Adn Cenneti

  • “Adn”, cennetlerden birinin adıdır. Sıfat cennetidir… İlâhi sıfatların kişiden zuhuru hâlinde, yaşanılanların adıdır.
  • “Adn” cenneti yaşamı, ilâhi sıfatların birimden zuhûru ile yaşanan hâl demektir. Kendini diğer varlıklardan daha güçlü, daha kudretli olarak gören birim, Allah’ın sıfatlarını, nefsani sıfatlarıyla örtme durumundadır ki; İlâhi sıfatları örtme durumunun adı da “küfür”dür!. Neticesi de, o izhar ettiği şeyin hakikatını yaşayamamaktır.
  • Acz içinde olduğunu idrâk edende büyüklenme, böbürlenme, gururlanma olmaz!. Kendini bir başka varlığa karşı büyük görmez!. Kendinde bir varlık görememenin; kendisinin acz içinde olduğunu görmenin sonucu, kendisindeki kemâl sıfatlarının Allah’a ait olduğu müşahedesini getirir.
  • Kendindeki kemâl sıfatlarının zuhûru “ADN” denen cenneti doğurur. Onun içindir ki, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem : “Kendini büyük görenler, kibirlenenler Adn Cennetine giremez!.” Buyurmuştur. Bu hâdisin mânâsını, kendisinde bir varlık, kuvvet ve kudret gören perde ehli bunu anlayamaz!. Varlığındaki ilâhi sıfatlardan gelen büyüklüğü müşahede edemez!. Onun sonucunu da elbette ki yaşayamaz!.
  • Cennetlerdeki meydana getirişlerden tutun da; yemek ve içmek, nikâh ve hareket, değişiklik ve şehvet gibi şeyler hepsi o hazinelerden inen 12 burcun temsilcileri eliyle ve Allâh`ın izniyle olur. Adn cenneti hariç, diğer cennetleri 12 burcun mümessilleri bina etmişlerdir.

Soru

-Üstadım, sadece ADN Cenneti’nde mi daimi olarak Allah`ın Cemâl’i seyredilir?..

Üstad

-ADN cenneti nerededir?…

Cevaplar

-İmam-ı Rabbani’nin `Kıymetsiz Yazılar` adlı bir kitabında okuduğumu hatırlıyorum. Cennet boyutunda bulunduğunu bildirerek böyle bir bilgi ile birlikte diğer Cennet’tekilerin muhtelif zamanlarda Allah`ın Cemâli’ni seyrettirilmek için ADN Cenneti’ne götürüldükleri gibi birşey hatırlıyorum, bu nedenle sordum.

-Bizim algıladığımız veya algılayamadığımız her mânâ kâmil insanın açığa çıkan mânâlarımıdır…? Teşekkürler.

-ADN Cenneti bir mekân değildir!. Sıfat boyutunu idrâk etmiş zât’ın hâlidir. Bu Dünya için de geçerlidir.

-Boyut olduğunu biliyoruz… Allah`ı bilen ve tanıyan için dünya yaşamında da geçilecek bir boyut diye düşünüyorum..

-Üstadım, ADN cennetinin “DNA”ile yalnızca harf benzerliğimi var?

Üstad

-Evet !… İkisi de ayrı şeyler!..

Allah Cemâli’nin seyredildiği yer olabilir mi; yoksa bundan kastedilen bir boyut mudur?… Bu boyut , dünya yaşamında da geçilebilecek bir boyut olabilir mi; yoksa mutlak Cennet ortamında görülecek midir?

Cevaplar

-Dünya yaşamındayken de şuur boyutunda yaşanabilir diye düsünüyoruz ..

-ADN Cenneti mü’min kulun kalbidir, diye düşünüyorum.. Bu boyut dünya yaşamında da geçilecek boyuttur sanıyorum…

-ADN Cenneti, içinde yaşadığımız ortamda şuurda yaşanılan bir hâldir ki; bu hâl’de her an ALLAH Cemâli seyredilir, diye düşünüyorum..

-Hz. Âdem`in yeryüzüne indirilmesinden önceki yerleştiği Cennet mekânını ADN olarak biliyorum.

Üstad

-İnsanın, kendi hakikatini tanıyıp, gereğini yaşaması için mi DİN tebliğ edilmiştir insana? Yoksa bir tanrıya tapınarak kulluk görevini yerine getirmesi için mi?

Önce varlığı Tek’e bir indirsek nasıl olur ? !…

TEVBE 9-72 Allah, iman etmiş erkeklere de iman etmiş kadınlara da, içinde sonsuza dek yaşamak üzere, altlarından nehirler akan cennetler vadetmiştir… (Bir de) Adn cennetlerinde tertemiz yaşam ortamları ve (bu nimetlerin) en muhteşemi olarak Rıdvan`ı! Azim mutluluk budur işte!

RA’D – RAD 13-23 (Geleceğin yurdu) Adn cennetleridir (hakikatlerindeki Esma kuvveleriyle bilinçli olarak Yaşama mertebesi)… Ana-babalarından, eşlerinden ve zürriyetlerinden salaha erenler (düzelip uyumlu halde yaşayanlar) ile BiRlikte (aynı hakikati yaşayarak) oraya girerler… Melekler de her kapıdan onların üzerine girerler (o boyutun yaşamı için gerekli kuvveler de her kanaldan kendilerinde açığa çıkar)!

NAHL 16-31 (Muttakilerin vatanı) Adn cennetleri… Altlarından nehirler akan o cennetlere dahil olurlar… Orada her diledikleri kendilerinindir… Allah, takva ehlini işte böyle cezalandırır!

KEHF 18-31 işte bunlar için altlarından ırmaklar akan ADN cennetleri vardır; orada altın bileziklerle süslenirler; ince veya kalın ipekten yeşil giysiler giyip koltuklar üzerine dayanıp kurulurlar… O ne güzel karşılık ve ne güzel yararlanma yeri. (Misal yollu cennet yaşamı anlatımı; bakınız: Ra`d: , Muhammed: . A.H.)

MERYEM 19-61 Rahman`ın kullarına gayblarından vadettiği, ADN (tecelli-i sıfat) cennetleridir… Muhakkak ki O`nun bildirdiği yerine gelmiştir.

TAHA 20-76 Altlarından nehirler akan ADN cennetleri… Onda sonsuz yaşarlar… Arınıp tezkiye olanın karşılığı işte budur.

FATIR 35-33 Adn (Esma kuvveleriyle tahakkuk ederek yaşam) cennetleri ki, oraya girerler… Orada altından bilezikler ve inci ile süslenirler… Orada onların elbiseleri ipektir.

FATIR 35-34 (Adn cenneti yaşamına girenler) dediler ki: “Hamd, üzülmeyi bizden gideren Allah`a aittir… Muhakkak ki Rabbimiz, Gafur`dur, Şekur`dur.”

SAD 38-50 Kapıları kendilerine açılmış halde Adn cennetleridir.

MÜ’MiN – MUMIN 40-8 Rabbimiz… Onları, kendilerine vadettiğin Adn cennetlerine dahil et… Onların atalarından, eşlerinden ve zürriyetlerinden saflığa erenleri de… Muhakkak ki sen, evet sen Aziz`sin, Hakim`sin.

SAFF 61-12 (Bu takdirde) benlikten kaynaklanan suçlarınızı örter ve sizi altından nehirler akan cennetlere ve Adn cennetlerindeki temiz meskenlere dahil eder… işte bu azim bir kurtuluştur!

BEYYiNE 98-8 Rablerinin indinde onların cezası (çalışmalarının karşılığı), altlarından nehirler akan Adn cennetleridir… içlerinde sonsuza dek kalmak üzere… Allah onlardan razı olmuştur ve onlar da O`ndan razı olmuşlardır (ilahi özelliklerin tecellisi)… işte bu, Rabbinden haşyet duyan kimse içindir!

“Gümüşten iki cennet vardır. Kapları ve içinde bulunan diğer şeyleri de gümüştendir. Altından iki cennet vardır, kapları ve içlerinde bulunan diğer eşyaları da hep altındandır. Adn cennetinde, cennetliklerle Rablerini görmeleri arasında Allah`ın veçhindeki rıdâu`l-kibriyadan (büyüklük perdesinden) başka bir şey yoktur.”

Buhari, Tefsir, Rahman 1, 2, Bedu`l-Halk 8, Tevhid 24; Müslim, İman 180, (296); Tirmizi, Cennet 3, (2530).

 

 940 – Hz. Ebu Hüreyre (radıyallahu anh) anlatıyor: “Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) şöyle demişti: “Benden sonra, peygamberlikten sâdece mübeşşirat (müjdeciler) kalacaktır!” Yanındakiler sordu: 
 
“- Mübeşşirât da nedir`?” 
 
” Sâlih rüyadırl” diye cevap verdi.” 
 
Muvatta`nın rivayetinde şu ziyade var: “Sâlih rüyayı sâlih kişi görür veya ona gösterilir.”
 
Buharî, Tabir, 5; Muvatta, Rüya 3, (2, 957); Ebu Davud, Edeb 96,(5017).
 
TA`BİR EDİLMİŞ RÜYALAR
 
941 – Semüre İbnu Cündeb (radıyallahu anh) anlatıyor: “Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) sık sık: “Sizden bir rüya gören yok mu?” diye sorardı. Görenler de, O`na Allah`ın dilediği kadar anlatırlardı. Bir sabah bize yine sordu: 
 
” Sizden bir rüya gören yok mu ?” 
 
Kendisine: 
 
“- Bizden kimse bir Şey görmedi!” dediler. Bunun üzerine: 
 
” Ama ben gördüm” dedi ve anlattı: “Bu gece bana iki kişi geldi. 
 
Beni alıp haydi yürü! dediler. Yürüdüm. Yatan bir adamın yanına geldik. Yanıda biri, elinde bir kaya olduğu halde başucunda duruyordu. Bazan bu kayayı başına indirip onunla başını yarıyordu, taş da sağa sola yuvarlanıp gidiyordu. Adam taşı takip ediyor ve tekrar alıyordu. Ama, başı eskisi gibi iyileşinceye kadar vurmuyordu. İyileştikten sonra tekrar indiriyor, önceki yaptıklarını aynen yeniliyordu. Beni getirenlere: 
 
– Sübhânallah ! nedir bu ? dedim. Dinlemeyip: 
 
– Yürü! Yürü! 
 
dediler. Yürüdük, sırtüstü uzanmış birinin yanına geldik. Bunun da yanında, elinde demir kancalar bulunan biri duruyordu. Adamın bir yüzüne gelip, çengeli takıp yüzünün yarısını ensesine kadar soyuyordu. Burnu, gözü enseye kadar soyuluyordu. Sonra öbür tarafına geçip, aynı şekilde diğer yüzünün derisini de ensesine kadar soyuyordu. Bu da, yüz derileri iyileşip eskisi gibi sıhhate kavuşuncaya kadar bekliyor, sonra tekrar önce yaptıklarını yapmaya başlıyordu. Ben burada da: 
 
– Sübhanallah, nedir bu? dedim. Cevap vermeyip: 
 
– Yürü ! Yürü ! 
 
dediler. Beraberce yürüdük. Fırın gibi bir yere geldik. İçinden birtakım gürültüler, sesler geliyordu. Gördük ki, içinde bir kısım çıplak kadınlar ve erkekler var. Aşağı taraflarından bir alev yükselip onları yalıyordu. Bu alev onlara ulaşınca çığlık koparıyorlardı. Ben yine dayanamayıp: 
 
– Bunlar kimdir? 
 
diye sordum. Bana cevap vermeyip: 
 
– Yürü ! Yürü ! 
 
dediler. Beraberce yürüdük. Kan gibi kırmızı bir nehir kenarına geldik. Nehirde yüzen bir adam vardı. Nehir kenarında da yanında bir çok taş bulunan bir adam duruyordu. Adam bir müddet yüzüp kıyıya doğru yanaşınca yanında taşlar bulunan kıyıdaki adam geliyor, öbürü ağzını açıyor bu da ona bir taş atıp kovalıyordu. Adam bir müddet yüzdükten sonra geri dönüp adama doğru yine yaklaşıyordu. Her dönüşünde ağzını açıyor, kıyıdaki de ona bir taş atıyordu. Ben yine dayanamayıp: 
 
– Bu nedir? 
 
diye sordum. Cevap vermeyip yine: 
 
– Yürü ! Yürü ! 
 
dediler. Beraberce yürüdük. Çok çirkin görünüşlü bir adamın yanına geldik. Böylesi çirkin kimseyi görmemişsindir. Bunun yanında bir ateş vardı. Adam ateşi tutuşturup etrafında dönüyordu. Ben yine: 
 
– Bu nedir? 
 
diye sordum. Cevap vermeyip: 
 
– Yürü ! Yürü ! 
 
dediler. Beraberce yürüdük. İri iri ağaçları olan bir bahçeye geldik. İçerisinde her çeşit bahar çiçekleri vardı. Bu bahçenin içinde çok uzun boylu bir adam vardı. Semaya yükselen başını neredeyse göremiyordum. Etrafında çok sayıda çocuklar vardı. Ben yine: 
 
– Bunlar kimdir? 
 
dedim. Cevap vermeyip: 
 
– Yürü ! Yürü ! 
 
dediler. Beraberce yürüdük. Ulu bir ağacın yanına geldik. Ne bundan daha büyük, ne de daha güzel bir ağàç hiç görmedim. Arkadaşlarım: 
 
– Ağaca çık ! 
 
dediler. Beraberce çıkmaya başladık. Altun ve gümüş tuğlalarla yapılmış bir şehre doğru yükselmeye başladık. Derken şehrin kapısına geldik. Kapıyı çalıp açmalarını istedik. Açtılar ve beraberce girdik. Bizi bir kısım insanlar karşıladı. Bunlar yaratılışça bir yarısı çok güzel, diğer yarısı da çok çirkin kimselerdir. Sanki böylesine güzellik, böylesine çirkinlik görmemişsindir. Arkadaşlarım onlara: 
 
– Gidin şu nehire banın! 
 
dediler. Meğerse orada açıkta bir nehir varmış. Suyu sanki sâfi süttü, bembeyaz. . . Gidip içine banıp çıktılar. Çirkinlikleri tamamen gitmiş olark geri geldiler. İki tarafları da en güzel şekli almıştı. 
 
Beni dolaştıran arkadaşlarım açıkladılar: 
 
– Bu gördüğün, Adn cennetidir. Şu da metin makamındır. Gözümü çevirip baktım. Bu bir saraydı, tıpkı beyaz bir bulut gibi. 
 
– Beni gezdirin, içine bir gireyim! dedim. 
 
– Şimdilik hayır! Amma mutlaka gireceksin, dediler. Ben: 
 
– Geceden beri acaip şeyler gördüm, neydi bunlar? diye sordum. 
 
– Sana anlatacağız, dediler ve anlattılar: 
 
– Taşla başı yarılan, o ilk gördüğün adam, Kur`ân`ı atıp reddeden, farz namazlarda uyuyup kılmayan kimsedir. Ensesine kadar yüzünün derileri, burnu, gözü soyulan adam, evinden çıkıp yalanlar uydurup, etrafa yalan saran kimsedir. Fırın gibi bir binanın içinde gördüğün kadınlı erkekli çıplak kimseler, zina yapan erkek ve kadınlardır. Kan nehrinde yüzüp ağzına taş atılan adam fâiz yiyen adamdır. Ateşin yanında durup onu yakan ve etrafında dönen pis manzaralı adam, cehennemin, ateşin bekçisidir. Bahçede gördüğün uzun boylu adam İbrahim (aleyhissalâtu vesselâm)`di. Onun etrafındaki çocuklar ise, fıtrat üzere (bûluğa ermeden) ölen çocuklardır. ” 
 
Cemaatten biri hemen atılarak: 
 
“- Ey Allah`ın Resülü! Müşrik çocukları da mı`?” diye sordu. 
 
Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm): 
 
” Evet, dedi, müşrik çocukları da.” ve anlatmaya devam etti: 
 
” Yarısı güzel yarısı çirkin yaratılışlı olan adamlara gelince, bunlar iyi amellerle kötü amelleri birbirine karıştırıp her ikisini de yapan kimselerdir. Allah onları affetmiştir.”
 
Buharî, Tà`bir 48, Ezân (Sıfatu`s-Sal t) 156, Teheccüt 12, Cenâiz 93, Büyü 2. Cihâd 4, Bedül-Halk 6, Enbiya 8, Tefsir, Ber et 15, Edeb 69; Müslim 23, (2275); Tirmizî, Rü`ya 10, (2295).
 

Kavram hakkında henüz bir not alınılmadı.

Abduhû

Anlamı “Muhammed” isminden kasıt müsemmâdır!..”Muhammed” ismiyle kastedilen varlık!..Bu isimle kastedilen varlık, önce “kulu” dur, sonra “Rasùl”ü!.. Burada “Kul” luk, “Rasùl”lükten de üstündür ki, öne alınmıştır… Düşün ki, Rasùlluk!.. “Ben gelmiş geçmiş

Oku »

Ahlâk

Anlamı Bir düşünce sisteminin sonucu… Detaylı Bilgiler “Ahlâk” diye adlandırdığımız; ve bozukluğunda kişinin veya toplumun çıkarları aleyhine bir takım olaylar çıkmasına sebep olan davranışların temel sebebi dahi beyin olmaktadır… Ahlâk

Oku »

Abdest

Anlamı Abdest almak temizlik gayesi ile getirilmiş bir hüküm olsa idi. «Elini toprağa sür de sonra topraklı elinle suratını, kollarını sıvazla»; der mi idi?.. Abdest ismiyle tanımladığınız şey sudaki bioelektrik enerjinin sinir

Oku »