Birr

  • Allah Esma`sının sizde oluşturduğu güzelliği yaşamak
  • Hayr
  • İşin hakikatini yaşamak
  • Vechlerinizi (yüzünüzü veya şuurunuzu) doğuya veya batıya (varlığın hakikati veya sistem bilgisine) çevirmeniz BİRR (işin hakikatini yaşamak) değildir. Asıl BİRR, “B” işareti anlamıyla Allâh’a iman edip, gelecekte yaşanacak sürece, melâikeye (algılanıp fark edilemeyen varlığın hakikati olan Allâh Esmâ’sının kuvvelerine), Kitaba (varlığın hakikati ve Sünnetullâh’a), Nebilere iman eden; Allâh sevgisiyle malı, akrabaya, yetimlere, miskinlere, yolda kalmışlara (yuvasından – vatanından ayrı düşmüş), yardım isteyenlere, kölelikten kurtarmaya veren; salâtı ikame eden (Allâh’a yönelişinin bilfiil hakkını veren); zekâtını veren (Allâh’ın bağışladığından bir kısmını karşılıksız paylaşan); söz verdiğinde sözünde duran; sıkıntı, hastalık ve şiddete maruz kaldığında buna dayanandır. İşte bunlar sadıklar ve korunanlardır.
  • “…Ve mimma razaknâhüm yunfikûn..”

    “RIZIK” son derece geniş kapsamlı bir kelime olup, yenen, içilen, her türlü kullanılan, yararlanılan şey olduğu gibi, çocuk, eş, yapılan çalışmalar, kişide meydana gelen ilim, yaşanılan tüm manevi haller dahi hep bu kelime kapsamında mütalaa edilir…

    “İNFAK” ise, elden çıkartma, bir başkasına verme, anlamındadır..

    “İnfak”ın iki derecesi vardır;

    “İnfak”ın birinci derecesi, yukarıdaki âyette belirtilen şekilde “rızıklandırıldığından başkalarına bağışlama”dır; başkalarıyla paylaşmadır.. Bu bağışlanan, elindekilerin herhangi bir kısmı olabilir… Elindekinin “ille de şu bölümü” diye bir kayıt yoktur…

    “İnfak”ın ikinci derecesi ise “Birr” diye tanımlanır, ki buna işaret eden ayet de şudur:

    -“SEVDİĞİNİZ ŞEYLERDEN iNFAK ETMEDİKÇE BİRRE EREMEZSİNİZ”. (3-92)

    Dikkat edilirse burada “SEVDİKLERİNİZDEN” kaydı mevcuttur… Rasgele bir şeyi değil!

  • “BİRR”e ermenin yolu “BEN”i terkten geçer!… “BEN” kalmazsa, elbette “BENİM” de sözkonusu olmaz!… “BEN” kalmazsa, hep “O” olur!.. Hep “O” olunca, artık, benim, senin, onun kavramı kalmaz… Sevdiğin, nerede ve kiminle olursa olsun, gerçekte hep seninledir!… Çünkü hep O`nunladır!… Bu yaşamda ise, artık birimsellikten ileri gelen kavramlar eriyip gider; “ALLAH”la olmak sana yeter!..

    Bu sebepledir ki, şeklen, sevdiğini bağışlamak, vermek; gerçekte benliğini terketmek ve arınmaktır… Ki bu yol da vuslat kapısını açar!…

    Netice… Kişi beden değişimi (ölüm) sonrasında karşılaşacağı azaplardan korunmak istiyorsa, infak etmek zorundadır… En azıyla “zekât” miktarınca!… En çoğuyla, maddi mânevi tüm varlığıyla her şeyini “halka hizmete” tahsis ederek!…

    -“İnsanlara şükretmeyen Allah`a şükretmiş olmaz!..”

    Hadisinde olduğu üzere… “varlığını” Allah yolunda bağışlamak suretiyle!… 

“BİRR”

  • Arınmayı, yakınlığı sağlayıcı fiiller
  • “İnfak”ın ikinci derecesi
  • İşin hakikatini yaşamak
  • Evlere arka kapıdan girmek (hakikata dolaylı yoldan ulaşmak) değil, korunanlardan olmak için ön kapıdan (direkt kestirme yoldan)  girmek
  • Varlığındaki Allah esmâsının oluşturduğu güzelliği yaşamak

BİRR’E ERMEK

YÜZÜNÜZÜ VEYA ŞUURUNUZU(Vechinizi)

“DOĞU” VE “BATI”YA ÇEVİRMEK

(Varlığın hakikati veya sistem bilgisine çevirmek)  

“BİRR” DEĞİLDİR 

Vecihlerinizi (yüzünüzü veya şuurunuzu) doğuya veya batıya (varlığın hakikati veya sistem bilgisine) çevirmeniz BİRR (işin hakikatini yaşamak) değildir. Asıl BİRR, “B” işareti kapsamında Allah’a iman edip, âhıret sürecine, melaikeye (algılanıp fark edilemeyen varlığın hakikati olan Allah esmâsının kuvvelerine), Kitaba (varlığın hakikati ve Sünnetullaha), Nebilere iman eden; Allah sevgisiyle malı, akrabaya, yetimlere, miskinlere, yolda kalmışlara (yuvasından-vatanından ayrı düşmüş), yardım isteyenlere, kölelikten kurtarmaya veren; salâtı ikame eden (Allah’a yönelişinin bilfiil hakkını veren), zekâtını veren (Allah’ın kendisine bağışladığından bir kısmını karşılıksız paylaşan), söz verdiğinde sözünde duran, sıkıntı, hastalık ve şiddete maruz kaldığında buna dayanandır. İşte bunlar sadıklar ve korunanlardır. (Bakara/177)

 

“BİRR”

KORUNANLARDAN OLMAK İÇİN

“HAKİKAT”E DİREKT KESTİRME YOLDAN

(Evlere kön kapıdan) GİRMEKTİR

(Rasulüm) sana hilaller’den(doğan aylar’dan) soruyorlar…

De ki:”onlar insanlar için ve bir de Hac için miykatlar/vakit ölçüleridir”… BİRR, evlere arkalarından (B sırrınca) girmeniz/gelmeniz değildir; fakat BİRR, kişinin ittika etmesidir… Evlere kapılarından girin… Allah’dan ittika edin ki felaha erebilesiniz.

Sana ayların özelliklerinden soruyorlar… De ki: “Bunlar (ibadetlerin ay takvimine bağlanması ile)insanların yararlanması ve hac için ölçülerdir.” Birr, evlere arka kapıdan girmek (hakikata dolaylı yoldan ulaşmak) değil, korunanlardan olmak için ön kapıdan (direkt kestirme yoldan)  girmektir. Allah’tan korunun ki felâh bulasınız.(Bakara/189)

 

“BİRR”E ERMENİN YOLU,

“BEN”İ TERKTEN GEÇER

İnfak”ın ikinci derecesi ise “Birr” diye tanımlanır, ki buna işaret eden âyet de şudur:

-“SEVDİĞİNİZ ŞEYLERDEN İNFAK ETMEDİKÇE BİRR’E EREMEZSİNİZ”. (3-92)

Dikkat edilirse burada “SEVDİKLERİNİZDEN” kaydı mevcuttur… Rasgele bir şeyi değil!

Bu âyet nâzil olduğu zaman, Rasûlullah yanındaki inanmışların her biri, en çok sevdikleri nesneleri başkalarına bağışlamışlardı.

Elbette ki, bu âyet sadece o zaman yaşayanları değil; diğer âyetler gibi, kıyamete kadar tüm hitâp ettiği müslümanları muhatap alıyordu.

BİRR”e ermenin yolu “BEN”i terkten geçer!.

BEN” kalmazsa, elbette “BENİM” de sözkonusu olmaz!. “BEN” kalmazsa, hep “O” olur!.

Hep “O” olunca, artık, benim, senin, onun kavramı kalmaz. Sevdiğin, nerede ve kiminle olursa olsun, gerçekte hep seninledir!. Çünkü hep O’nunladır!. Bu yaşamda ise, artık birimsellikten ileri gelen kavramlar eriyip gider; “ALLAH“la olmak sana yeter!

Bu sebepledir ki, şeklen, sevdiğini bağışlamak, vermek; gerçekte benliğini terketmek ve arınmaktır… Ki bu yol da vuslat kapısını açar!.

BAKARA 2-44 insanlara Birr`i (Allah Esma`sının sizde oluşturduğu güzelliği yaşamayı) tavsiye ederken, kendi nefsinizde bunu (hissedip) yaşamayı unutuyor musunuz? Oysa Kitabı (varlığın hakikatı bilgisini) okuyorsunuz… Hala aklınızı kullanmayacak mısınız?

BAKARA 2-177 Vechlerinizi (yüzünüzü veya şuurunuzu) doğuya veya batıya (varlığın hakikati veya sistem bilgisine) çevirmeniz BiRR (işin hakikatini yaşamak) değildir. Asıl BiRR, “B” işareti kapsamında Allah`a iman edip, gelecekte yaşanacak sürece, melaikeye (algılanıp fark edilemeyen varlığın hakikati olan Allah Esma`sının kuvvelerine), Kitaba (varlığın hakikati ve Sünnetullaha), Nebilere iman eden; Allah sevgisiyle malı, akrabaya, yetimlere, miskinlere, yolda kalmışlara (yuvasından-vatanından ayrı düşmüş), yardım isteyenlere, kölelikten kurtarmaya veren; salatı ikame eden (Allah`a yönelişinin bilfiil hakkını veren), zekatını veren (Allah`ın kendisine bağışladığından bir kısmını karşılıksız paylaşan), söz verdiğinde sözünde duran, sıkıntı, hastalık ve şiddete maruz kaldığında buna dayanandır. işte bunlar sadıklar ve korunanlardır.

BAKARA 2-189 Sana hilallerden (ay takviminden) soruyorlar… De ki: “Bunlar (ibadetlerin ay takvimine bağlanması ile) insanların yararlanması ve hac için ölçülerdir.” Birr, evlere arka kapıdan girmek (hakikate dolaylı yoldan ulaşmak) değil, korunanlardan olmak için ön kapıdan (direkt kestirme yoldan) girmektir. Allah`tan korunun ki felah bulasınız.

AL-U iMRAN 3-92 Sevdiğiniz şeyleri başkalarına karşılıksız olarak bağışlamadıkça “Birr”e (hayra) eremezsiniz. Neyi Allah için karşılıksız bağışlarsanız, Allah onu (yaratanı olarak) bilir (karşılığını da halkeder).

MAiDE 5-2 Ey iman edenler! ŞeairAllah`a (Allah nişanelerine, Allah`ı çağrıştırana-hissettirene), haram aylara, Beytullah`a hediye olunan kurbanlıklara, özel gerdanlıklı kurbanlara, Rablerinden bir fazl ve rıdvan isteyerek Beyt`e gelenlere, hürmetsizlik yapmayın… ihramdan çıktığınızda avlanabilirsiniz… Mescid-i Haram`a (daha önce) girmenizi engellediler diye bir kavme olan nefretiniz, sizi haddi aşmaya sevketmesin… Birr ve takva üzere yardımlaşın; zulüm ve düşmanlık üzere yardımlaşmayın… Allah`tan (yaptıklarınızın sonucunu yaşatacağı için) korunun… Muhakkak ki Allah, Şedid ül ikab`dır (şiddetle kötülüğün sonucunu yaşatandır).

5971 – Sevban radıyallahu anh anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: “Ömrü ancak birr (her çeşit hayırlar, iyilikler, ihsanlar) uzatır; kaderi de ancak dua geri çevirir. Kişi, işlediği günah sebebiyle rızkından mahrum kalır!”

 

6363 – Abdullah İbnu Ebi Evfa el-Eslemi radıyallahu anh anlatıyor: “(Bir gün) Resulullah aleyhissalatu vesselam yanımıza geldi ve: “Kimin Allah’a veya mahlukatından birine bir haceti varsa abdest alsın, iki rek’at namaz kılsın, sonra şu duayı okusun: Lailahe illallahu’l-Halimu’l-Kerim. Subhanallahi Rabbi’l-Arşi’l-azim. Elhamdulillahi Rabbi’l-Alemin. Allahümme inni eselüke mucibatı rahmetike ve azaime mağfiretike ve’l-ganimete min külli birrin Vesselamete min külli ismin, Es’elüke ella teda’a li zenben illa ğafartehü. Ve la hemmen illa ferrectehu vela haceten hiye leke rıdan illa kaday teha li (Halim ve kerim olan Allah’tan başka ilah yoktur. Büyük Arşın Rabbi noksan sıfatlardan mukaddestir. Hamd alemlerin Rabbine aittir. Allah’ım, şüphesiz ben, senin rahmetine vesile olan sebepleri, mağfretini gerektiren hasletleri, her hayrın ganimetlerini ve her günahtan selamette olmayı senden dilerim. Allahım! Her günahımı bağışlamanı, her kederimi gidermeni, rızana uyan her dileğimi görmeni senden talep ediyorum).”

Sonra Allah’tan dünya ve ahiretle ilgili ne dilerse ister, çünkü şüphesiz (o dilek) takdir edilir.”

 

6478 – İbnu Ömer radıyallahu anhüma anlatıyor: “Resulullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: “Yolculuk (sefer) sırasında oruç tutmak birr (denen makbul ve mahbub amelden) değildir.”

 

7114 – Evs İbnu İsmail el-Beceli radıyallahu anh’ın anlattığına göre: “Resülullah aleyhissalatu vesselâm vefat ettiği zaman, Hz. Ebu Bekr’in şöyle söylediğini işitmiştir:

“Resülullah aleyhissalatu vesselâm benim şu makamımda ilk yıl, ayağa kalktı -böyle söyleyince Hz. Ebu Bekr gözlerinin yaşını tutamayıp ağladı- sonra dedi ki:

“Size doğru olmanızı sıdkı, tavsiye ederim. Çünkü sıdk birr (denen Allah’ın rızasına götüren en iyi amelle beraberdir) ikisi de cennettedir. Yalandan sakının. Çünkü o, fücürla beraberdir ve ikisi de cehennemdedir. Allah’tan afiyet dileyin. Çünkü, kimseye Çünkü, kimseye yakinden sonra afiyetten daha hayırlı bir şey verilmemiştir. Birbirinizle hasedleşmeyin. Birbirinizle aranızdaki iyi münasebetleri kesişmeyin. Birbirinize sırt çevirmeyin. Ey Allah’ın kulları kardeşler olun!”

 

7118 – Hz. Aişe radıyallahu anha anlatıyor: “Resülullah aleyhissalâtu vesselâm şöyle yalvardılar: “Allahım! Ben, senin pak, güzel, mübarek ve yüce nezdinde en sevimli olan, onunla dua edildiği taktirde hemen icabet ettiğin, onunla senden istenince hemen verdiğin, onunla rahmetin talep edilince rahmetini esirgemediğin, onunla kurtuluş talep edilince kurtuluş verdiğin isminle senden istiyorum.”

Hz. Aişe’nin belirttiğine göre, bir başka gün Aleyhissalâtu vesselam’ın, kendisine “Ey Aişe! Kendisiyle dua edildiği taktirde icabet ettiği ismi, Allah’ın bana gösterdiğini sen biliyor musun?” diye sormuştu. Hz. Aişe der ki: “Ben: “Ey AIlah’ın Resülü! Annem babam sana feda olsun, onu bana da öğret!” dedim. “Ey Aişe onu sana öğretmem uygun düşmez!” buyurdu. Bu cevap üzerine ben de oradan uzaklaşıp bir müddet tek başıma oturdum. Sonra kalkıp, başını öptüm ve: “Ey Allah’ın Resülü! Onu bana öğret” diye ricada bulundum. O yine: “Onu sana öğretmem uygun olmaz, ey Aişe! Onunla senin dünyevî bir şey talep etmen uygunsuz olur” buyurdu.”

Hz. Aişe devamla der ki: “Ben de kalkıp abdest aldım, sonra iki rekât namaz kıldım, sonra: “Allahım! Sana Allah isminle dua ediyorum. Sana Rahman isminle dua ediyorum.Sana Birrurrahîm isminle dua ediyorum. Sana bildiğim ve bilmediğim güzel isimlerinin hepsiyle dua ediyorum. Bana mağfiret et, rahmet eyle” diye dua ettim.”

Aişe devamla der ki: “Bu duam üzerine Resülullah aleyhissalâtu vesselâm güldü ve: “İsm-i âzam, senin yaptığın şu duanın içinde geçti” buyurdu.”

Kavram hakkında henüz bir not alınılmadı.

Yüksek Frekans

Anlamı Melekler aslında, orijin yapı olarak suretsiz ve şekilsiz varlıklardır. Ancak, meleğin işlevi ile bağlantılı bir frekansı vardır!. Yani, melekler, belirli çok çok yüksek frekanslardır, titreşimlerdir!. Ve, bu titreşimlerin ihtiva

Oku »

Muttaki

Anlamı “KORUNMAK İSTEYENLER” diye Türkçeleştirdiğimiz “MUTTAKÎLER” tâbiri üzerinde duralım biraz da…“TAKV”, karşılaşacağı bir tehlikeden korunma anlamınadır… Kişinin neticede azâb ve sıkıntı, üzüntü duymasına yol açacak her türlü olay mânâsına gelir…“MUTTAKΔ

Oku »

Nankör

Anlamı Nankör, ilmin gereğini yaşamayandır!. Nankör kelimesi kendisine verileni değerlendirmeyip, eline geçeni tepen, kadir kıymet bilmeyenler için kullanılır. Nankörlük, değerini bilmemek veya değerlendirememektir! Değerlendiriniz ki, nankörlerden olmayasınız. NANKÖR!Bu kelime kendisine

Oku »