31 MART 1998

Ahmed Hulûsi

− Selâmu aleykum, tahkike ermek için mücahede eden mukallit dostlarım…

El kör, ben kör!.. Bilmem yolumuz nere varır!.. Kılavuzu kör olanın yolu sarpa varır… Ama demiş ya, “hiç olmazsa o yolda öldü derler…”

Tahkik ile hakikatin ne olduğunu hissedip yaşayamıyorsak da, hiç olmazsa taklidin ne olduğunun farkına vardık ve iyi bir MUKALLİT olduğumuzu anladık…

Bana göre bu da iyi bir gelişme… Doğru teşhis, yarım tedavidir derler… Artık en azından kendimizi aldatmıyoruz, bu dini anladım, “ALLÂH”ı anladım diye…

Açılamayıp kör de gitsek, hiç olmazsa kör olduğumuzu bilerek yaşayacağız ve kendimizi aldatmayacağız… Bu çok önemli… Çünkü, körlüğün acısını hissetmeyen, bu konuda başkalarına da yardımcı olmaz…

Bari sen kurtul, der!.. İşte o yüzden bunları yazıyorum ben de!..

Bakarsınız bir bilen, tutar elimizden!..

Evet var mı bana TAKLİTÇİLİKTEN kurtulmam için önerisi olan?..

Cevap

− Seyret!!!

Üstad

− Göremeyen nasıl seyreder?..

Cevap

− Bakan göz görür..!

Üstad

− Yoksa gördüğünün farkında olamayan, kendini kör mü sanır?..

Cevaplar

− Doğru!..

− Gören haşyet duyar! Baktığında haşyet duymayan, gördüğünü idrak edemiyordur diye düşünüyorum.

− Bir gün haşyetim de biter, diye de düşünmezsin; olduğu gibi görürsün..!

Üstad

− Önceki gece İbrahim Aleyhisselâm ile ilgili bir bilgi aldım… Ve anladım ki, O’nun hakkında biraz daha konuşmamız lazım…

İbrahim Aleyhisselâm ile ilgili üç önemli olaydan daha söz edilir…

1. Nemrud tarafından ateşe atılması…

2. Kuşu öldürüp dört parçaya ayırarak dört uzak mesafeye atıp, onu tekrar canlandırması…

3. Kâbe’yi inşa etmesi…

Bu olayları, masal gibi okuduk iyi bir MUKALLİT olarak!.. Hemen hepimiz biliriz… 

Ama benim merakım tuttu işte!..

Bu olaylar acaba, nasıl, hangi duygu ve düşünceler içinde ve hangi şartlar altında yaşanmış acaba?.. Bu olaylar niçin bize anlatılıyor?.. Ne anlamamız, nasıl değerlendirmemiz isteniyor?..

Düşüncelerinizi ve beni aydınlatmanızı istirham ediyorum!

Evet, LÜTFEN cevaplarınızı bekliyorum!..

Cevap

− Nemrud’un Hz. İbrahim (a.s.)’ı ateşe atması; ilmin ateşin ardında oluşu, buna mukabil Hz. İbrahim’in hiçbir tereddüt etmeksizin ateşe atılışını kabul edişi…

Üstad

− İbrahim Aleyhisselâm’ın kuşu dört parçaya ayırıp dört yöne savurup sonra da canlandırması?..

Kâbe’yi inşa etmesi..?

Nemrud ateşinden sağ sâlim çıkması… gibi olaylar nasıl, hangi duygu ve düşünceler içinde ne şekilde yaşanmıştır?..

Herkesten cevap bekliyorum…

Herhâlde masal gibi okuyan MUKALLİTLER, için yazılmadı Kurân’da bunlar?..

Cevaplar

− Belli mücahedeler, arınmalar sonrasında birimin Allâh’ı tanıyabileceği mi anlatılmak isteniyor?..

− Kuşu dört parçaya ayırıp kendine çağırması, kendinde hayat ve kudret sıfatlarının zuhurunu bir olay ile göstermesi; bütün bunların yanı sıra Hz. İbrahim’in Hakk-el yakîn mertebesine işaret edişi…

− Kâbe’yi de inşa etmesi de Kâbe’nin hakikati ile kendi hakikati arasında bir paralellik taşımasıdır.

Üstad

− Kimin testisinde ne varsa o dökülür… Kâbe olan, Kâbe yapar, okul olan okul yapar mı demek istiyorsun?..

Cevaplar

− Evet Üstadım…

− Kayıt altına almak yok..!!

Üstad

− Ameline ve yaşantına bak, ne için yaratıldığını anla!.. Perdeli yaşayıp, perdeliliğe hizmet için mi varsın?.. Perdesizlik için mücahede edip bu yolda ameller mi ortaya koyuyorsun; DELİCESİNE!

Hz. Muhammed’e bu yoldaki çalışmaları yüzünden deli demişlerdi…

Amelinin karşılığını alacaksın!.. Herkes kendi kendini kayıtlar; kayıtlamış olan ol Allâh olur!.. 

Cevaplar

− Bu konuda beni mazur görmenizi istirham ediyorum… Sizi anlamak için yırtınmama rağmen, hiçbir gelişme kaydedemiyor iken; tanımadığım zâtların duygu ve düşünceleri hakkında rasyonel bir değerlendirme yapamayacağımı düşünüyorum… Üstadım…

− Kâbe’yi inşa etmesi, kendinde bulduğunu Efâl’de açığa çıkarmasıdır ve tüm insanlarda da bu hakikatin olduğunu işarettir… Kuşu canlandırması kudret ve ilim sıfatlarının ortaya konuşudur…

− Allâh’ı bilme ve tanıma yolunda yaşamış olduğu aşamalar olarak değerlendirebilir miyiz?..

− Ateşin yakmaması vehmin hükmünden kurtulmuş olmasını gösterebilir mi?.. Ateşten sağ çıkmasını ise kudretine bağlıyorum…

− Kuş ile ilgili âyette: “Kuştan (cinsinden) dört al; onları kendine yönelt-alıştır… Sonra her bir dağın başına onlardan bir cüz koy… Sonra çağır; sana koşarlar…” ifadesi ile Hac konusundaki âyette: “İnsanları çağır sana gelirler…”

ifadeleri arasında bir bağlantı olduğunu… Hz.İbrahim’in, Kâbe’yi tespitinden de anlaşılacağı gibi; ZÂT’ında bilerek her mertebeden seyir ve güç sahibi olduğunu; bununla dört kuş mecazı ile dağlara (benliklere) bu tesiri koyup inşa ettiğinin hakikatine çağırdığını… düşünüyorum.

1. İsimlerden geçip resme ulaşmak,

2. Emmâre, Levvâme, Mülhime, Mutmainne makâmları…

3. Kâbe’nin inşası Hakk-el Yakîn oluşu diye düşünüyorum… Üstadım.

− HANÎF olarak, dışarıda değil, kendinde olan güçleri ile Kâbe’yi inşasıdır… Bu güçler ile varoluşu da (ŞİRK EHLİ OLMAYAN), şirk ateşi (Nemrud) yakamaz… Kendi Hanîfiyetinden emin olan da, bilir ki onu yakacak ateş yoktur! Çünkü ateş müşrikleri yakar…

Üstad

− Önce Nemrud olayı üzerinde; ikinci olarak kuş olayı üzerinde; son olarak da Kâbe olayı üzerinde duralım ve bu sıralamaya göre olayı çözmeye çalışalım isterseniz?..

İbrahim Aleyhisselâm’a dışarıdan birileri mi yolladı bu talimatları… Yoksa kendi özünden mi?.. Nasıl; NEDEN?..

Cevaplar

− İbrahim Aleyhisselam’ın Kâbe’yi inşa etmesi, Hayy ve Kayyum olan Allâh’ın Bâkî oluşuna…

Kuşu dört parçaya ayırıp sonra canlandırması varlığın dört unsurdan meydana gelişine; hava, ateş, su ve toprağa;

Nemrud’un ateşe atması da, “sümme redednahu esfele sâfilin”e, yani insanın en üst bir hâlde varolup, sonra aşağıların aşağısına itilmesine işarettir, bildiğim kadarıyla…

− Üstadım, kendi özünden olduğunu biliyorum ama nasıl ve nedeni anlamama yardımcı olur musunuz?

− Mümkünse bu konuyu sizden dinleyebilir miyiz Üstadım?..

Üstad

− Ben sizlerden yardım bekliyorum… saç kalmadı başımda; benim acil merheme ihtiyacım var!.. 

Soru

− Sizinle ilişkimizi sağlamlaştıracak bir konu olabilir mi acaba Üstadım… ???

Üstad

− Ben de o arayış içindeyim, sizlerden kopmamak için!..

Cevaplar

− Nemrud olayında, ateşin hakikatinin “Allâh” olduğu bilincini taşıyordu. Kuş olayında, Allâh’ın kudret ve ilim sıfatının açığa çıkması; Kâbe olayı ise Zâtî hakikatine işarettir…

− Nemrud, akıl ve iman nûrunun vehme galip gelişi, dört kuş olayı ilâhî sıfatlarla tahakkuk edişi; Kâbe’nin inşası Bakâbillâh oluşuna işarettir.

− 1) Kendi özünde Tek’i seyrettiği için ateş yakmadı, 2) Dört makâmı geçip cem etmesi kuşun canlanması, 3) Özünde şirkin kalkıp Halifetullâh olmasıdır… çok acemiyim uzun açıklayamıyorum… Özür diliyorum, Üstadım.

Üstad

− Dışardan İbrahim Aleyhisselâm’ı değerlendirmeye çalışmak yerine… O olaylarda neler düşünmüş veya hissetmiş olabilir ki, olaylar bu şekilde gelişti diye düşünsek, acaba bir yere varabilir miyiz?..

Cevap

− BEN kendimle kavgayı bıraktım her yönden gelene de eyvAllâh diyorum ve seyrediyorum..!

Üstad

− Yani?..

Cevap

− Ne ile vazifeli isem en iyisini yapmaya çalışıyorum..!

Üstad

− Çok iyi yapıyorsun da; ben şimdi bu mukallit kafamı İbrahim olayının tahkikine ermek için yoruyorum… Buna yardımcı olur musunuz LÜTFEN!..

Hikmetine ermeden seyir, tüm mahlûkata; hikmetini bilerek seyir ise insana yani “Halife” olana aittir!

Cevap

− BEYNİMİZİN %5’i ile çok cesurca bir teşebbüs olur… Üstadım.

Üstad

− Ama bu arada da nazikçe uyarıyor beni…

Sen bu %5’lik beyinle nasıl anlarsın bunu diye…

Haklısın …, ama programım bunu bildiği hâlde, gene de araştırıp anlama gayretinden geri kalmıyor…

Göz odur ki ibret ala!..

Ve bunlar benim ibret almam ve kendi şartlarımda değerlendirmem için bana aktarılıyor diye düşünüyorum…

Bana ne diyorsam, bu da, bu konudaki nasipsizliğimdendir; diye sanıyorum…

Nasibi olan, üstüne gider ve alır!.. Nasibi olmayan da, bana ne, deyip bir yana bırakır eline verileni; gibi geliyor… Yanlış düşünüyorsam; uyarın LÜTFEN!.. 

Cevaplar

− Zâtî kimliği ile ilâhî sıfatlarla tahakkuk etmiş bir mahal olarak, insanlığa istikamet verme; yeni bir jenerasyon oluşturma gücünü kendinde bulmuş; ve bunun gereğini yürürlüğe koymuştur!.. Bu olaylar da, çeşitli yönlerden, bu sıçramayı sembolize eder diye düşünüyorum

1) Ateş terkibiyetin hükmündeki birimi yakar.

2) Terkibiyetin hükmünden kurtulmuş bilincin, kendindeki Hayat ve Kudret sıfatını ortaya koyması, kurtulmuş “olanın” kendindeki…

− Özünden özüne tam teslimiyet mi acaba Üstadım..?

− O zaman, İbrahim ismi ile çıkar Kâbe’ye çağırır insanları hakikate erdirmek için; bugün de bu isimle çıkar, insanları chat’e çağırır Beytullâh’ı anlatıp yaşatmak için!!!

− Hz. İbrahim’in özünden gelenleri kendisinde fiiliyata dökememesi Nemrud’un kendisini ateşe atarak yanması olarak değerlendirilebilir.

Bilâhere bu yanma neticesi Zâhir, Bâtın, Ezel ve Ebed olanın da “O” olduğunu anlaması, kuşu dört parçaya ayırması ve bunları kendisinde cem ederek tekrar canlandırması olabilir. Daha sonra da tekâmülünün tamamlanarak Kâbe’yi özünde inşa etmiştir… düşüncesindeyim.

− Hz. İbrahim’in ateşte yanmaması beden kayıtlarından çıkışını sembolize ediyor. Kuşu dörde ayırıp sonra diriltmesi ise kendinde ortaya çıkan ilim, kudret, hayat sıfatlarıdır. Bunların neticesinde özündeki gerçeğe Zât boyutunda vâkıf oluyor…

Üstad

− Hz. Muhammed “Ene beşerün MİSLİKUM” diyorsa… Hz. İbrahim de öyledir, demektir… Bu durumda Ben de kendimde bunları aramayayım mı?..

Aramak için de, önce ne olduğunu anlamam gerekmez mi?..

Günahını bilmeden tövbe ediyorsun, bu nasıl tövbe; diyor Yunus!..

Öyle ise, önce kendimde olanları bilip, onların ne ve nasıl, neden oluştuğunu kavramam gerekmez mi?..

Olayı, bu şudur, bu şudur gibi etiketleyerek nereye varabilirim ki?..

Aksine böyle yaparak yolumu kendi elimle kapatmış olmaz mıyım?..

Arabadan haberin yoksa; ya da var da ne olduğunu bile anlamadan, güzel şeymiş deyip olayı kapatıyorsan; nasıl araba sahibi olup kullanıp, bir yerlere varabilirsin?..

Ne olacak şimdi benim hâlim?..

Hiçbirinizden olayı anlamama ve kendimde aramama çare olacak cevabı alamadım!..

Cevap

− O zamanki Hz. İbrahim’den anlatırsak, ciltlerle kitaplar yazılmış… Sıfatlarla anlatmaya, veya nefis mertebeleri ile anlatmaya çalışırsak, tanrıya varırız ve mukallit oluruz!

Kendimize ve bizdeki İbrahim’i anlatırsak, kendimizdeki, yöneldiğimiz Kâbe’yi inşa etmiş isek ve ki bu Kâbe’yi inşa edeni, hangi isim altında ateşe atmak isteyen olursa Onu yakamaz!!!

Üstad

− DIŞARDAN BAKARAK DEĞİL, olayı İÇERDEN DIŞARI DOĞRU çözebilirsek konunun ipucunu yakalamış olabiliriz diye düşünüyorum… 

Cevaplar

− İbrahim Aleyhisselâm’ın bu üç olayda kemâlâtını ortaya koyuşu sembolize ediliyor…

1. Putlarını kırdığı için kavmi onu ateşe attı… Ama ateş onu yakmadı…

2. Kuş olayını henüz anlayamadım…

3. Kâbe’nin inşası Zâtî Sıfatlar ile tahakkuk ettiğini anlatıyor olabilir…

− Kuşu dörde bölüp uzaklara atması ve çağırdığında gelmesi; Hz. İbrahim (a.s.)’ın dört unsura ait özellikleri, mânâları dilediğinde ortaya koyabilmesini de anlatır mı?

− Bütün bu anlatımlar Allâh ismi ile işaret olunanın bir yerlerde değil… Hanîfliğin sonucu olarak kendinde bulduklarının dışarıda sembol yollu anlatımı olarak, bu oluşumları İbrahim (a.s.) ortaya koymuştur…

− Bu üç olayla Hz. İbrahim özündeki hakikati hissedip düşünüp yaşayarak kemâle ermiştir…

Üstad

− Evet, bana bu olayı açıklığa kavuşturmak için ne yapmamı tarif edecek kimse yok mu?..

Cevap

− Hz. İbrahim adı altındaki mahallin, ilâhî sıfatlarla tahakkuk edişi, kendinden izhar ettiği ilim nedeniyle, ateşin onu yakamaması; ve Kâbe’nin hakikatini ihâta eder bir yaşam biçimine sahip oluşu; sorduğunuz suallerin bendenize göre cevabıdır…

Sembolize edilen tüm olayları enfüsümüzde bulmaktır. Hz. İbrahim veya diğer Nebilere, Rasûllere, Evliyaullâha, avam düzeyinde yaşayan insanlara ait olaylar da anlatılanlara dâhildir…

Üstad

− Bu olaydan bizim alacağımız hisse nedir?..

Cevaplar

− İlim ateştedir, tahakkuk olmadan tasarruf olmaz, aldığımızı da paylaşmalıyız…

− Yönelimimizin dışa değil, özümüze olması gerektiği… Bunun için de şartlanmalardan arınmamız gerektiği… Ancak bu şekilde Allâh’ı tanımamızın mümkün olduğu…

− Böyle bir gelişmenin bizler için kabiliyetimiz doğrultusunda açığa çıkabileceğinin ve özümüzde var olduğunun göstergesidir.

− Yormadığınızı biliyoruz… Lütfen anlatır mısınız? Belki ALLÂH rahmet eder de anlarız… Üstadım… ALLÂH DİLEDİĞİNİ YAPAR… Affınıza sığınırım İNŞÂALLÂH.

Üstad

− %5’lik beynimle anlayabildiğim tek şey, “Allâh” kelimesini ağzıma aldığımda yalan söylediğimdir!.. Hiç, o kelimenin işaret ettiğini kavrayamadım!..

Onun için de, o kelimenin işaret ettiği anlamı bir yana bırakıp; Dünya’da yaşamış bizim gibi örneklerden ibret almaya çalışıyorum!.. Belki komşuda pişenden bize de düşen olur diye… Hoşgörün yetersizliğimi!..

Neyse… Hâlimi gördünüz… Hiçbir şeyi bırakın çözmeyi, anlayamıyorum bile!..

Bir İbrahim Aleyhisselâm’ın yaşadığı olaydan nasıl ibret alıp; onları kendi bünyemde NASIL DEĞERLENDİRECEĞİMİ bile çözmüş değilim!..

Anlaşılan MUKALLİT kalıp, BÜHL olarak gitmek benim kaderim!.. Hayırla anın beni kardeşlerim… Allâh rahatlık versin hepinize… İyi geceler!..