaz!.
- Mutlak olarak takdir edilen yaşanacaktır, tüm tedbirlerle beraber!.
- İnsan, ilminin; yani beynindeki veri tabanın, sentezlerinin sonucunu yaşamaktadır otomatik olarak HER AN!..
- “Tanrı” ve “tanrılık” kavramına dayalı din anlayışı bâtıldır!. “Allah” isminin işaret ettiği anlama dayalı, yürürlükte olan; “İSLÂM DİNİ”dir!.
- Ebubekr`in hassasiyetiyle, Ebu Cehl`in hassasiyet ve incelik anlayışı çok farklı idi… İkisi de aynı Rasûlullah`ı dinlemesine rağmen!..
- Rasûlullah`a bu yolda yaptığı çalışmalar yüzünden “cinne uğramıs, deli ” dedilerdi… Sen, bırak delilik derecesini, akıllı düzeyinde(!) neler yapıyorsun?!
- 1213- Allah`a ‘’B’’ sırrıyla iman ve bunun gereğini uygulayarak yaşamak; yemin ederim ki, insan için en önemli ve en öncelikli konudur!.
- Dünyalık, insanın yalnızca ölümötesi yaşama rahatça hazırlanmasını sağlayabileceği kadarıyla insan için önemlidir!.
- Aç insan, açlıktan dünyasını kaybeder; ilimsiz insan, ilimsizlikten tüm ebedi hayatını kaybeder. Hangisi önemli öyle ise?…
- Sadece Rasùle tâbi olmakla mükellefiz!.
- İlminde olup da dünyada yapmadığın şeyleri orada yapıp getirisini elde etme şansı yoktur!
- “İnsan” olanlar, bir nesildir; “Allah”ı tanıma ateşiyle yanan ve beynini buna çalıştıran!.
- “Rahman’ın rahmeti’’, “arındırıcı”dır.. Elbette ki, arınma işleminin getirdiği bir azâb veya sıkıntı da sözkonusudur!…
- Yaşamakta olduğumuz «şu an», “ALLAH”ın var olup, “O”nun dışında hiç bir şeyin var olmadığı «an»ın tâ kendisidir!.
- İdeali ayrı-dünyası ayrı- rüyası ayrı insanlarla yaşamak uğruna “Allah” ı yitirip, ebeden bir insan öncesi mahlûk gibi yaşamayı kabullenmek niye?
- ‘’Din’’, insana; geleceğini kurtarması, Hakikatını tanıması,”halife”liğini “Allah ahlâkıyla ahlâklanmış olarak” yaşaması için gelmiştir!…
- ‘’İnsan’’, “Allah” için yaratıldı; Onda kendini seyretmek için… ‘’İnsan dışında kalan mahlûkat’’ da; yeyip içmek, çiftleşmek, üremek, gördüğü güzele sahip olmak ve yalnızca bunlar için!…
- Kimi “insan”, Allah” için yaşadı; “fiysebilillah”!.. Kimi de yaşadı, dişiyse mutfakla yatak arasında ya da dükkânla yatak arasında!. Ya da iniyle orman; ağılla otlak arasında!.
- Bugün çevrenizde olan herkesi burada bırakıp tek başınıza yolculuğa çıkacaksınız, en yakın eşinizi bile yan yastıkta bırakıp kendi rüyanıza daldığınız gibi!..
- İlmi olmayanın, dedikodusu olur!.
- Kendisinde açığa çıkan ilim ile yetinen, orada kalır ve ötesinden mahrum olur!. Oysa açığa çıkan ilim ve hikmet , açığa çıkmamışlar yanında bir damla gibidir!.
- “Yanma”, tamamen, azâblardan arınma işlevini oluşturan bir “rahmet” mekanizmasıdır. Tıpkı, operatörün merhamet edip kangrenli bacağı kesmesi gibi!.
- Bugünden kendinizi test edin; Ne kadar imanlısınız?!… Bunu size, ortaya koyduğunuz fiiller yansıtsın!…
- Ya varsayım yollu, “çok”tan, “yok”a bakılır; ya da TEK, kendi esmâ ve fiillerini seyreder!.
- İnsansının, “insan”a özgü özellikleri anlayabilmesi ve gereklerini yaşayabilmesi olanaksızdır!
- İnsan, öğrendiği ilmi yaşamına geçirebildiği kadarıyla bilgisayardan ayrılır!..
- İlmini yaşama geçiremeyen insan, gelişmiş bir bilgisayar olmanın ötesine asla geçemez!. Eskiyince de, eskimiş bilgisayarların âkıbetine dùçar olur!..
- Herkes, mâzeretin geçerli olmadığı bir boyutta yaşamının sonuçlarına katlanacaktır!… Bunu bilerek dilediğiniz gibi yaşamaya devam ediniz!.
- Zorlama, insanı imandan çıkartır; münâfıklığa sokar!.
- “Allah”, neyi dilemişse, dilediği açığa çıkmakta ve üzerimizde görünmekte ve bunun sonuçları da neler ise onlar yaşanmaktadır!.
- Kimi bugünden bu rolü yaşar, kimi yarın… Ama dünyadayken bunu yaşayamayan, senaristin hükmüne göre bir daha bunu hiç elde edemez!.
- “ALLAH ismiyle işaret edilen”i “bir “tanrı” olarak düşünmeyi terketmek, zor bile denemeyecek kadar zordur… Meğer ki, verilen rolde kolaylaştırılmış ola!.
- Yargılama, Allah`a mahsustur!
- Bir kaç saniyelik dünya yaşamımı ben, bu hayâllerle doldurup bu masallarla kendimi aldatıp; çevreme güllabicilik yapmayı ibadet diye hayâl ederek bu dünyadan geçip gitmek üzere verilen roldeysem… EYVAAAAH!!!…
- Muhakkikin tek kriteri vardır: KUR`ÂN!. Kâh âfaktan okur; kâh enfüsten, kâh cilt içindeki sayfalardan!.
- Hak bildiğimiz yolda, ‘’kim ne derse desin!’’ diyecek yürekliliğe sahip olarak mı yürüyoruz? Yoksa, “aman etraf ne der!” diyerek ETRAF PUTUNA mı tapınmaya devam ediyoruz?
- Allah`ın merhameti, yenene midir; yiyene mi?!
- İnsanın bilinçli yaşamı, idrâkı kadarıyladır… İçgüdüsel davranışlar, idrâk kadarıyla kontrol altına alınır!.
- Bilinçli bilinçsiz tüm varlıkların yaptıkları, ‘’tesbih’’ kapsamındadır… Bilinç eseri açığa çıkan ise, ‘’ZİKR’’ hükmündedir!
- Yüksek raftan kristal vazoyu alırken, alt raftakileri kırmamaya dikkat gerekir!.
- Yaşam ve Dünya devam ediyor… Dünya için çalışıp geçimini bağımsız temin edecek duruma ulaşamazsan, insanların kölesi olursun ve o zaman hiç bir şey yapamazsın!.
- Kaldıracak- ortadan yok edecek bir şey, gerçekte yoktur!
- İnsan için iyi veya kötü, güzel veya çirkin sıfatlarını veren; bir başkasıdır… Aslında herkes, kendine GÖREdir!
- Azap veya mutluluğun kaynağı, birimlerin birimsel varlıkları içinde birbirlerine bakmalarından ve bu bakış açısından hâsıl olan değerlendirmelere saplanmalarından doğar!
- İsimlerle nereyi yakalamağa kalkarsan, oradan eli boş çıkarsın!.
- Hiç değilse, insanî birim olduğunun farkında olan birini bulmalısın ki, hem senin deney ve gelişmene faydalı olsun, hem de sen ona yararlı olabilesin!
- Gerçekte türlü isimler altında hep O`nu görüyorsun!.
- Algılama kapasitendeki sınırlılığın getirdiği varsayımınla, TEK`i bölüyorsun…. ‘’Zâhir’’ ve ‘’Bâtın’’ çıkıyor ortaya!.
- Varlık birimleri arasındaki fark, onlardaki “canlılık” yönünden değil; “akıl” yönündendir!
- Tasavvuf, tarikat , bir iyi ahlâk derneği değil ; varlığın hakikatını, vücudun aslını, özünü bildiren bir çalışma düzenidir!
- ‘’Din’’in mânâsı, senin ebedi saadetini meydana getirecek ilâhi hükümlerdir!
- ‘’MÜLHİME” bilinci içindeydi FİRAVUN … Kendisini “Hak” görüyordu, karşısındakileri ise “yok”!.
- Gerçekte “BEN” kelimesiyle işaret edilen varlık, öyle bir “ÖZ” varlıktır ki ; o “ÖZBEN” lik noktasında tüm evren ve içindekiler “Tek bir Bilinç”ten ibarettir!
- Çokluğu inkâr, Hak`kı inkâr olur!..Tek’liği inkâr, yine Hak`kı inkâr olur!.
- “BEN” ile “NEFİS” veya “NEFS” hep aynı şeydir!. ‘’Bilinç’’ ya da ‘’Akıl’’!.
- Evrende bir şeyin “YOK” hükmünü alması, diğer bir şeye GÖREdir. Gerçekte ise ne ‘’var’’ hükmü mevcuttur, ne de ‘’yok’’!
- Ölüm ötesinde insanlar, dünyada edindikleri şartlanmalar ve kendilerini tanımaları ölçüsünde davranışlarını otomatik olarak ortaya koyarlar… Aynen uykuda gördükleri rüyada olduğu gibi!..
- Küllî programın, birimden ortaya çıkması hâlinde aldığı isim,”irade-i cüz”dür!..
- Gerçeğin örtüsü, tamamiyle göresel değerlerle şartlanmalar ve bilgisizliktir!
- İnsanlar, “Mutlak Tek”in kuvvetlerine bir aynadır!
- İnsanlar içinde her devirde gerçeğe yönelenler ve onu bulabilenler çıkmıştır. Bazen de gerçeğe yaklaşıp, o gerçeğe erişemeden ömrü tükenenler olmuştur!
- İnsanlar, gerçekleri şartlanmaları ışığında değerlendirme yoluna gittikleri için yollarını sapıtmışlar ve çeşitli varsayım bataklıklarında ömürlerini hebâ edip gitmişlerdir!
- İyi-kötü-hoş-nâhoş değerlendirmeleri, toplumun sizi o yolda şartlandırmasından ileri gelir!
- Kendini bilen kişi, ne yazı kış yapmağa çalışır, ne de kışı yaz hâline getirmeğe!
- Bilgi, sende yerini bulur ve onu içinde hissedersen ve seni tatbikatında aynı neticeye götürürse bilgidir!
- Kendini bulabilmen için her şeyden evvel, gerek hayvanî ve gerekse beşerî duyguları terketmen gerekir!.
- Her şeyi baştan sona anlatamayanların, komplike bir fikir sistemi olmayanların, başkalarına yol gösterici olmağa hakkı yoktur!
- Yol boyunca birçok merhaleler katedip, çeşitli makamlardan geçecek, sabrımız nisbetinde gerçeğe ereceğiz!
- Kişi, arzularını terk ettiği zaman ‘’Hükmün âlemi’’ne; gelenlere razı olduğu zaman da ‘’rızaya ermiş kul’’ mertebesine yükselir!..
- Oku ve idrâka çalış!. Mutlaka söylemek istiyorsan bir şeyler, önce KENDİNİ TANI!
- Hz. Muhammed, aklı olanlara ve ilmi duyguyla değil akılla değerlendirebileceklere yararlı olmuştur!.
- Bil ki, gerçeği idrâk etmeye çalışan bir kişi, asla yaradılmışlar arasında tefrik yapamaz!..
- Yaradılmışlar arasında fark görmeyi kaldırdıktan sonra yapılacak ikinci iş, verenin huzurunda verilenlere vasıta olmaktır!.
- Herkes, düşünebildiği, idrâk edebildiği nisbette fiillerde bulunur; ve sonucunda da hak ettiği ile karşılaşır!.
- Kâmil kişi, mahlûkatta kusur veya hata görmez ve aramaz!.
- Mükemmel olarak yaradılmamış tek bir mahlûk yoktur!…‘’Var’’ diyenler, sadece kendi sınırlı anlayışlarını sergilemektedirler!.
- Yaradan, her şeyi güzel ve kemâl üzere yaratmıştır. Ancak şu var ki; onlara bakanlar, gözlerindeki rengârenk camlı gözlükleri çıkarmak zahmetine katlanıp, gerçeği çıplak gözle görmek lütfunda bulunsunlar.
- «Hayır» veya «şer», yaratılmışın indincedir… Yaradanın indinde, hepsi birdir!..
- Bil ki, yolumuz tefrik yolu değil; MUTLAK BİRLİK yoludur. Bu yolda, kesinlikle ayırım yapmak yoktur!.
- Bütün günahların kökeninde de, “Şirk-i hafî” yâni “tanrıya inanmak” yatar!…
- Hem “benlik deccali”nin tüm kapasitesi ile saltanatının sürmesini isteyeceğiz… Ondan sonra da Tek`e, havadan ermiş olacağız… Bunu beklemeyin!… Çünkü bu, bir gerçekleşmesi muhal olan sükûtu hayâl!.
- “Ümmül Kitab”ı okuyup idrâk edemeyen, ne bilir ki “ALLAH Adıyla İşaret Edilen`in ahlâkı”nı?.
- Basiretinde varlıkların çokluğu yoktur!.. Gözde, çokluk vardır!.
- ‘ALLAH ve DİN ADINA’’ hükmetmek, ” kimin yetkisinde”dir?!.
- Arpa dağıtıp, altın toplayamazsın!… Altın dağıtıp, irfana eremezsin!… Zulüm yapıp, rahmet bekleyemezsin!…Bina yapıp, ilim alamazsın!…
- ‘’Anlayış ve değerlendirmede yenilenme’’ var; ama ,‘’İlâhi Sistem ve Düzen’’de yenilenme yok!
- Yaradılan ne vardır ki birbirine muhtaç olmasın?.. Ama onları ‘’Yaratan’’!!!.. İşte, O`nu “dost” seç kendine!.
- Düşün, düşün ve gene düşün; düşündüğünün gerçeğine eremesen bile, hiç olmazsa ‘’düşünenler’’ arasına girersin!.
- Dününden pişmanlık duymayan, en büyük saadete ermiştir…
- Ne bir kusur işle; ne de af dilemek mecburiyetinde kal…Hattâ, kimsede kusur görmemeye gayret et!.
- Senin, bizzat arzularınla gelişen hırsın, senin ‘’şeytanın’’ olmuştur!..Arzuları kalmamış bir kişinin, ihtirasları da olmadığı için, şeytanı da ‘’müslüman’’ olur!..
- Yaradılmışlar, çoğunlukla kendilerine bir iyiliğin ulaşmasına vesile olanları sever ve hakikatten uzak iseler, verileni verenden bilirler… Sen bil ki , veren-verdirten hep O`dur!.
- Ruh kuvvetin – kapasiten, ölmeden önceki son ulaştığın beyin kapasiten olarak sâbitlenir!..
- Kur`ân, okunduğu zaman “Sistem ve düzen” farkedilir; ki bu da, “Allah ahlâkı”nın farkedilmesi sonucunu getirir!