Can

  • “CAN” yeryüzünde ve evrenin her noktasında mevcuttur!.. “CAN” denen şey aynı zamanda “şuur-bilinç” kelimesiyle işaret edilen mânânın ta kendisidir. Dolayısıyla, yeryüzünde ve evrende “CANSIZ ve BİLİNÇSİZ” tek bir şey mevcut değildir!..
  • EL HAYY… Esmâ âleminin kaynağı! Tüm isim özelliklerinin hayatını veren, varlığını oluşturan. Evrensel enerjinin kaynağı; enerjinin hakikati!
  • Hiçbir şey hariç olmamak üzere her şey O`nu anar, ama siz bunu kavrayamazsınız!” hükmü apaçık dalga-bilgi bütünlüğünün uyarısıdır!. Çünkü, her şey “can“lıdır “ölü” yoktur. “Ölü” tanımının anlamı “canlı“lığını yaşamayan demektir. “Can“, “bilgi“dir! “Can” mutlaktır; “ölü” ise göresel (muzaf)!.
  • «ALLAH HAYY»dır; sınırsız-sonsuz, bölünmez, parçalanmaz “CAN” dır!..
  • “Hayy” isminin manâsı bende mevcut olduğu için; Hayatta olan, canlı bir varlığım!.
  • Canlılığın” başlangıcı salt enerji; maddeye dönüşüm noktası atomik yapı; nihayet bedene göre “canlılık” ise hareket hâlindeki madde birimleridir.
  • Evren “Hay”dır (diridir–canlıdır); çünkü ALLAHHAYY”dır!
    İnsan “Hay”dır (diridir–canlıdır); çünkü ALLAHHAYY”dır!
  • Enzimlerin dahi “can“lı ve “bilgi” li olduğunu hayretle fark ettik!… Her hücredeki binlerce enzimin her birinin özel görevi olduğunu şaşkınlıkla izlemeye başladık… Örneğin, DNA`yı kesen enzimler var. Bunlar DNA`daki belli dizilimleri tanıyor, oraya bağlanıyor ve bir makas gibi DNA sarmalını o noktadan ikiye ayırıyorlar… DNA`daki “bilgi“, proteinde bir “action“a dönüşmüş oluyor… İşte böylece, DNA`daki “bilgi” enzimde “can” olarak ortaya nasıl çıkıyorsa; enzimlerden oluşan vücutta da, daha farklı bir düzeyde “Can” ortaya çıkıyor!… “Bilgi-can“ı izliyoruz derin düşüncelere dalarak!.
  • Tasavvufta, İnsan-ı Kâmil`in bir diğer adı da RUH-U Â’ZÂM`dır!.. Yani, tüm boyutlarıyla evrenin kendisinden meydana geldiği öz cevher;
    Hayâtiyet vasfı, “CAN`lılık kaynağı oluşu itibariyle RUH-U Â’ZÂM..
    İlmi itibariyle, AKL-I EVVEL…
  • Esasen yaşamda varolan her şey, “CAN“lılığını ve “BİLİNCİNİ” bahsetmekte olduğumuz “MELEK“lerden alır..
  • Varlık birimleri arasındaki fark, onlardaki “canlılık” yönünden değil “akıl” yönündendir!…
  • İnsan bedeni, dışarıdan aldığı gıdayı, bir organik fabrika hükmünde olan bedeninde analiz ederek bioelektrik enerjiye dönüştürür.. Bu bioelektrik enerji hem insan beyninin ihtiyacı olan bioelektriği oluşturur; hem de sinir sistemi dediğimiz bioelektrik sistem ile vücudun canlılığını sağlar tüm hücrelere kadar; hem de vücutta bir manyetik alan meydana getirerek ruhu kendisinde muhafaza eder!. Beynin aldığı bu bioelektrik tıpkı bilgisayarın 220 volt girdisi gibidir..
  • Evreni meydana getiren, “Kozmik Bilinç“-“Akl-ı Evvel” dediğimiz yapının canlılık yönü, varoluş yönü, Ruh kelimesi ile tanımlanır…
  • Diğer gezegenlerde de hayatiyet ve canlılık vardır ancak bu canlılık ve hayatiyetin ortaya çıkışı bazılarında beş duyuyla idrak edebileceğimizin ötesinde ve bazısında da mikroskobik görüntülerdir… Bu tipten bir canlılığın güneşte dahi mevcut olduğu misâl olarak verilebilir…
  • Algılanan boyutların ötesinde, sayısız boyutlar ve o boyutlara ait sayısız değerler ve o değerler ile kendine özgü canlılık sahibi varlıklar mevcuttur.
  • “Soru: P.M: Sayın Profesör Dürr madde dediğimiz aslında nedir?
    Cevap: Aslında madde diye bir şey yok; en azından kabullendiğimiz anlamdaki şekli ile mevcud değil. Sadece bir oluşum var ki, sürekli bir değişim ve canlılıktan oluşmaktadır. Biz bunu tahayyül etmekte zorlanıyoruz! Asıl olan, madde bağı olmadan, sebep-sonuç ilişkisi gerçeğidir!. Biz buna `RUH` da diyebiliriz. Öyle bir `şey` ki biz bunu ancak spontane yaşayabiliriz, dokunulacak bir şey değildir. Madde ve Enerji dediğimiz olgu, ancak ikincil olarak ortaya çıkmaktadır… Bir nevi ağır akışkan, sabitleşmiş RUH şeklinde GİBİ. Albert Einstein`e göre, madde, enerjinin sadece inceltilmiş şeklidir; temeli ise, daha ince (latif) bir enerji değil; çok daha farklı bir şey, CANLILIKtır. Bu olguyu bilgisayarlardaki software`e benzetebiliriz.
  • Siz insanlar, büyük bir yanlış yaparak, sizin gibi etten kemikten canlılar arıyorsunuz uzayda !.. Oysa evrende, bir karışlık bile olsun boş yer yoktur !… Ve her noktada, bir canlı ve bilinçli varlık mevcuttur !… Fakat sizin onlarla iletişim kurmanız imkânsızdır !… Çünkü dalgaboylarınız farklıdır…
  • Tüm evren, her kesimiyle, tamamen canlı-şuurlu bir varlık halinde yaşamına devam etmektedir… Ki algılayabilene ne mutlu!.
  • Sade insan değil, bütün canlılar; yani evrendeki her nesne canlıdır, dolayısıyle bütün varlıkların sonsuza dek yaşamları devam eder.
  • Holografik Kuantsal yapıya göre, her şey bilinçli ve hatta canlıdır!. (Esasen bilimsellikte canlı-cansız kavramları artık bir değer ifade etmemektedir.)

Soru

-Güneş’in radyasyon büyüklüğü, görülen radyasyon kütlesinden fazla olduğu dikkate alınırsa;

Dünyayı içine almış mıdır?

Şayet kapsıyor ise …. Güneş`ten alınan can, yani enerji, madde plânımızın altında bir boyut olmuyor mu?..

Üstad

-Dünya şu an Güneş`in radyasyon alanı içindedir!… Bu yüzden de bir mânâda, biz şu anda Cehennem’de yaşıyor sayabiliriz kendimizi!…

Soru:

-Güneş`ten alınan can yani enerji, madde plânımızın altında bir boyut olmuyor mu?..

Üstad

-Oluyor!.

 

“CAN”

(“CAN SUYU”)

İnsan vücudu ise bioelektrik enerjiyle yaşamını sürdürür, devam eder.

CAN dediğimiz, CAN SUYU dediğimiz şey, vücuttaki bioelektrik enerjidir.

 

“CANLILIĞIN” BAŞLANGICI SALT ENERJİ;

MADDEYE DÖNÜŞÜM NOKTASI ATOMİK YAPI;

BEDENE GÖRE “CANLILIK” İSE

HAREKET HÂLİNDEKİ MADDE BİRİMLERİDIR!

Hiçbir maddesel görünüm vermeyen salt ışınsal enerjiden; dünyanızın dağ, taşlarından, şu bedenlerinize kadar her şey canlıdır ve kendi bünyesinde devamlı bir hareketlilik içindedir…

-Yâni, siz atomik yapıdaki hareketlilikten bahsediyorsunuz?.

-Atomik yapı dediğiniz, salt ışınsal enerji ile salt madde arasında kalan bir geçiş tabakası sayılabilir… Gerçekte, eğer ifadeye getirmeğe çalışırsak, şöyle diyebiliriz:

Canlılığın” başlangıcı, salt enerji; maddeye dönüşüm noktası atomik yapı; nihâyet bedene göre “canlılık” ise hareket hâlindeki madde birimleridir.

 

HER CANLININ HAYAT KAYNAĞI…

GÜNEŞTEN GELEN IŞINLAR!

Aslında şu anda da biz, Güneş’in ışınsal platformu üzerinde yaşıyoruz; dünya üzerinde hayat bulmuş her canlının hayat kaynağı, güneşten gelen ışınlar!

Bu ışınlar, ATP denen bir ana yapıyı meydana getiriyor ve o yapı dünyadaki hayatın kaynağı. Yani ALLAH’IN HAYAT SIFATI, Güneşin üzerinden Dünyaya ulaşan ışınlarla bize hayat ve canlılığı ulaştırıyor. Yani,

Gözümüzü açıyoruz, Güneş platformunda…

Yaşıyoruz, Güneş platformunda…

Ölümle birlikte boyut değiştiriyoruz, yine Güneş platformunda!.

 

BEYİN GÜNEŞTEN YAYILAN HAYAT ENERJİSİ OLAN

“CAN”LA BESLENİR VE GELİŞİR!

Beyin de aldığı gıdalarla, glikoz ve oksijenlerle yaşam enerjisini temin ederken; Güneş’ten yayılan hayat enerjisi olan “CAN”la beslenir ve gelişir.

 

BEDENİNDE CAN, HERYERDE EŞİT OLARAK MEVCUT…

KÂİNATIN HER NOKTASINDA DA AYNIYLA MEVCUT!

Bu varlığı meydana getiren özellikler orijindeki Tekil yapıdan kaynaklanıyor.

Bu tekil yapının varlığında mevcud olan belli özellikler, ayrı ayrı lokalize olmuş özellikler değil.. Yani varlığın aslında orijininde bir yerde Allah’ın Rahman isminin özelliği, bir yerde Allah’ın Rahim isminin özelliği, bir yerde Cemil isminin özelliği, bir yerde Fettah isminin özelliği gibi düşünmeyeceğiz…

Senin bedeninde “Can” nerde?

Heryerde eşit olarak var!.

Nasıl senin bedeninde can her yerde eşit olarak varsa, Allah’ın HAYAT sıfatı da bu Kâinatın her noktasında aynıyla mevcud. Daha fazla veya daha az şeklinde değil.

Hayat sıfatı bu varlığın her noktasında parçalanmaz bölünmez bir biçimde varolduğu gibi İLİM sıfatının neticesi olan Bilinç de Evrenin her noktasında bölünmez parçalanmaz bir biçimde mevcud!.

BEYİN GÜNEŞTEN YAYILAN HAYAT ENERJİSİ OLAN

“CAN”LA BESLENİR VE GELİŞİR!

Beyin de aldığı gıdalarla, glikoz ve oksijenlerle yaşam enerjisini temin ederken; Güneş’ten yayılan hayat enerjisi olan “CAN”la beslenir ve gelişir.

 

YERYÜZÜNDE VE EVRENİN HER NOKTASINDA

MEVCUT OLAN CAN, “BİLİNÇ” KELİMESİYLE

İŞARET EDİLEN MÂNÂDIR

İnsan bedeninden yola çıkalım…

Biliyoruz ki insan bedeni trilyonlarca hücreden oluşmuş bir bileşik yapıdır… Bu yapıda faaliyete hâkim olan güç ise bio-elektrik sistemdir.

Kezâ beynin tüm faaliyeti dahi hep bu bio-elektrik enerji ile oluşur ve devam eder..

Geçmiş yıllarda ve asırlarda, beyin faaliyetini oluşturan bu bio-elektrik güç bilinmediği için meselenin çözümünden uzak kalınmış ve benzetme yollu tanımlamalar ile konuya yaklaşılmaya çalışılmıştır.

Eski klâsik anlayışa göre bir “cansız et-kemik beden”; ve bir de buna “can” veren, dışarıdan bir yerden gelip bu bedenin içine giren “RUH” anlayışından sözedilirdi ki; insan bedeninde ortaya çıkan “şuur-bilinç” bu ruhta mevcut sanılırdı.

Oysa işin gerçeği, aslı bu değildir…

“CAN”, yeryüzünde ve evrenin her noktasında mevcuttur!.

“CAN” denen şey aynı zamanda “şuur-bilinç” kelimesiyle işaret edilen mânânın tâ kendisidir.

Dolayısıyla, yeryüzünde ve evrende “CANSIZ ve BİLİNÇSİZ” tek bir şey mevcut değildir!.

 

EVRENDEKİ HER NESNE CANLIDIR.

DOLAYISIYLA BİR ÜST YA DA ALT BOYUTTA

YENİ BİR YAPIYA DÖNÜŞEREK -AMA ASLA GELDİĞİ BOYUTA

GERİ DÖNMEKSİZİN- SONSUZA DEK YAŞAMINA DEVAM EDER!

Şimdi dikkat edin, sâde insan değil, bütün canlılar; yani evrendeki her nesne canlıdır, dolayısıyle bütün varlıkların sonsuza dek yaşamları devam eder.

Çünkü; evrende var olan bütün varlıklar “ALLAH”ın varlığı ile kâim varlıklardır.

“ALLAH”ın varlığının sonu olmadığına göre; “O”nun varlığından oluşmuş bulunan bilinçli varlıklara son düşünülmesi de hükmî“dir, “indΔdir, “lokalize“dir, “an”lıktır!.

O bilinçli varlık, daha sonra

“O HER AN YENİ BİR ŞAN’DA(oluşta)DIR!

âyetinin işaret ettiği mânâda, yeni bir yapıya dönüşerek, bir üst ya da alt boyutta -ama asla geldiği boyuta geri dönmeksizin- yaşamına devam eder.

“HİÇ BİR ŞEY HARİÇ OLMAMAK ÜZERE HER ŞEY ONU ZİKREDER, TESBİH EDER FAKAT SİZ ONLARIN TESBİHİNİ ANLAYAMAZSINIZ .”

diyor âyeti kerimede de ..

Niye?.

Çünkü hiç bir şey hariç olmamak üzere, her şey canlıdır, şuurludur, diridir; varoluş gayesine göre, canlı ve şuurlu olarak tesbihini, zikrini yapmaktadır.

EN’AM 38-) Ve ma min dabbetin fiyl Ardı ve lâ tairin yetıyru Bicenahayhi illâ ümemün emsâlüküm* ma ferratna fiyl Kitabi min şey’in sümme ila Rabbihim yuhşerun;
Yeryüzünde hareket eden hiçbir canlı ve iki kanadıyla uçmakta olan hiçbir kuş yoktur ki, sizin gibi topluluklar (belli bir sistem ve düzene bağlı olarak oluşmuş türler) olmasınlar! Biz “OKU”nası yaratılmışlar âleminde hiçbir şeyi eksik bırakmadık! Sonra (onlar) Rablerine haşrolunurlar.

HÛD 6-) Ve ma min dabbetin fiyl Ardı illâ alAllâhi rizkuha ve ya’lemu müstekarreha ve müstevdeaha* küllün fiy Kitabin mubiyn;
Yeryüzünde hareket eden hiçbir canlı yoktur ki, onun yaşam gıdası (rızkı) Allâh’a ait olmasın! Bilir onun karar kılacağı hâli de (sonunu) ve geçici olarak yaşamakta olduğunu da… Hepsi apaçık bir BİLGİdir!

HÛD 56-) İnniy tevekkeltü alAllâhi Rabbiy ve Rabbiküm* ma min dabbetin illâ HUve ahızün Binasıyetiha* inne Rabbiy alâ sıratın müstekıym;
“Kesinkes ben, Rabbim ve Rabbiniz olan Allâh’a tevekkül (hakikatimdeki El Vekiyl isminin gereğini yerine getireceğine iman) .. Hareket eden hiçbir canlı yoktur ki onun ‘Bi’nasiyesinde (alnında olarak) tutmuş olmasın (Fâtır’ın beyni programlaması) (lafında kalanlara göre: Hükmüne boyun eğdirmek)… Muhakkak ki benim Rabbim sırat-ı müstakim üzeredir.”

NÛR 45-) VAllâhu haleka külle dabbetin min ma’* feminhüm men yemşiy alâ batnih* ve minhüm men yemşiy alâ ricleyn* ve minhüm men yemşiy alâ erba’* yahlükullahu ma yeşa’* innAllâhe alâ külli şey’in Kadiyr;
Allâh her DABBE’yi (canlı – hareketliyi) sudan yarattı… Onlardan kimi karnı üzerinde yürür, onlardan kimi iki ayak üzerinde yürür ve onlardan kimi de dört ayak üzerinde yürür… Allâh (bunlarda) dilediğini halk eder… Muhakkak ki Allâh her şey üzerine Kaadir’dir.

ANKEBÛT 60-) Ve keeyyin min dabbetin lâ tahmilü rizkaha* Allâhu yerzükuha ve iyyaküm* ve HUves Semiy’ul Aliym;
Nice canlı var ki, yaşam gıdasını yüklenip taşımıyor… Onların da sizin de yaşam gıdanızı Allâh veriyor… “HÛ”; Semi’dir, Aliym’dir.

Kavram hakkında henüz bir not alınılmadı.

Hedef

Hedef ne olmalı? Ahmed Hulûsi Her hakikati yaşayan aynı hedefi göstermiştir: Kendini tanı, kendinde ara! Yukarıda, ötede, öteNde değil! Aşk, araçtır; amaç değil! Aşk açığa çıkmazsa hedefe varılmaz. Hedef, Bâkî

Oku »

Fiiller Âlemi

Anlamı Ef`âl âlemi denen fiiller âleminin, yani bütün bu gördüğümüz-göremediğimiz, algıladığımız-algılayamadığımız fiillerin, bireylerin, birimlerin yani “kesret” denen “çokluk” âleminin meydana geldiği, oluştuğu ilk boyut, melekler âlemidir. “Ef`âl âlemi” diye bilinen

Oku »

Âhiret Günü

Anlamı “Âhiret günü” denen, “ölümden sonraki bu sonsuz yaşamın devamı ve bütün insanların ve cinlerin biraraya gelip yaptıklarının sonuçlarını görme süreci” Âhiret günü (Bilinen o meşhur “An”-Sonsuza dek sürüp gidecek olan bir

Oku »