Ahmak

  • Cahil, bilmeyen; aptal, bilmediğini bilmeyen; ahmak da, anlıyamadığını anlamayandır!..
  • Anlatıldığı ve açıklandığı halde anlamayıp, yalnızca ezberlediğini tekrâr eden.

  • «Cennet ehlinin çoğunluğunu BÜHL kimseler teşkil eder»

    buyruluyor.

    «Bühl» kelimesi Arapçada «saf» kişiler anlamında kullanıldığı gibi «ahmak» anlamına da gelebiliyor.

    Nitekim Hazreti İsâ aleyhis-selâm’a ait olduğu söylenen şu sözde bu mânâ çok açık görülmektedir:

    «Allah devâsı olmayan tek dert yaratmıştır, o da «BÜHL»lüktür!..» Yâni, «ahmak»lıktır!..

    Evet, cennete girenlerin çoğunluğunu «saf» vatandaşlar teşkil edecektir!.. amennâ ve saddakna!.. Niye bu böyle?..

    Çünkü cennet ehlinin çoğunluğunda ilâhi rahmete nail olma neticesinde, beyinlerinde dünyanın manyetik çekim alanına karşı koyacak olan «antiçekim dalgalarını» üreten devre açılmış ve cennete gidebilecek güce nâil olmuşlardır. Ancak ne var ki, oralardaki sonsuz ve sayısız nimetleri değerlendirebilecek üst düzey kapasiteye ulaşabilmek için yeterli çalışmayı yapmamışlardır!.. Cennette, dünyadan bildikleri sayısız zevkler ve bunların daha değişik türleri içinde ebedî bir yaşam süreceklerdir.

  • “Cennet ehlinin çoğunluğu bühldür” der Hz Muhammed Aleyhisselâm… Yani çoğunluğu ahmak veya saf kişilerdir cennet ehlinin!. Hiç bir şeyi bilmez, anlamaz, kavrayamaz!… Ama, yap, dendiği için bir takım şeyleri yapar ve cennete gider!.
  • Ahmak ile aptal arasındaki fark, birincisinin, izah edileni de anlamamasıdır!.
  • Akıllı olmuş-bitmişe razı olur; ahmak, balığı kavakta yaşatma mücadelesi verir; başaramadıkça  da,  kendine kahreder!..
  • Akıllı”, ibret alan; “ahmak” da aynı hataya sürekli devam edendir!. 
  • Tedbir almadan tevekkül etmek, büyük çoğunlukla ahmakların harcıdır!.
  • Bugün Fâtiha’yı ezberleyip mânâsını düşünemeyecek kadar AHMAK bir insan varsa, ona da Fâtiha okumak zaten gerekli değildir!…
  • Ahmaklar değerlendirir Hz. Muhammed’i… O ne büyük adamdı; çarşı-pazar dolaşıp, ailesiyle halleşir, çoluk-çocuğuyla oynaşırdı; sökük diker, taş taşırdı!…
  • Aptal, “Kader”i kavrayamaz!. Ahmak veya cahil ise “kader”i reddeder!.
  • Dedikodu ve gıybet dinleyenler, ancak ahmaklardır!.
  • Anlayışı kıt olanlar tedbir almaz ve bilinçsiz bir şekilde, “ben tevekkül ettim” der!.. Bilmez ki, tedbir almadan tevekkül etmek, büyük çoğunlukla ahmakların harcıdır!.
  • Ahmak, bilgi ezberleyip, kendini âlim, ârif, veli sandı!.
  • KADAR AHMAK Kİ beynin yarattığı cihazın onbinlerce kilometre öteye mesaj gönderdiğini görür de; o beynin başka bir beyine göndereceğini düşünemez!
  • İsa a.s., “Ahmaklığın devası yoktur” demiş. Buna nankörlük ve dedikodu bağımlılığını da eklesek!
  • Zorbalık, tehdit, şantaj savaşmak zorunda kalacağın karşı gücü ellerinle güçlendirmektir. Ahmak, zora başvurur; akıllı, ikna eder.
  • Ahmak, dünya kendi istediği gibi dönsün; karşısındaki kendi istediği gibi yaşasın bekler; istediği gibi olmayınca da cehennemî yanar! Ârif, her an her noktada dilediğini yapan Allâh’ı seyreder. Görelim Mevlâ neyler, der! Her olanın hikmetini anlamaya çalışır.
  • Gurur, ahmağın rozetidir! Rozetinden tanırsın. Zeki, ahmak olabilir ama akıllı asla! Bühl, kendini kayıtlarıyla bloklayandır. Hür, kayıtsızdır!
  • Güdülesi ahmak, dedikoduya dayalı yorum yapar; akıllı “insan” ise kendi sorgular, inceler ve bilgisiyle hüküm verir. Sosyal medyada çok misal var.
  • Ahmağın birine anahtar vermişler ve demişler: “bu anahtar ile bir ton altının olur”…

    Ahmak takmış anahtarı ipe, geçirmiş boynuna; bir yandan kuru ekmeği kemirirken, bir yandan da zil çalıp oynuyormuş…. Ben çok zenginim, yeryüzünün halifesi benim!… diye…

    ALLAH” sohbeti yapıp; “tanrı” kulu olarak yaşamak da ne demek ki acaba?…

    Bal kavanozu yalayıp da, aç kalmak nasıl bir şey ola ki!

  • Hz. Îsâ yolda hızla yürüyormuş!..

    Merak edip sormuşlar:

    -Ya Îsâ, niçin böyle kaçıyorcasına hızla yürüyorsun?

    Bir yandan yürümesine devam ederken, bir yandan da cevap vermiş:

    Bir ahmak soru sormak için peşimden geliyor!.

    Ahmak olanı eleştirme, üstüne sıçrar!… “Peki, sen…” diye sana sıvaşır, yanlışını kavramak ve düzeltmek yerine..

    Kimseden çekmemiştir Hz. Rasûl Aleyhisselâm, ahmaklardan çektiği kadar!.

    Anlatıldığı ve açıklandığı halde anlamayıp, yalnızca ezberlediğini tekrâr eden; anlamına kullanılır bu kelime…

    Ârif veya âlimin Cehennem`i, ahmaklar arasında kalmaktır diye târif ederler…

    Din anlayışında en büyük yanlış ve sapma, “din adamı” kabûlüyle başlamıştır.

    Din”e göre “din adamı” sınıfı yoktur; “Dini değerlendirebilenler” sınıfı vardır!… Bunlar dini değerlendirdikleri ölçüde yaşamı ve âhireti kendilerine kolaylaştırırlar.

    Din”in yani içinde yaşadıkları sistemin hakkını vermeyenler ise, bunun sonuçlarına “Cehennem`i yaşayarak = yanarak” katlanmak zorundadırlar…

  • Aptal ile ahmak arasındaki bir farktan sözedeyim…

    Aptal pişmanlık duyar… Ahmak ise pişmanlık duymaz!.. Niçin duymaz?… Çünkü neleri yitirdiğini ve telâfi edemeyeceğini anlayamaz ve düşünemez de ondan!…

    Aptal, yanar; yitirdiklerinden dolayı; ve bu yanma ile de zararın neresinden dönülse kârdır, deyip daha fazla çalışır…

    Ahmak ise, neleri yitirdiğini anlayamadığı için ne yanar, ne de telâfiye çalışır; salar ipin ucunu keyfine bakar!…

    Cennet’te yanma yoktur!…

    Bu ne demektir, düşünebiliyor musunuz?…

    Bilincinizin kilitlenmesi!…

    Ama Elhamdulillah bazıları burada Cennet’i yaşıyor; bilinci kilitlenmiş bir halde!… Yanmadan!…

    Yanmak şu dünyada bir rahmettir aptallar için!… Ahmaklar ise yanmaz!…

    TANRI`nın kaderine sığınır bazıları da!… Bu ne demektir bilir misiniz?… Hele bunu da bir düşünün bakalım; eğer düşünebilecek bir beyin varsa takdirinizde!…

  • Soru: Cennet ve Cehennem ile yaşamları, birer frekans mıdır?.

    -Veri tabanındaki veriler, bilgiler dediğimiz şeyler, belli frekanslardır. Veri tabanı ne kadar geniş kapsamlı ise, o kişinin Cennette duyacağı güzellikler, hazlar, zevkler de o kadar fazladır. Cennetteki mertebe farkı dediğim şey de, buna dayanır.

    Onun için diyor ki, Hazreti Rasulullah:

    “Beşikten mezara kadar ilim tahsil et!.”

    Çünkü, “ilim tahsil etmek”, denen şey, senin beyninde mevcut olup, ruhuna da yüklenmekte olan veri tabanını olabildiğince üst kapasiteye çıkarmandır.. Ne kadar beynini geliştirebilir, ne kadar veri tabanını artırabilir, ne kadar ilim sahibi olabilirsen, yaşamın o kadar farklı olur..

    Ahmaklarla sohbet etmekten kaçının” denir!.

    Kimdir ahmak?..

    Anlayamadığını anlamayan!..

    Niye kaçınmak?.. Çünkü, sana katacağı birşey yok!. Sohbet edeceğin, beraber olacağın insan ilimce, senin ilerinde, senin önünde olsun!. Senin gerinde olan bir kişiye ise yalnızca bir şey verme amacı ile yaklaş!.

    Âhirete inanmayan kişi, nasıl para ve mal biriktirme peşinde koşarsa; akıllı insan da, ilim biriktirmek için uğraşır. Çünkü, ölüm ötesinde artık yeni ilim elde etme şansının olmadığını bilir!. Ruhta ölümötesinde kapasite artırma imkânı yok!.. İşte onun içindir ki,

    Beşikten mezara kadar ilim tahsil et!. “; “Ilim Çin`de bile olsa git al!.”; “Kendi önünde olduğunu bildiğin, senden daha fazla bilgili kimselerle beraber ol!.

    diye tavsiye ediliyor.

  • Zuhal yıldızına ahmaklık, cehalet, korkaklık, cimrilik, kin, yalan, levm, tembellik ve geç anlama gibi huylar izafe edilmiştir. Bu yıldız rahimlere vâki olan nutfelere tâli olsa, bu yıldızın tabiatı ve vasıfları Allahü Teâlâ`nın izni ile sirâyet edip, o cibiliyetle doğumdan sonra bu vasıfların meydana çıktığı tecrübe olunmuştur.

  • Bu ilmi, ben size veriyorum, diye düşünme ahmaklığını yaşıyorsam, ben bir müşrik ve bir imansız olarak ölmeye kendimi hazırlıyorum, demektir!.

    Rızkını, ben veriyorum diye düşünen de böyle!.

    Çalışmamın karşılığında bu ilmi hakkettim diyorsam, bu da benim imansızlığımın göstergesidir!.

    Sistemde, kendi iradesi ve bilinci sonucu, benliğinin getirisi olarak, Hakketme=liyâkat düşünen, imansızlar arasında yer alır!.

    Yaradılmışlar boyutunda, hakketme değil, Yaratanın takdiridir esas!.

Soru

-“Cennet ehli 120 saftır. Sekseni bu ümmetten, kırkı ise diğer ümmetlerdendir.” (Hadis)

Dün akşam bahsedilen Vâkıa Sûresindeki `Bir çoğu önceki ümmetlerden, bir çoğu sonraki” âyetini (ÖNCEKİ NESİLLER) demiştiniz. Peki , bu Hadisi nasıl anlayacağız?..

Üstad

-Kemiyet ve keyfiyet meselesi…! “Cennet ehlinin çoğunluğunu AHMAK lar teşkil eder” uyarısını niye dikkate almıyorsunuz?.

AHMAK sözü ile ne anlatılmak isteniyor?… “Ahmak”; anlamadığını anlamayandır!…

Cennet ehli esas itibariyle iki tabakadır;

İrfan sahipleri… ve ahmaklar!… Yani, irfânı olmayanlar… Yani İman ehlinden olup da Allah’a iman etmemiş olanlar.

 

Soru

Kendini aldatmak ne demek? Kendine varlık vermek mi?

Üstad

Cennet ehlinin çoğunluğu ahmaklardır diyor Hz.Rasûlullah..

Ahmak, anlamadığını da anlayamayandır!… diye yazıyor “DOSTTAN DOSTA” da…

Yani beynini tefekküre yönelik kullanamayanlar!… İrfan sahibi olamayanlar!… “Zannederim…”le yaşayanlar!…

Enfüsünden geleni duyamayanlar, değerlendiremeyenler!…

Kur’ân’ı okuduğun zaman anlamıyorsan… Henüz Kur’ân ‘ı okumamışın demektir!… Nasıl, hayatta yalnızca bir kere, Kelime-i Tevhidi söylemek mümkünse..

.Kur’ân Âyetlerini okumak da öyledir!…

Okuyanlar, kendilerine GÖRE mânâlandırırlar…

Ama onu, inzâl edendeki murad ile okuyabilen, gerçekten onu OKUMUŞ olur!…

Evet… İbrahim Rasûl, ne ay`ı görüp Rabbi sandı, ne de güneşi!… Çünkü Haniflik kavramını idrak edebilen bir beyin, bunu zaten yapmaz!…Onlara ayna oldu yalnızca..

Öyle ise, burada Kur’ân, olayları sembol, hikâye yollu insanlara sunarak, onların anlayışlarına hitap etmek etmek amacını gütmüştür…

Bu durumda bize düşen… Ciddi olarak bu işe zaman ayırıp; Kur’ân OKUMAYA çalışmaktır!…

Hergün 5-10 sayfa arapça kelimeleri tekrarlamak değil!…

Ömrümüz kaç gün sonra nasıl bitecek bilmiyoruz; şu hâlle gidersek, bu kadar hevesten sonra bir hayli yazık olacak bize…

Bana, Üstadım, şu Âyetten ne anlıyorsun, diyeceksin; ben de şunu anlıyorum, diyeceğim; sen de bunu ezberleyeceksin ve sonra da; “ben eşrefi mahlûkat olan insanım; şunları biliyorum” deyip avunacak, kendini aldatacaksın!…

Bu iyi geliyorsa size…. “Hobby”nize devam!… Kendinizi aldatmaya devam!… Nefsinize zulmetmeye devam!…

Ama bir şeyler anlatabildiysem sizlere….

Âyinesi iştir kişinin; lâfa bakılmaz“; demiş Şair…

Yaptıklarınızı, herkes, kendiniz ve kendinizdeki görmekte; ve sonuçlarını da yaşamaktasınız!…

Haliniz, tatmin ediyorsa sizi; mubârek olsun!…

Etmiyorsa…

En önce Kurân OKUMAYA başlayalım…

 

Soru

-Benlikte olanlar, her zaman çelişkide midir ?

Üstad

-Yukarıda seni hesaba çekecek bir tanrının olmadığı boyuta; dünyadan hiç bir şey götürmeden a`mâ olarak gitmek mi güzeldir; yoksa dünyada bırakıp da gideceklerini biraz ikinci plâna bırakarak; gözünü gerçeklere açıp, perden kalkmış olarak o boyuta intikal etmek mi?…

Yaptığın iyilikler ve kazandığın sevaplarla “Bühl” Cenneti’nde yer almak yeterli oluyor mu sizlere?…

Şu dünyada AHMAKlarla –anlamadığını bile anlayamayanlarla– yaşamak, ne kadar mutlu ediyor ki sizi, ölümötesinde bile onlarla olmayı kabullenebiliyorsunuz?

Dünyadan ayrılıp yaşantısına gitmek tüm mutluluk umudumuz; ama, o Cennet’in buradan yapılan çalışmalar sonunda şekilleneceğini ve oluşacağını hâlâ anlamadık mı?…

Ahmaklar Cennetinden kurtulup, İrfan Cenneti’nde yer almanın yolunun “ALLAH İsmiyle İşaret Edilen”in kendinde açığa çıkmasını oluşturamadıkça…

ALLAH İsmiyle İşaret Edilen’de, kendini bulamadıkça; bir diğer deyişle…

Allah bakışıyla mevcûdata bakamadıkça çelişkiler bitmez, diyebilir miyiz?…

 

 

BAKARA 2-104 Ey iman edenler, (Rasulullah`a) “raina” değil (bizi gözet, bize dikkat et anlamında. Yahudiler raina kelimesini aksan ve vurgulama ile “ahmak” anlamına gelecek şekilde kullanıp hakaret ettikleri için bu uyarı yapılmıştı) “unzurna” deyin ve dinleyin. Kafirler (hakikati inkar edenler) için feci bir azap vardır.

EN’AM 6-71 De ki: “Allah dunundan, bize ne fayda ve ne de zarar vermeyen şeylere mi dua edip yakaralım? Allah bizi doğru yola hidayet ettikten sonra, gerisin geri şirke mi döndürülelim? `Bize gel` diye doğru yola çağıran arkadaşları olduğu halde, şeytanların ayartıp uçuruma çektiği ahmak gibi mi olalım?”… De ki: “Allah hidayeti işte o hidayettir! Biz alemlerin Rabbine teslim olmakla emrolunduk.”

EN’AM 6-140 Cehaletten evlatlarını ahmakça öldürenler ve Allah`ın kendilerine ihsan ettiği rızkı, Allah üzerine iftira ederek haram yapanlar, gerçekten hüsrana uğramıştır… Gerçekten bunlar sapmışlardır ve hidayetten mahrumdurlar.

KAMER 54-24 Dediler ki: “Bizden bir beşere mi tabi olacağız? O takdirde muhakkak ki inancımızdan sapıp ahmaklık içinde kalırız.”

KAMER 54-47 Muhakkak ki suçlular bir sapma ve ahmaklık içindedirler.

5400 – Hz. Câbir İbnu Abdillah radıyallahu anhümâ anlatıyor: “Resülullah aleyhissalâtu vesselâm, Abdurrahman İbnu Avf radıyallahu anh’ın elinden tuttu, oğlu İbrahim’e gittiler. Aleyhissalâtu vesselâm oğlunu can çekişir vaziyette buldu. Kucağına aldı ve ağladı. Abdurrahman:
“Ağlıyor musun? Ağlamaktan bizi sen men etmedin mi? ” dedi. Aleyhissalâtu vesselâm:
“Hayır (ağlamaktan değil), iki ahmak, fâcir sesten yasakladım: Musibet sırasındaki ses; yüzleri tırmalamak, cepleri yırtmak ve şeytan mâtemi.”
Tirmizî, Cenâiz 25, (1005).

Kavram hakkında henüz bir not alınılmadı.

Nefs

Anlamı “NEFS”in anlamı “bilinç sahibi birim”dir.. “Nefs“, varlığını esmâ mertebesinden yani Hakk`ın varlığından alıp “Rubûbiyet Nûru“ndan yaratıldığı için, “yapısının gereği olarak dilediğini yapmak ister ve yapar“… Engel tanımaz!.. Hayır veya

Oku »

Semûm

Anlamı Cehennemin alevleri “semûm” diye ifade edilmiştir Kur`ân’da; ki, bunun günümüzdeki anlamı “zehirleyen ve tahrip eden radyasyon” demektir!… Nedir «nârı SEMÛM».?.. Arapçada «semûm» kelimesi iki mânâya gelir. Birincisi: «Gözeneklere (mesâmet)

Oku »

Ölmeden önce Ölmek

“Ölmeden evvel ölmek” demek, senin şuurunda, terkibinin hükmünü ortadan kaldırarak, dilediğin isme dilediğin anda ve şanda bürünerek, o ismin mânâsı olan fiili ortaya koyman demektir. İnsanın, “birimsel bilinç” kabulünü yitirmesi, “Ölmeden

Oku »