Bencil

Cimri, kendi ihtiyacı olmadığı halde, elindekiyle başkasının bir muhtacın ihtiyacını karşılamıyandır. Kendine biriktirici, fakat dağıtmayıcıdır!..

Hele karşısındakinin hayâtî bir biçimde o şeye ihtiyacı olduğunu gördüğü halde, depoladığı şeyden onun ihtiyacını karşılamazsa, o artık cimrilik sınırını da geçip, bencil mahlûkat özellikleriyle yaşama evresinde olan bir birim durumuna düşer.

  • Sistem insan için kurulmamıştır; insan sistem içinde varolmuştur!…

    Sistemdeki bir ana yasa da şudur: İnsan, başkalarını kendine tercih etmedikçe; kendisini başkalarından üstün ve ayrı gördükçe, “İnsan” olamaz ve hakikatını idrak edemez!… Bu sebepledir ki paylaşmak, en büyük insânî değerdir… Bencillik de tam anlamıyla hayvanî bir sıfattır!..

  • O kadar bencildi ki…

    Kimseyle paylaşmayı sevmezdi!…

    Çıkarı olmadıkça kimseye yüz vermezdi!.

    Alacağı birşey yoksa, karşılıksız vermeyi hayatta düşünmezdi!.

    İnsanlar için çalıştığını söyler; yoksulu sürünür bırakıp; hakkettiğini alıyor, derdi!.

    Tanrıya bile cenneti uğruna kulluk ederdi!.

    Sanırdı ki, elinde bulunanlar kendi emeğinin karşılığı!

    Ve bencil de bir gün ölümü tattı!..

    Bencil benliğiyle başbaşa kaldı, karanlıklar içinde tek başına

  • İnsanların üzerindeki çeşitli sıkıntı ve yanlış yönelimler, hırs ve bencil atılımlar, şeytanî düşünce ve duygular kendi yapılarından kaynaklandığı gibi, dışarıdan kendilerine ulaşan dalgalardan da olabilir.

  • Bir kişinin iç ve dış burçları şöyle çaprazlaşabilir.
    İç burcu Dış burcu
    ; Ateş Ateş, Ateş Hava,  Ateş Su, Ateş Toprak

    Ateş grubundan birincisinde olan kişi son derece bencil, yaşamdan önce kendisini düşünen, dünyânın kendi çevresinde dönmesini isteyen, istekleri olmayınca da sadece kendi menfaatinin gerektirdiği biçimde bir yaşamı tercih eden kişi olacaktır.

  • Mekke’ye gelip Kâ’be ziyaretinde bulunanların önemli bir kısmında, bir kaç gün içinde değişiklikler görülmeye başlanır beraber oldukları arkadaşlar tarafından…

    Bu insanların kimi son derece hırçın, haşin, bencil, hükmedici bir kişilik ortaya koymaya başlar; kimi de son derece munis, hoşgörülü, sevecen, yardımsever bir hâl alır!. Kimi çarşı-pazar saldırır; kimi de Beytullah’dan dışarıya adım atmak istemez!.

    Kişilerdeki bu değişikliğin sebebi bizim tespitlerimize göre şudur;

    Kâ’be ’nin altındaki enerji merkezinden, oldukça yüksek frekanslı bir dalga yayılmaktadır… “Celâl nurları” diye isimlenen bu nurlar, hem insanlarda şiddet ve celâl hâli oluşturmakta; hem de insanlardaki o ana kadar açığa çıkmamış özelliklerin beyinden dışa vurmasına yol açmaktadır!.

  • “Tâat ehlinin nimetlere tezellül etmesi”.

    Tâat, kendilerine ulaşan emirlere riayet edip, gereğini tatbik etmek, anlamında kullanılıyor.

    Niçin, Tâat ehli bu fiillere başvuruyor?.. Nimetlere ermek için!..

    İşte nimetlere kavuşmak için yapılan davranışlar, “tezellül” olarak nitelendiriliyor burada. Yâni zillete düşmek, zilleti kabullenmek. Daha bir Türkçesi ile, aşağılanmayı kabullenmek!..

    Başka bir ifade ile, cennet nimetlerine erme gayesiyle birtakım çalışmalarda, davranışlarda bulunmak, küçüklüğü kabul ederek büyüğe sokulmak gibi tanımlanmakta.

    Diğer taraftan, yasaklanmış olan şeyleri yapmaktan kendilerini alıkoyamayanlar da, gene o cennet nimetlerine kavuşmak için, bağışlayıcı, çok merhametli olana âdeta “Sen büyüksün, bense çok küçük; sen Rahimsin ben çok âsi ve suçlu, öyle ise beni bağışla ve nimetlerinden mahrum etme” demektedirler. Bu da bir diğer “tezellül” şeklidir.

    Her iki halde de bir takım nimetlere kavuşmak için, küçülmeyi, aşağılanmayı göze alma konusudur!..

    Ve her iki hâlin altında da tek bir şey yatmaktadır. “ENE”!.. Yani, “BENLİK”, “BENCİLLİK”, birimselliğine menfaat temini peşinde koşmak!..

    Kendini bu beden veya bu bedendeki ruh olarak kabul eden kişinin yapacağı, elbette ki bunlardan başka bir şey değildir!..

    Çünkü, bu “tezellül”, içinde bulundukları “benlik” hâlinin tabiî sonucudur.

BENCİL

  • Paylaşmayı sevmeyen…
  • Çıkarı olmadan ilişkide bulunmayan…
  • Karşılıksız vermeyen…
  • İhtiyacı olana vermeyen…
  • Elindekileri kendi emeğinin karşılığı sanan…
  • Tanrısına bile cennet uğruna kulluk eden…
  • Ötede bir Tanrı hayâliyle egosuna-izâfi kişiliğine hizmet ederek ömrünü tüketen…
  • “Öz”ündeki Allah’tan perdeli olan…

 

 

BENCİL ATILIMLAR

 

BENCİL ATILIMLARA KARŞI

(İçerden veya dışardan ulaşan dalgalarla oluşan yanlış yönelimlere karşı)

İNSANIN YAPABİLECEĞİ EN ETKİLİ VE VERİMLİ ÇALIŞMA

DUA MEKANİZMASINI HAREKETE GEÇİRMEKTİR

 

Her insan ve her varlık için “ALLAH”a giden yol, kendi dışına değil; KENDİ ÖZÜNE HAKİKATINA DOĞRUDUR!.

Dışarıda, ötede bir tanrı düşünen, ancak kendi zannındakine, hayâlindekineyönelmektedir!.

Tüm İslâm tasavvufunu yaşayan hakikat ehli, hep, âlemlerin iç içe boyutlar şeklinde varolduğundan söz eder ki, bu da kişinin, hakikatindeki TEK önünde varlığının hiçliğini hissetmesiyle son bulur!.

“Panteizm”, birimlerin varlığından ve evrenin bütünselliğinden söz ederken; tasavvuf mutlak TEK (AHAD) indinde tüm birimlerin varlığınınolmayışından söz eder. Tasavvuf ehli, hakikate ermek için kişinin “ego”–”ben”inin olmayışı gerçeğini idrak etmesini anlatır.

Zira, Dünyada oldugu gibi Cehennemin en büyük azabı da, insanın özündeki “ALLAH”tan perdeli kalması sonucudur. Yani tard edilmişliktir!

Çağdaş bilimin erdiği holografik evren tezi dahi “string”ler veya dalga sistemi içinde varlığın yaratıcı Kudret önünde önce TEK’liğini ve nihayet yokluğunu anlatır. “TEK’İN SEYRİ“ kitabını okuyun bu konunun açıklaması olarak lütfen.

İşte bütün bu gerçekler dolayısıyla, yeryüzünde tüm insanlara görünecek olan “cin” ismiyle anlatılmış dünyalı ya da uzaylı türler ile; onların desteğiyle sayısız olağan üstünlükleri ortaya koyacak olan Deccal’ın asla TANRI olmasından söz edilemez.

Belki geçmişte o türlerin yeryüzündeki insanlara kendilerini tanrı olarak tanıtmaları; tarihe, çeşitli değişik anlatımlarla “tanrıların dünyayı ziyareti” olarak nakledilmiş olabilir… Ama bu nakiller, asla Tanrı veya tanrıların yeryüzüne gelmesi veya insanı yaratması demek değildir!.

İnsanların üzerindeki çeşitli sıkıntı ve yanlış yönelimler, hırs ve bencil atılımlar, şeytanî düşünce ve duygular kendi yapılarından kaynaklandığı gibi, dışarıdan kendilerine ulaşan dalgalardan da olabilir.

İşte bu tür etkilere karşı insanın yapabileceği en verimli ve isabetli çalışma, DUA mekanizmasını harekete geçirmektir.

DUA, kişinin “ALLAH” ismiyle işaret edilene yönelerek, O’nun kuvvet ve kudretiyle isteklerini gerçekleştirme işlevidir!.

 

 

BENCİL,

BENCİLLİĞİYLE KARANLIKLARDA BAŞBAŞA KALMADAN

(Ölümü tadmadan evvel)

DÜŞÜNMELİ…

 

O kadar bencildi ki…

Kimseyle paylaşmayı sevmezdi!.

Çıkarı olmadıkça, kimseye yüz vermezdi!.

Alacağı bir şey yoksa, karşılıksız vermeyi hayatta düşünmezdi!.

İnsanlar için çalıştığını söyler; yoksulu sürünür bırakıp; ‘’hakkettiği kadarını alıyor!’’ derdi!.

Tanrıya bile, cenneti uğruna kulluk ederdi!.

Sanırdı ki, elinde bulunanlar kendi emeğinin karşılığı!.

Ve bencil de bir gün ölümü tattı!.

Bencil benliğiyle başbaşa kaldı, karanlıklar içinde tek başına!.

 

YUNUS 10-26 ihsan ehline, daha güzeli ve fazlası vardır… Onların vechlerini (yüzlerini-şuurlarını) ne kara toz zerresi (bencillik), ne de (hakikatlerinden ayrı düşmenin getirisi olan) zillet kaplar… Onlar sonsuza dek cennet ehlidirler!

MEARiC 70-21 Ona hayır ulaştığında ise pinti, bencildir!

MAUN 107-3 Yoksulları doyurmaya teşvik etmez (cimri, bencil)!

BAKARA 2-195 Fiysebilillah (Allah`a ermek için) karşılıksız bağışlayın ve (cimrilik yaparak) kendi kendinizi mahvetmeyin… Ve ihsan edin!… Muhakkak Allah ihsan edicileri sever.

BAKARA 2-268 Şeytan (vehminiz) sizi fakirleşeceğiniz yolunda korkutur (bağış yapmaktan uzaklaştırır), çirkin şeyleri, cimriliği emreder!.. Allah ise kendinden bir mağfiret ve fazlından vermeyi vadeder. Allah Vasi`dir, Alim`dir.

AL-U iMRAN 3-180 Allah`ın kendi hakikatleri olan Esma kuvvesi ile fazlından verdiklerinde cimrilik edenler, sanmasınlar ki bu haklarında hayırlı olan bir şeydir. Bilakis şerrdir! Cimrilik ettikleri şey kıyamet sürecinde boyunlarında asılı olacaktır! Semalar ve arzın mirası (Esma kuvvelerinden sürekli oluşan her şey) Allah`ındır. Allah yapmakta olduklarınızdan (onları yaratan olarak) Habir`dir.

NiSA 4-37 Onlar hem cimridirler hem de insanların cimrilik yapmalarını emrederler ve Allah`ın fazlından onlara verdiklerini gizlerler. Hakikati inkar edenler için aşağılatıcı azap hazırladık.

TEVBE 9-67 Münafık erkekler ve münafık kadınlar birbirlerindendir… Allah hükmüne göre olumsuz şeyleri emrederler, olumlu olanları da engellerler; cimrilik yaparlar… Allah`ı unuttular; bunun sonucu onları unuttu! Muhakkak ki münafıklar, fasıkların (inançları bozulmuşların) ta kendileridirler.

TEVBE 9-76 Ne zaman ki onlara (Allah) fazlından verdi; onunla cimrilik ettiler ve yüz çevirerek vaatlerinden döndüler.

iSRA 17-29 Elini boynuna bağlanıp asılmış kılma (Arapça deyim = cimrilikten kaçın)! Onu büsbütün açma da (müsrif de olma)… Yoksa pişmanlık içinde oturup kalırsın.

iSRA 17-100 De ki: “Eğer Rabbimin rahmet hazinelerine siz malik olsaydınız, harcanır-biter korkusu ile cimrilik ederdiniz”… insan çok cimridir!

FURKAN 25-67 Onlar ki, karşılıksız bağışta israf etmezler, cimrilik de etmezler… ikisi arasında ölçülü ve hakkaniyetlidirler.

AHZAB 33-19 Size karşı cimridirler (ikiyüzlüler)! Savaş-ölüm korkusu geldiğinde, üzerine ölüm korkusuyla baygınlık çökmüş kimse gibi, gözleri dönmüş bir halde sana baktıklarını görürsün… Korkuları geçtiğindeyse mal düşkünleri olarak sizi keskin dilleri ile incitirler… işte bunlar iman etmemişlerdir! Bu yüzden de Allah onların yaptıklarını boşa çıkarmıştır… Bu, Allah için pek kolaydır.

MUHAMMED 47-37 Eğer sizden onların (tamamını) isteyip size baskı yapsaydı, cimrilik ederdiniz ve (böylece) kinlerinizi (açığa) çıkarırdı.

MUHAMMED 47-38 işte sizler, Allah yolunda karşılıksız paylaşmak için davet olunanlarsınız! Sizden kimi de var cimrilik eder! Kim cimrilik ederse cimriliği yalnızca kendi nefsine yapmış olur! Allah Gani`dir, sizler fakirlersiniz! Eğer yüz çevirirseniz sizden başka bir toplumu yerinize getirir; onlar sizler gibi olmazlar!

HADiD 57-24 Onlar (zenginliğiyle övünen kibirliler) cimrilik yapan ve insanlara cimriliği emreden kimselerdir! Kim (Allah`tan) yüz çevirirse, muhakkak ki Allah Gani`dir, Hamid`dir.

MÜCADELE 58-13 (Rasulullah ile) özel görüşme öncesi sadakalar vermekten korktunuz… Bu uygulamayı (cimrilikten dolayı) yapmadınız -(ama) Allah sizin tövbenizi kabul etti- (artık) salatı ikame edin, zekatı verin; Allah`a ve Rasulüne itaat edin! Allah yaptıklarınızı Habir`dir.

HAŞR 59-9 Onlardan (muhacirlerden) önce o yurda (Medine`ye) ve imana yerleşmiş olan kimseler (Ensar), kendilerine hicret edenleri severler. Onlara (muhacirlere) verilenlerde gözleri yoktur, buna ihtiyaç duymazlar! Kendileri ihtiyaç içinde olsalar da, onları kendi nefslerine tercih ederler! Kim nefsinin (bilincinin) cimriliğinden-ihtirasından korunursa, işte onlar kurtuluşa erenlerin ta kendileridir!

TEĞABUN 64-16 Öyleyse, olabildiğince Allah`tan (yaptıklarınızın sonucunu yaşatacağı için) korunun; algılayın ve itaat edin ve kendi hayrınıza olarak infak edin! Kim benliğinin cimriliğinden/ihtirasından korunursa, işte onlar kurtuluşa erenlerin ta kendileridir!

HAKKA 69-34 Yoksulları doyurmak konusunda hiç çabası yoktu (cimriydi)!

TEKViR 81-24 O, gayb hakkında cimri değildir!

LEYL 92-8 Ama kim de cimrilik eder ve müstağni olursa (arınmaya, korunmaya ihtiyaç duymazsa);

MAUN 107-3 Yoksulları doyurmaya teşvik etmez (cimri, bencil)!

6365 – Ebu Musa el-Es’ari radıyallahu anh anlatıyor: “Resulullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki:
“Allah Teala hazretleri, Şa’ban ayının onbeşinci gecesi (kullarına rahmetle) nazar eder ve müşrikle, müşahin (kindar bencil) hariç herkese mağfiret buyurur.”

392 – İbnu Ömer anlatıyor: “Bir gün Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) bize hitab ederek şöyle buyurdular: “Sıkılık huyundan kaçının. Zira sizden önce gelip geçenler bu huy yüzünden helâk oldular. Şöyle ki: Bu huy onlara cimrilik emretti, onlar hemen cimrileşiverdiler, sıla-ı rahmi kesmelerini emretti, hemen sıla-ı rahmi kestiler, doğru yoldan çıkmayı (fücur) emretti, hemen doğru yoldan çıktılar.”

Ebu Dâvud, Zekât 46, (1698).H.

393 – Ebu Saîd el-Hudrî (radıyallahu anh) anlatıyor: “Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: “İki haslet vardır ki bir mü’minde asla beraber bulunmazlar: Cimrilik ve kötü ahlâk.”

507 – İbnu Mes’ud (radıyallahu anh) anlatıyor: “Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: “Şeytan da, melek de insanoğluna sokularak onun kalbine birtakım şeyler atarlar. Şeytanın işi kötülüğe çağırmak, sonu fena ve zararlı olan şeylere teşvik etmek ve hakkı yalanlamak, haktan uzaklaştırmaktır. Meleğin işi hak ve hayra, iyiliğe çağırmak ve kötülükten uzaklaştırmaktır. Kim içinde hakka, hayıra, iyiliğe çağıran bir ses duyarsa bilsin ki bu Allah’tandır ve hemen Allahu Teala’ya hamdetsin. Kim de içinde şerr ve inkâra çağıran bir fısıltı duyarsa ondan uzaklaşsın ve hemen şeytandan Allah’a sığınsın.” Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) bu sözlerine şu meâldeki âyeti ekledi: “Şeytan sizi fakir olacaksınız diye korkutur, size cimriliği emreder..” (Bakara 268).

Tirmizî, Tefsir, (2991).

 

Yine Tirmizi’de Hz. Ali (radıyallâhu anh)’den kaydedilen bir rivâyette şöyle denir: “Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: “Gerçek cimri, yanında zikrim geçtiği halde bana salavât okumayandır.”

Tirmizi, Daavât 110, (3540).

 

2149 – Hz. Ebü Hüreyre (radıyallâhu anh) anlatıyor: “Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: “Sehâvet sahibi Allah’a yakındır, insanlara yakındır, cennete yakındır, cehennemden uzaktır. Cimri ise AIlahtan uzaktır, insanlardan uzaktır, cennetten uzaktır, cehenneme yakındır. Câhil sehâvet sahibini AIIah, cimri ibadet düşkününden daha çok sever.”

Tirmizî, Birr 40, (1962).

 

4426 – Hz. Ebu Hüreyre radıyallahu anh anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm şu ayeti okumuştu. (Mealen): “(Siz Allah yolunda bağışta bulunmaya çağırılan kimselersiniz. Fakat içinizden bazıları cimrilik eder. Cimrilik eden ise, kendi zararına cimrilik etmiş olur. Allah ganidir; muhtaç olan sizsiniz. Eğer yüz çevirirseniz,) O, sizin yerinize başka bir topluluk getirir ki, onlar sizin gibi allah’a itaatsizlik etmezler” (Muhammed 328).

(Orada bulunanlar):

“Bizim yerimize kimler getirilebilir?” dediler. Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm, Selman-ı Farisi’nin omuzuna vurdu, sonra da:

“Bu ve bunun kavmi!” deyip sözüne devam etti:

“Ruhum elinde olan Rab Teâla’ya yemin olsun! Eğer ilim, Süreyya yıldızına asılmış olsa Fâris’ten (yetişecek bir kısım) kimseler ona yine de ulaşırlar.”

Tirmizi, Tefsir, Muhammed, (3256, 3257).

 

4724 – Ebu Ümeyye eş-Şa’bani anlatıyor: “Ey Ebu Sa’lebe dedim, şu ayet hakkında ne dersin?” (Mealen): “Ey iman edenler! Siz kendinize bakın. Siz doğru yolda oldukça, sapıtmış olanlar size zarar vermez..” (Maide 105).

Bana şu cevabı verdi:

“Gerçekten bunu, iyi bilen birine sordun. Zira ben aynı şeyi Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm’a sormuştum. Demişti ki:

“Ma’rufa sarılın, münkerden de kaçının! Ne zaman uyulan bir cimrilik, takip edilen bir hevâ, (dine, ahirete) tercih edilen dünyalık görür, rey sahiplerinin(selefi dinlemeden) kendi reylerini beğendiklerini müşahade edersen, o zaman kendine bak. İnsanlarla uğraşmayı bırak. zira (bu safhaya gelince) arkanızda sabır günleri var demektir. O günler avuçta ateş tutmak gibi (sıkıntılı)dır. O günlerde, sizin kadar amel yapabilen bir kimseye elli kişinin ecri verilecektir.”

Ebu Davud, Melahim 17, (4341); Tirmizi, Tefsir, Maide, (3060); İbnu Mace, Fiten 21, (4014).

 

5691 – Saîd İbnu’I-Hâris anlatıyor: “İbnu Ömer radıyallahu anhümâ’yı şöyle söyler işittim: “Siz nezretmekten yasaklanmadınız mı? Resülullah aleyhissalâtu vesselâm demişti ki: “Nezir; olacak bir şeyi ne öne alır ne de geriye bıraktırır. Ancak onunla cimriden mal çıkarılmış olur.”

Buhârî, Kader 6, Eyman 26; Müslim, Nezr 3, (1639); Ebu Dâvud, Eymân 26, (3287); Nesâî, Eymân 24, (7, 15,16).

5692 – Hz. Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:

“Nezir, ademoğluna, Allah’ın kendisine takdir etmediği hiçbir şeyi yakınlaştırmaz. Ancak nezir, kadere muvafık olur. Nezir sayesinde, cimrinin kendi arzusu ile çıkarmak istemediği, cimriden çıkarılır.”

Buhârî, Kader 6, Eymân 26; Müslim, Eymân 7, (1640); Ebu Dâvud; Eymân 26, (3288); Tirmizi, Nüzûr 10, (1538); Nesâî, Eymân 25, (7,16).

 

5769 – Hz. Câbir radıyallahu anh anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:

“Bahreyn’in sadaka malı geldimi sana şöyle şöyle (avuç avuç) vereceğim” dedi ve üç kere eliyle gösterdi. Bahreyn’in malı gelmezden önce Aleyhissalâtu vesselâm vefat etti. Mal Hz. Ebu Bekr’e gelince, bir münadi ile halka şöyle ilanda bulundu:

“Kime Resülullah’ın bir vaadi veya bir borcu var idiyse bana gelsin!”

Câbir der ki: “Ben hemen Hz. Ebu Bekr radıyallahu anhâ’ya gittim ve Resülullah aleyhissalâtu vesselâm’ın: “Bahreyn’in sadaka malı geldimi ben sana şöyle şöyle vereceğim” deyip üç kere iki eliyle işaret yaptığını söyledim. Bunun üzerine Hz. Ebu Bekr bana derhal verdi.

Câbir der ki: “Bundaıı sonra da Ebu Bekr’e rastladım ve yine istedim. Ama bu sefer vermedi. Sonra tekrar ona geldim, yine vermedi, sonra üçüncü sefer geldim yine vermedi. Ben de:

“Sana bir geldim vermedin, sonra bir daha geldim yine vermedin, bir kere daha geldim yine vermedin. Ya bana verirsin, ya da seni bana karşı cimri bileceğim” dedim. Bunun üzerine:

“Bana karşı cimri bileceğim mi dedin? Cimrilikten daha kötü hangi hastalık var?” dedi ve bunu üç kere tekrar etti ve devam etti:

“Ben seni reddettiğim her defasında (içimden) sana vermek istedim” dedi. (Bana bir avuç avuçlayıp verdi).

 

5876 – Hz. Enes radıyallahu anh anlatıyor: “Bir adam ölmüştü, diğer biri, Resülullah aleyhissalâtu vesselâm’ın işiteceği şekilde onun için şöyle söyledi: “Cennet mübarek olsun!” Resülullah aleyhissalâtu vesselâm sordu:

“Nereden biliyorsun? Belki de o mâlâyâni konuştu veya kendisini zengin kılmayacak bir miktarda cimrilik etti!”

Tirmizi, Zühd 11, (2217).

Alâkalı Kavram bulunamadı

Kavram hakkında henüz bir not alınılmadı. 

Yüksek Frekans

Anlamı Melekler aslında, orijin yapı olarak suretsiz ve şekilsiz varlıklardır. Ancak, meleğin işlevi ile bağlantılı bir frekansı vardır!. Yani, melekler, belirli çok çok yüksek frekanslardır, titreşimlerdir!. Ve, bu titreşimlerin ihtiva

Oku »

Bakmak

Anlamı “Hz. Muhammed neyi OKUDU” isimli kitabımızı yazmamıza sebep olan bu konuyu çok özetle biraz inceleyelim isterseniz.. “OKUMAK” kelime olarak iki anlam taşır.. Birincisi, “bakmaya” dayalı bir biçimde baktığı şeyin

Oku »

RNA

Anlamı Bir hücredeki yaşam biçimi ve onda kendine has mânâyı oluşturan DNA ve RNA dediğimiz genetik dizilim, çeşitli atomlardan meydana gelmiştir. Ve, bu genetik dizilim çeşitli zamanlarda ve şartlarda dahi,

Oku »