Basiyr

  • EL BASIYR… Açığa çıkan Esmâ özelliklerini her an seyir ile onlardan çıkanları değerlendirip sonuçlarını oluşturan.
  • BASİR :Yaratıklarının her hâlini değerlendiren.
  • SEMİ” sıfatıyla algılayıcılık kazanır, “BASÎR” sıfatıyla görür idrâk ederiz. “KELAM” sıfatı bize “İFADE” yeteneği kazandırır ve bütün bunlar hep “KUDRET” sıfatının bizden ortaya çıkışı dolayısıyladır ki, bütün bunları yapacak “KUDRET” bizde görev yapar!..
  • «ALLAH BASÎR» dir; sınırsız – sonsuz, cüzleri olmayan, bölünmeyen, mevcut tek «DEĞERLENDİRİCİ»dir!..
  • El Hamîd” ismi işareti olan “Hamd“; “es Semî” ve “el Basîr“in özelliklerinin sonucu oluşandır. Ki bu da âlemlerin Rabbına âittir…

  • Algılama hatalarını ortadan kaldırmak, her şeyi doğru dürüst, gerçekçi bir şekilde algılamasını tavsiye etme babında “SEMİ” isminin zikrini veririz. Aldığını iyi değerlendirmesini temin etme babında “BASİR” ismini veririz.
  • Kozanı terket! İki boyutlu basar (göz) yaşamı kayıtlarından çıkıp; çok boyutlu “BASÎR” olduğunu fark et!.
  • Görüşümün kaynağı “El Basîr“dir!.. O dilemese değerlendiremem!. Algılamamın kaynağı “Es Semî`“dir!… O takdir etmemiş olsa algılayamam!. Konuşup yazmamın müessiri “El Mütekellîm”dir! Onun lûtfu ve takdiriyle âşikâr olmaktadır bilgilerim!
  • Kudret sıfatından sonra da, SemiBasir ve Kelim gelir.
  • Algılama hatalarını ortadan kaldırmak, her şeyi doğru dürüst, gerçekçi bir şekilde algılamasını tavsiye etme babında “SEMİ” isminin zikrini veririz. Aldığını iyi değerlendirmesini temin etme babında “BASİR” ismini veririz.
  • “ALLAH” ismiyle işâret edilen…!? “O” Basarla değil basiyretle görülür; çünki Basîr odur…
  • ZÂT`ı itibariyle Vâhid-ül AHAD
    Sıfatları itibariyle HAYY, ALİM, MÜRÎD, KADİR, SEMİ, BASÎR, KELÎM`dir;
  • Kozanı terket! İki boyutlu basar (göz) yaşamı kayıtlarından çıkıp; çok boyutlu “BASÎR” olduğunu fark et!.
  • Görüşümün kaynağı “El Basîr“dir!.. O dilemese değerlendiremem!. Algılamamın kaynağı “Es Semî`“dir!… O takdir etmemiş olsa algılayamam!. Konuşup yazmamın müessiri “El Mütekellîm”dir! Onun lûtfu ve takdiriyle âşikâr olmaktadır bilgilerim!
  • İster yaşamakta olduğumuz katman olan uzay evreni; ister katmansal evrenler olsun hepsi de gene algılama sistemimize GÖRE olup; “eşyânın hakikati” bunun ötesindedir!. Bu da “göz” ile değil, “Semî” ile algılanabilir. “Basîr” ile değerlendirilir.

    Beyin, algılamasındaki “semî“yet ve “basîr“etin, çok yüksek frekanslı üst açılımlarının devreye girmesiyle kendisinde açığa çıkacak olan “oluşmuştan oluşturan boyuta” (eserden müessire) yoluyla “eşyâ“nın ve kendisinin “Hakikatini” kavrarsa, “print-out“u (çıktısı) olan bilinç de “B-ismi Allah“ın anlamını hissetme hâlini yaşar!.

  • Hay“, “Alîm“, “Mürîd“, “Kâdir“, “Semî“, “Basîr“, “Kelîm” isimlerinin işaret ettiği vasıflar, “NOKTA” olan ve “heyûla” ismiyle de işâret edilen “esmâ mertebesinin” ana vasıflarıdır ki; bu yüzden “Zâti Sıfatlar” olarak kabul edilmişlerdir. Muhakkik olmayan, “ALLAH” ismiyle bu mertebeye işaret edildiğini sanır!. Heyhat! Nerede bu mertebe, nerede “EKBER“iyet işareti!
  • Beş duyunun gözüyle değil, “Basîr” olarak; beş duyunun kulağıyla değil “Semî” olarak, “Lâtif, Habîr” olarak evrensel varlıkla iletişimde olabilsek!. Hiç olmazsa, yargılamadan, yorumlamadan, şartlanmasız yönelebilsek âlemlere!
  • Körler, gözleri kadarıyla yaşar!.. Basîr olan ise HAK`kı seyreder!..
  • “Esmâ” mertebesine sanki ayna olan “beyin” adını verdiğimiz, “kalp” diye “şuuru” itibariyle tanıtılmış yapı, eğer “fuad” denilen “hologramik gerçeklik”ten kaynaklanan ve varlığındaki “esmâ” hakikatinden projekte olan “ilmin şuuru” ile “iman nuru” olarak işlev görürse, açığa çıkar!..

    Ancak bu açılımın sonucunda, “kalp” gördüğünü yalanlamaz ve o hakikate göre yaşar ki getirisi, varlığında gören “Basîr”, işiten “Semî”, konuşan “Kelîm” olur… Ama bakanlar, hâlâ onu insanca görür, yaratılış amaçları gereği!

  • “Kimin bilincini açarsa İslâm`a, Rabbanî ilim (Nur) açığa çıkar”…

    Kim varlığının “yok”luğunu kavrarsa, onda Hak, “ben HAKK`IM” der! “Es SEMΔ algılar bunu!

    Körler, gözleri kadarıyla yaşar!.. Basîr olan ise HAK`kı seyreder!..

  • Ümmü Hâni`nin kapısında, “Beni gören (basîr ile) HAKK`ı görmüştür” şeklinde Seslenen`den perdeli oldular!..

    Bırakın “Hakikat“te, Esmâ mertebesindeki “ilmî sûret”lerin birbirini seyrinden ibaret olan âlemlerin varlığını; “tecelli”, “tecelli-i vâhid“den ibarettir. Esasen o da “seyir“den ibarettir… İlmini, ilmiyle, ilminde “seyir“! Buna da “vahdet-i şuhud” demişler geçmişte! “Efâl âlemi hayalden ibarettir” gerçeği bir yana…

    Varlığın her zerresi olarak, “Esmâ”sıyla dilediği gibi açığa çıkmakta olanın, “ete kemiğe bürünüpMuhammedî sûretle insanlara “iman edin Allah Rasûlü oluşuma” (âlemlerdeki rahmet açığa çıkışına) seslenişinin anlamına bir mânâ veremediler…

    Ne yana dönsen vechullah`tır karşındaki“ye basîr olamadılar da, irsal olmuşu,peygamber” sandılar!

  • İnsan “RUH“u, Allah isimlerinin bir bileşimi olarak,  yeryüzünde “halife” olma vasfına sahip tek varlıktır; bu yön itibariyle de “hilafet“ini yaşayanlar, Allah gözüyle (El Basîr) âlemleri seyredip, “Allah” “Ekber“iyetine şehadet ederler!.

    Esasen “İNSAN” varlığını toprak`tan değil, “RUH”tan alır!.

  • İster yaşamakta olduğumuz katman olan uzay evreni; ister katmansal evrenler olsun hepsi de gene algılama sistemimize GÖRE olup; “eşyânın hakikati” bunun ötesindedir!. Bu da “göz” ile değil, “Semî” ile algılanabilir. “Basîr” ile değerlendirilir.

    Beyin, algılamasındaki “semî“yet ve “basîr“etin, çok yüksek frekanslı üst açılımlarının devreye girmesiyle kendisinde açığa çıkacak olan “oluşmuştan oluşturan boyuta” (eserden müessire) yoluyla “eşyâ“nın ve kendisinin “Hakikatini” kavrarsa, “print-out“u (çıktısı) olan bilinç de “B-ismi Allah“ın anlamını hissetme hâlini yaşar!.

    Allah” adıyla işâret edilenin isimleri olarak bildirilen “Esmâül Hüsna“, tasavvufta “esmâ mertebesi” olarak tanımlanır.

    Esmâ mertebesi“nin bir tanımı da “Ceberût âlemi“dir!.

    Bu mertebeye “ilk tecellî” denir.

    Bu kemâlatın açığa çıktığı zevat, bu tecellî ötesinde ikinci bir tecellînin (tecellî sâni) asla var olmadığını dillendirmişlerdir.

    Bu mertebe itibarîyle, kesret (çokluk) ve kesrete dayalı kavramlar aslâ söz konusu değildir!. Halkın, evliyadan sandığı “mülhime” anlayışı içinde olanların, tahkiklerindeki “Allah” ismini verdikleri mertebedir burası!.

    Hay“, “Alîm“, “Mürîd“, “Kâdir“, “Semî“, “Basîr“, “Kelîm” isimlerinin işaret ettiği vasıflar,NOKTA” olan ve “heyûla” ismiyle de işâret edilen “esmâ mertebesinin” ana vasıflarıdır ki; bu yüzden “Zâti Sıfatlar” olarak kabul edilmişlerdir. Muhakkik olmayan, “ALLAH” ismiyle bu mertebeye işaret edildiğini sanır!. Heyhat! Nerede bu mertebe, nerede “EKBER“iyet işareti!

  • Beş duyunun gözüyle değil, “Basîr” olarak; beş duyunun kulağıyla değil “Semî” olarak, “Lâtif, Habîr” olarak evrensel varlıkla iletişimde olabilsek!. Hiç olmazsa, yargılamadan, yorumlamadan, şartlanmasız yönelebilsek âlemlere!

  • İnsanın sıfatları, hayat, ilim, irade, kudret, kelâm, semi ve basar`dır. Yani insan, Hayy`dır, Alîm`dir, Mürîd`dir, Kâdir`dir, Mütekellim`dir, Semî`dir ve Basîr`dir; çünkü O yüce varlığın bu sıfatlarıyla kâimdir!...İnsanda bu vasıflar mevcuttur. İnsanın zâtı dahi bu ilâhi denilen vasıflarla kâimdir.

  • Sıfat mertebesi dediğimiz mertebede “kendini bilen bir varlık” kastedilir. Kendi varlığının varolduğunu, kendisinin olmaması diye bir şeyin söz konusu olamayacağını bilmesi hâlidir!..

    Kendisinin varolduğunu bilmesi onun “Hayat” sıfatıdır. Kendisinin varolduğunu bilmesi, kendisinde, “ben varım” mânâsının hâsıl olması ki; bu bizim avamî mânâda kastettiğimiz şekilde değil..Yani, hiçbir zaman bir insan kendi kendine “ben varım” demez!.Ama kendinin varlığını bilir. İşte bu kendi varlığını biliş hâli, “varım” diyebilmesi evvelâ varlığı, onun hayat cevherine sahip olması, hayatta olması yönüdür ki, bu da “Hayat sıfatı”dır.

    Bu varolduğunu biliş bilme hâli; kendisinin varolduğunu ve ne olduğunu bilmesi hâli, “İlim” sıfatı ile târif edilmiştir!

    Bu varoluşunu bilişinin devamı olarak; her varolan ve kendini bilen varlığın, arzusu ve iradesi, dilemesi söz konusudur. Dilemesi yani o şeyi “irade” sıfatı yani “MÜRİD” isminin mânâsı ortaya çıkar.

    Bu iradesini, yani arzusunu, isteğini tahakkuk ettirme, “kudreti” zaruri kılar. Kudret olmazsa, irade tahakkuk etmez. Tahakkuk etmeyen bir irade de eksik ve noksan kalır. Eksik ve noksanlık sözkonusu olamayacağına göre, “irade”nin tabiî sonucu olarak “kudret” sıfatı ortaya çıkar.

    Kendini tafsili ile bilmesi “semî” ve “Basir” sıfatlarının kaynağını teşkil eder! Kendini bilişinin sonucu olarak bu vukûfiyeti bunun tafsilâtının müşahedesi “Kelim” oluşudur. Bütün bunların sonunda, bir de “Tekvin” yani meydana getirme; yani, kâinatı meydana getirme denilen hâl, sıfat sözkonusudur.

    İşte bu sıfatlarla yani bu vasıflarla kendini bilmesi hâli sıfat mertebesini teşkil eder. Bu sıfat mertebesi dediğimiz, kendini bilme hâlinin tabii sonucu olarak; bu varlığın kendindeki çeşitli mânâları müşahede etmesi oluşur.

  • «Hayy» vasfıyla kastedilen mânâda hayat sıfatı sahibi varlık, «ilim» sıfatıyla kendinde seyretmek istediği mânâları o mânâlara uygun suretler ile müşahedeyi «MÜRÎD» ismince irade etmiş; «Kudret» sıfatıyla onlara birimsel görüntüler ve izhar etmek istediği mânâlara uygun «akıl» hibe etmiş; kendi ilminden var etmesi dolayısıyla onlara ve onlardan her an bir bakış açısı oluşturmuş böylece «SEMλ ve «BASÎR» isimlerinin mânâları ortaya çıkmış; birimsellikleri daha önce «kelâm» vasfından «kelime»ler şeklinde oluşmuş; ve nihâyet «tekvin» vasfıyla da ef’âl âleminde yaşam oluşmuştur.

  • “O” Basarla değil basiyretle görülür; çünki Basîr odur… 

  • Kozanı terket! 
    İki boyutlu basar (göz) yaşamı kayıtlarından çıkıp; çok boyutlu “BASÎR” olduğunu fark et!.

BAKARA 2-20 O şimşek (hakikat ışığı) neredeyse göze dayalı müşahedelerini kapsayacak. Onlara her aydınlık geldiğinde, o hakikat ışığıyla birkaç adım ilerler, hakikat ışığı kesilince de içine düştükleri karanlıkta kalakalırlar. Allah dilemiş olsaydı Semi ve Basir isminin onlarda açığa çıkmasını kısardı. Kesinlikle Allah her şeye Kadir`dir.

BAKARA 2-96 Sen onları dünyalık yaşam hakkında insanların en hırslıları olarak bulursun! Bilfiil şirk içinde yaşayanlardan bile… Her biri bin yıl yaşamak ister! Oysa uzun ömür sürmeleri onları azaptan uzak tutmaz. Allah, hakikatleri olarak yaptıklarını değerlendirmektedir (Basir).

BAKARA 2-110 Siz salatı ikame edin (Allah`a yönelişinizi zahiren ve batınen hakkıyla yapın) ve zekatı verin (Allah`ın size ihsanından bir kısmını karşılıksız paylaşın ihtiyacı olanlara)… Ne hayır yaparsanız, Allah indinde onu bulursunuz… Muhakkak ki Allah (varlığınızı oluşturan Esma`sıyla) Basir`dir yaptıklarınıza.

BAKARA 2-233 (Boşanmış annelerin) süt emzirmesini tamamlatmak isteyen (babalar) için, anneler iki tam yıl çocuklarını emzirebilirler. Bu süre zarfında onların rızkı ve giyim kuşamı örfte olduğu üzere babanın yükümlülüğündedir. Hiçbir nefse kapasitesini aşan teklif edilmez. Ne bir ana ne de bir baba çocuğu yüzünden zarara sokulmamalıdır. Varise düşen de aynen böyledir. Eğer kendi rızaları ile anlaşarak çocuğu iki yıldan önce sütten kesmek isterlerse kendilerine bir suç yoktur. Eğer çocuklarınızı (süt anne tutup) emzirtmek isterseniz, örf üzere verilmesi gerekeni ödediğiniz takdirde, bunda da bir beis yoktur. Allah`tan korunun ve iyi bilin ki Allah (tüm yaptıklarınızın yaratanı olarak) Basir`dir.

BAKARA 2-237 Kendilerine bir mehr tayin ettikten sonra, onlarla yatmadan önce boşamışsanız, karar verdiğiniz mehrin yarısını kendilerine verin. Ancak kendileri veya nikah akdi vekilleri vazgeçerse bu haktan, o başka. Sizin (mehrin tümünü ona) bağışlamanız ise takvaya daha uygundur. Birbirinize faziletli davranmayı unutmayın. Muhakkak Allah yaptıklarınızı Basir`dir (değerlendirmektedir).

BAKARA 2-265 Allah rızasını isteyerek veya enfüslerindeki bir tespitten (Esma bileşimlerinin kendilerinde oluşturduğu anlayış ile) mallarını infak edenlerin misaline gelince… Kendisine şiddetli bir yağmur isabet edip, yemişlerini iki kat vermiş tepedeki bir bahçeye benzer. Ona böyle bol yağmur yerine çiseleyen bir yağmur dahi yeterlidir. Allah yaptıklarınıza Basir`dir.

AL-U iMRAN 3-15 De ki: “Size bunlardan daha hayırlısını haber vereyim mi? Allah indinde korunanlar için altlarında ırmaklar akan cennetler vardır ki, orada sonsuza dek kalıcıdırlar. Hem de orada tertemiz eşler (bilincin eşi kusursuz beden olarak da anlaşılabilir) ve Allah`ın kendilerinden razı olması vardır. Allah kullarının hakikatinde olarak Basir`dir.”

AL-U iMRAN 3-20 Eğer seninle tartışırlarsa de ki: “Vechim Allah`a teslimdir; bana tabi olanların da.” Hakikat-Sünnetullah bilgisi verilmiş olanlar ile ümmi olanlara (bu bilgiden habersiz olanlar-müşriklere) de ki: “Siz de islam`ı kabul ettiniz mi?..” Eğer teslim olurlarsa hakikati kabullenmiş olurlar. Ama yüz çevirirlerse, işin onlara tebliğden ibarettir. Allah, kullarındaki Esma`sının sonucu olarak da Basir`dir (değerlendirendir).

AL-U iMRAN 3-156 Ey iman edenler… Dünyada gezip dolaşan ya da savaşa çıkan kardeşleri için “Eğer yanımızda kalsalardı ölmemiş veya öldürülmemiş olacaklardı” diyen hakikati inkar edenler gibi olmayın! Allah bu fikri onların içinde bir hasretlik acısı olarak meydana getirdi. Allah diriltir ve Allah öldürür (sebepler değil)! Allah yapmakta olduklarınızı (Esma`sı itibarıyla onların hakikati ve dahi yaratıcısı olması ile) Basir`dir (değerlendirendir).

AL-U iMRAN 3-163 Onlar Allah indinde, (ilim-irfan anlayış farkları nedeniyle) birbirlerinin üstünde olan farklı derecelerdedir. Allah yapmakta olduklarınızı (Esma`sı itibarıyla onların hakikati ve dahi yaratıcısı olması ile) Basir`dir (değerlendirendir).

NiSA 4-58 Muhakkak ki Allah emanetleri ehillerine vermenizi ve insanlar arasında adil olarak (herkesin hakkını vererek) hükmetmenizi emreder. Muhakkak Allah bununla size ne güzel öğüt veriyor. Kesinlikle Allah Semi`dir, Basir`dir.

NiSA 4-134 Kim dünya nimetlerini isterse, bilsin ki dünyanın da, sonsuz gelecek sürecinin de nimetleri Allah indindendir. Allah Semi`dir, Basir`dir.

MAiDE 5-71 Bir zararı olmayacak zannettiler de (hakikate) kör oldular, (hakikatin seslenişine) sağır kesildiler! Sonra Allah onların tövbelerini kabul etti… Sonra onlardan çoğu (yine) kör ve sağır kesildiler! Allah onların yapmakta olduklarına (yaptıklarının yaratanı olarak) Basir`dir.

ENFAL 8-39 iman edenlere zulüm ve baskı ortadan kalkana; Din (hakikat bilgisi ve Allah sistem ve düzeni) apaçık ortaya çıkıp anlaşılıncaya kadar (bunu yapmanızı engellemeleri halinde {zira La ikraha fiyd din=Din konusu zorlama kabul etmez}) onlarla savaşın! Eğer (baskı ve engellemeden) vazgeçerlerse, muhakkak ki Allah onların yapmakta olduklarını Basir`dir.

ENFAL 8-72 Onlar ki iman ettiler ve (bu uğurda) hicret ettiler; Allah yolunda mallarıyla ve canlarıyla mücahede ettiler ve hicret edenleri barındırdılar ve yardım ettiler; işte bunlar birbirlerinin velileridir… iman edip hicret etmeyenlere gelince; hicret edinceye kadar onlara sahip çıkma konusunda bir sorumluluğunuz yoktur! Eğer Din`de sizden yardım isterler ise, yardım etmek sizin üzerinize borçtur. Ancak sizinle onlar arasında bir anlaşma olan kavmin aleyhine olmamak üzere… Allah yapmakta olduklarınızı (B sırrınca) Basir`dir.

HUD 11-112 O halde sen hükmolunduğunca hakikati yaşa (istikamet sahibi olmak, hidayetin açığa çıkması sonucu olarak hakikatin yaşanması, demektir. A.H.)! Seninle beraber, tövbe edenler de (hakikati yaşayamamalarına neden olan şeylere tövbe edenler)… Sakın taşkınlık yapmayın! Çünkü O, yapmakta olduklarınızı (B sırrınca) Basir`dir.

iSRA 17-1 Subhan ki, kulunu gece Mescid-i Haram`dan, çevresini mübarek kıldığımız Mescid-i Aksa`ya isra (tayy`i mekan) etti… O`na delillerimizi gösterelim diye… Hakikat şu; “Hu”; Semi`dir, Basir`dir!

iSRA 17-17 Nuh`tan sonra nice kuşaklar helak ettik… Kullarının suçlarından Habir ve Basir`dir Rabbin!

iSRA 17-30 Muhakkak ki Rabbin dilediğine, yaşam gıdasını (rızkı) genişletir veya daraltır! Muhakkak ki O kullarını Habir`dir, Basir`dir.

iSRA 17-96 De ki: “Benimle sizin aranızda şahit olarak, Esma`sıyla hakikatim olan Allah yeterlidir! Muhakkak ki O, kullarıyla Habir`dir, Basir`dir.”

TAHA 20-35 Muhakkak ki sen bizi (bizle) Basir`sin!

HAC 22-61 işte böyle… Zira Allah, geceyi gündüze dönüştürür, gündüzü de geceye (olaylar birbirinin zıddına dönerek devran döner)! Muhakkak ki Allah Semi`dir, Basir`dir.

HAC 22-75 Allah, meleklerden Rasuller seçer ve insanlardan da… Muhakkak ki Allah Semi`dir, Basir`dir.

FURKAN 25-20 Senden önce irsal ettiğimiz Rasuller de yemek yerler ve çarşılarda gezip dolaşırlardı! Sizleri birbiriniz için bir sınav objesi kıldık… Sabredecek misiniz? Senin Rabbin Basir`dir.

LOKMAN 31-28 Sizin yaratılmanız da, daha sonra yeni bir bedenle yeni bir boyutta oluşumunuz da (ba`s) bir tek nefsinki gibidir… Muhakkak ki Allah, Semi`dir, Basir`dir.

AHZAB 33-9 Ey iman edenler… Size olan Allah nimetini hatırlayın… Hani (Hendek savaşında) size ordular geldi de onların üzerine bir fırtına ve görmediğiniz ordular irsal ettik… Allah, yaptıklarınızı (yaratanı olarak) Basir`dir.

SEBE’ 34-11 Zırh gibi koruyucu mükemmel bir düşünce sistemi oluştur ve imanınızın gereğini uygulayın! Doğrusu ben yaptıklarınızı Basir`im.

FATIR 35-19 ama (kör) ile basir (gören) bir olmaz.

FATIR 35-31 Hakikat ve Sünnetullah BiLGiSi`nden (Kitaptan) sana vahyettiğimiz, kendinden öncekini tasdik eden olarak Hakk`ın ta kendisidir! Muhakkak ki Allah, Esma`sıyla kullarının varlığında olarak Habir`dir, Basir`dir.

FATIR 35-45 Eğer Allah, insanlara, yaptıklarının getirisini anında yaşatmayı dileseydi yeryüzünde hiçbir DABBE (insan bedenini sağ) bırakmazdı! Ne var ki onları (bedenli yaşamlarını) takdir edilmiş bir ömrün sonuna kadar tehir ediyor. Onların ecelleri geldiğinde (dünyada işleri biter)! Muhakkak ki Allah Esma`sıyla kullarının varlığında olarak Basir`dir.

MÜ’MiN – MUMIN 40-20 Allah, Hak olarak hükmeder… O`nun dununda yardım istedikleri ise, hiçbir şeyde hükümleri geçmez! Muhakkak ki Allah Semi`dir, Basir`dir.

MÜ’MiN – MUMIN 40-44 Size söylediğimi yakında hatırlayacaksınız! Ben işimi Allah`a bırakıyorum! Muhakkak ki Allah kullarını Basir`dir.

MÜ’MiN – MUMIN 40-56 Kendilerine gelmiş bir reddedilemez delil olmaksızın Allah`ın işaretleri hakkında mücadele edenler var ya, onların içlerinde, asla ulaşamayacakları bir kibirden başka bir şey yoktur (Kibriya`nın farkındalığına asla ulaşamayacaklardır)! O halde sen, Esma`sıyla hakikatin olan Allah`a sığın… Muhakkak ki O, “Hu”; Semi`dir, Basir`dir.

FUSSiLET 41-40 işaretlerimizi amacından saptıranlar, bize gizli kalmazlar… Şimdi Nar`a atılan kimse mi hayırlıdır yoksa kıyamet sürecine güvende olarak gelen kimse mi? Dilediğinizi yapın! Muhakkak ki O, yaptıklarınızı (yaratanı olarak) Basir`dir.

ŞURA 42-11 Semalar ve arzın Fatır`ıdır! Sizi, hem kendi nefsinizden (hakikatinizden) eşler (şuur+bilinç); hem de en`amdan (hayvansal bedenden) çiftler (biyolojik+ışınsal {ruh} beden) halinde oluşturmuştur… Böylece sizi üretiyor! O`nun benzeri bir şey yoktur! O, Semi`dir, Basir`dir.

ŞURA 42-27 Eğer Allah, kullarının yaşam gıdalarını yayıp genişletseydi, arzda elbette azarlardı! Ne var ki dilediğini bir ölçü ile indirir… Muhakkak ki O, kullarında Habir`dir, Basir`dir.

FETiH 48-24 Sizi onlara muzaffer kıldıktan sonra Mekke`nin göbeğinde, onların ellerini sizden, sizin ellerinizi onlardan uzak tutan “Hu”dur! Allah yaptıklarınızı (yaratanı olarak) Basir`dir.

HUCURAT 49-18 Muhakkak ki Allah, semaların ve arzın algılanmayanlarını bilir… Allah, yaptıklarınızı (varlığınızda olarak) Basir`dir.

HADiD 57-4 O, semaları ve arzı altı süreçte yaratan, sonra da arşa istiva edendir! Arza gireni ve ondan çıkanı; semadan inzal olanı ve onun içinde uruc edeni bilir… Nerede olursanız O sizinle (hakikatinizin Esma ül Hüsna`sıyla varolması sonucu) beraberdir (Maiyet sırrına işaret)! Allah yaptıklarınızı (yaratan olarak) Basir`dir.

MÜCADELE 58-1 Allah, kocası hakkında seninle mücadele eden ve şikayetini Allah`a arz edenin sözünü gerçekten işitmiştir! Allah, ikinizin çekişmesini işitir… Muhakkak ki Allah, Semi`dir, Basir`dir.

MÜMTEHiNE 60-3 Ne akrabalarınız ne de evladınız size asla fayda sağlamaz! Kıyamet sürecinde aranızı ayırır! Allah yaptıklarınızda olarak Basir`dir.

TEĞABUN 64-2 Hu ki, sizi yaratmış olandır! Buna göre kiminiz hakikat bilgisini inkar edendir ve kiminiz de iman edendir! Allah yaptıklarınızda Basir`dir.

MÜLK 67-19 Üstlerinde saf saf kanatlarını açıp yükselen, kapayıp inen kuşları görmezler mi! Onlar Rahmani kuvvelerle bunu başarıyorlar! Muhakkak ki O, her şeyi (hakikati olarak) Basir`dir.

iNŞiKAK 84-15 Hayır! Muhakkak ki onun Rabbi, onda Basir idi!

7119 – Hz. Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: “Resülullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: “Allah Teâla hazretlerinin doksandokuz ismi vardır, yüzden bir eksik. O, tektir, teki sever. Kim bu isimleri ezberlerse cennete girer. Onlar şunlardır: Allah, el-Vahid, es-Samed, el-Evvel, el-Ahir, ez-Zâhir, el-Bâtın, el-Hâlık, el-Bâri, el-Musavvir, el-Melik, el-Hakk, es-Selâm, el-Mü’min, el-Müheymin, el-Azîz, el-Cebbâr, el-Mütekebbir, er-Rahmân, er-Rahîm, el-Latif, el-Habîr, es-Semî’, el-Basir, el-Alîm, el-Azîm, el-Bârr, el-Müte’âl, el-Celîl, el-Cemîl, el-Hayy, el-Kayyüm, el-Kâdir, el-Kâhir, el-Aliyyu, el-Hakîm, el-Karîb, el-Mucîb, el-Ganiyyu, el-Vehhab, el-Vedüd, eş-Şekür, el-Mâcid, el-Vacid, el-Vâli, er-Râşid, el-Afuvvu, el-Ğafür, el-Halîm, el-Kerîm, et-Tevvâb, er-Rabb, el-Mecîd, el-Veliyyu, eş-Şehîd, el-Mübîn, el-Bürhân, er-Ra’üf, er-Rahîm, el-Mübdiu, el-Mu’îd, el-Bâis, el-Vâris, el-Kaviyyu, eş-Şedîdu, ed-Dârru, en-Nâfi’u, el-Bâki, el-Vâkî, el-Hâfıd, er-Râfi’, el-Kâbıd, el-Bâsıt, el-Mu’ızzu, el-Müzillü, el-Muksıt, er-Rezzâk, Zü’l-Kuvve, el-Metîn, el-Kâim, ed-Dâim, el-Hâfız, el-Vekîl, el-Fâtır, es-Sâmi’, el-Mu’tî, el-Muhyî, el-Mümît, el-Mâni’, el-Câmi’, el-Hâdî, el-Kâfı, el-Ebed, el-Âlim, es-Sâdık, en-Nür, el-Münîr, et-Tâmm, el-Kadîm, el-Vitru, el-Ahadu, es-Samedu, ellezi lem yelid velem yüled ve lem yekün lehu küfüven ahad.”
Zûhrî der ki: “Bana birçok ilim ehlinden ulaştığına göre, bu Esmâu Hüsna’nın okunmasına “Lâ ilahe illallahu vahdehu lâ şerike leh. Lehü’l Mülkü ve Lehü’I-Hamdu bi-yedihi’l-Hayr ve huve ala külli şeyin kadîr, la ilahe illâllahu, lehül-Esmâu’l-Hüsnâ” diye başlanmalıdır.”

Kavram hakkında henüz bir not alınılmadı.

Selâm

Anlamı ES SELÂM… Yaratılmışlara (beden ve tabiat kayıtlarından; tehlikeden; boyutlarının kayıtlarından) selâmet ihsan eden, yakîn hâlini oluşturan; iman edenlere “İSLÂM”ın hazmını veren; Dar`üs Selâm (hakikatimize ait kuvvelerin tahakkuku) olan cennet boyutu hâlinin yaşamını meydana getiren!

Oku »

Fiiller Âlemi

Anlamı Ef`âl âlemi denen fiiller âleminin, yani bütün bu gördüğümüz-göremediğimiz, algıladığımız-algılayamadığımız fiillerin, bireylerin, birimlerin yani “kesret” denen “çokluk” âleminin meydana geldiği, oluştuğu ilk boyut, melekler âlemidir. “Ef`âl âlemi” diye bilinen

Oku »

Salt Bilinç

Anlamı Gerçekte, Evrende mevcut bulunan her şey, aynı özden meydana geldiği için, ister yaratan güç denilsin, ister günümüz deyişiyle “Salt Bilinç” diyelim bu Evrensel kudret ve ilim, halogramik bir biçimde,

Oku »