Âdem a.s.

Adem “nefs“inin hakikatını bilecek ve gereğini yaşayacak bir kapasite ile yaratıldığı için “halife” oldu “yeryüzünde“!..

Burada, “Adem” ismiyle, “İnsan“ı kastediyorum.

Esasen, bizim bildiğimiz Adem`in, yeryüzünde meydana gelen ilk Adem olmadığı yolunda bazı geçmiş beyanlar var. Yani, bizim neslimizin ilk insanı olan Adem, esas insanlığın başlangıcı olan Adem değil!..

Kur`ân-ı Kerîm ‘in bahsettiği Adem, “insan“lığın başlangıcı olan Adem… Belki de yüzmilyonlarla ifade edilebilecek bir süre önce yaşamış olan Zât!..

Oysa, o Adem`den bu yana değişik sayıda Ademlerin yaşamış olduğu belirtiliyor…

Meselâ; Muhyiddin-i Arabi“Fütühât-ı Mekkiye” isimli kitabında;

“Kâ`be ‘de tavaf sırasında bir zâta rastladığını, (tabii bu Zât, bildiğimiz maddi sûretli bir Zât değil, mânevî bir sûret olarak veya Ruh olarak diyelim), kendisine kim olduğunu sorduğunu; o zâtın da cevaben:

-Ben senin baban Adem`den kırk bin sene evvel yaşamış Adem`im” dediğini yazıyor…

Bunun gibi, Hazreti Rasûlullah Aleyhisselâm’ın torunlarından, bâtın ve zâhir ilimleri konusunda son derece vukuf sahibi çok değerli bir Zât olan İmam Cafer-i Sâdık da şöyle diyor:

“Sen sanıyorsun ki, Allah sizden başka beşer yaratmamıştır. Hayır!. Vallahi, Allah, bin kere bin Adem yaratmıştı ki, siz, o Ademlerin sonuncususunuz”!…

Öyle veya böyle, neticede ilk Adem, “Halife” olarak meydana gelmiştir; O`nun genetiğinden gelen bütün “insan“lar da aynı şekilde, Allah sûreti üzere, yani Esmâ-i ilâhînin değişik formüller şeklindeki bileşimler olarak meydana gelmiştir..

  • Dikkat edilirse, Kur`ân-ı Kerîm’de Adem`in ilk insan türünden bir varlık olduğuna dâir hiç bir âyet yoktur!. Kur`ân ‘daki bu açıklama “yeryüzünde Halife meydana getirileceği” yolundadır..
  • “Allah, Âdem`i yer yüzünde bir halife olarak meydana getirdi.”
    Kur’ân `dan evvel gelmiş olan kitaplardan Tevrat`ta da Tekvin bahsinde şu hususa değinilir. “Allah, kendi sûretinde Adam`ı yaptı.”
    Âdem`den Tevrat`ta “Adam” şeklinde bahsedilir. Keza, İncil`de de…
    Bununla birlikte, Buhari`de, Müslim`de, İbn-i Hanbel`de bu konuda bir açıklama vardır. Hazreti Rasûlullahaleyhisselâm şöyle buyuruyor:
    “Allah, Âdem`i kendi sûreti üzere yarattı.”
    “Allah sûreti üzere meydana getirilen”Âdem`in var oluşunun gayesi, bu Âyet-i Kerimede açıklandığı üzere, “yeryüzünde Halife” olmasıdır…
    “Halife” olması, Âdem`in, Allah sûreti üzere yaratılması ile ancak mümkündür ki, biraz önce bahsolunan Rasûl açıklamasında da buna;
    “Allah Âdem`i kendi sûreti üzere meydana getirdi” şeklinde işaret edilmiştir.
  • -Âdem’in Âdem olması ve Allah`ın yeryüzündeki halife olma özelliğini kazanması ancak beynin aldığı melekî etkilerle mutasyon geçirmesi ve ondan sonra da bu mutasyonun genetik olarak nesline geçmesi dolayısıyladır… Bu konuyu TEK’İN SEYRİ kitabında yazmıştım sanırım…
  •  Adem`in yaratılışının orijinine, “Muhakkak ki Allah indînde İsa`nın oluşumu Adem`in oluşumu gibidir… (Âl-i İmrân: 59) uyarısıyla işaret edilmektedir. Bir annenin rahminden dünyaya gelmiştir bedeni itibarıyla Adem! Bedensel orijini itibarıyla da bildiğimiz biyolojik aşamalardan geçmiştir. Bu da çeşitli benzetmelerle anlatılmaktadır. Bu konuda, “Esmâ mânâlarının tamamını” kabul ve bunun “şuuruna” erme yoluyla da “halife” olduğuna işaret edilmektedir ki konunun esas önemli yanı burasıdır. Gerisi ayrıntıdır; çünkü sonunda toprak olacak bedenin nereden ve nasıl oluştuğu hiç önemli değildir! Sadece, onun bedensel yanı itibarıyla dünyanın atomik boyutundan biyolojik oluşumla yaratıldığına, çeşitli benzetme veya sembollerle değinilmektedir. Burada önemli olan biyolojik bedenin hangi aşamalardan nasıl geçtiği değil, Adem diye “yok”tan “Esmâ mânâlarıyla-özellikleriyle” meydana gelmiş –“ceale”; haleka değil- “halife” ismiyle işaret edilen “şuur” varlığıdır. İşin hakikatine eremeyenlerin, işin dedikodusu mahiyetindeki toprak olacak biyolojik bedenin oluşumu tartışmalarıyla ömürlerini boşa harcamaları ne hazindir!
  • İblis kendisindeki doğruya göre, Adem`i yanlışa sürüklemiştir. “Sen Esmâ hakikatinden oluşmuş, sınır ve kayda girmeyen varlıksın, dilediğini yapmalısın. Yasak ağaca dokunmazsan yani bedenselliğinin gereğini yaşamazsan, sınırlanmayı, kaydı kabul etmiş ve böylece de hakikatini inkâra giderek, ölümsüzlük boyutunu yaşamaktan mahrum kalanlardan olmuş olursun” fikrini oluşturmuştur. Böylece hakikatinin sınırsızlığınıyaşamak uğruna Adem ismiyle sembolize edilen mülhime nefs bilincindeki insan, bedensellik, “emmâre”gayyasına düşerek, beden şartlarıyla kayıtlı sınırlı varlık hâline dönüşmüş; “şuur” boyutundaki müşahede ve yaşamdan perdelenmiştir! Hakikatini unutma noktasına kadar uzanmıştır! İşte bu noktada Hakikatin dillenişi olan hatırlatıcıyı -zikri- getiren Rasûller açığa çıkmış ve “insan”“şuur” olan hakiki varlığına iman etmesini teklif etmiştir.

Siteden Oku >>  ADEM

 

 

“ÂDEM”

·         “Adam”

·         “İnsânî Mânâ”

·         “Allah Sûreti”

·         Şuur varlık

·         Esmânın programlanışı-esmâ bileşimin açığa çıkışıyla yoktan yaratılan…

·         Yoktan var olmuş, esmâ ile hayat bulmuş…

·         “İnsan”

·         “İlk İnsan”

·         “İnsan Nesli”nin(“Haniflik” Bilincinin) ilk sureti

·         “Yeryüzünde Halife”

 

  • Kur’ân-ı Kerim’in bahsettiği Âdem, “İNSANLIĞIN BAŞLANGICI OLAN ÂDEM”dir… Bizim neslimizin ilk insanı olan Âdem değil!
  • Tevrat’ta “Âdem”den “Adam” şeklinde bahsedilir
  • ÂDEM’İN YARATILMASI
  • Allah Âdem’i “Âlemler”(İnsanlar) üzerine seçmiştir(Istıva etmiştir)
  • Âdem “Rahman Sûreti” üzereyaratıldı
  • Âdem, “Yeryüzü”nde yaratıldı.
  • Âdem’de “şuur”un meydana gelişi-“Allah İsimlerinin Mânâları”nın açığa çıkacak şekilde yaratılması
  • Âdem’e bütün “İsimler”i(“Allah isimleri”ni-“Esmâullah”ı) tâlim etti
  • Secde yalnızca Allah’a yapılırsa, Yeryüzü Melekleri Âdem’e nasıl secde etmiştir?
  • “Yeryüzü Melekleri”, Âdem’e secde Emrini aldıklarında niçin hayret ve sual ettiler?
  • ÂDEM’E TÂLİM EDİLEN “MUHAMMEDÎ SALT ŞUURdur(Esmâ’nın tamamı-Bedene üflenen ruh)
  • Âdem, “Nefs”inin Hakikatini bilecek ve gereğini yaşayacak bir kapasite ile(“Haniflik” Bilinci ile) yaratıldığı için “Yeryüzünde Halife” (“İnsan Nesli”nin ilk sureti) oldu
  • Âdem’in kendi âlemindeki tasarrufu, Hâlık Teâlâ’nın büyük âlemdeki tasarrufuna benzer.
  • Âdem’in yaradılışındaki orijinal hâli itibariyle kendini beden olarak hissediş yoktu!
  • Âdem’, kendisindeki İlâhi güçlerin açığa çıkmasını engelleyen vehim duygusu gelişmediği için madde bedeni yokmuşçasına özgür bir yaşam sürüyordu
  • Âdem, “İnsanSI” türünden olan bedeni yönünden değil; kendisinde meydana getirilen “İnsânî Mânâ”(Halife özelliği-“Allah Sureti”) ile “İlk İnsan” olmaktadır.
  • Âdem’in yaşadığı Cennet, Dünya üzerindeydi!
  • Âdem ile Havva’nın CENNETTEN İNDİRİLMESİ(Bedenî kayıtlamalar ve kısıtlamalar yaşamı)
  • “YASAK AĞAÇ”(Seksin getireceği üreme-Şeytanın Âdem ile Havva’yı aldatarak aşağı sarkıtması)
  • Âdem “Hakikati”ne isyan etme durumuna düştü…(Bilgilendirildiği halde “unuttu”!)
  • Âdem, “Rububiyet saadeti” ile “İlâhi İhbar” arasında kaldı…(İkileme düştü-Tabiat zulmetine yönelince İlâhi-Rûhî yakınlıktan çıktı)
  • Melekler Âdem’e secde etti fakat İblis(Şeytan-Vehim, Birimsel-izâfi benlik bilinci)secde etmedi
  • “İzâfi-Birimsel Benlik”, “Mülhime Nefs mârifeti” ile insan üzerinde tasarruf etme gücünü muhafaza etti (Şeytan, “Mânevi Diriliş Günü”ne kadar mühlet istedi!)
  • Hücresel Bedeninin “İnsânî Hakikat”i ortaya çıkartabilecek bir kemâle gelmesinden sonra Allah, Âdem’e Ruhundan üflemiştir
  • Âdem, beynin aldığı melekî etkilerle geçirdiği mutasyon neticesinde eriştiği kemâlâtla “Halife” özelliğini kazanmış ve Cennet yaşamına geçmiştir
  • Âdem, hata işlemekle nasıl Halife olur?
  • Şeytanın secde etmesine engelneydi?
  • Evrimle gelen nesil, “İnsanSI”… Âdem’den gelen nesil ise “İnsan” adını alır.(Bkz.G/Genetik Yazgı)
  • ÂDEM NESLİ(Meleki ruh, üst bilinç, akıl sahipleri-Ruh-akıl işlevleri dolayısıyle diğer yaradılmışlardan üstün-şerefli kılınanlar-Varlığındaki “Hilâfet”i sezen-hisseden-idrâk eden ve gereğini yaşayabilen-“Yeryüzünde Halife”-“Âdem Evlâdı”-“Âdemoğlu”-Âdem ve Havva’nın neslinden gelen-“İnsan”)
  • Âdemoğullarının genlerinden zürriyetlerinin alınarak ruhlarının kuvveden fiile çıkarılması
  • Âdemoğullarını Kudsî rızıklar ile rızıklandırdık… Ruh-Akıl işlevleri dolayısıyla şerefli-üstün kıldık
  • Kur’ân’da âdemoğullarına yapılan öğütler
  • Âdem ve nesli,  fark ederek veya farkında olmadan “Fıtrî Hliâfet” görevini yerine getirmektedir
  • Âdem’in zürriyetinden hidâyete erdirilenler
  • Âdemoğulları vehme kulluk yapmamaları için bilgilendirilmişti
  • ÂDEMOĞULLARININ PUTLARI(Yeryüzünde ve Gökyüzünde Hakk’tan perdeleyen nesneler, kuvveler-Var kabul edilen isimler-Kuvveleri nisbet ettikleri, Allah’a yaklaştırması için şefaatını zannettikleri nesneler, kuvveler- Alışkanlıklar-bağlılıklar, bağımlılıklar-Para, mal mülk putu- Şöhret, mevki putu- Etraf, “Herkes” putu-toplumların ürettiği kutsallıklar)   (Bkz.P/Put)

BAKARA 2-31 Sonra Adem`e (Esma`nın programlanışı, Esma bileşiminin açığa çıkışıyla yoktan yaratılana) bütün Esma`yı (Esma ül Hüsna`sının anlamlarını açığa çıkarmayı ve kavramayı) talim etti (programladı). Sonra melaikeye: “Eğer dediğinizde ısrarlı iseniz bana (Adem`in) varlığındaki Esma`nın neler olduğunu anlatın” dedi.

BAKARA 2-33 (Hitap etti): “Ya Adem (yoktan var olmuş, Esma ile hayat bulmuş) varlığındaki isimlerin hakikatinden onlara söz et.” Adem onlara (varlığını oluşturan Allah) isimlerinin işaret ettiği manalardan haber verince (yani bu isimlerin özellikleri kendisinde açığa çıkınca); Allah onlara fark ettirdi: “Demedim mi size ben, muhakkak ki bilirim semalar (şuur boyutu) ve arz (beden) boyutunun gaybını (açığa çıkmamış sırlarını, özelliklerini)… Ve ben bilirim gizlediklerinizi ve açıkladıklarınızı!”

BAKARA 2-34 Meleklere: “Secde edin Adem`e” dediğimizde secde ettiler (yoktan varolmuştaki Esma`dan meydana gelmiş varlığa-Esma mertebesine)… Ancak iblis, benliğinin yüceliğinden (enfüsünde gördüğüyle afaktaki hakikatten perdelenerek) inkar etti. Hakikati inkar edenlerden (kafir) oldu.

BAKARA 2-35 Bundan sonra dedik ki: “Ey Adem, sen ve senin halini, yaşamını paylaştığın (eşin) cennet boyutunu mesken edinin. Dilediğinizce bu boyutun nimetleriyle yaşayın ve şu ağaca da yaklaşmayın, (yaklaşırsanız) zalimlerden olursunuz.”

BAKARA 2-37 Adem, Rabbinden (varlığındaki Esma mertebesinden) gelen ilim ile -kelimeler- (yapmaması gerekeni fark edip, kendisinden açığa çıkan vehmine tabi olma hatasını itiraf edip) tövbe etti. Tövbesi kabul edildi. Şüphesiz ki Hu; O tövbeyi kabul edip Rahimiyeti ile bunun güzel sonuçlarını yaşatandır.

AL-U iMRAN 3-33 Gerçek şu ki Allah, Adem`i, Nuh`u, İbrahim neslini, imran neslini (kendi devirlerindeki) insanların üstüne seçip, arındırdı.

AL-U iMRAN 3-59 Muhakkak ki, Allah indinde isa`nın oluşumu Adem`in oluşumu gibidir (isa`nın oluşumu Adem`in oluşumu gibiyse, Adem`in oluşumu da isa`nın oluşumu gibidir. Buna göre düşünülmeli bu konu. A.H.). Onu topraktan yarattı, sonra “Ol” dedi ve oldu (topraktan-moleküler yapıdan meydana gelene ruhun nefh olmasıyla insan haline gelmesi ile, ana rahminde moleküler yapıdan meydana gelene ruh nefh olması suretiyle insanın meydana gelmesi aynı şeydir).

MAiDE 5-27 Onlara Adem`in iki oğlunun haberini, Hak olarak anlat… Hani ikisi de birer kurban takdim etmişlerdi de, birinden kabul olunmuş, diğerinden kabul olunmamıştı… (Kabul olunmayan Kabil) şöyle dedi: “Kesinlikle seni öldüreceğim”… (Kabul olunan Habil) ise: “Allah yalnızca muttakilerden kabul eder” dedi.

ARAF (A’RAF) 7-11 Gerçek ki, sizi yarattık… Sonra sizi şekillendirdik… Sonra meleklere “Secde edin Adem`e” dedik… iblis hariç secde ettiler; o secde edenlerden olmadı.

ARAF (A’RAF) 7-19 Ey Adem! Sen ve eşin cenneti yaşam ortamı edinin… ikiniz de istediğiniz yerden yeyin… (Ancak) şu ağaca (bedene-bedenselliğe) yaklaşmayın… Nefsine zulmedenlerden olursunuz.

ARAF (A’RAF) 7-29 De ki: “Rabbim her şeyin hakkını vererek yaşamayı emretti… Her mescidde vechlerinizi ikame edin (tam teslim olmuşluğun sonucu olarak benliğinizin ortadan kalkışını yaşayın) ve Din anlayışınızı sadece O`na has kılarak O`na dua edin… Başlangıcınızdaki gibi (cennette Adem`in yaratılışı üzere) O`na döneceksiniz!”

iSRA 17-60 Hani sana: “Muhakkak ki Rabbin insanları (BinNas = insanların hakikati olarak) ihata etmiştir” dedik… Sende oluşturduğumuz o görüşü (mirac`da yaşadığını) ve Kuran`daki mel`un şecereyi (uzaklaştırılmış ağaç – beden yaşamını) de insanlar için yalnızca bir fitne (sınav objesi) kıldık! Biz onları korkutuyoruz… Fakat (bu), onların büyük taşkınlıklarından başka bir şeyi arttırmıyor. NOT: (Yasak ağaca dokunmak, Üflenen ruh = Esma {El Veli} açığa çıkışı = şuur varlık olarak kayıtsız şekilde yaşayan Adem`in, bedenini {Havva} kendisi olarak kabullenmesi; cennet boyutunu Esma kuvveleriyle yaşarken, kendini beden vehmederek, bu kuvvelerden uzak düşmesi, beden kayıtlarıyla arzda-bedende yaşamak zorunda kalması. A.H.)

iSRA 17-61 Hani (yeryüzü) meleklerine (bedendeki Esma kuvvelerine): “Ademi şuura boyun eğin” dedik de iblis hariç, doğal olarak boyun eğip gereğini uyguladılar (bu kuvveler kullanılmaya başlandı)… (iblis): “Balçık (su+toprak; maddeden oluşmuş beden {dabbe}) olarak yarattığına secde eder miyim?” dedi. (iblis`in insandaki varlığı, insandaki vehim kuvvesidir ki aklın {bilincin} hükmü altına girmeyen kuvvedir; “var”ı yok, “yok”u var kabul ettirir. A. Ceyli)

KEHF 18-50 Hani biz meleklere “Secde edin Adem`e” dedik de iblis hariç hepsi hemen secde ettiler! iblis CiNN (türünden)dendi; (bu nedenle) Rabbinin hükmüne (hakikat ilmi yoktu {Cin türünde hakikat ilmi ve kader sistemi bilgisi yoktur – RUH iNSAN CiN Kitabı. A.H.}) uymadı! O halde siz, beni bırakıp onu (iblis`i) ve neslini mi dostlar ediniyorsunuz? Halbuki onlar sizin düşmanınızdır! Zalimler için ne kötü bir dost seçimi oldu!

MERYEM 19-58 işte bunlar, Allah`ın kendilerine in`amda bulunduğu Nebilerden, Adem`in soyundan, Nuh ile birlikte (gemide) taşıdıklarımızdan, İbrahim ve israil`in (Yakup) zürriyetinden hakikate erdirdiğimiz ve (ezelden) seçtiğimiz kimselerdir. Onlara Rahman`ın varlığının delilleri okunduğu zaman (yakini müşahede ile) secde ederler ve ağlarlar. (. ayet secde ayetidir.)

TAHA 20-1 Ey iNSAN (Adem`e talim edilen Esma`nın tamamı ve bedene ruh olarak üflenen diye benzetme yollu anlatılan Muhammedi salt şuur)!

TAHA 20-115 Bundan önce Adem`i bilgilendirmiştik… (Fakat) O unuttu… Onu (uyarıyı uygulamada) azimli bulmadık.

TAHA 20-116 Hani biz meleklere (arz kuvvelerine) “Secde edin Adem`e (şuur varlığa)” demiştik de, iblis hariç, (hepsi) hemen secde ettiler… (iblis) kaçınmıştı!

TAHA 20-117 Dedik ki: “Ey Adem, kesinlikle şu (iblis, vehmini tahrik eden kendini beden kabul etme fikri) senin ve eşin (bedenin) için bir düşmandır! Sakın sizi (kendinizi şuur {meleki yapı – kuvve} olarak yaşadığınız) cennetten (bedenselliğe – bilinç yaşamı boyutuna) çıkarmasın; sonra şaki (kendini beden sınırlamasının mutsuzluğu içinde bulan ve bunun sonuçlarını yaşayarak yanan) olursun!” NOT: Burada anlatılmak istenen, müşahedemizdekine göre özetle şudur: Adem ismiyle işaret edilen, yokken, Allah Esma`sının ihtiva ettiği ruh {manalar bütünü} üflenerek, bir “şuur varlık” halinde beyinden yani madde bedenden açığa çıkarılmıştır. Beyin bu açığa çıkarılışı kabul edecek şekilde `tesviye` edildikten sonra, açığa çıkan bu El Esma ruhu olan şuur varlık, meleki bir yapı-boyut olarak cinsiyetsizdir. Ne var ki iblis diye tanımlanan cin türünün, {göze göre görünmez} ışınsal bedenli varlığın, beyinde impulse ile oluşturduğu, kendini beden olarak kabullenme fikriyle, şuurun hakikati örtülmüş; kendisini eşi diye tanımlanmış olan beden kabulü noktasına indirmiştir. Beyin, yapısı itibarıyla, veri tabanını oluşturan genetik bilgiler, şartlanmalar, değer yargıları ve bunun getirisi duygular ile çeşitli fikirler doğrultusunda açığa çıkan bilincin, akıl kuvvesini değerlendirmesiyle yaşar. Bilincin şuur boyutunu oluşturan Allah Esma`sına `iman` etmesi ve buna göre yaşaması teklif edilmekte ve işin doğrusunun bu olduğu `hatırlatılmaktadır`. Şuur ise bu bağlardan öte, hakikati Allah ilmine uzanan meleki kuvve-nurdur. Şuur, kalp veya daha deriniyle hakikati hissetmesi itibarıyla `fuad` (Esma mana özelliklerini şuura yansıtıcılar-kalp nöronları) diye anlatılır. Şuurun, eşi olarak kendisine geçici süre verilmiş olan beden ise, kah maddeden meydana gelmesi itibarıyla `arzın dabbesi`, kah bedendeki hayvanlarla ortak özellikler dolayısıyla `enam`, kah da şuurun meleki vasfını sınırlaması veya örtmesi fikrini beyinde tetiklemesi itibarıyla `şeytan` diye tanımlanmıştır. “insan” diye tanımlanmış “şuur”, kendi orijin yapısını, bedende gözünü açması dolayısıyla da unutmuş, `hatırlamaz` olduğu için `zikir-hatırlatıcı` gönderilmiştir. Kuran bilgisi, `zikir` yani `hatırlatıcı`dır. insana hakikatini hatırlatmak içindir. Beyin-beden kabulünün getirisi sınırlı-kayıtlı cehennemi bedensel yaşam; şuur boyutundaki meleki boyuttaki seyir ise cennet yaşamı olarak tanımlanmaktadır. Bütün bu olaylar ve cennet-cehennem tasvirleri bir kısım ayetlerde vurgulandığı üzere, tamamıyla misal yollu benzetme ve işaret yollu anlatımdır. Cennet şuur yaşamı ve şuurdan, El Esma özelliklerinin açığa çıktığı bir yaşam olduğu içindir ki; biyolojik-hayvansı beden var olmadığı ve dahi söz konusu olmadığı içindir ki; buna dair oluşlar da o boyutta yer almaz. Onun için cennetin gerçekte, çok algı dışı bir yaşam boyutu olduğuna işaret edilmiştir. Konunun detayları ayrı bir kitap mevzuudur. Ancak Kuran`daki işaretlerin yerli yerinde değerlendirilip anlaşılması için bu kadar bir özet anlayışımızı buraya eklemeyi uygun gördüm. Eksik veya yanlış müşahedem oluşmuşsa bağışlanma dilerim. Hakikatini bilen Allah`tır. A.H.)

TAHA 20-120 (Sonunda) Şeytan ona vesvese verip: “Ey Adem, sana ölümsüzlük ağacını ve eskiyip yok olmaz mülkü bildireyim mi?” dedi.

TAHA 20-121 ikisi de (şuur ve bilinç {beden}) ondan (ağacın, bedenselliğin meyvesinden) yediler! SEVAT`ları (bedenleri) hissedilir oldu da Cennet yaprağından (bedensellik duygusunu bilinçteki hissedişleriyle) örtmeye çalıştılar! Adem, Rabbine asi oldu da yaşayışı bozuldu.

ENBiYA 21-91 iffetini koruyan o dişiyi (Meryem`i)… Ona (Meryem`in rahmindeki {ademi yaratışın benzeri olarak} cenine) ruhumuzdan nefhettik (Onda Esma`mızdan bazılarının özel manalarını açığa çıkartarak isa`yı {şuur varlığı} halk ettik)… Onu ve oğlunu alemler için bir mucize olarak meydana getirdik.

SAD 38-75 Buyurdu: “Ey iblis (ikileme düşen)! iki Elim (ilim ve kudret) ile yarattığıma secde etmene ne mani oldu? Benliğin mi engel oldu, yoksa Alun`dan (Adem`e secdesi söz konusu olmayan yüce kuvvelerden) mi olduğunu sandın?”

HUCURAT 49-13 Ey insanlar… Muhakkak ki biz sizi (hep aynı şekilde) bir erkek ile bir dişiden yarattık (Adem hariç kaydı yok bu bildirimde); tearuf (tanışıp birbirinizden farklı özellikleri, kemalatı elde) edesiniz diye sizi ırklar-türler ve toplumlar olarak oluşturduk… Muhakkak ki Allah indinde sizin en ekreminiz (en şerefliniz), sizin en muttaki (hakikate uygun şekilde) yaşayanınızdır! Muhakkak ki Allah Alim`dir, Habir`dir.

1664 – Hz. Ebu Hüreyre (R.a) anlatıyor: “Resûlullah (S.a.v) bir gün elimden tuttu ve şu açıklamayı yaptı:

“Allah toprağı cumartesi günü yarattı. Ondaki dağları pazar günü yarattı; ağaçları pazartesi günü yarattı. Mekruhları salı günü yarattı. Nuru çarşamba günü yarattı ve onda hayvanları perşembe günü yaydı. Hz.Adem (aleyhisselam)`i cuma günü ikindi vaktinden sonra, ikindi ile gece arasındaki gündüz vaktinin en son saatinde en son mahluk olarak yarattı.”

 

1671 – Hz. Ebu Hüreyre (R.a) anlatıyor: “Resûlullah (S.a.v) buyurdular ki: “Allah Teâla, Hz. Âdem (A.s)`ı yarattığı ve ruh üflediği zaman, Âdem hapşırdı ve elhamdülillah diyerek, izni ile Teâla`ya hamdetti. Rabbi de ona:

“Ey Âdem, yerhamukallah (Allah sana rahmet etsin), (mukarreb) meleklerden şu oturan gruba git ve “Esselâmu aleyküm” de!” dedi. (Hz. Âdem öyle yaptı. Hitab ettiği melekler):

“Ve aleyke`s-selamu ve rahmetullahi ve berekâtuhu!” diye karşılık verdiler. Sonra Âdem (A.s) Rabbine döndü. Rabbi ona:

“Bu cümle senin ve evlâdlarının aralarındaki selâmlaşmadır” dedi.

Allah Teâla hazretleri, elleri kapalı olduğu halde Âdem`e:

“Dilediğini seç!” dedi. Hz. Âdem:

“Rabbimin sağ elini seçtim! Rabbimin iki eli de sağdır, mübarektir” dedi. Sonra Allahu Teâlâ hazretleri sağ elini açtı. İçinde Hz. Âdem ve onun zürriyeti(nin emsâlleri) vardı. Hz. Âdem (A.s):

“Ey Rabbim, bunlar nedir?” dedi. Rabb Teâla:

“Bunlar senin zürriyetindir” dedi. Her insanın iki gözünün arasında ömrü yazılıydı. Aralarında biri hepsinden daha parlak, daha nurlu idi. Hz. Âdem:

“Ey Rabbim ! Bu kimdir?” dedi. Rabb Telâla hazretleri:

“Bu senin oğlun Dâvud`dur. Ben ona kırk yıllık ömür takdir ettim” dedi. Âdem aleyhisselam:

“Ey Rabbim onun ömrünü uzat!” talebinde bulundu. Rabb Teâla:

“Bu ona takdir edilmiş olandır!” deyince, Âdem:

“Ey Rabbim, ben ona kendi ömrümden altmış senesini verdim”diye ısrar etti. Bunun üzerine Rabb Teâla:

“Sen ve bu (talebin berabersiniz).” buyurdu.

Sonra Âdem cennete yerleştirildi. Allah`ın dilediği kadar orada kaldı. Sonra cennetten (arza) indirildi. Âdem burada kendi ecelini yıl be-yıl sayıp hesaplıyordu. Derken ölüm meleği geldi. Hz. Âdem (A.s) ona:

“Acele ettin, erken geldin. Bana bin yıl ömür takdir edilmişti!” dedi.

Melek:

“İyi ama sen oğlun Dâvud a altmış senesini verdin” dedi. Ne var ki O bunu inkâr etti, zürriyeti de inkâr etti; o unuttu, zürriyeti de unuttu. “

Resûlullah (S.a.v) ilâve etti: “O günderı itibaren yazma ve şahidlik emredildi.”

Tirmizî, Tefsir, Muavvizateyn (3365). Bu hadis A`raf süresinin tefsirinde geçti. Orada son cümle yoktur.

 

Müslim`in rivayetinde şu ziyade var: “…zira Allah Adem`i kendi sûretinde yaratmıştır.”

3458 – Hz. Enes (R.a) anlatıyor: “Resülullah (S.a.v) şu duayı çok yapardı:

 

4810 – Hz. Ebu Hureyre (R.a) anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:

“Hz. Adem ve Musa aleyhimâsselam münakaşa ettiler. Musa, Adem`e:

“İşlediğin günahla insanları cennetten çıkaran ve onları şekâvete (bedbahtlığa) atan sensin değil mi!” dedi. Adem de Musa`ya:

“Sen, Allah`ın risalet vermek suretiyle seçtiği ve hususi kelamına mazhar kıldığı kimse ol da, daha yaratılmamdan (kırk yıl) önce Allah`ın bana yazdığı bir işten dolayı beni ayıplamaya kalk (bu olacak şey değil)!” diye cevap verdi.” Resûlullah devamla dedi ki:

“Hz. Adem Musa`yı ilzam etti!”

Buhari, Kader 11, Enbiya 31, Tefsir, Tâ-ha 1, 3, Tevhid 37; Müslim, Kader 13, (2652); Muvatta, Kader 1, (2, 898); Ebu Dâvud, Sünnet 17, (4701); Tirmizi, Kader 2, (2135).

4811 – Ömer İbnu`l-Hattab (R.a) anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:

“Musa aleyhisselâm: “Ey Rabbim! Bizi ve kendisini cennetten çıkaran Adem`i bize bir göster!” diye niyazda bulundu. Hak Teâla ve Tekaddes hazretleri de babası Adem aleyhisselâm`ı ona gösterdi. Bunun üzerine Hz. Musa:

“Sen babamız Adem misin?” dedi. Adem: “Evet!” deyince:

“Yani sen, Allah`ın kendi ruhundan üflediği kimsesin. Sana bütün isimleri öğretti, meleklere emretti ve onlar da sana secde ettiler öyle değil mi?” diye sordu. Adem yine: “Evet!” dedi. Hz. Musa sormaya devam etti:

“Öyleyse sen niye bizi ve kendini cennetten çıkardın?”

Bu soru üzerine Hz. Adem:

“Sen kimsin?” dedi. O: “Ben Musa`yım!” deyince:

“Yani sen, Allah`ın risalet vererek mümtaz kıldığı kimsesin. Sen Beni İsrail`in peygamberi, perde gerisinde Allah`ın konuştuğu kimsesin. Allah seninle kendi arasına mahlukatından bir elçi de koymadı değil mi?” dedi. Hz. Musa “Evet!” deyince; Hz. Adem:

“Öyleyse sen, (bu söylediğin şeyin) ben yaratılmazdan önce Allah`ın (kader) kitabında yazılmış olduğunu görmedin mi?” dedi. Hz. Musa “Evet!” deyince:

“Öyleyse Allah`ın kazası (hükmü) benden önce cereyan etmiş bir şey hakkında beni niye levmediyorsun?” dedi.”

Aleyhissalâtu vesselâm, devamla:

“Hz. Adem, Musa`yı ilzam etti. Hz. Adem Musa`yı ilzam etti. Hz. Adem, Musa aleyhimesselâm`ı ilzam etti” buyurdular.”

Ebu Dâvud, Sünnet 17, (4702).

 

613 – Ebu Hüreyre (radıyallahu anh) anlatıyor: “Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: “Allahu Zü`l-Celâl hazretleri Adem (aleyhissalâtu vesselâm)`i yarattığı zaman sırtını meshetti. Bunun üzerine kıyâmete kadar onun neslinden yaratacağı insanlardan herbirinin iki gözü arasına nurdan bir parlaklık koydu. Sonra hepsini Adem (aleyhisselâm)`e arzetti. Adem (aleyhisselâm):

“-Ey Rabbim bunlar da kim?” diye sordu.

“-Bunlar senin zürriyetindir” dedi.

Onlardan bir tanesi dikkatini çekti, gözlerinin arasındaki parlaklık çok hoşuna gitmişti.

“-Ey Rabbim şu da kim?” diye sordu.

“-Davud!” deyince.

“-Pekala ne kadar ömür verdin?” diye sordu.

“-Altmış yıl!” dedi.

Adem:

“-Ey Rabbim, ona benim ömrümden kırk yıl ilave et!” dedi.

Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: Hz. Adem`in yaşı kırk yıl eksik olarak kesinleşince hemen ölüm meleği geldi. Adem (aleyhisselam) ona:

“-Yani benim ömrümden kırk yıl daha geride kalmadı mı?” dedi. Melek:

“-İyi ama, dedi, sen onu oğlun Dâvud`a vermedin mi?”

Adem inkâr etti, zürriyeti de inkar etti, Adem unuttu ve meyveden yedi. Zirriyeti de unuttu. Adem hatâ işledi, zürriyeti de hata işledi.”

Tirmizi, Tefsir, A`raf, (3078). Tirmizi hadisin sahih olduğunu söyledi.

Kavram hakkında henüz bir not alınılmadı.

Budizm

Anlamı Zeki insanlar artık yukarıda ötede bir Tanrının yolladığı kuralların geçersiz olduğunu; böyle bir Tanrının olmadığını; böyle bir tanrının dininin olmayacağını farkederek dinlerden uzaklaşmağa başladılar; Ateizme döndüler. Onlardan biraz daha

Oku »

Şirki Hafi

Şirki hafî  (gizli şirk) en büyük günahtır!… Mutlak şirkin zaten bağışlanması yoktur… Şirki hafi ise bunun dışında kalan günahların en büyüğü ve bütün günahların kökenidir!.. Değerlendirmelerin, “ALLAH adıyla işaret edilen’’inki

Oku »

Evlilik

Anlamı  Allah Rasûlü’nün nikâhını kim kıymıştı? “İmam” kime denir; ne anlama gelir; bunu biliyor musunuz?. Önemli olan İmamın ya da sütçünün nikâh kıyması değildir!… Önemli olan nikâh“kavramı“dır!… Bu da iki kişinin bir gecelik

Oku »